İlgili Kanun /Madde
6356 S. STK/7
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No. 2020/(22)9-189
Karar No. 2020/888
Tarihi: 17.11.2020
lAKTİF ÇALIŞMA HAYATI İÇERİSİNDE YER ALMAYAN EMEKLİLERİN SENDİKA KURMA HAKLARININ BULUNMADIĞI
ÖZETİ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; sendika kurma hakkının yalnızca çalışanlara ve işverenlere tanınmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinde yer alan dernek kurma ve toplantı özgürlüğü hakkını ihlâl etmediği, sendika kurmak isteyen emeklilerin başka bir isim alarak ve başka bir kanuna dayanarak faaliyetlerine devam edebileceği, sendika unvanının, dernek kurma özgürlüğünün etkin bir şekilde uygulanması bakımından şart olmadığı sonucuna varmış ve başvurunun kabul edilemez olduğu yönünde karar almıştır.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; şekli ve maddi anlamda üstünlüğü bulunan Anayasanın normlar hiyerarşisinde en üst sırada olduğu, kanunların temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle farklı hükümler içermesi durumunda, uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı yönündeki Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası Anayasa hükümleri ile uluslararası sözleşmeler arasında farklı hükümler bulunması hâlinde uluslararası sözleşmelere üstünlük tanınacağı şeklinde yorumlanamayacağı; bu itibarla, Anayasa'nın, sendika kurma hakkını yalnızca çalışanlara ve işverenlere tanıdığı dikkate alındığında, bu kapsamda bulunmayan ve aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma hakkının Anayasal bir dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır
DAVA: 1. Taraflar arasındaki “sendikanın yok hükmünde olduğunun tespiti ile kapatılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı Ankara Valiliği (İdare) vekili 11.04.2018 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı Yeni Emekliler Birliği Sendikasının, sendika sayılma talebi ile yaptığı 26.09.2013 tarihli başvurusunun, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının (Bakanlık) kuruluş müracaatının 5253 sayılı Dernekler Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin görüşü doğrultusunda 27.06.2014 tarihinde reddedilerek kuruluş işleminin yapılmadığını, bunun üzerine davalı tarafça 27.06.2014 tarihinde bu işlemin iptali istemi ile açılan davada Ankara 7. İdare Mahkemesinin 14.01.2016 tarihli ve 2014/2268 E., 2016/33 K. sayılı kararı ile sendikaların kuruluşunun izne tabi olmadığı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 6. maddesindeki prosedür gerçekleştirilmeden doğrudan başvurunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiğini, bu kararın Danıştay 10. Dairesinin 19.10.2017 tarihli ve 2016/3745 E., 2017/4220 K. sayılı kararı ile onandığını, sonrasında 14.02.2018 tarihli ve 23246/9388 sayılı yazı ile sendikanın kuruluş işlemi gerçekleştirildiğini, aynı tarihli yazıyla 26.09.2013 tarihli başvurunun yeniden incelemesi sonucunda kurucu sekiz kişinin emekli oldukları ve Sendika tüzüğünde, Sosyal Güvenlik Kurumu ile kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar ile bunların dul ve yetimleri ile 65 yaş maaşı alanların sendikaya üye olabileceğinin düzenlendiğinin anlaşılması üzerine kuruluş müracaatındaki aykırılıkların ve eksikliklerin Kanunlarda öngörülen düzenlemelere uygun olacak şekilde giderilerek bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilmek üzere müvekkiline bildirilmesi gerektiği aksi takdirde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanun ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun ilgili maddelerine göre işlem tesis edileceği hususunun davalı Sendikaya bildirildiğini, belirtilen sürenin sonunda davalı Sendika tarafından, belgelerdeki eksikliklerin giderildiğine ve Tüzüğün ilgili maddelerinde kanuna uygun düzenleme yapıldığına dair bir müracaat olmadığını, Anayasa, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanun ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda emeklilerin sendika kurabileceğine ilişkin hüküm bulunmadığını ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 87 ve 151 sayılı Sözleşmelerinde de emeklilerin sendika kurabilecekleri yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğini ileri sürerek, davalı Yeni Emekliler Birliği Sendikasının yok hükmünde sayılarak kapatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Yeni Emekliler Birliği Sendikası (Sendika) vekili 10.05.2018 havale tarihli cevap dilekçesinde; Tüzüğün ve kuruculara ait belgelerin 26.09.2013 tarihli yazı ekinde davacı İdareye sunulduğunu, bu şekilde müvekkili Sendikanın tüzel kişilik kazandığını ancak davacı tarafça müvekkilinin dernek olarak kabul edilerek sendikal faaliyetinin engellendiğini, müvekkili Sendikanın uluslararası sözleşmeler çerçevesinde kurulduğunu ve faaliyetine devam ettiğini, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanun ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda emeklilerin sendika olarak örgütlenmesini engelleyen bir düzenleme bulunmadığını, çalışanlar kavramının sadece faal olanları değil; aynı zamanda çalışmaktan kaynaklı hakları olan kişileri de kapsadığını, emeklilerin sosyal hak ve çıkarlarının savunulmasını engelleyen kuralların uluslararası sözleşme normlarına aykırı olduğunu, müvekkilinin emeklileri örgütlemek isteyen bir sendika olduğu için kurucularının da emeklilerden oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkeme Kararı:
6. Ankara 9. İş Mahkemesinin 20.11.2018 tarihli ve 2018/225 E., 2018/876 K. sayılı kararı ile; Anayasa, kanunlar ve uluslararası sözleşmelerde sadece çalışanların haklarından söz edildiği, sendikal örgütlenmenin, vakıf gibi etkinlik alanları sınırlı örgütlenmelerin çalışanların ihtiyaçlarını karşılamaktaki yetersizliği nedeniyle, çalışanların işverene karşı ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruma ve geliştirme ihtiyacından doğduğu, bu ihtiyacın bir gereği olarak da çalışanların sendikal örgütlenme hakkını güvenceye bağlayan yasal düzenlemeler yapıldığı, sadece çalışanlar için getirilmiş olan sendikal haklardan bu durumda olmayanların yararlandırılmasının hakkın özüne uygun olmadığı, aktif çalışma hayatından ayrılmış olanların, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 3. maddesinde kabul edildiği üzere, önceden bir izin almadan dernek veya vakıf gibi dayanışma örgütleri kurarak, amaçları doğrultusunda faaliyette bulunma hakları olduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 47. maddesi ile özel hukuk tüzel kişiliğinin kendileri ile ilgili özel hükümleri uyarınca kazanılacağının düzenlendiği, davalı Sendikanın kuruluş tüzüğü incelendiğinde, üyeler adına toplu sözleşme yapma gibi ancak çalışanlar ile işverenler arasında yapılması mümkün olan amaçlara da yer verildiği, sendika organlarına ilişkin düzenlemelerin de 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunundaki düzenlemeye paralel şekilde yapıldığı, bu nedenle davalı Sendikanın dernek, vakıf gibi başka bir dayanışma örgütü statüsünde olduğunun da söylenemeyeceği, bu durum itibariyle davalı Sendikanın tüzel kişiliğinin 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanun kapsamında devamının mümkün olmadığı, emekli sendikası kurulabileceğine ilişkin ayrı bir yasal düzenleme de olmadığı, o hâlde davalı oluşumun sendika tüzel kişiliği ile faaliyetlerini sürdürmesine yasal olanak bulunmadığı, herhangi bir sınırlama ve izne tabi olmadan, dernek veya vakıf türü örgütlenme imkanının varlığı nedeniyle bu durumun örgütlenme hakkının sınırlanması olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile Yeni Emekliler Birliği Sendikasının yok hükmünde sayılarak kapatılmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 9. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 05.03.2019 tarihli ve 2019/481 E., 2019/421 K. sayılı kararı ile; iç mevzuatta çalışanların sendika kurabileceğine dair düzenlemeye yer verilmekte ise de, gerek uluslararası sözleşmeler, gerek emsal yargı kararları, gerekse Sosyal Haklar Avrupa Komitesinin (SHAK), sosyal şart anlamında çalışanlar kavramını yalnızca aktif çalışma yaşamındaki çalışanlarla sınırlı tutmaması ve bu kavramın emeklileri, evde çalışanları ve işsizleri yani çalışmaya (emeğe) dayalı hakları kullanan kişileri de kapsayacağı şeklindeki kararlarının bulunmasına göre emeklilerin sendika kurma haklarının bulunduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin karanın bu yönlerden kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı İdare vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 27.06.2019 tarihli ve 2019/4095 E., 2019/14387 K. sayılı kararı ile; “…Öncelikle belirtmek gerekir ki, hukukumuzda tüm bireyler örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Bu anlamda olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 33 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyetinde her birey dernek kurmak suretiyle örgütlenme hakkını kullanabilir. Bununla birlikte, örgütlenme hakkının varlığı gerekçesiyle, her bireyin, hukuk sisteminde yer alan her türlü tüzel kişiliği kurabilme hakkına sahip olması düşünülemez. Diğer taraftan tabiidir ki her tüzel kişi, kuruluş koşullarının yerine getirilmesi suretiyle hukuk aleminde var olabilir.
Sendika hakkı da, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.
Sendika hakkı, örgütlenme hakkının çalışma yaşamındaki görünümüdür. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü yada özel bir boyutudur.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, uluslararası hukukta çalışma yaşamının en önemli metinleri olan 87 sayılı ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri’nde yer alan hükümler ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan hükümlerde sendika hakkının çalışanlar tarafından kullanılabilecek bir hak olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Her ne kadar İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 22 nci maddesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 8 inci maddesi’nde; sendika kurma hakkı tarif olunurken “Herkes” ibaresi kullanılmış ise de, söz konusu düzenlemeler sadece “çalışanlar ve işverenler”in sendika kurabileceğine dair Anayasa’mızın 51 inci maddesi ile çelişmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, uluslararası sözleşme hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmekle birlikte uluslararası sözleşmeler ile Anayasa’nın aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda Anayasa’da yer alan düzenlemelerin öncelikle uygulanması gerektiği açıktır.
Nitekim Anayasa, bir devletin en yüksek hukuk kuralı olup, normlar hiyerarşisinde en üst sırada bulunmaktadır (Gözübüyük, A. Şeref: Anayasa Hukuku, Ankara, 2010, s.10; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2018, s.11). Anayasa ile milletlerarası andlaşmanın çatışması durumunda ise Anayasa üstün tutulmalıdır (Atar, Yavuz: Türk Anayasa Hukuku, Konya, 2012, s.353). İlke olarak uluslararası andlaşmalar ile kanunların birbirlerine üstünlüğü yok ise de, sadece temel haklara ilişkin andlaşmalar, Anayasa’da öngörülen koşul ve sınırlamalar içerisinde yasalara aykırı olabilir (Pazarcı, Hüseyin: Uluslararası Hukuk, Ankara, 2007, s.28).
Bu açıklamalara göre, hukukumuzda ancak aktif çalışma hayatı içerisinde yer alan çalışanlar sendika kurma hakkına sahip olup, aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler sendika kurma hakkına sahip değildir.
Şu hususu da ifade etmek gerekir ki, toplu iş ilişkisinin temelini teşkil eden sendika hakkı (özgürlüğü), toplu iş sözleşmesi hakkı ve buna bağlı olarak grev hakkı birbirinden ayrılmaz nitelikte olup, toplu iş ilişkisinin varlığından, ancak bu üç müessesenin bir arada bulunması ile söz edilebilir (Narmanlıoğlu, Ünal: İş Hukuku Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 2013, sh.40). Aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma hakkına sahip olması, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını bünyesinde barındıramayacağından, esasen emekliler tarafından kurulacak sendika bir dernek niteliğinden öteye de geçemeyecektir.
