ÖZETİ: Davacının iş akdinin yazılı fesih bildirimine göre 22.09.2022 tarihindeki zam açıklamasından sonra personelleri tehdit etmek suretiyle fazla mesaiye kalmalarını engellemeye çalışması, fazla mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunarak sataşması nedeniyle feshedildiği, fesih bildirimindeki iddialara yönelik bilgi ve belge bulunmadığı, personelleri tehdit etmek suretiyle fazla mesaiye kalmalarını engellemeye çalışması, fazla mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunarak sataştığının iddia edilmesine rağmen somut olarak hangi işçiye yada işçilere sataştığının, tehdit içerikli sözlerinin neler olduğu, sataşma tarihi v.b somut bir isnat ortaya konulamadığı, bu iddialara yönelik iş yerinde tutulan bir tutanak sunulmadığı, bu nedenle yapılan feshin geçerli olmadığı, işe iade davasının dinlenebilmesi için şekli şartların somut olayda bulunduğu, işe iadenin mali sonuçlarına ilişkin hesaplama unsurlarında hata bulunmadığı, brüt miktarlarına göre hüküm kurulduğu, şartları oluşması halinde yasal kesintilerin infazda dikkate alınması gerekeceği anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, 06.02.2013 tarihinden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 28.10.2022 tarihine kadar kaynak operatörü olarak çalıştığını, 28.10.2022 tarihli fesih bildiriminde iş akdinin haklı nedenle feshedildiğinin bildirildiğini, fesih yazısında belirtilen sebeplerin gerçeği yansıtmadığını, davacının, işverenin yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemediğini, böyle bir davranışta bulunmadığını, mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına yönelik tehdit ve hakaret içeren sözler söylemediğini, davalının haklı fesih nedeni oluşturmaya çalıştığını, davalı işyerinde iki vardiya üst üste 16 saat çalışmasının talep edildiğini, yasal sınırlar içerisinde mesaiye kalmasının istenmediğini, yaklaşık 6 yıldır iki vardiya arka arkaya çalışma olduğunu, davacıya hatırlatılan bir görev olmadığını, fesihten söz edebilmek için yazılı bir uyarı olması gerektiğini, eylemin devamlılık arz etmesi gerektiğini, feshi nasıl nedeninin yasal haklarını takip eden kıdemli işçileri tasfiye ederek ucuz işgücü istihdam etmek olduğunu, davalının işçi temsilcilerini zam görüşmesi için Eylül ayında toplantıya çağırdığını, önerilen zam oranının beğenilmemesi üzerine işverenin talebi ile tekrar toplantı yapıldığını, davalının asgari ücrette meydana gelen değişiklikleri ücrete yansıtmayacağını diğer işçilere bildirdiğini, yaklaşık 1 ay sonra davalının iş sözleşmelerinin feshedildiğini, davacıdan savunma alınmadığını, eşit işlem borcuna aykırı davranıldığını, davacı ile aynı şekilde davranan işçilerin iş akitlerini feshetmediğini, davalı işyerinde yemek ve servis sosyal yardımı olduğunu, her ay 300,00-TL yakacak yardımı, her ay 300,00-TL devam primi, yılda 4 tam maaş tutarında ikramiye, her yılbaşında 3.000,00-TL hediye çeki, 3.000,00-TL nakit, ramazan bayramında en son 1.000,00-TL hediye çeki, kurban bayramında en son 1.000,00-TL nakit, 5 yılını dolduran işçilere her ay ek ödeme adı altında 50,00-TL, kaynak hatlarında çalışanlara aylık 150,00-TL kaynak parası ödendiğini, davacının tüm ücret ve sosyal yardım ödemelerinin bordrolarda göründüğünü beyanla feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını, davacının iş akdinin derhal, haklı ve geçerli nedenle feshedildiğini, yaptıkları zam açıklamasından sonra davacının personelleri tehdit ettiğini, fazla mesaiye kalmalarına engel olmaya çalıştığını, fazla mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunduğunu, davacının bu hareketlerini işyerinde huzuru bozduğunu, bu eylemlerin iş akdinin feshi için haklı ve geçerli neden teşkil ettiğini, ihtarnamedeki fesih gerekçesinin herkesin tek