İlgili Kanun/md:
Yargıtay Kararları – Çalışma ve Toplum, 2021/3
İlgili Kanun / Madde
6356 S. STK/7
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No. 2021/999
Karar No. 2021/4943
Tarihi: 25/02/2021
AKTİF ÇALIŞMA HAYATI İÇERİSİNDE OLMAYANLARIN SENDİKA KURUCU OLAMAYACAĞI
EMEKLİLER SENDİKASI KURULAMA–YACAĞI
ÖZETİ: Diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/11/2020 tarih ve 2020/189-2020/888 E.K. sayılı kararı ile de aktif çalışma hayatında yer almayan emekliler tarafından sendika kurulamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, davalı sendikanın, sendika üyesi ve kurucusu olamayacağı sabit olan aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulduğu anlaşılmakla, gerek 6356 sayılı STİSK gerekse 4688 sayılı KGSTSK’da öngörülen kuruluş koşulları gerçekleşmediğinden, davalı sendikanın kapatılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan kurucuların tamamı aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekli olduğundan, bu eksiklik giderilemez niteliktedir ve bu anlamda 4688 sayılı KGSTSK’nın 6’ncı maddesi ve 6356 sayılı STİSK’nın 7’nci maddesi gereğince davalıya süre verilmesi de gerekmez.
Bu itibarla İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm isabetli olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözetilmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkili Valiliğe 20.02.2017 tarihinde verilen EMEKLİ-SEN “Tüm Emekliler Sendikası” adı altındaki kuruluşun evraklarının incelendiğini ve kurucuların emeklilerden oluştuğunu ve hazırlanan tüzüğün 4. maddesinde “Sosyal Güvenlik Kurumundan yaşlılık, malullük aylığı alan, ölen emeklinin hak sahihi olan eş ve 15 yaş üstü çocuklarını hiç bir ayrım gözetmeksizin ve başka bir nitelik aramaksızın üyeliğe kabul eder” ifadelerine yer verildiğinin anlaşıldığını, 01.03.2017 tarihli yazı ile kurucu başkana “emeklilerin, emek- sermaye ilişkisi içerisinde olmayan istihdam dışı gruplar olduğu, bu sebeple yasal mevzuatlar içerisinde emeklilerin sendika kurmasına ilişkin herhangi bir hükmün yeralmadığı ve emekli sendikaları kurulmasının yasal dayanağının bulunmadığı için emekliler ile ilgili mer'i mevzuatlarda yeni yasal düzenlemeler yapılmadığı sürece mevcut durumda sendika kurmalarının mümkün olmadığı ve İdarenin de mevcut kanunlara uymak ve uygulamak dışında bir uygulama yapmasının mümkün olmadığı ve bu nedenle kuruluş müracaatına herhangi bir işlem tesis edilmediği ve kuruluş evraklarının iade edildiği” nin bildirildiğini, bunun üzerine sendika vekili tarafından müvekkili Valilik aleyhine “işlemin iptali” istemiyle dava açıldığını, mahkeme kararı ile “kuruluş işlemlerindeki prosedür tamamlanmadan İdarenin doğrudan başvurunun reddi yolunda tesis ettiği işlemin hukuka uyarlı olmadığı ve iptaline” karar verildiğini, karar gereğince, kuruluş talebi doğrultusunda davalı sendikanın kuruluşunun yapıldığını, 06.01.2020 tarihli yazı ile kurucu başkan Salman Hürkardeş'e kuruluş müracaatındaki kanuna aykırılıkların ve eksikliklerin düzenlemelere uygun olacak şekilde giderilerek bir ay içerisinde bildirilmesinin istenildiğini, 28.01.2020 tarihli yazı ile davalı sendika tarafından “Tüm Emekliler Sendikası emeklilerin kurduğu emeklilerin haklarını hukuki sınırlar içinde savunan sendikadır 4688 sayılı 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Ve