Bu noktada, davacının, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespiti talebinin ve bu çerçevede dava süresinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir hukuki işlem konusu (içeriği) itibariyle olduğu gibi meydana gelişi bakımından da emredici hukuk kurallarına aykırı bulunabilir. Meydana gelişe ilişkin emredici hukuk kuralları hukuki işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir ve bu özellikleriyle konuya (içeriğe) ilişkin olan maddi nitelikteki hükümlerden ayrılırlar. Öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde hukuki işlem şeklen mevcut ve meydana gelmiş olmakla birlikte, başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı hüküm ve sonuç doğurmaz. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına aykırılık halinde ise kurucu unsurların, örneğin irade beyanının veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukuki işlem şeklen dahi meydana gelememektedir. İşte bu değişik özellikler göz önüne alınmak suretiyle öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde mutlak butlandan ve hukuki işlemin şekli unsurlarını tespit eden emredici hukuk kurallarına aykırılık sebebiyle hukuki işlemin mevcudiyet kazanamaması halinde ise hukuki işlemin yokluğundan söz edilmektedir. Yok hükmünde olan işlemler, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalar da hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları zorunlu değildir. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir.
Bu bağlamda inceleme konusu davada, davalı sendikanın, sendika üyesi ve kurucusu olamayacağı sabit olan aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulduğu anlaşılmakla, gerek 6356 sayılı STİSK gerekse 4688 sayılı KGSTSK’da öngörülen kuruluş koşulları gerçekleşmediğinden, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan kurucuların tamamı aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekli olduğundan, bu eksiklik giderilemez niteliktedir ve bu anlamda 4688 sayılı KGSTSK’nın 6’ncı maddesi ve 6356 sayılı STİSK’nın 7’nci maddesi gereğince süre verilmesi de gerekmez. Ayrıca, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere somut olayda yok hükmünde olan bir hukuki işlem söz konusu olduğundan, bu nitelikteki davaların süreye bağlı olmadığının da kabulü gerekmektedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, İlk Derece Mahkemesince, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespiti ile kapatılmasına karar verilmesi isabetli olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 09.10.2019 tarihli ve 2019/2831 E., 2019/2213 K. sayılı kararı ile; “…Yargıtay tarafından "Yok hükmünde olan işlemler, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalar da hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları zorunlu değildir. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda inceleme konusu davada, davalı sendikanın, sendika üyesi ve kurucusu olamayacağı sabit olan aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulduğu anlaşılmakla, gerek 6356 sayılı STİSK gerekse 4688 sayılı KGSTSK’da öngörülen kuruluş koşulları gerçekleşmediğinden, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmektedir." gerekçesi İdare Mahkemesi ve Danıştay'ın yukarıda bahsedilen kararları ile çelişmektedir. Davalı sendika idari yargının vermiş olduğu kararlarla sabit olduğu üzere, yasaya uygun olarak kurulmuştur, bu nedenle yok hükmünde sayılması hukuken mümkün değildir.
