İlgili Kanun / Madde
5510 S. SGK/20,34
YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME
BÜYÜK GENEL KURULU KARARI
Esas No. 2016/5
Karar No. 2018/6
Tarihi: 22.06.2018
l ANNE-BABANIN AÇTIĞI DESTEKTEN YOKSUN KALMA DAVALARINDA DESTEK İLİŞKİSİNİN VARLIĞININ KANITLANMASI İÇİN SGK GELİR BAĞLANMIŞ OLMA KOŞULUNUN ARANMAYACAĞI
l ANNE-BABAYA ÇOCUKLARIN DESTEK OLDUĞUNUN KARİNE OLARAK KABUL EDİLMESİNİN GEREKECEĞİ
ÖZETİ: Anne-babanın, çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, desteklik ilişkisinin varlığının ispatı için Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir bağlanması şartının aranmayacağına 22.06.2018 günlü ikinci oturumda esas hakkında oy birliği,
Anne-babanın çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, çocukların anne-babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiğine 22.06,2018 günlü ikinci oturumda esas hakkında 2/3 oy çokluğuyla, karar verilmiştir.
GİRİŞ
İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURU
Hukukçu -Araştırmacı Çelik Ahmet Çelik 18.02.2015 tarihli dilekçesinde; çocuğun ölümü üzerine anne- babanın destekten yoksun kalma tazminatı istemlerine ilişkin olarak Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararlan ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi, 17. Hukuk Dairesi, 19, Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu kararları arasında görüş aykırılığı olduğunu ileri sürerek, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesini talep etmiştir.
YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca, haksız fiil sonucu müşterek çocuklarının ölümü nedeniyle anne ve babanın destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri konusunda Daireler arasında görüş aykırılığı bulunduğuna ve bu aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca içtihatları birleştirme yoluyla giderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Ne var ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında içtihadı birleştirme konusunun somutlaştırılması gerektiğinin, belirlenen içtihadı birleştirme konusunun gerçek ihtilafı saptamaya yeterli olmadığının belirtilmesi üzerine içtihadı birleştirme konusunun belirlenebilmesi amacıyla oturuma ara verilmiş, ikinci oturumda kararları arasında içtihat aykırılığı olduğu belirtilen Özel Daireler tarafından birlikte hazırlanan mutabakat metni göz önünde bulundurularak, içtihadı birleştirmenin konusunun “ Anne-babanın, çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, desteklik ilişkisinin varlığının ispatı için Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir bağlanması şartının aranıp aranmayacağı, çocukların anne babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerekip gerekmediği hakkındadır.” şeklinde belirlenmesine 2/3 çoğunlukla ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verilmiştir.
GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
Dördüncü Hukuk Dairesinin 01.04.2003 gün ve 2002/13497 E.-2003/3904 K.; 29.11.2007 gün 2007/13191 E.-2007/15103 K.; 13.05.2010 gün 2009/10317 E.-2010/5922 K.; 15.03.2012 gün 2011/1496 E.- 2012/4208 K.
Onbirinci Hukuk Dairesinin 06.12.1974 gün 1974/3301 E. – 1974/3477 K.; 18.05.1974 gün 1974/1820 E.- 1974/1686 K.; 11.10.2005 gün 2004/10735 E. – 2005/9566 K.
Ondokuzuncu Hukuk Dairesinin 06.10.1992 gün 1992/2629 E. 1992/4737 K.; 22.12.1995 gün 1995/7680 E.1995/11614 K,
Yirmibirinci Hukuk Dairesinin, 06.11.2003 gün 2003/8772 E. – 2003/9009 K.; 09.11.2004 gün 2004/8605 E.- 2004/9466 K; 10.10.2005 gün 2005/8163 E, 2005/9062 K.; 12.02.2009 gün 2008/8348 E. – 2009/1968 K.
Hukuk Genel Kurulunun 17.10.1973 gün 1971/4-899 E. – 1973/798 K. sayılı kararları.
GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLARDA BELİRTİLEN GÖRÜŞLERİN ÖZETLERİ
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Görüşü
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle; uzun yıllar uygulamalarının "genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı yetişkin bir insanın anne-babasına her halükarda ve belirli düzeyde destek olacağı" yönünde olduğu, 21. Hukuk Dairesi dışındaki diğer dairelerin görüşlerinin de aynı doğrultuda bulunduğu, Dairelerinin görüşleri doğrultusunda içtihat aykırılığının giderilmesinin gerektiği,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Görüşü
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle; ölen desteğin, sağlığında, talepte bulunanlara destek olup olmadığının uyuşmazlık konusu olması hâlinde, bu durumun saptanmasında somut olayın özelliklerinin ve fiili karinelerin dikkate alınması gerektiği, Yargıtay II. Hukuk Dairesi kararlarında destek tazminatı isteminde bulunan anne ve babaya, ölen evladın her halükarda ve belli biçimlerde de olsa maddi destek sağladığının fiili bir karine olarak kabul edildiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin görevine giren davalar bakımından ise uyuşmazlığa konu destek kavramının somut olgularla ortaya konması yerine sosyal güvenlik hukuku bağlamında belirgin bir kriter olarak ortaya çıkan ana-babaya Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık bağlanması olgusuna değer izafe edildiği, bu nedenle içtihatların birleştirilmesinin yerinde olacağı,
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Görüşü
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle; bir kimsenin ücretsiz olarak diğer bir kimsenin kısmen ve tamamen bakımını üstlenmesine destek denildiği, çocukların, çalışma çağında ve gelir sahibi ise ana babaya destek olabilecekleri, yine bakım ihtiyacının yoksulluk anlamına gelmediği gibi bu tazminatı isteyenlerin maddi durumu ne derece iyi olursa olsun bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri ve ölenin yardımına muhtaç olup olmayacaklarını önceden kestirmenin ve bu konuda kesin bir yargıya varılmasının mümkün bulunmadığı, destek tazminatında Sosyal Güvenlik Kurumunca ölüm aylığı kaleminden bağlanan dul ve yetim aylıklarının sigortalının sağlığında belli prim ödemesi karşılığında olup, bunun dahi rücu edilemeyecek yararlardan olduğundan destek tazminatından indirilmeyeceği, somut taleple ilgili olarak anne ve baba destek tazminatı talep edebileceklerinden, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi içtihatları doğrultusunda içtihatların birleştirilmesi gerektiği,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin Görüşü
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi görüş yazısında, destek tazminatı ile ilgili konuların uzun süreden beri Dairelerinin görevi dışında olduğundan bu hususta bir görüş bildirme olanağı bulunamadığı,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin Görüşü
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi görüş yazısında özetle iş kazalarından kaynaklanan maddi tazminat davalarında sosyal güvenlik hukukunda sınırları çizilen “hak sahipliği” kavramı ile bireysel hukukun (Tazminat Hukuku) konusu olan “desteklik" kavramının birbirinden farklılık arz ettiği, ancak bu farklılığın bireysel hukukun konusunu oluşturan destekten yoksun kalma tazminatının değerlendirilmesi sırasında sosyal güvenlik hukuku kapsamında ilgililere yapılan ödemelerden rücuya tabi olanlarının göz ardı edilmesi neticesini doğurmayacağı, bunun aksi bir uygulamanın iş kazasında sorumluluğu bulunan işveren veya üçüncü kişilerden mükerrer tahsile neden olabileceği, Yargıtay 21, Hukuk Dairesinin değişik kararlarında Sosyal Güvenlik Kurumundan iş kazası nedeniyle gelir almasa bile anne ve babanın ölen sigortalının desteğinde olduğundan maddi zararlarının hüküm altına alınması gerektiğinin vurgulandığı, fakat burada dikkat edilmesi gereken hususun anne ve babaya gelir bağlanmaması nedeni olup bu noktada yeterli araştırma yapılmamışsa Yargıtay 21. Hukuk Dairesi uygulamalarına göre yerel mahkeme kararının bozulduğu, yapılan araştırma neticesinde eğer anne veya babaya sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışmaları veya Kuramlardan aylık almaları nedeniyle gelir bağlanmamışsa artık onların (anne ve babanın) ölenin maddi desteğine muhtaç olmadıklarının kabulünün gerektiği, ama anne ve babaya gelir bağlanmaması nedeni eş ve çocuklardan artan hisse kalmamasına dayanıyorsa bu kez her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere kendilerine gelir veya aylık bağlanmamış olması koşuluyla ölenin maddi desteğine muhtaç olduklarının kabulünün gerekeceği, yani sosyal güvenlik hukuku kapsamında hak sahibi olmadıkları için kendilerine gelir bağlanmasa dahi anne ve babanın ölen sigortalının desteğinde olabileceğinin Yargıtay 21. Hukuk Dairesince kabul edildiği, özü itibariyle anne ve babanın mevcut ekonomik verilerine göre ölenin desteğinde olup olamayacağının gözetildiği bir sistemin benimsendiği, bu nedenle içtihatların Yargıtay 21. Hukuk Dairesi görüşü gibi birleştirilmesi gerektiği,
6. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Görüşü
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüş yazısında özetle; Dairelerin görüşleri ve Hukuk Genel Kurulu kararlan çerçevesinde, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu vefat eden işçinin anne ve babasının destekten yoksun kalma tazminatı zararının varlığının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 34, maddesindeki şartların gerçekleşmiş olması koşuluna bağlanması yönündeki Yargıtay 21, Hukuk Dairesi görüşü ile haksız fiil sonucu vefat edenin anne babasının destekten yoksun kalma tazminatının varlığının Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereğince değerlendirilerek, somut olayın özellikleri dikkate alınarak fiili bir karine olarak anne ve babaya her hâlde destek olduğunun kabul edilmesi gerektiği yönündeki Yargıtay 4, 11, ve 17. Hukuk Dairesi kararları arasında özellikle anne ve babanın destek zararlarının değerlendirilmesi konusunda içtihat farklılığının bulunduğu, içtihatların birleştirilmesi gerektiği,
Belirtilmiştir.
ÖN SORUN
İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin içtihadı birleştirmeye konu kararlarının iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle sigortalı işçinin ölümü üzerine anne ve babanın talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ölüm hâlinde açılan destekten yoksun kalma tazminatı davalarında sorumluluğun işverene ait bulunduğu ve işverenin sorumluluğunun 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine göre belirlendiği, diğer taraftan bu tür davalarda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmının hükmolunacak tazminattan indirilmesinin yasal bir zorunluluk olduğu ve anne-babaya gelir bağlanıp bağlanmadığının tespitinin uyuşmazlığın çözümünde önem arz ettiği, bu nedenle içtihat farklılığı olduğu belirtilen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararları ile diğer Özel Daire kararlan arasında konu bakımından farklılık bulunduğu belirtilerek içtihadı birleştirmeye gerek olup olmadığı ön sorun olarak gündeme getirilmiştir.
Ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede; içtihadı birleştirmenin konusunun destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın çözümünün genel hükümlere göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile diğer Özel Dairelerde görülen destekten yoksun kalma tazminatı davaları arasında konu bakımından farklılık bulunmadığı belirtilerek, Yargıtay Kanunu’nun 1671’inci maddesinin 5’inci bendine göre içtihatların birleştirilmesi gerektiğine birinci oturumda oy çokluğu ile karar verilmiştir.
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSU İLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER
L Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hukuki Dayanağı ve Niteliği
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) genel hükümler kısmının birinci bölümünün ikinci ayrımı “Haksız fiilden doğan borç ilişkileri” başlığını taşımakta olup haksız fiili düzenleyen kurallar bütünü ise “sorumluluk hukuku” olarak nitelendirilmektedir. Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Sorumluluk hukuku zarar görenin uğramış olduğu zararı gidermeyi amaçladığından “tazminat hukuku” olarak da adlandırılmaktadır.
