İlgili Kanun / Madde
6356 S. STK/41
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/7428
Karar No. 2022/8421
Tarihi: 29.06.2022
lDÜRÜSTLÜK KURALI VE DÜRÜSTLÜK KURALININ UYGULAMA KOŞULLARI
l SENDİKANIN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ YETKİ TESPİTİ İSTEDİĞİ TARİHLERDE İŞVERENİN İŞÇİ ÇIKARTIP YENİ İŞÇİLER ALMASININ DÜRÜSTLÜK KURALI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİNİN GEREKTİĞİ
ÖZETİ: Malum olduğu üzere bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü 4721 sayılı Kanun'a göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil; hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını kanunun korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, kanundaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.01.1984 tarihli ve 1983/3 Esas, 1984/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Derece Mahkemelerince ise davalının 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgelerini vererek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçinin çalışan sayısına dâhil edilip ulaşılan işyeri çalışan sayısı dikkate alınarak davalı Sendikanın gerekli çoğunluğu sağlayamadığı kabul edilmiş; ancak davacının, davalı Sendikanın yetkisinin düşürülmesine yönelik işçi alım ve çıkışı yaptığı savunması üzerinde durulmamıştır.
Oysa ki dosya içeriğinden davalı Sendikanın 13.06.2019 tarihinde yetki başvurusunda bulunduğu, davacının ise 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgeleri verilerek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçi bulunduğu, SGK'ya verilen 13.06.2019 tarihli işten çıkış bildirgesi ile de 12.06.2019 tarihinde 6 işçinin çıkışının verildiği, yine çıkışı verilen bu işçilerin açtıkları işe iade davalarında sendikal nedenle yapılan fesihlerin geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar verildiği ve bu kararların kesinleştiği görülmüştür.
Bu durumda yetki başvuru tarihi, yetki tespitine konu işyerindeki işe giriş ve çıkış tarihlerinin (süreç dikkate alındığında) yanında işten çıkarılan 6 işçinin kesinleşen işe iade davalarında verilen kararlarda işveren feshinin doğruyu yansıtmadığı ve feshin altında yatan gerçek nedenin işyerinde sendikalaşma faaliyeti olduğu gerekçesine istinat edildiği gözetildiğinde, davalı Sendikanın söz konusu savunmasına değer atfedilip üzerinde durulması ve bu konunun açıklığa kavuşturulması gereklidir.
DAVA: Taraflar arasındaki olumlu yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğünün 21.06.2019 tarihli ve 10864794-103.02-E.1528250 sayılı yetki tespit yazısının davacıya 24.06.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkili Firmada son aylarda üretimin düşmesinden kaynaklı olarak personel fazlalığının ortaya çıktığını, bu sebeple 12.06.2019 tarihinde Fabrikanın üretim bölümünde çalışan 6 personelin iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu fesih işleminden sonra Sendikanın firma nezdinde üye sayısının düşmüş olabileceğini, ayrıca davalı Sendikanın bu fesih işlemlerinden bir şekilde haberdar olup üye sayısını kaybetmeden Bakanlığa yetki tespiti başvurusunda bulunmuş olabileceğini, davacı Firmanın 13.06.2019 tarihinde üretimde çalışmayacak ve yardımcı hizmetlerde çalışacak bir kısım yeni personel istihdam ettiğini, müvekkili Firmada işkolu tespitinin yapılmadığını, bu sebeple işkolu belirlenmesi için Bakanlığa başvurmak üzere süre verilmesi ve konunun bekletici mesele yapılması gerektiğini iddia ederek olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; yetki tespit başvuruları incelenirken işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Nakliyat-İş Sendikasının Fikssan Raylı Sistemler San. ve Tic. A.