İlgili Kanun / Madde
6098 S. BK/420
1475 S. İşK/14
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No. 2017/9388
Karar No. 2019/8446
Tarihi: 10.04.2019
l İBRANAMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI
l ALACAĞIN TAMAMININ BANKA ARACILIĞI İLE ÖDENMEDEN İBRA MÜMKÜN OLMA-YACAĞI
l İBRA KOŞULLARINI TAŞIMAYAN İBRANAMENİN BANKAYA ÖDENEN TUTAR AÇISINDAN MAKBUZ NİTELİĞİNDE OLACAĞI
ÖZETİ 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesine göre; "İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur."
İbra sözleşmesi bu maddenin koşullarına tabi olup, alacağın tamamı banka aracılığıyla ödenmeksizin ibra mümkün olmadığından, ibra sözleşmesi yapılan ödeme tutarı ile sınırlı olarak makbuz niteliğinde kabul edilecekti.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, kendisinin 06/12/2008-27/04/2014 tarihleri arasında çalıştığını, şirkette şoförlük yaptığını, şirket aracı ile birlikte çimento ve benzeri malların nakliyesinin yapıldığını, işverenin aracın brandasının delik olmasına rağmen kendisinden bu malların taşınmasını ve sorumluluğun kendisinde olduğuna dair belge imzalatmak istemesi üzerine işveren tarafından 27/04/2014 tarihinde işine son verildiğini ileri sürerek, bakiye kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 06/12/2008-18/12/2009 tarihleri arasında çalıştığını, bu süre içerisinde herhangi bir talepte bulunmadığını, 01/12/2013 tarihinde aynı şirkette tekrar çalışmaya başladığını, bunun da davacının herhangi bir alacağının olmadığını gösterdiğini, olsa bila ibra ettiği sonucunu doğurduğunu, iş akdinin karşılıklı olarak feshedildiğini, taraflar arasında ibra sözleşmesinde feragatnamenin olduğunu, davacının çalıştığı sürelere ilişkin alacakların kendisine ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının dilekçesinde davalı şirkette 06/12/2008-18/12/2009 tarihleri arasında ve 01/02/2013- 27/04/2014 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığı, brandaların delik olmasına rağmen yağmurlu havada mal taşınmasının istendiğini buna ilişkin belgeyi imzalamaması sebebiyle iş akdinin haksız olarak feshedildiği ve işçilik alacaklarına ilişkin olduğu, davalının ise dilekçesinde sözleşmenin karşılıklı feshedildiği, davacının 06/12/2008-18/12/2009 tarihlerine ilişkin dava tarihine kadar herhangi bir itirazda bulunmadığı, 01/02/2013-27/04/2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin ise her ne kadar ibranamenin geçerli bir ibraname olmasa da karşılıklı feshedildiğine dair yazılı delil olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesine göre; "İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur."
İbra sözleşmesi bu maddenin koşullarına tabi olup, alacağın tamamı banka aracılığıyla ödenmeksizin ibra mümkün olmadığından, ibra sözleşmesi yapılan ödeme tutarı ile sınırlı olarak makbuz niteliğinde kabul edilecektir.
Dosyaya sunulan ibraname içeriği dikkate alındığında ibranamenin kıdem ve ihbar tazminatları açısından miktar içerdiği, davacı tarafından ibranameye “fazlaya ilişkin haklarım saklıdır” şeklinde ihtirazı kayıt düşüldüğü görülmüştür.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda, ibranamede yer alan kıdem ve ihbar tazminatı tutarları hesaplama sırasında mahsup edilerek hesaplama yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, mahkemece ibraname içeriği dikkate alınarak, dosyada mevcut bilirkişi raporu değerlendirmeye tabi tutularak bakiye kıdem ve ihbar tazminatlarının hüküm altına alınması gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kıdem ve ihbar tazminatlarının tümüyle reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.