Öğretideki baskın görüşe göre sorumluluk hukukunda asıl olan zararı ortaya çıkaran eylemin doğrudan muhatabı olan kişilerin uğradıkları zararın tazminidir. Bu zararın tazminini talep etmek hakkı ise doğrudan eylemin muhatabı olan kişilere tanınmıştır (Aksi görüş S. S. Tekinay : Ölüm Sebebi ile Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İstanbul 1963, s. 6-8). Eylemin muhatabı dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı kural olarak yoktur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 01.11.2017 tarihli, 2017/17-1315 E. 2017/1239 K. sayılı kararı).
Bununla birlikte bazen haksız fiil doğrudan zarar göreni etkilememekte, başkalarının da zarar görmesine sebebiyet verebilmektedir. Özellikle zarar verici eylem sonucu bir kimsenin ölmesi hâlinde bazı kimseler ölenin desteğinden, bakımından ve yardımlarından yoksun kalmakta, bu nedenle zarara uğramakta ve meydana gelen zararın tazmini ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. İşte bu noktada eylemin muhatabı olmayan üçüncü kişinin tazminat talep edemeyeceği kuralına mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45/2’nci maddesi ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 53/3'üncü maddesi ile bir istisna getirilmiş ve ölüm nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişilere uğradıkları zararın tazmini imkânı tanınmıştır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45’inci maddesinde;
“Bir adam öldüğü taktirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmaya muktedir olmamaktan mütevellit zararı ihtiva eder.
Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları taktirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yine 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 53’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında da benzer bir düzenlemeye gidilmiş, “yardımdan mahrumiyet" ifadesi yerine “destekten yoksun kalma” ibaresi kullanılmış ve ölüm hâlinde ölenin desteğinden yoksun kalınması bir zarar olarak tanımlanmıştır. İlgili madde;
“Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
Cenaze giderleri.
Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar,” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu-un 45/2‘nci ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3’üncii maddeleri uyarınca ölüm halinde ölenin yardımlarından /desteğinden faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı tazminat olarak sorumlusundan talep edebileceklerdir. (K. T. Gürsoy: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.29, Sayı: I, Yayın Tarihi: 1972, s. 143). Ölenin desteğinden faydalananların ölüm nedeniyle uğradıkları zararı sorumlulardan tazmin etmelerini sağlayan hukuki kurum ise destekten yoksun kalma tazminatıdır (G.Ö. Antalya: Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, İstanbul 2015, s.l 16).
Destek hayatta olduğu süre boyunca sürekli ve düzenli olarak bir kimseye bakan veya eğer ölüm gerçekleşmiş olmasaydı, az çok yakın bir gelecekle bu bakımı sağlayacak olan kişidir (S. S, Tekinay / S. Akman/ H. Burcuoğlu / A. Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s.620; M. K. Oğuzman/ M. T. Öz: Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, 6. Baskı, İstanbul 2009, s.565; M.R. Karahasan Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, Cilt:I. İstanbul 2003, s.1301; K. Tunçomağ: Türk Borçlar Hukuku, Cilt: 1, 6. Baskı, İstanbul 1976, s.506; F. Eren: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s.777; H. Tandoğan: Türk Mes'uliyet Hukuku, İstanbul 2010, s.300; Gürsoy, s. 146.; A. Havutçu/ K. E. Gökyayla: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Hukuki Sorumluluk, Ankara 1999, s. 156; K. E. Gökyayla: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara 2004, s.98; S. Süzek: İş Hukuku, 15. Baskı, İstanbul 2018, s.460; G. B. Seratlı: İş Kazasından Doğan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara 2003, s.83, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.06.2012 tarihli ve 2012/17-215 E., 2012/413 K. sayılı kararı).