Ş. ve bağlı işyerlerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için 13.06.2019 tarihinde başvurduğunu, bunun üzerine yapılan incelemede başvuru tarihi itibarıyla söz konusu işyerinde 54 işçinin çalıştığının ve bunlardan 28 işçinin Nakliyat-İş Sendikasına üye olduğunun tespit edildiğini, buna ilişkin tespit yazısının taraflara gönderildiğini, 25.06.2019 tarihinde bu yazının davacıya tebliğ edildiğini, davacının itiraz dilekçesinin Kocaeli Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne 02.07.2019 tarihinde kaydettirdiğini, 12.06.2019 tarih ve 30799 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun'un 17 nci maddesi ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) geçici 6 ncı maddesine göre Bakanlıkça yayımlanan 2009 Temmuz İstatistiği'nde, kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az %10’unu üyesi bulunduran işçi sendikalarının 1 yıl içinde yetki tespit başvurularının 41 inci maddede yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılmasına hükmedildiğini, söz konusu yıllık dönemin bu fıkrayı değiştiren maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıllık süreci kapsadığını, davalı Nakliyat-İş Sendikasının 2009 Temmuz İstatistiği'ne göre %10 barajını aşan sendikalardan olduğunu, bu sebeple işkolu barajından 1 sene muaf tutulduğunu, davacı işyeri tarafından işkolu tespiti konusunda herhangi bir başvuru yapılmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı Türkiye Devrimci Kara, Hava ve Demiryolu Taşımacılığı İşçileri Sendikası vekili; diğer davalı Bakanlığın dava konusu yazısının davacı tarafa tebliğ tarihinin araştırılarak eğer davacının yazının kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 6 iş günü içinde dava açma şartını yerine getirmediyse davanın süre yönünden reddi gerektiğini, davanın yetki sürecinin sürüncemede bırakılması amacıyla açıldığını, davalı Sendikanın Bakanlığa başvuru yaptığı 13.06.2019 tarihi itibarıyla davacı Firmanın 15 No.lu "Taşımacılık" işkolundaki dava konusu işyerinde çalışan işçi sayısının 54, sendika üye sayısının ise 28 olduğunu, Bakanlığın %50 üzerinde üye çoğunluğu olan davalı Sendikaya ve ilgili taraflara yetki tespiti yazısı gönderdiğini, üyelik işlemlerinin e-Devlet üzerinden yapıldığını, bu sebeple Bakanlığın hata yapma ihtimalinin bulunmadığını, yetki başvurusundan önce işkolu tespitinin yapılmış olması gibi bir kanuni düzenleme olmadığını, talep olmadan resen işkolu tespitinin yapılmadığını, yetki için başvurulan işyerinin Bakanlık kayıtlarında hangi işkolunda görünüyorsa o işkolunda faaliyet yürüten sendikalar için başvuru yapabileceğini, işyerinin hangi işkoluna girdiğine ilişkin Bakanlık kaydının da işverenin Bakanlığa yaptığı işyeri bildirimine göre belirlendiğini, o işyerinde çalışan işçinin de işyerinin bulunduğu işkolu sendikasına üye olabileceğini, aksi durumda sistemin üyelik başvurusunu “hatalı başvuru” bildirimi ile geri çevirdiğini, 12.06.2019 tarihli ve 30799 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun'un 17 nci maddesi ile 6356 sayılı Kanun'un geçici 6 ncı maddesine göre Bakanlıkça yayımlanan 2009 Temmuz İstatistiği'nde, kurulu bulunduğu iş kolunda çalışan işçilerin en az %10’unu üyesi bulunduran işçi sendikalarının 1 yıl içinde yetki tespit başvurularının 41 inci maddede yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılmasına hükmedildiğini, söz konusu yıllık dönemin bu fıkrayı değiştiren maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıllık süreci kapsadığını, davalı Nakliyat-İş Sendikasının 2009 Temmuz İstatistiği'ne göre %10 barajını aşan sendikalardan olduğunu, bu sebeple işkolu barajından 1 sene muaf tutulduğunu, dava konusu işyeri için işkolu tespit başvurusunun yapılmadığını, davacının yapmayı düşündüğü işkolu tespit başvurusunun başlamış bulunan yetki sürecini etkilemeyeceğini ve bekletici mesele yapılamayacağını, davacının sendikal faaliyeti duyunca bazı sendika üyelerinin iş sözleşmesini feshetmesinin ve hemen yeni işçi almasının tamamen sendika yetkisini düşürmeye yönelik kötüniyetli bir davranış olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"…