seferde okuyup anlayabileceği yalınlıkta olduğunu, davalı işyerinde yasal mevzuata aykırı çalışma yapılmadığını, davacının iş akdinin iddia ettiği nedenle feshedildiğini ispat etmesi gerektiğini, savunma alınmasının zorunlu olmadığını, maaş zammı konuşulması gibi bir durum olmadığını, zaten 700’e yakın çalışanları olduğunu, çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmadığını, onlar üzerinde mobbing ya da baskı uygulamadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; ” Somut olayda, davacının yapmakla ödevli olduğu işleri yapması hususunda uyarıldığına dair dosyada belge ve delil bulunmamaktadır. Fesih ihtarnamesinde davacının fazla mesaiye kalmadığı ve verilen işleri yapmamakta ısrar ettiği fesih gerekçesi olarak belirtilmiş ise de tanık anlatımlarından davacının verilen işleri yaptığı ve fazla mesaiye kaldığı ifade edilmiştir. Tanık anlatımlarında davalı işyerinde fazla mesaiye kalınacağı zaman 8 saatlik vardiyanın üzerine 8 saatlik bir vardiya daha çalıştırıldığı mesaiye kalınan günlerde günlük çalışmanın 16 saate çıktığı belirtilmiştir. Günlük 11 saatten fazla çalışma yasağı olduğu dikkate alındığında bu şartlarda davacının fazla mesai yapmaya zorlanamayacağı ve fazla mesaiye kalmamasının fesih nedeni olamayacağı kanaatine varılmıştır. Bu haliyle davacının iş akdinin sonlandırılmasına dair feshin haklı ve geçerli olduğu davalı işveren tarafından ispatlanamadığından davacının işe iade talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. / 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işveren tarafından bir ay içinde işe başlatılmaz ise, işçiye ödenmek üzere en az 4, en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminatın belirlenmesi gerekir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği, iş güvencesi niteliğindeki bu tazminat; işçinin kıdemi, fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı işyerinde, kıdemi ve fesih sebebi gözetildiğinde, işe başlatmama tazminatı miktarının 5 aylık brüt ücret tutarında belirlenmesine karar verilmiştir. Yine 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 12. maddesinde, “4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. Maddesinin üçüncü ve mevcut beşinci fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. Mahkeme veya özel hakem, ikinci fıkrada düzenlenen tazminat ile üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakları dava tarihindeki ücreti alınarak parasal olarak belirlenir”. Bu kapsamda, bilirkişi raporundaki hesaplamaların dosya içeriğine uygun olduğu anlaşılmış…………………” gerekçesi ile
“-Davanın kabulü ile;
a-Davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının, davalı iş yerinde işe iadesine,
b-Davacının kanuni süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması durumunda işçinin kıdemi ve fesih sebebi göz önünde bulundurularak takdiren 5 aylık brüt ücret tutarındaki 48.719,50-TL brüt işe başlatmama tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine,
c-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık brüt ücret ve diğer hakları olarak brüt 56.299,49-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna, ” dair hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Sadece davacı tanık beyanları üzerinden bir değerlendirme yapıldığını diğer tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, tanıkların çalışma süresi ve fesih yönünden görgüye dayalı bilgilerinin olup olmadığının dikkate alınmadığını, tanık beyanlarının cevap dilekçelerindeki iddiaları ile uyumlu olduğunu, davacının iş akdinin geçerli ve haklı nedenle sona erdirildiğini ortaya koyduğunu, bu tanık ifadelerinin dikkate alınmadığını, hesaplamalarda da tanık beyanları üzerinden bir değerlendirme yapıldığını, bordroların dosyaya sunulduğunu, hesaplamaların