Toplu Sözleşme Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'ndan herhangi birisi için gerekli şartları sıralayıp, emekli sendikasından bu kanunlara evrak sunulmasının talep edilmesinin hukuka uyar olmadığı” şeklinde cevap verilerek istenilen eksikliklerin giderilmediğini, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 2., 3. ve 6. maddelerinde sendika kurucularının halen kamu görevlisi olarak çalışanlardan oluşması hükmüne yer verildiğini, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 6. maddesinde ise “Kuruculuk Şartlan” başlığı altında “Fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verildiğini, ülkemizde işçi ve işveren ilişkilerinin 4857 sayılı İş Kanunu, sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin faaliyetlerin ise 4688 Sayılı Kanun ile 6356 sayılı Kanun'da düzenlendiğini, bu kanunların en belirgin özelliğinin uygulandığı kesimler itibariyle fiilen çalışan işçileri, memurları, kamu ve özel işverenleri kapsamış olması olduğunu, işçi ve memur emeklilerinden oluşan kişilerin meydana getirdikleri ve sendika olarak adlandırdıkları oluşumların Anayasanın 51 inci maddesinden kaynağını alan ve 4688 sayılı Kanun ile 6356 sayılı Kanun'da öngörülen düzenlemelere aykırı olarak kurulan oluşumlar olduğunu, istihdam dışı, emek sermaye ilişkisi içerisinde bulunmayan ve sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı alan kimselere sendika kurma hakkının tanınmadığını, sendika kavramı ve ihtiyacının, herhangi bir ortak amacı gerçekleştirmek üzere kurulan dernek, vakıf ve benzeri diğer örgütlenme tiplerinden ayrı olarak “çalışanların işveren karşısındaki ekonomik ve sosyal çıkarlarının korunması” amacı ve düşüncesinden doğduğunu, bunun dışındaki her türlü ortak amacın ise ancak dernek tipi örgütlenmeye tabi olabilecek amaçlar arasında kabul edildiğini, ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 151 sayılı sözleşmelerinde de emeklilerin sendika kurabilecekleri yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğini, sendikal açıdan ILO'nun en önemli sözleşmelerinden biri olan 87 sayılı sözleşmede tüm çalışanlara sendika kurma ve teşkilatlanma hakkı tanındığını, Sözleşmenin 2. maddesinde “çalışan ve çalıştıranların” hiçbir biçimde ayrım gözetmeksizin ve önceden izin almaksızın, seçtikleri örgütleri kurma ve ana tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olma hakkına yer verdiğini, aynı şekilde “İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi”, “İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesi”, “Avrupa Sosyal Şartı”, “Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunmasına ilişkin 98 sayılı ILO Sözleşmesi” ve “Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve istihdam Koşullarını Belirlenmesi Yöntemlerine ilişkin 151 sayılı Sözleşmelerde de emeklilerin sendika kurabilecekleri yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğini ileri sürerek davalı Emekli-Sen “Tüm Emekliler Sendikası”nın faaliyetinin durdurulmasına, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmemesi, tüzük ve belgelerin kanuna uygun hale getirilmemesi halinde sendikanın kapatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B) DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı sendikanın kapatılmasına karar verilmiştir.
