YILLIK ÜCRETLİ İZİN

SAYILAR

Esas No : 2024/5412
Karar No : 2024/9414
Tarihi : 30.05.2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/59
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • YILLIK ÜCRETLİ İZİN
  • DAVA DİLEKÇESİNDE YILLIK ÜCRETLİ İZİNLERİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜN KULLANILMADIĞININ BELİRTİLMESİ
  • VAKAYLA HAKİMİN BAĞLI OLDUĞU
  • BELGE OLMASA DA VAKAYLA BAĞLILIK KURALI GEREĞİ YILLIK İZİNLERDE İNDİRİM YAPILMASININ GEREKTİĞİ

 

 

Tam Metin

ÖZETİ: Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren tarafından muris işçinin yıllık izin kullandığına veya ücretinin ödendiğine dair belge sunulmadığı, ayrıca işçinin mirasçıları olan davacıların beyanlarının da bu doğrultuda olduğu gerekçesiyle 33 yıl olan hizmet süresi boyunca hiç izin kullanılmadığı kabulüyle hesaplama yapılmıştır. Ancak dava dilekçesinde, muris işçinin izinlerinin tamamını değil “büyük bir bölümünü kullanmadığı” ifade edilmiştir. 6100 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi uyarınca hâkim Kanun’da öngörülen istisnalar dışında, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz.

Diğer yandan işyerinde muhasebe ve mali işler müdürü olarak çalıştığı iddia edilen işçi, Şirketteki unvanı ve konumu gereği yıllık izne ilişkin kayıt ve belgeleri düzenleme veya düzenlettirme yetkisine sahiptir.

Bu durumda gerek dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar, gerekse işçinin işyerindeki görevi ve konumu dikkate alındığında, yıllık izin hakkının üçte bir oranında kullanıldığı kabul edilmeli ve buna göre hak kazanılan yıllık izin ücreti alacağı hesaplanmalıdır. İlk Derece Mahkemesince vakıa ile bağlılık kuralına aykırı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi olan müteveffa Necmi Uzuner’in davalı işyerinde 01.09.1982 tarihinden vefat ettiği 31.01.2016 tarihine dek muhasebe ve mali işler müdürü olarak çalıştığını, son aldığı aylık ücretin net 15.000,00 TL olmasına karşın, davalı işyerinde ücretlerin bir kısmının bankadan bir kısmının elden ödenmesi nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen miktarın daha düşük olduğunu, davalı şirkette çok yoğun tempoda çalışmış olan murisin yıllık izinlerinin büyük bir bölümünü kullanmamış olduğunu, çalıştığı süre boyunca asgari geçim indirimi alacaklarının da ödenmediğini, davacıların murisinin yasal işçilik alacaklarının tahsili amacıyla davalı işverene noter kanalıyla gönderilen 06.11.2017 tarihli ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, asgari geçim indirimi alacağı, yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği, dava konusu alacakların zamanaşımına uğramış olduğu, davacıların murisinin iddia edilenin aksine davalı işyerinde muhasebe ve mali işler müdürü olarak değil, muhasebe müdürü olarak çalıştığını, müteveffanın aldığı ücretin bordrolarda gösterildiği şekilde olduğunu, çalıştığı sürede tüm ücretlerinin gününde ödendiğini, hak ettiği yıllık izinlerini günü gününe kullandığını, kullanmadığı izin olması durumunda ise karşılığı ücretin ödendiğini, müteveffanın davalı işyerinde iki dönem çalışması olduğunu, ilk dönem çalışmasının 01.01.1985 tarihinde başlayıp emekli olduğu 30.04.2011 tarihine dek sürdüğünü, emeklilikle birlikte Şirketten ayrıldığını, bu dönem boyunca yıllık izinlerini kullandığını, kullanmadığı izinler karşılığı ücretin ve hak kazandığı kıdem tazminatına mahsuben ödemelerin yapıldığını, daha sonra 02.06.2011 tarihinde daha düşük tempoda olmak üzere bir danışmanlık işi gibi yeniden çalışmaya başladığını, bu çalışmasının vefat ettiği 30.01.2016 tarihine kadar devam ettiğini, bu ikinci dönemin önemli bir bölümünde müteveffanın rahatsız olduğunu, bu dönemde yıllık izinlerini kullanmış olduğunu, bu dönemde de kullanmadığı izinlere ve kıdem tazminatına mahsuben ödemeler yapıldığını, çalıştığı sürede hak ettiği tüm asgari geçim indirimi tutarlarının ödendiğini, son ücretinin 15.000,00 TL olmasının mümkün olmadığını zira davacının lise mezunu olup yabancı dil bilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iş sözleşmesi ölüm nedeniyle son bulduğundan ve davacıya daha önce kıdem tazminatı ödemesi yapılmış olduğu ispatlanamadığından davacıların kıdem tazminatı talebinin kabulü gerektiği, davalı işveren işçinin ücretli izin hakkını kullandığını yahut fesihten sonra izin ücretlerinin ödendiğini ispat edemediğinden ve müteveffanın hizmet süresinin uzunluğu nazara alınarak isticvap edilen bir kısım davacı asılın istikrarlı beyanlarda bulunarak murislerininizin kullanmaksızın çalıştığını belirttiklerinden davacı tarafın yıllık izin ücreti talebinin yerinde olduğu, ücret bordrolarından davacı lehine asgari geçim indirimi alacağı tahakkuku yapıldığı ve net tutarların davacının banka hesabına yatırıldığı tespit edildiğinden asgari geçim indirimi alacağı talebinin reddi gerektiği, her ne kadar kısa kararda maddi hata ile “…davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmuş ise de, davacı mirasçıların birden fazla olduğu, bu hâliyle hükmün infazında tereddüte sebep olabileceği nazara alınarak Yargıtay içtihatları doğrultusunda usul ekonomisi gereği maddi hatanın mahallinde düzeltilebilmesinin her zaman mümkün olduğu kanaatiyle gerekçeli kararda bu hatanın “…davalıdan alınarak davacılara miras payları oranında verilmesine” şeklinde düzeltildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; müteveffanın hükme esas alınan ücret miktarının hatalı tespit edildiğini, davacı tanıklarının dahi elden ödeme olmadığına yönelik beyanlarına rağmen emsal ücret araştırması yapılarak emsal ücretten de fazla ücret aldığının kabulünün hatalı olduğunu, davacıların murisi olan çalışana yapılan ödemelerin kıdem tazminatı ödemesi olduğunu ve bu ödemelerin faiziyle mahsup edilmesi gerektiğini, ayrıca çok uzun süre çalışmış olan müteveffanın hiç yıllık izin kullanmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin davalı nezdinde çalıştığı her dönemin kıdem ve yıllık izin açısından ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