bordrolar ile sınırlı tutulması, bordrolarda yer almayan hiçbir bekiyenin hesaplamaya dahil edilmemesi gerektiğini, hesaplamalarda varsayıma dayanan tanık beyanlarına itibar edilerek bordroda yer almayan ödemelerin dikkate alındığını, bu açıdan hesaplamaların hatalı olduğunu, boşta geçen süre ücret alacağından, hem vergi kesintilerinin hem de prim ve işsizlik sigortası kesintilerinin yapılması gerektiğini buna rağmen boşta geçen süre alacağı hesabı denetime elverişli olmadığını, bir miktar kesinti yapıldığı görülse de hangi kalem için ne kadar kesinti yapıldığının anlaşılamadığını, taraflarınca yapılan hesaplamalarda ise eksik tenzilat yapıldığının saptandığını, hesaplamaların doğru ve incelemeye elverişli olması için ek rapor alınması gerekliyken mevcut raporla yetinilmesinin yerinde olmadığını, davacının asıl fesih nedeninin yasal haklarını talep eden kıdemli işçilerin tasfiye edilerek ucuz işgücü istihdamı sağlamak olduğunu iddia ettiğini, işçinin feshin başka bir sebebe dayandığını iddia etmesi halinde ispat külfetinin işçide olduğunu, davacının iş akdinin iddia ettiği nedenle feshedildiğini ispat etmediği müddetçe davasının reddedilmesi gerektiğini, ispat yükümlülüğü yer değiştirmesine karşın bu durumun mahkeme kararına yansımadığını, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanların iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını, iş akdinin ihtarname ile haklı ve geçerli nedenle feshedildiğini, ihtarname içeriğinin davacının fazla mesai yapmayı taahhüt etmesine rağmen bir ayda üç günden fazla fazla mesaiye kalmayarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini gösterdiğini, davacının fazla çalışma onayının bulunduğunu, bu onayın geri alınmadığını, iş yerinde siparişlere göre personelin çalışma sürelerinin belirlendiğini, personel infazla çalışmasının izinlerine göre planlandığını, muhatabın işe gelmemesinin planlamayı bozduğunu, başka mesai arkadaşlarının daha çok çalışmasını gerektirdiğinden iş akışını bozduğunu, bu konuda davacının bilgisine başvurulmuşsa da çalışmayacağını beyan ettiğini, yazılı açıklama yapmadığını, İş Kanununun 25/II. maddesinin h bendi ile işçinin “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi“ iş akdinin feshi için haklı nedenler arasında sayıldığını, bu doğrultuda davacının iş sözleşmesindeki taahhüdüne rağmen fazla mesai yapmamasının işlerin aksamasına neden olduğunu, yukarıda ifade ettikleri eylemlerin iş akdinin feshi için haklı ve geçerli neden teşkil ettiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, iş sözleşmesi hükümlerine göre işçinin çalışma saatleri içinde işvereninin talimatlarına uygun davranmakla yükümlü olduğunu, belirlenen çalışma saatlerini uymakla yükümlü olduğunu, fesih bildiriminde feshin açık ve net olarak ortaya konulduğunu, davacının dava dilekçesindeki iddialarının yerinde olmadığını, iş yerinde yasal mevzuata aykırı çalışma yapılmadığını, art arda iki vardiya çalışma yaptırılmadığını, iş yerinde çalışma sürelerinin işyeri kayıtları, yazılı ücret bordroları ve vardiya çizelgeleri ile sabit olduğunu, 3’lü vardiya sistemi ile çalışıldığından bu çalışma sistematiğinde fazla mesai yapılmadığını, tanıklarında çalışma sisteminin bu şekilde olduğunu ortaya koyduğunu, ücret bordroları incelendiğinde davacının iddia ettiği gibi bir çalışma olmadığını, varsa yapılan fazla çalışmaların ise karşılığının ödendiğinin görüleceğinin, davacının dilekçesinde dile getirdiği diğer 10-15 çalışanla birlikte hareket ettiğini, davacı her ne kadar mesaiye kalınmasının kendisinden istenilmediğini iddia etmişse de bu iddiasının dilekçesiyle çeliştiğini, dava dilekçesinde fazla çalışma sorununa ilişkin toplantılar yapıldığının belirtildiğini, fazla mesai çalışması yönünden bilgilendirmeler