D) İSTİNAF BAŞVURUSU:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
E) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Bölge Adliye Mahkemesince özetle, iç mevzuatımızda çalışanların sendika kurabileceğine dair düzenleme yer almakta ise de, gerek uluslararası sözleşmeler içeriği, gerek emsal yargı kararları, gerekse Sosyal haklar Avrupa Komitesi’nin (SHAK) ; Sosyal Şart anlamında “çalışanlar” kavramını, yalnızca aktif çalışma yaşamındaki çalışanlarla da sınırlı tutmaması, Komiteye göre çalışanların, örneğin emekliler, evde çalışanlar ve işsizler gibi çalışmaya (emeğe) dayalı hakları kullanan kişileri de kapsadığı (Mesut Gülmez, Avrupa Konseyi Hukukunda Sendikal Hak Ve Özgürlükler s.97) şeklindeki kararına göre, emeklilerin sendika kurma haklarının bulunduğu kabulü gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
F) TEMYİZ:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
G) GEREKÇE:
I. Dosya Kapsamı
Dava, aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulan davalı sendikanın kapatılması istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta davalı sendikanın ilk kuruluş evrakı Ankara Valiliğine 20/02/2017 tarihli dilekçe ile teslim edilmiş ancak Valilik tarafından sendikanın kuruluş işlemi gerçekleştirilmemiştir. Kuruluş talebinin reddi işleminin iptali için idari yargıda açılan dava sonucunda Ankara 8. İdare Mahkemesi kararıyla sendikaların kuruluşunun izin sistemine tabi olmadığı gerekçesiyle idari işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bu aşamalardan sonra Valilik tarafından sendikanın kuruluş işlemi gerçekleştirilmiş ve 06/01/2020 tarihli yazı ile sendikanın fiilen çalışanlar tarafından kurulmadığı gerekçesiyle bu eksikliğin giderilmesi için bir aylık süre verilmiş, anılan eksiklik giderilmediği için eldeki dava açılmıştır.
Dosya içeriğinden sendika kurucularının tamamının aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan ve fiilen çalışmayan emekli statüsünde kişiler olduğu anlaşılmaktadır.
Sendika Tüzüğünde, kurulmuş olan sendikanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK) yahut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu (KGSTSK) kapsamında faaliyet göstereceğine ve sendikanın kurulu bulunduğu işkolu yahut hizmet koluna dair herhangi dair düzenleme yer almamaktadır.
Tüzüğün 1 inci maddesine göre sendikanın adı “Tüm Emekliler Sendikası”dır.
Tüzüğün “Üyeliğe Kabul” başlıklı 4 üncü maddesine göre de “Tüm Emekliler Sendikası; Sosyal Güvenlik Kurumundan yaşlılık, malullük aylığı alan, ölen emeklinin hak sahibi olan eş ve 15 yaş ve üstü çocuklarını hiç bir ayrım gözetmeksizin ve başka bir nitelik aramaksızın üyeliğe kabul eder. Üyeliği kabul edilen üyeye Genel Yürütme Kurulu tarafından resimli kimlik kartı verilir.”
II. Hukuki Dayanaklar
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51 inci maddesinin birinci fıkrasında çalışanlar ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği ifade edildikten sonra, dördüncü fıkrada ise işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırlarının gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasına göre ise “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu itibarla, öncelikle ülkemiz tarafından onaylanan uluslararası sözleşme hükümlerinin ortaya konulması zaruridir.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrasına göre “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir.”
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre de “Herkese kendi ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için sendika kurma ve sadece sendikanın kendi kurallarına tabi olarak kendi seçtiği bir sendikaya katılma hakkı tanınır. Bu hakkın kullanılması ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için demokratik bir toplumda gerekli olan ve hukuken öngörülen sınırlamalardan başka sınırlara tabi tutulamaz.”
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.” Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de “Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlâkın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konulmasını engellemez.”
Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı ILO Sözleşmesi'nin 2 nci maddesine göre de “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”
87 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 10 uncu maddesine göre ise “Bu sözleşmede “örgüt” terimi, çalışanların veya işverenlerin çıkarlarına hizmet ve bu çıkarları savunma amacını güden çalışanların ve işverenlerin her türlü kuruluşunu ifade eder.”
Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı’na İlişkin 98 sayılı ILO Sözleşmesi ile de çalışanlar ve işverenlerin, teşkilatlanma ve ihtiyari toplu müzakere hakkına dair düzenlemeler öngörülmüştür.
Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 inci maddesine göre de “Âkit Taraflar, çalışanların ve işverenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya desteklemek amacıyla ulusal yasanın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi; taahhüt ederler.”
Uluslararası sözleşme hükümleri bu şekilde ortaya konulduktan sonra kanuni düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
6356 sayılı STİSK’nın 2 nci maddesinde sendika kavramı “İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmıştır.
STİSK’nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında da fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişilerin sendika kurma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.
