ÖZETİ: Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına göre ise “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Bu itibarla, ülkemiz tarafından onaylanan Uluslararası Sözleşme hükümlerinin ortaya konulması zaruridir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesinin dördüncü fıkrasına göre “Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.”
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 11. maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir.”
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 8. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre de “Herkese kendi ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için sendika kurma ve sadece sendikanın kendi kurallarına tabi olarak kendi seçtiği bir sendikaya katılma hakkı tanınır. Bu hakkın kullanılması ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için demokratik bir toplumda gerekli olan ve hukuken öngörülen sınırlamalardan başka sınırlara tabi tutulamaz.”
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 22. maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.”Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de “Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlâkın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konulmasını engellemez.”
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 sayılı Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”
Anayasa Mahkemesi’nin 2013/130 esas, 2014/18 karar sayılı ilâmında da belirtildiği gibi, sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demir ve Baykara/ Türkiye kararında da, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin “Örgütlenme Hakkı”nı düzenleyen 11. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi uyarınca, kamu görevlilerinin sendika kurma hakkına meşru kısıtlamaların getirilebileceği, ancak bunun için ikna edici ve zorlayıcı gerekçelerin bulunması gerektiği belirtilmiştir.
4688 sayılı Kanun’un, 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tanıma göre de, kamu görevlisinin, “Bu Kanun kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların kadro veya pozisyonlarında istihdam edilenlerden işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlilerini” ifade ettiği hususu belirtilmiştir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ile uluslararası sözleşme hükümleri karşısında, köy ve mahalle muhtarlarının, kamu görevlileri sendikası kurucusu ve üyesi olabileceğinin kabulü yönündeki mahkemenin tespiti isabetlidir. Nitekim, köy ve mahalle muhtarları gibi seçimle iş başına gelen belediye başkanları da, 4688 sayılı Kanunun 15. maddesinde kamu görevlisi olarak kabul edilmiş, ancak yasak kapsamında değerlendirilmiştir…“
Taraflar arasındaki sendikanın kapatılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
- DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Tüm Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikası “Tüm Muhtar-Sen” adı altında kuruluş müracaatında bulunulduğunu, kuruluş müracaatındaki kanuna aykırılıkların ve eksikliklerin, ilgili kanunlarda öngörülen düzenlemelere uygun olacak şekilde giderilerek bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilmek üzere Valiliğe bildirilmesi, aksi takdirde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu (4688 sayılı Kanun) ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun ilgili maddelerine göre işlem tesis edileceği hususunun Sendikaya tebliğ edildiğini, eksikliklerin mevzuatta belirtilen süre içerisinde giderilmediğini, muhtarların kamu görevlileri sendikası kuruculuk ve üyelik şartı olan herhangi bir kurumun kadro ve pozisyonunda istihdam şartını taşımaması nedeniyle kamu görevlileri sendikası kurucusu ve üyesi olamayacaklarının değerlendirildiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davalı Sendikanın kapatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
- CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; hukuki düzenlemeler ve uluslararası sözleşme hükümleri çerçevesinde, köy ve mahalle muhtarlarının sendika kurmasında veya sendika üyesi olmasında herhangi bir engelin bulunmadığının aşikar olduğunu, nitekim köy ve mahalle muhtarları gibi seçimle işbaşına gelen belediye başkanlarının da 4688 sayılı Kanun’un 15 inci maddesinin (c) fıkrasında kamu görevlisi olarak kabul edilerek yasak kapsamında değerlendirildiğini fakat muhtarların yasak kapsamına alınmadığını, 4688 sayılı Kanun’un 15 inci maddesi düzenlenirken, ilke olarak tüm kamu görevlilerinin sendikal haklardan yararlanmalarının benimsendiğini ancak görevlerinin niteliği gereği sınırlı sayıdaki kamu görevlisinin kapsam dışında tutulduğunu, diğer kamu görevlilerine sendikal hakların tanındığını, köy ve mahalle muhtarlığının, genel devlet hizmetinin bir kademesi olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; açıklanan maddi ve hukuki olgular ile uluslararası sözleşme hükümleri karşısında, köy ve mahalle muhtarlarının, kamu görevlileri sendikası kurucusu ve üyesi olabileceği, davalı Sendika Tüzüğünde hizmet kolunun yerel yönetimler hizmet kolu olarak belirlendiği, Sendikanın yerel yönetimler hizmet kolunda Türkiye genelinde faaliyet göstereceğinin düzenlendiği, hizmet kolu çalışanlarının ve özellikle muhtarların çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, sosyal, ekonomik ve demokratik hak ve çıkarlarının korunması ve geliştirilmesini amaç edindiği ve Tüzüğünde de kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
- İSTİNAF
- İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
- İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
- Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
- TEMYİZ
- Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
- Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
- Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hukukumuzda köy ve mahalle muhtarları tarafından sendika kurulabilmesinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
- İlgili Hukuk
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
- 4688 sayılı Kanun’un 6 ve15 inci maddeleri.
