ÖZETİ: Şöyle ki işveren, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olan işçileri ve sayısını 6356 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi doğrultusunda yetki sürecinde öğrenmektedir. Dolayısıyla işveren, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde üye olan işçileri zaten bilmekte olduğundan ayrıca bir bildirime gerek bulunmaksızın bu işçiler, toplu iş sözleşmesinden yürürlük tarihinden itibaren yararlanabilmektedir. Toplu iş sözleşmesinin imza sürecinden sonra üye olanların işverence bilinebilmesi ise üyeliğin işverene bildirilmesi ile mümkün olabilmektedir. Bu sebeple toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra taraf sendikaya üye olan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmaları, işverene üyeliğin bildirilmesi şartına bağlanmıştır.
Ne var ki toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın tespitinde alt işveren işçileri hesaba katılmadığından asıl işverene, alt işveren işçilerinin sendikaya üyeliklerinin de bildirilmesi şeklinde bir usul bulunmamaktadır. Şu durumda asıl işveren, yetki sürecinde de alt işveren işçilerinin sendikaya üyeliklerinden haberdar olamamaktadır. Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının ya da geçerli olarak kurulmadığının ve işçinin çalışma süresinin en başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğunun belirlendiği durumlarda; işçi, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa da gerçek işveren olan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi; ancak taraf sendika üyeliğinin gerçek işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkündür.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Elektrik, Su, Havagazı, Otobüs ve Troleybüs (ESHOT) Genel Müdürlüğünde çalıştığını, İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun İzmir 15. İş Mahkemesinin 2014/69 Esas ve 2016/519 Karar sayılı kararı ile tespit edildiğini, davacının ESHOT Genel Müdürlüğünde örgütlü bulunan Belediye İş Sendikasına 22.10.2014 tarihinde üye olduğunu, davacının davalı ESHOT Genel Müdürlüğünün işçisi olduğu hususunun kesinleştiğini; ancak kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmadığını ve ücretlerinin düşük ödendiğini ileri sürerek fark ücret, ikramiye (ilave tediye), giyim, yakacak, temizlik, yemek, gece çalışma ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, akıllı kart ve sürücü kartı primi ile bayram yardımı alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ESHOT Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davacının talep ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını, husumet itirazında bulunduklarını, İzmir 15. İş Mahkemesinin 2014/69 Esas sayılı kararıyla taleplerin reddedildiğini, davacının hizmet süresi boyunca alacaklarının Genel-İş Sendikası ile diğer davalı arasında imzalanan toplu iş sözleşmesine uygun olarak ödendiğini, aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığını, muvazaa tespitine dayanılmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı İzelman Genel Hizmet Otopark Özel Eğitim İtfaiye ve Sağlık Hizmetleri Ticaret AŞ (İzelman AŞ) vekili cevap dilekçesinde; davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının aynı anda iki sendikaya üye olamayacağını ve aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağını, davacının alacağının bulunmadığını, taleplerin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun İzmir 15. İş Mahkemesinin 2014/69 Esas ve 2016/519 Karar sayılı sayılı dosyası ile tespit edildiği ve kararın kesinleştiği, davacının 22.10.2014 tarihinde Belediye-İş Sendikasına üye olduğu, bu tarih itibarıyla Belediye-İş Sendikası ile ESHOT Genel Müdürlüğü arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması gerektiği ancak davalıların davacı işçinin aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden faydalanamayacağı yönündeki savunmaları göz önüne alınarak ve dava dilekçesinde de Belediye-İş Sendikası ile bağıtlanan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ödenmesi gereken ücret ve ekleri ile davacıya ödenen tutarlar arasındaki farkın hesaplanması gerektiğinin belirtildiği gerekçesiyle alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı ESHOT Genel Müdürlüğü vekili; davalılar arasında muvazaa bulunmadığını, davacının Belediye İş Sendikasına üye olduğunun bildirilmediğini, davacının aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığını, hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı İzelman AŞ vekili; derdestlik itirazlarının dikkate alınmadığını, davacının daha önce açtığı davanın kesinleşmediğini, davacının aynı anda iki sendikaya üye olamayacağını ve aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağını, davacının alacağının bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 22.10.2014 tarihinde Belediye İş Sendikasına üye olduğu, aynı anda iki sendikaya üye olma gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bordrolarda ödendiği anlaşılan ücret ve eklerinin mahsup edilerek yapılan hesaplama doğrultusunda kurulan hükmün doğru olduğu, vekâlet ücretine ilişkin hükmün hatalı olmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı İzelman Şirketi vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı ESHOT Genel Müdürlüğü vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı ile muvazaanın varlığı hâlinde davacının gerçek işverenin işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden yararlanma koşulları ve davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ile bu alacakların hesaplanması hususlarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesi.
3. 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanun’la 6212 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun’un 1 vd. maddeleri.
4. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun (5393 sayılı Kanun) “Şirket kurulması” kenar başlıklı 70 inci maddesinde yer alan “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usûllere göre şirket kurabilir.” hükmü ile belediye şirketlerinin normatif dayanağı ihdas edilmiştir. Belirtilen hükmün madde gerekçesinde yer alan “Madde ile bir taraftan belediyelerin hizmetlerini daha etkili, verimli ve ekonomik şartlarda sunmasına ve kaynak yaratmalarına yardımcı olmak amacıyla sermaye ortaklığı kurmasına izin verilmekte; diğer taraftan kurulacak ortaklığın belediyenin görev alanıyla ilgili olması şartı getirilerek şirket kuruluşunun disiplin altına alınması ve belediyelerin haksız rekabete yol açmalarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır” açıklaması ile belediye şirketlerinin kuruluş amaçları ifade edilmiştir.
5. 5393 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile uyumlu şekilde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinde de büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabileceği düzenlenmiştir.
6. 24.12.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (696 sayılı KHK) 83 üncü maddesi ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun (4734 sayılı Kanun) 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde değişiklik yapılarak personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihaleleri yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na (5018 sayılı Kanun) ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (375 sayılı KHK) ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatları, il özel idareleri, belediyeler ile bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birlikleri, birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketler, merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü, mahalli idare ve şirket bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler ise kendi bütçelerinden personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı veya niteliği itibarıyla bu sonucu doğuracak şekilde alım yapamaz ve buna imkân sağlayan diğer mevzuat hükümleri uygulanmaz.
7. 696 sayılı KHK’nın 126 ncı maddesi ile 375 sayılı KHK’ya eklenen Ek 20 nci maddenin birinci fıkrasında ise “İl özel idareleri, belediyeler ile bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birlikleri, personel çalıştırılmasına dayalı hizmetleri 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22 nci maddesindeki limit ve şartlar ile 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki sınırlamalara tabi olmaksızın doğrudan hizmet alımı suretiyle birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası bu idarelere ait ve halen bu kapsamda hizmet alımı yaptığı mevcut şirketlerinden birine, bu nitelikte herhangi bir şirketi bulunmuyorsa münhasıran bu amaçla kuracakları bir şirkete gördürebilir” düzenlemesi yapılmıştır. Görüldüğü üzere bu düzenleme ile Belediye ve bağlı kuruluşlarının personel çalıştırılmasına dayalı hizmetleri 4734 sayılı Kanun’un 22 nci maddesindeki limit ve şartlar ile 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki sınırlamalara tâbi olmaksızın kurdukları veya mevcut olan şirketlere gördürmeleri mümkün hâle gelmiştir.
8. 375 sayılı KHK’nın Ek 20 nci maddesine dayanılarak bu madde kapsamındaki şirketlerde işçilerin işe alımı, işçilere ilişkin personel giderlerinin toplam giderler içindeki payına ilişkin üst sınırları, ilk defa alınacak işçilere ilişkin belirlenecek ölçütleri esas alarak yıllık sınırlamaları ve bu kapsamdaki alımlar ile harcamaları belirlemek amacıyla çıkarılan ” İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bağlı Kuruluşları ile Bunların Üyesi Olduğu Mahalli İdare Birliklerinin Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmetlerinin Gördürülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Karar” ın 3 üncü maddesinde şirket tanımı yapılmış, 6 ncı maddesinde ise bu şirketlerden belediye veya bağlı kuruluşları tarafından doğrudan personel çalıştırılmasına ilişkin hizmet alımı yapılmasının mümkün olduğu düzenlenmiştir.
9. 696 sayılı KHK’nın 136 ncı maddesinde, 126 ncı madde ile 375 sayılı KHK’ya eklenen Ek 20 nci maddenin 02.01.2018 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
10. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 3, 4, 11 ve 12 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalıların aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı, daha önce davalı ESHOT Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun İzmir 15. İş Mahkemesinin 2014/69 Esas ve 2016/519 Karar sayılı kararı ile tespit edildiğini, davalı İzelman AŞ ile davalı ESHOT Genel Müdürlüğü arasında ilişkinin 22.10.2014-26.04.2019 tarihleri arasındaki dönemde de muvazaalı olduğunu ileri sürmüş, Mahkemece davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu kabul edilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki yapılan bu değerlendirme, 02.01.2018 tarihinden sonrası için hatalıdır.
3. İlgili Hukuk kısmının (7) numaralı paragrafında yer verilen 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK’ya eklenen Ek 20 nci maddedeki düzenleme dikkate alındığında, Belediye ve bağlı kuruluşlarının 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22 nci maddesi ile 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki sınırlamalara tâbi olmaksızın personel çalıştırılmasına dayalı hizmetleri, belediye şirketlerine gördürmesi mümkün olduğundan anılan düzenlemenin yürürlük tarihi olan 02.01.2018 tarihinden sonraki dönem yönünden Belediye ve bağlı kuruluşlarının personel çalıştırılmasına ilişkin hizmet alımlarının sırf bu nedenle muvazaalı olduğunun kabulü mümkün değildir. .