STİSK’nın “Kuruluş Usulü” başlıklı 7 nci maddesinde yer alan düzenlemelere göre ise;
“(1) Kuruluşlar, kurucularının kuruluşun merkezinin bulunacağı ilin valiliğine dilekçelerine ekli olarak kuruluş tüzüğünü vermeleriyle tüzel kişilik kazanır. Sendikalar için kurucuların kurucu olabilme şartlarına sahip olduklarını ifade eden yazılı beyanları; üst kuruluşlar için ilgili kuruluşların genel kurul kararları dilekçeye eklenir.
(2) Vali, tüzük ve kurucuların listesini on beş gün içerisinde Bakanlığa gönderir. Bakanlık; kuruluşun adını, merkezini ve tüzüğünü on beş gün içinde resmî internet sitesinde ilan eder.
(3) Tüzüğün veya bu maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş şartlarının sağlanmadığının anlaşılması hâlinde ilgili valilik kanuna aykırılık veya eksikliklerin bir ay içinde giderilmesini ister. Bu süre içinde kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmemesi hâlinde, Bakanlığın veya ilgili valiliğin başvurusu üzerine mahkeme, gerekli gördüğü takdirde kurucuları da dinleyerek üç iş günü içinde kuruluşun faaliyetinin durdurulmasına karar verebilir. Mahkeme kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir.
(4) Tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmesi üzerine mahkeme durdurma kararını kaldırır. Verilen süre sonunda tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmemesi hâlinde ise mahkeme kuruluşun kapatılmasına karar verir.”
Kamu kurum veya kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlileri hakkında uygulanacağı öngörülen 4688 sayılı KGSTSK’nın 1 inci maddesinde düzenlenen Kanunun amaçları arasında, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetlerine dair usul ve esasları düzenlemek olduğu ifade edilmiştir.
KGSTSK’nın 4 üncü maddesinde ise, sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı belirtilmiştir.
Kamu görevlileri sendikalarının kuruluş işlemleri de, KGSTSK’nın 6 ncı maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre “Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.” 4688 sayılı Kanun'un, 11/04/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü fıkrasına göre ise “Sendikanın kurucuları; sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorundadırlar.” Maddenin beşinci fıkrasına göre de “Yukarıda anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendika veya konfederasyon tüzel kişilik kazanır.”
Anayasamızda ve KGSTSK’da açıkça ifade edildiği üzere, sendikaların önceden izin almaksızın serbestçe kurulabileceği hususu tartışmasızdır. 87 sayılı ILO sözleşmesinin 2 nci maddesinde de, çalışanlar ve işverenlerin, önceden izin almaksızın istedikleri kuruluşları kurabileceği belirtilmiştir.
4688 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarına göre de “Tüzüğün veya bu Maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, ilgili valilik eksikliklerin bir ay içinde tamamlanmasını ister. Tamamlanmadığı takdirde sendika veya konfederasyonun faaliyetinin durdurulması için ilgili valilik bir ay içinde iş mahkemesine başvurur. Mahkeme, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hale getirilmemişse, mahkeme sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir.”
III. Değerlendirme
Öncelikle belirtmek gerekir ki, hukukumuzda tüm bireyler örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Bu anlamda olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 33 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyetinde her birey dernek kurmak suretiyle örgütlenme hakkını kullanabilir. Bununla birlikte, örgütlenme hakkının varlığı gerekçesiyle, her bireyin, hukuk sisteminde yer alan her türlü tüzel kişiliği kurabilme hakkına sahip olması düşünülemez. Diğer taraftan tabiidir ki her tüzel kişi, kuruluş koşullarının yerine getirilmesi suretiyle hukuk aleminde var olabilir.
Sendika hakkı da, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.
Sendika hakkı, örgütlenme hakkının çalışma yaşamındaki görünümüdür. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü yada özel bir boyutudur.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, uluslararası hukukta çalışma yaşamının en önemli metinleri olan 87 sayılı ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri’nde yer alan hükümler ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan hükümlerde sendika hakkının çalışanlar