Somut olayda, davalı sendika tüzüğü "üyelik, sendikaya üye olabilecekler" başlıklı 7. maddesinde "Sendikaya bu tüzüğün 3. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, dul ve yetimler ile 65 yaş maaşı alanlar üye olabilir." düzenlemesi yer almakta olup, iç mevzuatımızda çalışanların sendika kurabileceğine dair düzenleme yer almakta ise de, gerek yukarıda yer verilen uluslararası sözleşmeler içeriği, gerek emsal yargı kararları, gerekse “Sosyal haklar Avrupa komitesi (SHAK); Sosyal Şart anlamında "çalışanlar" kavramını, yalnızca aktif çalışma yaşamındaki çalışanlarla da sınırlı tutmamıştır. Komiteye göre çalışanlar, örneğin emekliler, evde çalışanlar ve işsizler gibi çalışmaya (emeğe) dayalı hakları kullanan kişileri de kapsar" (Mesut Gülmez, Avrupa Konseyi Hukukunda Sendikal Hak Ve Özgürlükler s.97) şeklindeki kararına göre, emeklilerin sendika kurma haklarının bulunduğu kabulü gerekmektedir…” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gönderme Kararı:
13. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.02.2020 tarihli ve 2020/200 E., 2020/1547 K. sayılı kararı ile; “…Direnme kararında her ne kadar İdare Mahkemesi ve Danıştay kararıyla sendikanın yasaya uygun olarak kurulduğu belirtilmiş ise de, söz konusu kararlar sendikanın kuruluş evrakının Ankara Valiliği tarafından teslim alınmaması ve başvurunun reddi işleminin iptaline ilişkin olduğundan, anılan kararlar sendikanın T.C. Anayasası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümlerine uygun olarak kurulduğu hukuki sonucunu doğurmamaktadır. Nitekim bu husus adli yargının görev alanına dahildir.
Diğer taraftan bozma ilâmında ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, T.C. Anayasası’nın 51 inci maddesinde açık bir şekilde sadece “çalışanlar ve işverenler” tarafından sendika kurma hakkının kullanılabileceğinin belirtildiği, Anayasa hükümleri ile uluslararası sözleşmelerin çatışması durumunda normlar hiyerarşisi ilkeleri gereği en üst norm olan Anayasa hükümlerinin uygulanması gerektiği, buna mukabil direnme kararında somut uyuşmazlıkta T.C. Anayasası’nın 51 inci maddesinin hangi hukuki sebep ile uygulanmadığına dair hiçbir gerekçenin yer almadığı görülmektedir.
Açıklanan bu hususlar doğrultusunda Dairemizin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda;
1- İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 22. maddesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 8. maddesinde sendika kurma hakkı tarifi sırasında “herkes” ibaresi kullanılırken, 87 ve 98 sayılı ILO sözleşmeleri ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Şartında yer alan hükümlerde sendika hakkının çalışanlar tarafından kullanılabileceğinin ifade edilmesi ve yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinde sadece “çalışanlar ve işverenlerin” sendika kurabileceğine dair düzenleme bulunduğu, bununla birlikte Anayasa’nın 90. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “…Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü karşısında uluslararası sözleşme ile Anayasanın aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda Anayasada yer alan düzenlemelerin öncelikle uygulanmasının gerekip gerekmediği,
2- Anayasada yer alan düzenlemenin öncelikle uygulanmasının gerektiğinin kabulü hâlinde; sendika kurma hakkına sadece aktif çalışma hayatı içerisinde yer alan çalışanların mı sahip olduğu ve burada varılacak sonuca göre çalışmaya dayalı hakları kullanan ve aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma hakkının bulunup bulunmadığı, buna göre emekliler tarafından kurulduğu anlaşılan davalı sendikanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile davalı sendikanın yok hükmünde olup olmadığı ve bu nitelikteki davaların süreye bağlı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A. (1) numaralı uyuşmazlık yönünden;
15. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (2709 sayılı Anayasa/Anayasa) 11. maddesi; “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklinde düzenlenmiş olup bu madde ile Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmıştır.
16. 2709 sayılı Anayasanın 13. maddesinde yer alan; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” şeklindeki hüküm ile de temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına dair hususlar düzenlenmiştir.
17. Ayrıca Anayasanın 33. maddesi aynen; “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir. Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.” şeklindedir.
18. Diğer taraftan 2709 sayılı Anayasanın 51. maddesinde yer alan; “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. (Mülga dördüncü fıkra: 7/5/2010-5982/5 md.)
İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.” şeklindeki hüküm ile sendika kurma hakkı ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
19. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkının düzenlendiği Anayasanın 53. maddesi ise;
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.
Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.
Ek fıkra: 23/7/1995-4121/4 md.; Mülga üçüncü fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.) (Mülga dördüncü fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.)
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.) Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.) Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
(Ek