4. Davalı ESHOT Genel Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bağlı kuruluşu olup davalı İzelman AŞ ise sözü edilen Belediye şirketlerindendir. Davacının 02.01.2018 tarihine kadar olan çalışma dönemi yönünden muvazaanın kabulü yerinde ise de 696 sayılı KHK ile yapılan düzenlemenin yürürlük tarihinden sonraki dönem yönünden davalı İzelman AŞ ile davalı ESHOT Genel Müdürlüğü arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna ilişkin kabul yerinde değildir. Dosya kapsamına göre 02.01.2018 tarihinden sonraki dönemde bakımından davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmaktadır. Aksi yöndeki kabul hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5. Muvazaalı olduğunun kabulünde isabetsizlik bulunmayan 02.01.2018 tarihine kadar olan çalışma dönemi bakımından davacının gerçek işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı bir diğer uyuşmazlık konusudur.
6. 6356 sayılı Kanun’un 42 nci maddesinde toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın başvuru süreci ana hatları ile düzenlenmiş olup ikinci fıkrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde; başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını işverene bildireceği düzenlenmiştir. Bu bildirim ile 6356 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesine göre yetki itirazı sürecinin işletilmesi mümkün olmaktadır.
7. 6356 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinde ise yetkili sendikanın karara bağladığı toplu iş sözleşmesinden yararlanma koşulları düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler.
8. 6356 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; 39 uncu maddede, imza tarihinde üye olan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başlama tarihlerinin yürürlük tarihi olarak belirtilmesinin esasen 42 nci madde ile bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
9. Şöyle ki işveren, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olan işçileri ve sayısını 6356 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi doğrultusunda yetki sürecinde öğrenmektedir. Dolayısıyla işveren, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde üye olan işçileri zaten bilmekte olduğundan ayrıca bir bildirime gerek bulunmaksızın bu işçiler, toplu iş sözleşmesinden yürürlük tarihinden itibaren yararlanabilmektedir. Toplu iş sözleşmesinin imza sürecinden sonra üye olanların işverence bilinebilmesi ise üyeliğin işverene bildirilmesi ile mümkün olabilmektedir. Bu sebeple toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra taraf sendikaya üye olan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmaları, işverene üyeliğin bildirilmesi şartına bağlanmıştır.
10. Ne var ki toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın tespitinde alt işveren işçileri hesaba katılmadığından asıl işverene, alt işveren işçilerinin sendikaya üyeliklerinin de bildirilmesi şeklinde bir usul bulunmamaktadır. Şu durumda asıl işveren, yetki sürecinde de alt işveren işçilerinin sendikaya üyeliklerinden haberdar olamamaktadır. Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının ya da geçerli olarak kurulmadığının ve işçinin çalışma süresinin en başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğunun belirlendiği durumlarda; işçi, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa da gerçek işveren olan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi; ancak taraf sendika üyeliğinin gerçek işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkündür.
11. Somut uyuşmazlıkta davacı, 22.10.2014 tarihinde Belediye İş Sendikasına üye olmuştur. İlk Derece Mahkemesince davacının sendika üyeliğinin davalılara bildirilip bildirilmediği, bildirim yapılmamış ise bu hususun müzekkere cevabında belirtilmesine ilişkin Belediye-İş Sendikasına müzekkere yazılmış, verilen yazı cevabında; davacının üyeliğinin işverene bildirildiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı belirtilmiştir. Şu hâlde Belediye-İş Sendikasına üyeliği davalı ESHOT Genel Müdürlüğüne bildirilmeyen davacının, davalı ESHOT genel müdürlüğünün toplu iş sözleşmesinden yararlanması mümkün değildir. Bu husus gözetilmeden aksi yönde verilen karar da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
12. Bir diğer uyuşmazlık davacının 6772 sayılı Kanun’a göre ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve bu alacağın hesaplanmasına ilişkindir.
Davalılar arasındaki ilişki 02.01.2018 tarihinden sonraki dönem yönünden muvazaalı olmayıp geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğundan, bu dönem bakımından 6772 sayılı Kanun kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşları arasında bulunmayan davalı İzelman AŞ’nin ilave tediye ödemekle yükümlü olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davacının 02.01.2018 tarihinden sonraki çalışma dönemi bakımından 6772 sayılı Kanun kapsamında ilave tediye alacağına hak kazanması mümkün değildir. Muvazaa kabulünde isabetsizlik olmayan dönem bakımından ise bu alacak kaleminin, davacının fiilî ücreti üzerinden yapılacak hesaplama doğrultusunda hüküm altına alınması gerekli ise de davalı İzelman AŞ’nin tarafı olduğu ve davacının yararlandığı toplu iş sözleşmelerinde 112 gün ikramiye alacağı ödeneceği kararlaştırılmış olup davacıya da bu miktar üzerinden ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 6772 sayılı Kanun’un Ek 1 inci maddesi gereği senelik azami ikramiye tutarı davacıya ödenmiştir. Bu nedenle ilave tediye alacağı isteminin de reddi gerekir. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi de hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlkDereceMahkemesikararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.