İlgili Kanun / Madde
6100 S. HMK/16
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No. 2017/10(21)-2227
Karar No. 2021/207
Tarihi: 04.03.2021
l İŞÇİLER YARARINA GETİRİLEN DÜZENLEMELERİN UYGULANMASINA ENGEL OLACAK ŞEKİLDE DAR YORUM YAPILAMAYACAĞI
l İŞ KAZASINDAN KAYNAKLANAN DAVALARIN DAVACI İŞÇİNİN İKAMETGÂHI MAHKE-MESİNDE AÇILABİLECEĞİ
ÖZETİ: İş hukuku yargılamasına ilişkin kuralların İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan işçinin korunması temel ilkesine uygun düşecek biçimde yorumlanması 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 2. maddesinde tanımını bulan sosyal hukuk devletinin gereğidir. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkânını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.
Nitekim mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkânı veren HMK'nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.
.Buna göre iş mahkemelerinde açılacak davalarda özel kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de; yine aynı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde uygulanma yeri olan ve genel kanun niteliğinde bulunan HMK'nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkânı tanıyan hükmün seçimlik hakkı sosyal hukuk devletinin gereklerine; işçinin korunması temel ilkesine uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi lehine genişlettiği kabul edilerek HMK'nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 09.03.2016 tarihli 2015/21-2348 E., 2016/285 K.; 26.02.2019 tarihli ve 2015/21-2614E., 2019/215 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.
Somutolayda, davacının yerleşim yerinin Bahçelievler/İstanbul, davalı Alkazan İnş. Tic. Ltd. Şti’nin merkez adresinin Erzurum olduğu, iş kazasının Erzurum’da meydana geldiği davacınınHMK’nın 16. maddesi gereği yerleşim yeri olan Bakırköy İş Mahkemelerinde dava açtığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; davacının seçimlik hakkını HMK’nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Bakırköy İş Mahkemelerinden yana kullanmasının hukuka uygun olduğu, bu nedenle mahkemenin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.
1.Taraflar arasındaki “iş kazasından kaynaklanan maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 6. İş Mahkemesince verilen dava dilekçesinin yetki yönünden reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2.Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3.Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4.Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverenin üstlendiği Erzurum Kredi ve Yurtlar Kurumu inşaatı işyerinde 22.07.2010 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası sonucu sol gözünün görme yeteneğini yitirdiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK/6100 sayılı Kanun) 16. maddesi gereği davacının yerleşim yeri mahkemesi olan Bakırköy İş Mahkemelerinde davanın ikame edildiğini belirterek fazlaya ilişkin olan talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000,00TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.Davalı işverene dava dilekçesi tebliğ edilmediğinden cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı:
6.Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 15.04.2015 tarihli ve 2015/185 E., 2015/116 K. sayılı kararı ile; davacının davalı işverenin üstlendiği Erzurum Kredi ve Yurtlar Kurumu inşaat işyerinde 22.07.2010 tarihinde iş kazası geçirdiği, bu adresin Erzurum İş Mahkemesinin yargı alanı içinde bulunduğu bu nedenle Erzurum İş Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine ve dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
7.Bakırköy 6. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını davacı vekili süresi içinde temyiz etmiştir.
8.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarihli ve 2016/1047 E., 2016/1793 K. sayılı kararı ile; “Dava, iş kazası neticesinde bedeni zarara uğrayan davacının maddi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemece, kazanın meydana geldiği yerin Erzurum yargı sınırları içerisinde yer aldığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Erzurum İş Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2.maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
HMK'nın "Genel Kural" başlıklı 5.maddesine göre mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir. Yetkiye ilişkin hükümleri saklı tutulan Kanunlardan birisi de 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'dur. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde "İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz" hükmü yer almaktadır. Kanun'un 15. maddesinde ise bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiştir. Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
HMK'nın "Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki" başlıklı 16.maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
5521 sayılı Kanun'un 5.maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davalarda HMK'nın 16.maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
İş Hukuku Yargılama Kurallarının, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan "işçinin korunması temel ilkesi" ne uygun düşecek biçimde yorumlanması Anayasa'nın 2.maddesinde tanımını bulan Sosyal Hukuk Devleti'nin gereğidir. 5521 sayılı Kanun'un 5.maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkanını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.
1086 sayılı HUMK'un 21.maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren HMK'nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde de dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.
İş Mahkemelerinde açılacak davalarda özel Kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de yine aynı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde uygulanma yeri olan ve genel Kanun niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK'nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkanı tanıyan hükmün; özel Kanun ile getirilen seçimlik yetkiyi Sosyal Hukuk Devleti'nin gereklerine ve "işçinin korunması temel ilkesi" ne uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi yararına genişlettiği kabul edilerek HMK'nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun'un 5.maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir. (HMK m.116 ve 117) Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hâkim re'sen yetkisizlik kararı veremez.
