Yargı Kararları

SAYILAR

Esas No : 2022/6926
Karar No : 2022/8008
Tarihi : 16.06.2022
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/32
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Ek Başlıklar : lÜCRET lÜCRETİN İŞ SÖZLEŞMESİNDE KARARLAŞ-TIRILMAMASI lGERÇEK ÜCRET ÜZERİNDEN BELGE DÜZENLENMEMİŞ OLMASI lÜCRET ARAŞTIRMASI YAPILMASININ GEREK-Lİ OLDUĞU

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/32
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2022/6926
Karar No. 2022/8008
Tarihi: 16.06.2022

lÜCRET
lÜCRETİN İŞ SÖZLEŞMESİNDE KARARLAŞ-TIRILMAMASI
lGERÇEK ÜCRET ÜZERİNDEN BELGE DÜZENLENMEMİŞ OLMASI
lÜCRET ARAŞTIRMASI YAPILMASININ GEREK-Lİ OLDUĞU

ÖZETİ: İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 401 inci maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hâllerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun'un 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, işçinin sendikalı olması hâlinde sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince  davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirkette elektrik ustabaşı olarak olarak çalışmakta iken iş sözleşmesinin haksız ve ihbarsız olarak işverence feshedildiğini, davacının  aylık ortalama net ücretinin 10.000.00 TL olduğunu,  çalıştığı sürece davacıya yıllık izin kullanması için izin verilmediğini ,  haftalık en az 10 saat fazla çalışma yaptırıldığını, ulusal bayram ve genel tatillerde,  hafta tatilinde çalışmaya zorlandığını belirterek kıdem ve ihbar  tazminatları, aylık ücret, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini  talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını ,müvekkili Şirketin iş yoğunluğunun arttığı bazı dönemlerde, iş yükünü hafifletmek adına davacı ile taşeron olarak anlaştığını ancak iş sahibi ile yapılan sözleşmeler gereği taşeronluk sözleşmesi akdedilmediğinden davacı ve çalıştırdığı diğer işçilerini kendi sigortalısı olarak göstermek zorunda kaldığını, taraflar arasında bir işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, emsal ücret verileri araştırıldığında davacının aslında kendi nam ve hesabına çalıştığının anlaşılacağını, müvekkili şirketin çalışanı olduğunu kabul etmemekle birlikte, işyerinde kanunda belirlenen saatlere uygun biçimde çalışma yapıldığını, ücretlerin tam ve eksiksiz ödendiğini, yıllık izin hakkı bulunmadığını, davacının iş sözleşmesine dayalı olarak bağımlı şekilde çalışmadığını belirterek davanın reddini istemiştir
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile  davacının davalı işyerinde ekip lideri olarak çalıştığı, diğer işçilerin üstü lideri pozisyonunda olduğu, Şirket tarafından davacının ücret hesabına asgari ücret üzerinden ödemeler yapılmakla birlikte aynı zamanda Şirket müdürü tarafından davacıya "diğer" açıklamalarıyla çeşitli paralar gönderilmiş olduğu, banka hesap hareketleri nazara alındığı ve emsal ücret araştırmalarında davacı işçinin ücretinin aylık 10.000,00TL olduğunun kabul edildiği, iş sözleşmesinin ihbar ve kıdem tazminatlarını gerektirmeyecek şekilde sonlandığının ispat yükü işverene ait olup ispatlanamadığından işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı ayrıca ihbar öneli tanınmadığından ihbar tazminatı şartlarının gerçekleştiği sonucuna varıldığı,  davacının çalışma süresine göre hak  kazandığı yıllık izin sürelerinin kullanıldığının ya da karşılığının ödendiğinin ispatlanamaması nedeniyle yıllık izin ücreti alacağının kabul edildiği,  davacının son 1 aylık ücretinin ödendiğinin ispat yükü işverene ait olup usulünce  ispatlanamadığından son aya ait ücret alacağının kabulü gerektiği, davacının fazla çalışma yaptığı sürelerin ve ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığının tanık beyanları ispatlandığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvurusunda, davacı ile müvekkili Şirket arasında gerçekte bir işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, iş yoğunluğunun arttığı bazı dönemlerde, iş yükünü hafifletmek adına davacı ile taşeron olarak anlaşıldığını, ancak iş sahibi ile yapılan sözleşmeler gereği taşeronluk sözleşmesi akdedilemediği için, davacı ve çalıştırdığı işçilerini kendi sigortalısı olarak göstermek zorunda kaldığını, müvekkiline karşı açılmış olan seri davaların davacılarının davacı ile aynı vasıfta aynı işkolunda çalışan işçiler olduğunu, seri davaların davacıları ile bu dosyada davacının ücretlerinin fahiş farkta belirlenmesinin sebebinin davacıya yapılan ödemelerin diğer davacılara ödenecek ücreti de kapsaması olduğunu, davacının müvekkili Şirket çalışanı olmadığı için talep ettiği alacaklara hak kazanamayacağını, dayandıkları yemin deliline itibar edilmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalıya ait işyerinde elektrikçi olarak  aylık net 10.000,00 TL ücretle çalıştığı, aldığı ücreti banka kayıtları ile ispat ettiği, iş sözleşmesinin iş bitimi sebebiyle feshedildiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, kullanmadığı yıllık izinleri bulunduğu, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmasını tanık beyanları ile ispat ettiği,  fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarında  %30 oranında indirim yapıldığı, son çalıştığı aydan ücret alacağı bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye  Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, istinaf dilekçesinde belirttiği gerekçelerle temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının aylık ücretinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 8 nci , 37 nci maddeleri ve  32 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 401 inci maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hâllerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
  3.4857 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun'un 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
4.Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
5.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, işçinin sendikalı olması hâlinde sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
6.Somut olayda, davacı elektrik ustası olarak aylık net 10.000,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiş, davalı taraf ise elektrik ustası olarak çalışan davacının Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri, emsal ücretler vs. ile davada talep ettiği ücret karşılaştırıldığında, arada fahiş fark olduğunu  belirterek ödemelerin banka kanalı ile yapıldığını savunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları ve davalı tanıkları ücretin bankadan ödendiğini, elden ödeme olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmış, gelen yazı cevaplarında emsal ücret bilgisinin verilemeyeceğinin belirtildiği görülmüştür. TÜİK verisinde  2014 Kasım ayı aylık ortalama brüt ücretin 3.012,00 TL olarak bildirildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince, davacının davalı işyerinde ekip lideri olarak çalıştığı, diğer işçilerin üstü ve lideri pozisyonunda olduğu, Şirket tarafından davacının ücret hesabına asgari ücret üzerinden ödemeler yapıldığı,  Şirket müdürü tarafından davacıya "diğer" açıklamalarıyla çeşitli paralar gönderilmiş olduğu, banka hesap hareketleri ve emsal ücret araştırmalarının birlikte değerlendirildiği belirtilerek davacının aylık net 10.000,00 TL ücret aldığı kabul edilmiştir.
7. Bu açıklamalara ve tüm dosya kapsamına göre davacının ücretine yönelik araştırmanın yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece emsal ücret araştırması için çeşitli yazışmalar yapılmış ise de dosyaya sunulan yazı cevaplarında emsal olabilecek ücret bildirilmemiştir. Mahkemece davacının meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerinden faydalanılabileceği göz önüne alınarak emsal ücret araştırması yapılmalı, bu araştırma sonucunda elde edilen verilerle dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek aylık ücret miktarı noktasında bir sonuca gidilmeli ve talep edilen işçilik alacakları buna göre hesap edilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının  BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.06.2022  tarihinde oy birliğiyle karar verildi.