İlgili Kanun / Madde
3201 S. YDHBK/3
T.C
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No. 2018/10-1075
Karar No. 2021/1364
Tarihi: 09.11.2021
l YURT DIŞI HİZMET BORÇLANMASI
lSİGORTALILIK SÜRESİNİN SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNE GÖRE BELİRLENECEĞİ
ÖZETİ: Görüldüğü üzere 3201 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yurt dışındaki sürelerin borçlanılması hâlinde sigortalılık başlangıç tarihinin ne şekilde belirleneceği düzenlenmiş ancak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerindeki ayrık hükümler saklı tutulmuştur.
10.04.1965 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları (aylıkları)” başlıklı 5. bölümüne 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985tarihli ve 3241sayılıKanun ile onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile eklenen 29.maddesinin 4. bent hükmünde, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması hâlinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/son maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası sözleşmelerle kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına, uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği bulunmaktadır.
Bu nedenle sigortalılık başlangıç tarihinin 3201 sayılı Kanun'a göre uygulama önceliğine sahip bulunan Sözleşmenin 29. maddesine göre Alman Rant Sigortasına giriş tarihi esas alınarak tespiti gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulunun 15.10.2019 tarihli ve 2015/21-3362 E., 2019/1067 K.; 04.11.2020 tarihli ve 2017/237 E., 2020/841 K.; 25.02.2021 tarihli ve 2017/10-284 E., 2021/160 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
DAVA: 1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2.Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3.Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yurt dışında geçen sürelerini 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma talebinde bulunduğunu, 5375 gün karşılığı tahakkuk ettirilen borçlanma bedeli 56.115,00TL'yi ödediğini, 11.12.2013 tarihli dilekçe ile yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu, davalı Kurum tarafından 10.02.2014 tarihli yazı ile talebinin reddedildiğini, 6552 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 5. fıkrasında yapılan değişiklik sonrası 30.09.2014 tarihli dilekçe ile 11.12.2013 tarihli talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlanmasının talep edildiğini, ancak davalı Kurumun yaşlılık aylığını 30.09.2014 tarihli talep kapsamında 01.10.2014 tarihinden itibaren bağladığını, davacının yaşlılık aylığının 01.01.2014 tarihinden itibaren bağlanması gerektiği yönündeki itirazının davalı Kurum tarafından reddedildiğini ileri sürerek davacının yaşlılık aylığının 11.12.2013 tarihli talebini takip eden aybaşı olan 01.01.2014 tarihinden geçerli olarak bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; Kurum işlemlerinin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 5. İş Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2015/317 E., 2015/1536 K. sayılı kararı ile; davacının 11.12.2013 tarihi itibariyle 45 yaşını doldurduğu, annelik ve gebelik nedeniyle Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 02.03.1990 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olarak kabulü hâlinde 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesinin (B/g) bendine göre 46 yaş 5375 gün ve 20 yıllık sigortalılık süresine ilişkin şartları yerine getirmesi gerektiği, ancak 6552 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 5. fıkrası gereğince kadın sigortalıların sözleşmeli ülkede çalışmaya başlamadan önce, sözleşmeli ülkede ev hanımlığı süreleri