yapıldığının ve çalışanlardan bu yönde çalışma yapmalarının istediğinin davacının ikrarı ile sabit olduğunu, davacının yapılması istenen çalışmanın yerine getirilmesi halinde işverence işine son verildiğinin iddia edilmesinin makul olmadığını, İş Kanunu 25/II-h “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.” şeklindeki düzenlemede yazılılık şartının bulunmadığını, ödevin yerine getirilmesi için yazılı uyarı şartının bulunmadığını, davacının beyanından yazılı uyarıda bulunulmadığı ancak sözlü uyarılar yapıldığı anlamı çıkacağını, bu durum davacının yukarıda açıkladığımız fazla mesai yapılmasına ilişkin toplantılar yapıldığına dair ikrarı ile de örtüştüğünü, davacı yaptığını iddia ettiği çalışmalar yönünden dava tarihine kadar sıkıntı yaşanmadığını bu çalışmaların işyerinde olumsuzluğa neden olmadığını dolayısıyla böyle bir çalışma yapılmaması halinde bunun da işyerinde olumsuzluğa neden olmayacağı gibi bir çıkarım yaptığını, çalışmamakta ısrar edilmesinde işlerin diğer çalışanlarca yerine getirilmesi gerektiğini, vardiya ve çalışma sisteminde iş düzeninde, işlerin işleyişinde aksamaya yol açacağını, davacının bu yöndeki nitelendirmesinin hatalı olduğunu, davacının dava dilekçesindeki diğer iddialarının yerinde olmadığını, iddiaların somutlaştırılmadığını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
GEREKÇE:
Davacı işçi tarafından davalı aleyhine açılan işe iade davasının kabulüne dair kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacının iş akdinin yazılı fesih bildirimine göre 22.09.2022 tarihindeki zam açıklamasından sonra personelleri tehdit etmek suretiyle fazla mesaiye kalmalarını engellemeye çalışması, fazla mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunarak sataşması nedeniyle feshedildiği, fesih bildirimindeki iddialara yönelik bilgi ve belge bulunmadığı, personelleri tehdit etmek suretiyle fazla mesaiye kalmalarını engellemeye çalışması, fazla mesaiye kalan çalışma arkadaşlarına hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunarak sataştığının iddia edilmesine rağmen somut olarak hangi işçiye yada işçilere sataştığının, tehdit içerikli sözlerinin neler olduğu, sataşma tarihi v.b somut bir isnat ortaya konulamadığı, bu iddialara yönelik iş yerinde tutulan bir tutanak sunulmadığı, bu nedenle yapılan feshin geçerli olmadığı, işe iade davasının dinlenebilmesi için şekli şartların somut olayda bulunduğu, işe iadenin mali sonuçlarına ilişkin hesaplama unsurlarında hata bulunmadığı, brüt miktarlarına göre hüküm kurulduğu, şartları oluşması halinde yasal kesintilerin infazda dikkate alınması gerekeceği anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan inceleme neticesinde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, ilk derece mahkemesinin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine, kararın dayandığı deliller, delillerin takdiri, karar gerekçesine göre istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzeni kapsamında yapılan inceleme sonucunda, yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden alınması gereken 427,60 TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından ve yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine,
5-HMK’nın 359. maddesinin 4. fıkrası gereği kararın tebliği ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa’nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESİN olmak üzere 11/06/2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Relevant Law / Article
4857 S. İşK/17-21
T.R.
SAKARYA
REGIONAL COURT OF JUDICIAL
LEGAL DEPARTMENT
Docket No. 2024/1085
Decision No. 2024/1271
Date: 11/06/2024
THE ALLEGATION THAT HE THREATENED WORKERS TO NOT WORK OVERTIME, AS SHOWN IN THE TERMINATION NOTIFICATION, HAS NOT BEEN PROVEN.
INVALID TERMINATION