YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ |
||||||
Esas No. Karar No. Tarihi: |
2012/1737 2012/2498 31.01.2012 |
İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/303 1475 S. İşK/14 |
||||
|
||||||
ÖZETİ Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.(6100 Sayılı HMK 303) maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden ( resen ) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik ( hakikat ) sayıldığından taraflarını bağlar. Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay'da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonrada ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez |
||||||
DAVA :Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi U.Ocak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin 14.07.2002 tarihinde emekliye sevk edilmek suretiyle işveren tarafından feshedildiğini, 20 aylık askerlik hizmeti karşılığı olan kıdem tazminatının ödenmediğini, askerlik süresinin çalıştığı günlerde borçlandırıldığını ve o süreye ilişkin SSK kesintilerinin tahsil edildiğini, hizmete sayılan askerlik süresine ilişkin kıdem tazminatının ödenmediğinden fark kıdem tazminatının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal ( kazai ) kararlara tanınan yasal gerçeklik ( hakikat ) vasfıdır. Bu vasıf yargısal ( kazai ) kararların gerçeğe ( hakikata ) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıyla da kabul edilmiştir. Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.
Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.(6100 Sayılı HMK 303) maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden ( resen ) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik ( hakikat ) sayıldığından taraflarını bağlar.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay'da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonrada ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Somut olaya gelince; davacının davalı şirkete karşı 14.07.2002 tarihinde emekli edildiği ve 20 aylık askerlik borçlanmasının kıdem tazminatı ödemesinde dikkate alınmadığı iddiasıyla 02.08.2004 tarihinde açtığı Yozgat Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi 2004/724 E. sayılı dava, 22.10.2004 tarihinde sözleşmenin özelleştirme nedeniyle sona ermesi gerekçesiyle 2004/995 K. Sayılı ilamla reddedilmiştir. Davacının 20.04.2005 tarihinde temyizden vazgeçmesiyle verilen red kararı kesinleşmiştir.
1086 Sayılı HUMK 237(6100 Sayılı HMK 303) maddesine göre tarafları, dava konusu ve sebebi aynı olan iki davanın bulunması halinde, iki davadan biri kesinleşmiş ise aynı konuda kesin hükmün varlığından söz edilir. Kesin hüküm bir dava şartıdır.(6100 Sayılı HMK 114.md) Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınır.
Yozgat Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi 2004/724 E. 2004/995 K. Sayılı ilamı temyizden feragat edilip kesinleşmekle artık kesin hüküm niteliğini kazanmıştır.
Davacının temyize konu işbu davasında davacının, davalının, dava konusu ve sebebinin aynı olduğu anlaşılmakla kesin hüküm nedeni ile davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 31.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.