 

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacılar vekilinin, müvekkillerinin murisinin son net 15.000,00 TL ücretle çalıştığını ileri sürdüğünü, taraf tanıklarının davacının üst düzey çalışan olduğunu, ücretlerinin bankadan alındığını beyan etmiş oldukları, davalı tanığının dahi davacının üst düzey çalışan olduğuna dair beyanda bulunduğu, davacının ücretien son brüt 1.700,00 TL olarak gösterilmiş ise de, davacıya bankadan20.01.2016 tarihinde 25.000,00.-TL, 19.01.2016 tarihinde 20.000,00.-TL, 09.12.2015 tarihinde 40.000,00.-TL, 06.11.2015 tarihinde 10.000,00.-TL, 21.10.2015 tarihinde 12.000,00.-TL, 07.09.2015 tarihinde 12.000,00.-TL, 27.08.2015 tarihinde 20.000,00.-TL şeklinde ödemelerin yapıldığı ve bu ödemelerin neye ilişkin olduğunun belirtilmediği, davalı tarafın iddia ettiği şekilde tazminata ilişkin olduğunun ise ispatlanamadığı, 33yılı aşkın kıdemdeki bir üst düzey bir çalışanın aylık 1.700,00 TL ücretle çalışması hayatın olağan akışına da uygun düşmeyeceği gibi işyerinin özellikleri, davacının ifa ettiği mesleğin vasıf ve niteliği, hayata dair yaşam deneyimleri birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin bu yönlere temas eden istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davalı tarafça müteveffanın hesabına iş sözleşmesi devam ederken yapılan ödemelerin kıdem tazminatına mahsuben yapıldığının ispatlanamadığı, dolayısıyla mahsup edilmemesinde isabetsizlik bulunmadığı, davalı şirket nezdinde geçen tüm dönem için kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı hesaplanmasının oluşa uygun olduğu, murisin çalıştığı süre boyunca yıllık izin kullanmadığına dair davacıların beyanları, davalının yıllık izinlerin kullanıldığına ya da karşılığının ödendiğine dair yazılı delil sunulmadığı göz önüne alındığında hükmedilen yıllık izin alacağı ve kıdem tazminatı alacağında aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacıların talep konusu alacak kalemlerine hak kazanıp kazanmadıkları, davacılar murisinin son ücret miktarının tespiti ile yıllık izin ücreti hesaplanırken talep aşımı olup olmadığı hususlarına ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 25 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32, 37, 53, 57, 120 nci maddeleri.