Somut olayda, davacının ikametgâh adresi Bahçelievler/İstanbul olup, davacının HMK 16. maddesindeki seçimlik hakkını, yerleşim yeri olan İstanbul İş Mahkemesinde dava açarak kullanması, genel yetki kuralına uygun olup, mahkemece, süresinde ve usulüne uygun yetki itirazı olmadığı da gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9.Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 14.07.2016 tarihli ve 2016/171 E., 2016/182 K. sayılı kararı ile; iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında öncelikle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (5521 sayılı Kanun)’nun 5. maddesinde düzenlenen yetki kurallarının uygunlanması gerektiği, bu yetki kurallarına aykırı yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğu, 5521 sayılı Kanun’un özel Kanun olduğu ve genel Kanun hükümlerini kaldırdığı, bozma kararında belirtildiği şekilde işçi yararına ya da herhangi bir kişi yararına Kanun maddelerinin genişletilmesi, değiştirilmesi yada farklı yorumlanmasının söz konusu olmayacağı, HMK’nın 16. maddesinin 5521 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile tanınan seçimlilik yetki kuralının yanına ilaveten uygunlanması gerektiği konusundaki görüşün muteber kabul edilmeyeceği, davacının bulunduğu yerde Kurum kayıtlarına ulaşılmasının usul ekonomisi açısından daha zor olacağı, davalının bozma ilamı tebliğ edildiği andan itibaren davadan haberdar olup yetki itirazında bulunduğu da dikkate alındığında iş kazasının meydana geldiği Erzurum Kredi Yurtlar Kurumu inşaat işyerinin, işin yürütüldüğü yer olarak 5521 sayılı Kanunu’nun 5. maddesindeki hükme uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10.Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11.DirenmeyoluylaHukukGenel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde yer alan yetki kuralının kesin yetki olup olmadığı, iş kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden 6100 sayılı Kanun'un özel yetki kurallarının uygulama yeri bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Genel Kural" başlıklı 5. maddesine göre; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” Bu madde ile özel kanunlardaki yetkiye ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.
13.Yetkiyeilişkin hükümleri saklı tutulan özel kanunlardan olan ve dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca; “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz.”
14.Öte yandan anılan Kanun’un 15. maddesi; “Bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
15.6100 sayılı Kanun’un 447/2. maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
16.5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de anılan Kanun’un 15. maddesi uyarınca 5521 sayılı Kanun'da iş mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin de dikkate alınması gerekmektedir.
17.5521 sayılı Kanun’un 5. maddesinin gerekçesinde “gerek işçi gerek işveren veya vekili tarafından bu kanuna göre iş mahkemesinde açılacak davalarda hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu göstermek üzere tedvinine lüzum görülen bu madde, Hükûmet tasarısında derbiş edilmemiş olan bir ihtiyacı karşılamaya matuf bulunmaktadır. Bilhassa işçilerin içinde bulundukları şartlar bakımından, dava olunanın ikâmetgahı mahkemesinde dava açmaya mecbur kalmalarından doğabilecek güçlüklerin önlenmesi maksadıyla, bu davaların, dava olunanın medeni Kanun gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde açılabileceği gibi işçinin işini yaptığı iş yeri için yetkili yer mahkemesinde de görülebileceği esası konulmuş, kamu intizamı bakımından konulmuş bu yetki hükmünün hilafına mukavele yapılamayacağı da tashih edilmek suretiyle iş verenlerin işçiler tarafından aleyhlerine dava açılmasını güçleştirmek üzere iş mukavelelerinde veya iş yeri dâhili talimatnamelerinde başka yargı merci tayin etmeleri önlenmiştir” denilmektedir.
18.Anılan düzenleme, 6100 sayılı Kanun'un yetki kurallarına uygun olup, buna ek olarak işçinin işini yaptığı yer mahkemeleri de iş davaları için yetkili kılınmaktadır.
19.Bu yetki kuralı, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’na dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklar yönünden kamu düzenine ilişkindir. 5521 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen kamu düzeni etkisinin ilke olarak, işverene karşı ve yalnız işçinin yararına olduğu, burada işçinin değil işverenin sözleşme serbestisinin kısıtlandığı, bu nedenle anılan maddenin yetki ile ilgili genel hükümleri kaldırmadığı, sadece genel hükümlerle birlikte öngörmüş olduğu,iş yeri esasına dayanan yetkiyi bertaraf edecek anlaşmaları geçersiz kılacağı, geçersizliğin sadece işvereni hedef tuttuğu anlaşılmaktadır (Çenberci M.: İş Mahkemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 1969, s. 69-71).
20.HMK'nın "Haksız fiilden doğan davalarda yetki" başlıklı 16. maddesine göre “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”
21.5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davalarda HMK'nın 16. maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
22.İş hukuku yargılamasına ilişkin kuralların İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan işçinin korunması temel ilkesine uygun düşecek biçimde yorumlanması 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 2. maddesinde tanımını bulan sosyal hukuk devletinin gereğidir. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkânını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.
23.Nitekim mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkânı veren HMK'nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.
24.Buna göre iş mahkemelerinde açılacak davalarda özel kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de; yine aynı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde uygulanma yeri olan ve genel kanun niteliğinde bulunan HMK'nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkânı tanıyan hükmün seçimlik hakkı sosyal hukuk devletinin gereklerine; işçinin korunması temel ilkesine uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi lehine genişlettiği kabul edilerek HMK'nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
25.Nitekim Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 09.03.2016 tarihli 2015/21-2348 E., 2016/285 K.; 26.02.2019 tarihli ve 2015/21-2614E., 2019/215 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.
26.Somutolayda,davacınınyerleşim yerinin Bahçelievler/İstanbul, davalı Alkazan İnş. Tic. Ltd. Şti’nin merkez adresinin Erzurum olduğu, iş kazasının Erzurum’da meydana geldiği davacının HMK’nın 16. maddesi gereği yerleşim yeri olan Bakırköy İş Mahkemelerinde dava açtığı anlaşılmaktadır.
27.Budurumdayukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; davacının seçimlik hakkını HMK’nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Bakırköy İş Mahkemelerinden yana kullanmasının hukuka uygun olduğu, bu nedenle mahkemenin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.
28.Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
29. Bu hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılıHukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.