var ise bu süreler kadar sigortalılık başlangıcının geriye çekilmesinin ve emeklilik tarihinin daha erken bir tarih olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu, davacının 16.04.1985 tarihinde akit ülke olan Almanya'da ikamet ettiği açık olduğuna göre 02.03.1990 tarihinden borçlanılan gün sayısı ile orantılı olarak geriye gidildiğinde, davacı için sigorta başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği 16.04.1986 olarak belirlenmesi gerektiği, davacı için 16.04.1986 tarihinin sigorta başlangıç olarak kabul edildiğinde ise, yaşlılık aylığı bağlanma koşulunun 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesinin (B/c) bendi gereğince 20 yıllık sigortalılık süresi, 42 yaş ve 5075 prim ödeme gün sayısı olduğu, davacının tahsis talep tarihi olan 11.12.2013 tarihi itibariyle 5075 prim ödeme gün sayısına, 20 yıllık sigortalılık süresine sahip olup, 42 yaşını ikmal etmiş olması nedeniyle gerekli koşulları taşıdığı, davacıya 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesinin (B/g) (B/c) bendine göre yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.06.2017 tarihli ve 2016/3797 E., 2017/4840 K. sayılı kararı ile; “Eldeki davada, 16.04.1968 doğumlu olan davacının, 16.04.1985 tarihinden itibaren Almanya’da ikamet ettiği, 02.03.1990 tarihinden itibaren de Mutterschutz/Schwangerschaft (hamilelik/analık koruması) niteliğiyle Ranta tabi olduğu, 12.06.2013 tarihli borçlanma talebine karşılık, davalı Kurumca 16.04.1986-30.08.1999 ile 31.1999-20.07.2001 tarihleri arasındaki süreler dikkate alınarak 5510 sayılı Yasanın 4’üncü maddesinin a bendi kapsamında yapılan tahakkuktan sonra, süresi içerisinde 05.12.2013 tarihinde davacının ödemesinden sonra 18.12.2013 tarihli tahsis talebine davalı Kurumca 3201 sayılı Yasanın 6552 sayılı Yasa ile değişmeden önceki hükümler kapsamında red cevabı verildiği, ne var ki, 6552 sayılı Yasa değişikliği sonrasında, davacının 30.09.2014 tarihli avukatı aracılığıyla başvurduğu dilekçesinin tahsis talebi niteliğinde sayılması ile, 01.10.2014 tarihi itibari ile davacıya yaşlılık aylığı bağlandığının anlaşıldığı, ne var ki, davacının ilk tahsis talebi olan 18.12.2013 tarihi itibari ile yaşlılık aylığına müstehak olduğunun tespiti amacıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmakta olup, mahkemece, davacının 18 yaşından sonraki süreler bakımından ranta tabi olduğu süreden, yurtdışında ev kadınlığında geçen süre kadar geriye gidilerek sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesi ve yaşlılık aylığı şartlarında da bu tarihin dikkate alınması gerektiğine dair yaklaşım sonucunda verilen kabul kararı yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları (aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu madde 4’üncü fıkrasının “(4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman rant sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmünü içermekte olup, anılan Uluslararası İkili Sözleşme hükmü ile sözleşme hükmünün düzenlendiği bölüm birlikte değerlendirildiğinde, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, sözleşme hükmü kapsamında, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerekeceği düzenlenmiştir.
Öte yandan, dava dosyası içerisinde yer alan ve benzer nitelikteki dava dosyalarına gönderilen davalı Kurum yazıları ile ekli tercümeli Alman Sigorta Merci yazılarında; Alman mevzuatına göre, zorunlu prim süreleri (Türkçe deyişle uzun vade sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortası) olarak adlandırılan sürelerin, zorunlu ödenen prim süreleri ya da hususi hükümlere göre primi ödenmiş veya ödenmiş varsayılan süreler olarak belirtilmiştir.