  1. Değerlendirme
  2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
  3. Taraflar arasında muris işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, davacılar vekili, müvekkillerinin murisi olan işçinin davalı işyerinde 01.09.1982 tarihinden vefat ettiği 31.01.2016 tarihine dek muhasebe ve mali işler müdürü olarak çalıştığını ve son aylık ücretinin net 15.000,00 TL olduğunu ancak ödemelerin bir kısmının elden bir kısmının bankadan yapıldığını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise, murisin davalı işyerinde mali işler müdürü değil, muhasebe müdürü olduğunu, yabancı dil bilmediğini, lise mezunu olmakla aylık 15.000,00 TL alacak donanıma sahip olmadığını, son ay ücretinin bordroda görüldüğü üzere 1.700,00 TL olduğunu, tüm ödemelerin bankadan yapıldığını elden ödeme yapılmadığını savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi tarafından davalı Şirketin faaliyet alanına göre Boya Sanayicileri Derneğinden sorulan emsal ücret tutarı cevabı, taraf tanıklarının beyanları ile işçinin banka hesap kayıtları gözetilerek davacıların murisinin davalı işyerinde en son 1. derecede imza sahibi muhasebe ve mali işler müdürü olarak çalıştığı ve 33 yıllık kıdemi gözetildiğinde bordrolarda yazılı tutar karşılığı çalıştığının düşünülemeyeceği, Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimlerin gerçeği yansıtmadığının sık rastlanan bir olgu olduğu, tanık anlatımları ile banka makbuzları birlikte değerlendirildiğinde ve davacının talebiyle bağlılık ilkesi gözetilerek davacının fesih tarihi itibarıyla en son net 15.000,00 TL ücret aldığı kabul edileceği belirtilerek hesaplama yapılmıştır.

Ne var ki davacı tarafın tanıklarınca ücretlerin özellikle son dönemlerde banka üzerinden ödendiği ifade edilmiştir. Hâl böyle olunca, 1986 ile 2017 yılları arasında davalı işyerinde en son finans müdürü olarak çalıştığını ve murisin kendisinden daha fazla ücret aldığını beyan eden davacı tanığı G.K. yeniden dinlenerek, kendisinin ve murisin aylık ücret tutarı ile işyerinde ücretlerin ödenme usulü hususunda detaylı ifadesi alınmalı; bundan sonra banka kayıtları, bordrolar, taraf tanıklarının beyanları ve ücret araştırması sonuçları ile tüm dosya kapsamı yeniden birlikte değerlendirilmek suretiyle işçinin gerçek ücreti belirlenmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

3.Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren tarafından muris işçinin yıllık izin kullandığına veya ücretinin ödendiğine dair belge sunulmadığı, ayrıca işçinin mirasçıları olan davacıların beyanlarının da bu doğrultuda olduğu gerekçesiyle 33 yıl olan hizmet süresi boyunca hiç izin kullanılmadığı kabulüyle hesaplama yapılmıştır. Ancak dava dilekçesinde, muris işçinin izinlerinin tamamını değil “büyük bir bölümünü kullanmadığı” ifade edilmiştir. 6100 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi uyarınca hâkim Kanun’da öngörülen istisnalar dışında, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz.

Diğer yandan işyerinde muhasebe ve mali işler müdürü olarak çalıştığı iddia edilen işçi, Şirketteki unvanı ve konumu gereği yıllık izne ilişkin kayıt ve belgeleri düzenleme veya düzenlettirme yetkisine sahiptir.

Bu durumda gerek dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar, gerekse işçinin işyerindeki görevi ve konumu dikkate alındığında, yıllık izin hakkının üçte bir oranında kullanıldığı kabul edilmeli ve buna göre hak kazanılan yıllık izin ücreti alacağı hesaplanmalıdır. İlk Derece Mahkemesince vakıa ile bağlılık kuralına aykırı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

  1. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

  1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
  2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

 

Relevant Law / Article

4857 S. İşK/59

T.R.

SUPREME COURT

LEGAL DEPARTMENT

Docket No. 2024/5412

Decision No. 2024/9414

Date: 30.05.2024

ANNUAL PAID LEAVE

THE STATEMENT IN THE CASE PETITION THAT A SIGNIFICANT PORTION OF ANNUAL PAID LEAVES WERE NOT USED

WHERE THE JUDGE IS BOUND BY THE CASE

 EVEN IF THERE IS NO DOCUMENT, A DISCOUNT SHOULD BE GIVEN TO ANNUAL LEAVE IN ACCORDANCE WITH THE CASE DEPENDENCE RULE.