Somut olayda, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 21/06/2019 tarih ve 10864794-103.02-E.1528250 sayılı yetki tespitine göre, Fikssan Raylı Sistemler Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ne ait iş yerinde davalı Türkiye Devrimci Kara, Hava, Demiryolu İşçileri Sendikası'nın Yasa'nın aradığı gerekli çoğunluğu sağladığı tespit edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, yetki tespit tarihinde davalı işverenin hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışan işçi sayısının 61 olduğu, buna göre toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gereken % 50 çoğunluğun 31 olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bununla birlikte sendika üye sayısının ise 28 olduğu gözetildiğinde davanın kabulü ile yetki tespitinin iptaline karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı Bakanlık vekili istinaf dilekçesinde; e-Devlet kapısı üzerinden yapılan üyelik işlemleri ile SGK'ya yapılan işçi bildirimleri doğrultusunda alınan dökümlerde başvuru tarihi itibarıyla söz konusu işyerinde 54 (elli dört) işçinin çalıştığının ve bunlardan 28 (yirmi sekiz) işçinin Nakliyat-İş Sendikasına üye olduğunun tespit edildiğini, yetki tespit işleminin yerinde olduğunu, Sendikanın gerekli şartları sağladığını, işyerinde çalışan işçi sayısını alınan hatalı bilirkişi raporuna dayanarak 61 olarak hesaplandığını ileri sürmüştür.
2. Davalı Sendika vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporlarında dava konusu işyerinde çalışanların sayısı 55 olarak, üye sayısının ise 29 olarak tespit edildiğini, kanunun aradığı %50 çoğunluğun mevcut olduğunu, anılan kararda hiç bir açıklama yapılmaksızın dava konusu işyerinde çalışan sayısının 61 olduğunun belirtildiğini, iş sözleşmeleri feshedilen 5 işçinin açtığı işe iade davalarının işe iade olarak sonuçlandığına ilişkin kararların da Mahkeme dosyasında mevcut olduğunu, çalışandan Aykut Dündar'ın genel müdür, Fatih Özüdoğru'nun insan kaynakları sorumlusu olduklarını, yani ikisinin de işveren vekili konumunda olduklarından sendika yetki tespitinde çalışan sayısına dâhil edilemeyeceklerini, böylece çalışan sayısının 56 değil 54 olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yeni alınan 9 işçinin işe giriş bildirgeleri Bakanlığa Sendikanın yetki başvuru tarihinden sonra verildiği için bu işçilerin de işyerinde çalışanların sayısına dâhil edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"…
Dosya kapsamı ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, iş yerinde 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgeleri verilerek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçi bulunduğu, SGK'ya 13.06.2019 tarihli işten çıkış bildirgesi ile 12.06.2019 tarihinde 6 işçinin çıkışının verildiği, çıkartılan 6 işçiden altısının da sendika üyeliğinin devam ettiği, her ne kadar işçi Ali Parmaksız'ın sendika üyeliğinden istifa ettiği itirazında bulunulmuş ise de; üyeliğinin 21.06.2019 tarihine kadar devam ettiğinden çoğunluğa dahil edilmesi gerektiği, işten çıkışı verilen işçiler Faruk SAĞDIÇ, Bülent USLU, Kadir GÜLAY, Ali PARMAKSIZ, Erkan UZ ve Osman GÜLER'in Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesi'nde açmış oldukları 2021/544, 547, 545, 546, 548 ve 557, işe iade davaları kesinleşmekle çalışan işçi çoğunluğuna dahil edilmesi gerektiği, iş yerinde genel müdür olarak çalışan Aykut Dündar ve kaynak koordinatörü olarak çalışan Fatih Özüdoğru'nun işveren adına işletmenin bütününü yönettiğinin dosya içerisinde bulunan organizasyon şemasından anlaşıldığından işçi sayısına dahil edilemeyeceği, sonuç olarak Bakanlığı'nın yetki tespitine ilişkin yazısında 13.06.2019 tarihinde işe alınan 9 işçinin dikkate alınmadığı gibi,Aykut Dündar ve Fatih Özüdoğru'nun da çoğunluğa dahil edildiği anlaşılmakta ise de; sonuç olarak 12.06.2019 tarihi itibariyle işçi sayısının 52 olduğu, başvuru tarihi olan 13.06.2019 tarihinde ise 9 işçinin işe alındığı anlaşılmakla yetki başvuru tarihi olan 13.06.2019 tarihinde işyerinde işçi sayısının 61 olduğu ,sendika üye sayısının ise Bakanlık yetki tespiti yazısında belirttiği üzere 