Nitekim Almanya Federal Cumhuriyeti Sosyal Yasa (SGB) VI. Kitab’ın (Alman Sosyal Kanunu) konuya ilişkin Yasal Aylık Süreleri’ni düzenleyen beşinci başlık 55.maddesi “Prim ödeme süreleri, mecburi veya isteğe bağlı sigorta primlerinin ödendiği sürelerdir. Özel yasalara göre ödenmiş kabul edilen mecburi sigorta primlerine ilişkin süreler de, mecburi sigorta primlerinin ödendiği süreler olarak kabul edilir.” hükmünü içerirken, Analığın Korunmasına Dair Yasa ile, ilgili özel yönetmeliklerde hamilelik/analık koruması sürelerinin, ödenmiş varsayılan prim süresi olarak kabul edildiğinin belirtilmesi karşısında, dava dosyası içerisinde yer alan Alman sigorta kurumuna ait sigorta hesabında, davaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihi olarak öngörülen 02.03.1990 tarihini de içeren dönemde “Mutterschutz/Schwangerschaft (hamilelik/analık koruması)” olarak adlandırılan sürenin, yukarıda bahsedilen Uluslararası Ek Sözleşme hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık girişi olarak kabul edilmesi ile 18.12.2013 tarihli tahsis talebine göre yaşlılık aylığı şartlarının irdelenmesi gereği dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde kanun ve uluslararası sözleşme kapsamı dışına çıkılmak suretiyle yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 5. İş Mahkemesinin 31.05.2018 tarihli ve 2017/237 E., 2018/280 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasındaki sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihinin borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürüleceği düzenlemesinin, uluslararası sözleşmeye dayalı olarak belirlenen sigortalılık başlangıç tarihinden önceki sürelerin borçlanılması hâlinde de uygulanmasının gerektiği ayrıca Kurum tarafından çıkarılan 2014/27 sayılı Genelgenin 2.2.1. başlıklı bölümünde fiili çalışma (işe giriş) niteliğinde olmayan sürelerinde (işsizlik ödeneği, hastalık ödeneği, intibak parası, sigortadan muaf cüzi çalışma, çocuk yetiştirme süreleri, bakım süreleri, borçlanma yoluyla ödenen primlere ait süreler, isteği bağlı prim ödeme süreleri ve benzeri sürelerin vb) sigorta başlangıç tarihinin tespitinde dikkate alınması gerektiğinin belirtildiği, Kurumun davacıya 01.10.2014 tarihinde aylık bağladığı dikkate alındığında davacının fiili çalışma niteliğinde olmasa da, davacı adına Almanya sigorta mercine kayıtlı gözüken ve 02.03.1990 tarihinde başlayan hamilelik/anneliğin korunması sigortalılık kaydının sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesi, yine bu tarihten borçlanılan ev hanımlığı süresi kadar geriye gidilerek sigortalılık başlangıcının 16.04.1986 tarihi olması gerektiği ve davacının Aralık/2013 tarihli tahsis talebi itibariyle yaşlılık aylığı şartlarını yerine getirdiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türkiye ile Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4. maddesi (3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 5. fıkrası) ile 3201 sayılı Kanun hükümlerinin (5. maddenin 2. fıkrasının) birlikte uygulanıp uygulanmayacağı; buradan varılacak sonuca göre sigortalılık başlangıç tarihinin yurtdışında ikamet ve ev hanımlığında geçen ve borçlanılan süre kadar geri götürülerek belirlenmesinin mümkün olup olmadığı ve davacının 11.12.2013 tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.01.2014 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplanmaktadır
III. GEREKÇE
12. Öncelikli sigortalılık süresi kavramına değinmekte yarar vardır.
13. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 108. maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".
14. "Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi" başlığını taşıyan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 38. maddesinin birinci fıkrasına göre; "Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir". Ancak bu hükmün son cümlesindeki düzenleme ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklı tutulmuştur.
15. Öte yandan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un (3201 sayılı Kanun) 6552 sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerinin, bu Kanun’da belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceği hükme bağlanmıştır.
16. 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un 5. maddesinde ise, "…Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz." hükmü bulunmaktaydı. 6552 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile 5. maddesinin son fıkrasına eklenen cümle ile, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarihin, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edileceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu maddeye 17.07.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile "Türkiye’deki sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki sürelerin borçlandırılması hâlinde bu süreler 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinde yer alan hükümler esas alınarak Türkiye’deki sigortalılık başlangıç tarihinden, Türkiye’de sigortalılık yok ise borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten geriye götürülen sürelere ait ilgili aylara mal edilir." hükmü eklenmiş ve 4. fıkrası “Yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
17. Görüldüğü üzere 3201 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yurt dışındaki sürelerin borçlanılması hâlinde sigortalılık başlangıç tarihinin ne şekilde belirleneceği düzenlenmiş ancak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerindeki ayrık hükümler saklı tutulmuştur.