- Hukukumuzda köy ve mahalle muhtarları tarafından sendika kurulmasının olanaklı olup olmadığına ilişkin Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/21519 Esas, 2015/29700 Karar sayılı ilâmının ilgili kısımları şöyledir:
“…
Anayasamızın 51. maddesinin birinci fıkrasında çalışanlar ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği ifade edildikten sonra, dördüncü fıkrada ise işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırlarının gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarakkanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Kamu kurum veya kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlileri hakkında uygulanacağı öngörülen 4688 sayılı Kanun’un birinci maddesinde düzenlenen Kanunun amaçları arasında, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetlerine dair usul ve esasları düzenlemek olduğu ifade edilmiştir.
Aynı Kanun’un dördüncü maddesinde ise, sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı belirtilmiştir.
Kamu görevlileri sendikalarının kuruluş işlemleri de, Kanun’un altıncı maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre “Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.” 4688 sayılı Kanun’un, 11.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü fıkrasına göre ise “Sendikanın kurucuları; sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorundadırlar.” Maddenin beşinci fıkrasına göre de “Yukarıda anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendika veya konfederasyon tüzel kişilik kazanır.”
Anayasamızda ve 4688 sayılı Kanun’da açıkça ifade edildiği üzere, sendikaların önceden izin almaksızın serbestçe kurulabileceği hususu tartışmasızdır. 87 sayılı İLO sözleşmesinin 2. maddesinde de, çalışanlar ve işverenlerin, önceden izin almaksızın istedikleri kuruluşları kurabileceği belirtilmiştir.
4688 sayılı Kanun’un altıncı maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarına göre de “Tüzüğün veya bu Maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, ilgili valilik eksikliklerin bir ay içinde tamamlanmasını ister. Tamamlanmadığı takdirde sendika veya konfederasyonun faaliyetinin durdurulması için ilgili valilik bir ay içinde iş mahkemesine başvurur. Mahkeme, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hale getirilmemişse, mahkeme sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir.” Bu noktada, maddenin ilk halinde dava açma süresi öngörülmediği halde, 6289 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında, bir aylık süre sınırlaması getirildiğini de belirtmek gerekir.
Bu genel açıklamalar ışığında davacının temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davalı tarafından 17.08.2007 tarihinde kuruluş belgelerinin Ankara Valiliğine verilmesi ile sendika tüzel kişilik kazanmıştır. Dosya içeriğinden, sendika kurucularının tamamının köy ve mahalle muhtarı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.
…
Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına göre ise “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Bu itibarla, ülkemiz tarafından onaylanan Uluslararası Sözleşme hükümlerinin ortaya konulması zaruridir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesinin dördüncü fıkrasına göre “Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.”
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 11. maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir.”
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 8. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre de “Herkese kendi ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için sendika kurma ve sadece sendikanın kendi kurallarına tabi olarak kendi seçtiği bir sendikaya katılma hakkı tanınır. Bu hakkın kullanılması ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için demokratik bir toplumda gerekli olan ve hukuken öngörülen sınırlamalardan başka sınırlara tabi tutulamaz.”
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 22. maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.”Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de “Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlâkın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konulmasını engellemez.”
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 sayılı Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”
Anayasa Mahkemesi’nin 2013/130 esas, 2014/18 karar sayılı ilâmında da belirtildiği gibi, sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demir ve Baykara/ Türkiye kararında da, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin “Örgütlenme Hakkı”nı düzenleyen 11. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi uyarınca, kamu görevlilerinin sendika kurma hakkına meşru kısıtlamaların getirilebileceği, ancak bunun için ikna edici ve zorlayıcı gerekçelerin bulunması gerektiği belirtilmiştir.
4688 sayılı Kanun’un, 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tanıma göre de, kamu görevlisinin, “Bu Kanun kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların kadro veya pozisyonlarında istihdam edilenlerden işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlilerini” ifade ettiği hususu belirtilmiştir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ile uluslararası sözleşme hükümleri karşısında, köy ve mahalle muhtarlarının, kamu görevlileri sendikası kurucusu ve üyesi olabileceğinin kabulü yönündeki mahkemenin tespiti isabetlidir. Nitekim, köy ve mahalle muhtarları gibi seçimle iş başına gelen belediye başkanları da, 4688 sayılı Kanunun 15. maddesinde kamu görevlisi olarak kabul edilmiş, ancak yasak kapsamında değerlendirilmiştir…”
- Değerlendirme
- Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
- Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
- KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı Ankara Valiliği harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Relevant Law / Article
4688 S. KSK/6
T.R.
SUPREME COURT
LEGAL DEPARTMENT
Docket No. 2024/5892
Decision No. 2024/7559
Date: 30.04.2024
RIGHT TO UNION
NATURE OF THE RIGHT TO UNION
PRINCIPLES OF IMPLEMENTATION OF INTERNATIONAL AGREEMENTS ON FUNDAMENTAL RIGHTS AND FREEDOMS
HEADMEN CAN FORM A UNION