28 olduğu, tek bir iş yeri olarak tescil edilen davacı işverene ait iş yeri ile ilgili yetki tespit değerlendirilmesinin iş yeri düzeyinde yapılması gerektiği ve davalı sendikanın iş yerinde %50 üye yüzdesine sahip omadığından gerekli çoğunluğu sağlamadığı ve iş yerinde yetkili sendika olarak iş yeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine sahip olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davalılar vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. …" gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı Bakanlık vekili temyiz dilekçesinde; davalı Sendikanın başvuru tarihi itibarıyla kayıtlar üzerinden yapılan inceleme ile gerekli şartları sağladığının tespit edildiğini, hatalı bilirkişi raporuna dayanarak işçi sayısının 61 olarak belirlendiğini, işe başlatılan 9 işçinin işe başlatıldıkları saatin irdelenmesi gerektiğini, eksik incelemeyle sonuca gidildiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı Sendika vekili temyiz dilekçesinde; davacının yetki başvuru tarihinde 9 kişi alırken başvurudan bir gün önce de 6 sendika üyesinin işten çıkarılmasının tamamen Sendikalarının yetki almasını önlemeye yönelik muvazaalı ve kötüniyetli bir işlem olduğunu ve korunamayacağını, her ne kadar çalışan sayısı 61 olduğu kabul edilmiş ise de sendika üyeliğinden çekilen 1 işçi ile işe iade davaları kabul edilen 6 işçi olmak üzere 7 işçinin çalışan ve üye sayısına eklenmesi gerektiğini ve buna göre de çalışan 68 ve üye de 35 olacağından başvuru tarihi itibarıyla Sendikalarının gerekli çoğunluğa sahip olacağını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, olumlu yetki tespitine itiraza ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) “Dürüst Davranma” alt başlıklı 2 nci maddesi, 6356 sayılı Kanun'un "Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması" başlıklı sekizinci bölümünde yer alan 41 inci ve müteakip maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Malum olduğu üzere bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü 4721 sayılı Kanun'a göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil; hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
2.Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını kanunun korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
3.Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, kanundaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.01.1984 tarihli ve 1983/3 Esas, 1984/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
4. Diğer taraftan, kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır. Eğer bir olayda, objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarına, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi yada kötüniyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Dolayısıyla her somut olayda, iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir.
5.Kuşkusuz hakkın kötüye kullanımının söz konusu olması durumunda, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı ve evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi iş hukuku alanında da göz önünde bulundurularak varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
6. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında; davalı Bakanlığın yetki tespit kararı ile 13.06.2019 başvuru tarihi itibarıyla davacı Şirkete ait Gebze/ Kocaeli işyerinde çalışan işçi sayısının 54 olduğu, davalı Sendikanın üye sayısının 28 olduğu tespitine dayalı olarak davalı Sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağladığı belirlenmiştir.
7. Davacı dava dilekçesinde üretiminin düşmesi nedeniyle yetki başvuru tarihinden bir gün önceki tarih olan 12.06.2019 tarihinde 6 işçinin iş sözleşmesinin feshedildiği, ayrıca 13.06.2019 tarihinde de üretimde çalışmayacak ve yardımcı hizmetlerde çalışacak yeni personel istihdam ettiğini açıklayarak yetki tespitinde belirlenen çalışan ve üye sayısına itiraz etmiş ve davalı Sendikanın gerekli çoğunluğu sağlayamadığını iddia etmiştir.