18. 10.04.1965 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları (aylıkları)” başlıklı 5. bölümüne 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985tarihli ve 3241sayılıKanun ile onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile eklenen 29.maddesinin 4. bent hükmünde, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması hâlinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilmiştir.
19. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/son maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası sözleşmelerle kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına, uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği bulunmaktadır.
20. Bu nedenle sigortalılık başlangıç tarihinin 3201 sayılı Kanun'a göre uygulama önceliğine sahip bulunan Sözleşmenin 29. maddesine göre Alman Rant Sigortasına giriş tarihi esas alınarak tespiti gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulunun 15.10.2019 tarihli ve 2015/21-3362 E., 2019/1067 K.; 04.11.2020 tarihli ve 2017/237 E., 2020/841 K.; 25.02.2021 tarihli ve 2017/10-284 E., 2021/160 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
21. Somut olayda, doğum tarihi 16.04.1968 olan davacının 16.04.1985 tarihinden itibaren Almanya'da ikamet ettiği,Alman Rant Sigortasına girişi tarihinin 02.03.1990 olduğu, 12.06.2013 tarih ve 061447 varide numarası ile Kurum kayıtlarına giren borçlanma talep dilekçesinde Almanya'da çalışılan, boşta ve ev kadınlığında geçen 16.04.1986 tarihinden itibaren 5375 günü borçlanmak istediği, 5375 gün için tahakkuk ettirilen borcu 05.12.2013 tarihinde ödediği, Türkiye'de 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında 17.05.2013 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı, 11.12.2013 tarihli ve 120129 varide numaralı tahsis talebine 10.02.2014 tarihli yazı ile ilk sigortalılık başlangıç tarihinden borçlanma yaptığı süre kadar geri gidilerek belirlenen 12.06.1998 sigortalılık başlangıç tarihine göre 05.06.2013 tarihine kadar 5395 gün sigortalı hizmeti bulunduğu, 20 yıl, 55 yaş ve 5975 gün şartını yerine getirdikten sonra yaşlılık aylığı bağlanacağının bildirildiği görülmüştür.
22. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere davacının sigortalılık başlangıç tarihinin Sözleşmenin 29/4. maddesine göre Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 02.03.1990 olarak tespiti yerinde ise de, Sözleşme hükmü yanında 3201 sayılı Kanun'un 5. maddesi uygulanarak Almanya'da ikamet ve ev hanımlığında geçen sürelerin borçlanıldığından bahisle bu tarihin 16.04.1986 tarihine kadar geri götürülmesi mümkün değildir.
23. Öte yandan Kurumun 29.09.2014 tarihli ve 2014/27 sayılı Genelgesinde "İşe giriş tarihinin tespitinde dikkate alınacak süreler" başlıklı 2.2.1. maddesinde verilen "Örnek 3"te Azerbaycan'da 01.02.1987-31.01.1989 tarihleri arasında geçen ev kadınlığı süresi ile 01.07.1991-31.12.2004 tarihleri arasındaki çalışma süresini borçlanan sigortalının çalışma başlangıç tarihinin 01.07.1991 olarak alınacağı ancak bu tarihten ev kadınlığında geçen 720 gün geriye götürülerek 01.07.1989 tarihinin ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınacağı belirtilmiş ise de, HGK'nın 25.02.2021 tarihli ve 2017/10-284 E., 2021/160 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere normlar hiyerarşisinin benimsendiği hukuk sistemimizde kanuna aykırı genelgelerin uygulanma alanı bulamayacağı açıktır.
24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Sözleşmenin 29/4. maddesine göre Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 02.03.1990 tarihinin sigortalılık girişi olarak kabul edilmesi ile 18.12.2013 tarihli tahsis talebine göre yaşlılık aylığı şartlarının irdelenmesi gerektiğine değinen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
26. Diğer taraftan, Özel Daire bozma kararında “davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” kısmında “davanın kabulü” yerine “davanın reddine” yazılmasının maddi hataya dayalı olduğu tespit edilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.