Yargı Kararları

MAHKEME KARARLARININ YASAL UNSURLARI TAŞIMASININ GEREKMESİ

SAYILAR

Esas No : 2008/21967
Karar No : 2010/6828
Tarihi : 15.03.2010
İlgili Kanun/Madde : 4857 S.İşK/17,41,57 1475 S.İşK/14
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : l MAHKEME KARARLARININ YASAL UNSURLARI TAŞIMASININ GEREKMESİ l KISA KARARDA KISMEN KABUL KISMEN RED DENİLMESİNİN USULE AYKIRI OLMASI l HÜKMÜN ÇELİŞKİLİ OLMAMASININ GEREKMESİ

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S.İşK/17,41,57
1475 S.İşK/14

T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2008/21967
Karar No. 2010/6828
Tarihi: 15.03.2010                      
 
l MAHKEME KARARLARININ YASAL UNSURLARI TAŞIMASININ GEREKMESİ
l KISA KARARDA KISMEN KABUL KISMEN RED DENİLMESİNİN USULE AYKIRI OLMASI
l HÜKMÜN ÇELİŞKİLİ OLMAMASININ GEREKMESİ

ÖZETİ: Kararın verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin imzaları, yönündeki hükümlerin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK. nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK. nun 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Mahkeme tarafından kurulan ve hükmün esasını teşkil eden kısa kararda, "davanın kısmen kabulüne kısmen reddine" şeklinde karar verildiği ancak hangi taleplerin kabul edilip hangilerinin reddedildiğinin belirtilmediği gibi tarafların hak ve borçlarının da açıkça belirtilmediği görülmektedir.
Mahkemece, talep olunan hususlara yönelik olarak hangi yönde hüküm kurulduğu, tereddüde yol açmayacak şekilde açıkça belirlenerek zapta geçirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.  

DAVA: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, genel tatil, fazla çalışma, vergi iadesi alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.A.Bostancı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde Müvekkilinin, davalıya ait spor ayakkabı mağazalarında 21.01.2004-04.04.2006 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin ihbar-kıdem tazminatı ödenmeksizin feshedildiğini, tazminat ve mesai ücreti alacaklarının ödenmesi için 09.03.2006 tarihinde ihtarname gönderdiğini, 20.03.2006 tarihli cevabı ihtarnamede davalının, alacakları inkar yoluna gittiğini, 05.04.2006 tarihinde yemden ihtarname göndererek yargı yoluna başvuracağını bildirdiğini, işverenin çalıştığı dönemde, hazırladığı belgeyi imzalamaması nedeniyle müvekkiline husumet duyduğunu, diğer personele zam yapmasına rağmen müvekkiline zam yapmadığını, belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ücretleri ile vergi iadesi alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğinin doğru olduğunu, ancak feshin haksız ve ihbarsız yapılmadığını, görevlerini yapmaması, işyerinde huzursuzluk yaratması nedeniyle uyarı yapıldığını, buna karşılık diğer çalışanlarla bir tutulmadığını, zam alamadığını ve ücret alacağının bulunduğu iddiası ile ihtarname gönderdiğini, ihtarına yazılı cevap verilmesine rağmen işe gelmeyi sürdürdüğünü, 05.04.2006 tarihinden itibaren mazeretsiz olarak işe gelmemeye başladığını, tutanaklar tanzim edildiğini, adresine yazılı ihbarda bulunarak, yasanın 25/II-g maddesi uyarınca iş akdinin feshedileceğinin bildirildiğini, haklı bir gerekçe göstermeden art arda iki gün işe gelmemesi nedeniyle iş akdinin feshedildiğini, belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "Davacı asilin yemininde yıllık izinlerini kullandığını beyan etmiş olmakla bu talep red edilmiştir. Davacı taraf hafta tatili çalışması yapıldığı hususunu ve vergi iadesine esas belgeleri işverene tevdii ettiğini ispat edememiş olmakla bu talepleri red edilmiştir.

Davacı tarafça işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle iş akdinin feshedildiği dosyadaki ihtarnameler ve deliller içerisinden anlaşılmıştır. Davacı tarafça işyerinde fazla çalışma ve UGBT çalışması yapıldığı hususu ispat edilmiş bu ücretlerin ödendiği davalı tarafça yasal delillerle kanıtlanamamıştır. Bu durumda davacının kıdem tazminatına hak kazandığı ancak ihbar tazminatına hak kazanamadığı sonucuna varılmıştır. Davalı tarafça yıllık izin ücretinin ödendiği hususu yasal delillerle ispat edilememiştir. Bilirkişi hesap raporu hükme esas alınarak dava kısmen kabul edilmiştir." gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı lehine kıdem tazminatı, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti ile yıllık izin ücretine hükmedilmiş, ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti ile vergi iadesi alacağına ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemeler tarafından verilen kararlarda tarafların gösterilmesi, iddia ve savunmaların özetlenmesi, ihtilaflı konular hakkındaki delillerin tartışılması ret ve üstün tutma sebeplerinin açıklanması zorunludur. Kararın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 388 ve 389. Maddelerinde tanımlanan unsurları taşıması ve
1.Kararı veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2.Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3.iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4.Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
5.Kararın verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin imzaları, yönündeki hükümlerin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK. nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK. nun 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.(Hukuk Genel Kurulu 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, Mahkeme tarafından kurulan ve hükmün esasını teşkil eden kısa kararda," davanın kısmen kabulüne kısmen reddine" şeklinde karar verildiği ancak hangi taleplerin kabul edilip hangilerinin reddedildiğinin belirtilmediği gibi tarafların hak ve borçlarının da açıkça belirtilmediği görülmektedir.
Mahkemece, talep olunan hususlara yönelik olarak hangi yönde hüküm kurulduğu, tereddüde yol açmayacak şekilde açıkça belirlenerek zapta geçirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, dosya içeriğine göre dava konusu edilen yıllık izinlerin kullanıldığının kanıtlanması için davalı tarafça davacıya teklif edilen yemin üzerine davacının yıllık ücretli izinlerini kullandığı yolunda yemini eda ettiği, bu durumda yıllık izin ücret alacaklarının reddi gerektiği halde, yerel mahkeme karar gerekçesinin bir yerinde "bu talebin reddi gerektiğinin "belirtip, devamında" yıllık izinlerin kullanıldığına ilişkin davalı işverence yazılı belge ibraz edilmediği" açıklanarak hüküm bölümünde yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiş olması çelişkili ve hatalı olup bozma sebebidir.
Kabule göre de, yıllık izin ücreti alacağı için yasal faiz yerine en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi de bir başka bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.