8. Buna karşın davalı Sendikanın da davacının sendikal faaliyeti öğrenir öğrenmez bazı sendika üyelerinin iş sözleşmesini feshedip yeni işçi alımı yaptığı ve bu durumun tamamen Sendikalarının yetkisini düşürmeye yönelik kötüniyetli bir davranış olduğunu ileri sürdüğü görülmüştür.
9. Derece Mahkemelerince ise davalının 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgelerini vererek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçinin çalışan sayısına dâhil edilip ulaşılan işyeri çalışan sayısı dikkate alınarak davalı Sendikanın gerekli çoğunluğu sağlayamadığı kabul edilmiş; ancak davacının, davalı Sendikanın yetkisinin düşürülmesine yönelik işçi alım ve çıkışı yaptığı savunması üzerinde durulmamıştır.
10. Oysa ki dosya içeriğinden davalı Sendikanın 13.06.2019 tarihinde yetki başvurusunda bulunduğu, davacının ise 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgeleri verilerek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçi bulunduğu, SGK'ya verilen 13.06.2019 tarihli işten çıkış bildirgesi ile de 12.06.2019 tarihinde 6 işçinin çıkışının verildiği, yine çıkışı verilen bu işçilerin açtıkları işe iade davalarında sendikal nedenle yapılan fesihlerin geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar verildiği ve bu kararların kesinleştiği görülmüştür.
11. Bu durumda yetki başvuru tarihi, yetki tespitine konu işyerindeki işe giriş ve çıkış tarihlerinin (süreç dikkate alındığında) yanında işten çıkarılan 6 işçinin kesinleşen işe iade davalarında verilen kararlarda işveren feshinin doğruyu yansıtmadığı ve feshin altında yatan gerçek nedenin işyerinde sendikalaşma faaliyeti olduğu gerekçesine istinat edildiği gözetildiğinde, davalı Sendikanın söz konusu savunmasına değer atfedilip üzerinde durulması ve bu konunun açıklığa kavuşturulması gereklidir.
12. Bunun için yetki tespitine konu işyerinde üretimde bir daralmanın yaşanıp yaşanmadığının, 12.06.2019 tarihinde işe giriş bildirgeleri verilerek 13.06.2019 tarihinde işbaşı yapacakları bildirilen 9 işçinin üretim bölümü dışında (6 işçinin çalıştığı bölüm dışında) istihdam edilip edilmediğinin, fiilen hangi tarihte çalışmaya başladıklarının ve hâlen çalışmaya devam edip etmediklerinin, şayet çalışmıyorlarsa hangi tarihte çıkış bildirimlerinin yapıldığının araştırılıp dosyadaki diğer delillerle birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre 9 işçinin işyerindeki çalışan sayısına dâhil edilip edilmeyeceğine karar verilmelidir.
13. Ayrıca kabule göre genel müdür olarak çalışan A.D. dışında kaynak koordinatörü olarak çalışan F.Ö.'nün işveren vekili olarak kabul edilmesi, yine yetki döküm belgesinden davalı Sendikanın toplam üye sayısının 28 olduğu ve bu sayıya A.Parmaksız dâhil edildiğinde bu sayının 29 olarak tespiti gerektiği, aynı zamanda işe iade davası açan işçilerin işe başlamak için başvurularının olup olmadığı (yetki başvuru saatinden sonra çıkış saatlerinin gösterilmesi nedeniyle) üzerinde durulmadan üye sayısına dâhil edilmesi hususları da hatalı bulunmuştur. Dolayısıyla yukarıda yer verilen bozma gereğinin ifası sırasında bu yanlışlıkların da gözden kaçırılmaması gereklidir.
14. Açıklanan tüm bu nedenlerle; uyuşmazlığın esasına etkili olan savunma üzerinde durulmadan, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.