Desteğini yitiren kimse, yaşamaları muhtemel süre içerisinde, desteğin sağladığı yardımlardan, hizmetlerden, bakım ve gözetiminden mahrum kalmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı bu mahrumiyetin karşılığı olan parasal değeri ifade eder, Bu tazminat ile güdülen amaç destek yaşamış olsaydı, yardım ettiği kimseye yapabileceği yardım tutarını sağlamaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.05.1984 tarihli ve 1984/9-301 E. 1984/619 K. sayılı kararı).
Destekten yoksun kalanların meydana gelen zararlarını tazmin hakkı ölenden intikal eden bir hak olmayıp doğrudan doğruya desteğini yitiren kişinin kendisinde doğan, asli ve bağımsız nitelikte bir haktır. Ölenle ya da mal varlığı ile bir bağıntısı bulunmadığı için bağımsız bir talep hakkı yaratır. Bu nedenledir ki ölen kimse ile destekten yoksun kalan arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmemektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı talebi miras yoluyla kazanılan, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olmadığından desteğin veya mirasçılarının da herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır ( Tekinay, s.64 vd.; Tunçomağ, s.506; M.Ş. Karahasan; Tazminat Hukuku, İstanbul 1996, s.249; Gökyayla: s.45vd; Tandoğan, s.299; M. Kılıçoğlu : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara 2014, s.25; Eren, s.775, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E, 2011/17-411 K. sayılı ve 20.04.2011 tarihli ve 2011/17-34 E, 2011/216 K. sayılı kararları).
Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Eğer tazminat talep eden ile destek olduğu iddia edilen arasında bir destek ilişkisi bulunmuyor ise tazminata hak kazanmak da mümkün olmayacaktır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de kanunun nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır. Yardımda bulunan kimsenin ölüm olayı olmasaydı gelecekte de bu yardımları yapacağına güven duyulabiliyorsa arada destek ilişkisi ortaya çıkmış kabul edilmelidir.
Destek ilişkisinin varlığının temelinde destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hâli yardımların belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine yönelik bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır ( Tekinay, s.20; Oğuzman/Öz, s.565; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop , s.622; Tandoğan, s.301; Gürsoy, s.148; Karahasan, Tazminat, s.264; Gökyayla, s.105; Seratlı, s.89 ).
Diğer taraftan bir kimse ancak ölümden önce bakmakta olduğu ve/veya sağ kalsaydı kuvvetli bir ihtimalle ileride bakacağı kişilerin desteğidir. Bu durumda bir kimseye bakma destek olmanın en önemli şartı olarak karşımıza çıkmaktadır ( Tekinay, s.18). Bakmak, sürekli ve düzenli olması gereken yardımın gerçekleştirilmesi hâli olarak nitelendirilmektedir. Bakma fiilen mevcut olabileceği gibi, ileride gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel de bulunabilir.
Bakma eyleminin gerçekleşebilmesi için ise desteğin bakım gücüne sahip olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, ölümün gerçekleştiği anda veya ileride bakım gücü olmayan destek, desteğinden faydalanan için destek sayılamayacaktır.
Bakma kavramının içeriği hususunda Kanunda herhangi bir biçim öngörülmemiştir. Bakma para ve para ile ölçülebilecek bir kıymet olabileceği gibi bir hizmet ifası veyahut benzeri yardımlar şeklinde de olabilir. Bu nedenle desteğin yardımının yalnızca parasal nitelikte olması bakım gücünün varlığı için bir şart değildir.
Hizmet ifasının destek olarak kabul edilmesinin nedeni hizmeti gören kimsenin bu hizmetten faydalanan kimseyi söz konusu hizmeti bir başkasına gördürmesi durumunda yapacağı belli bir masraftan kurtarmasıdır. Destek sayılan kişinin bu hizmeti görmemesi durumunda bundan faydalanan kimse bu hizmetin ifası için bir başkasına ihtiyaç duyacak ve bu hizmet için bu kimseye belirli bir miktar ödeme yapmak durumunda kalacaktır (Tekinay, s.21; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s.622; Oğuzman/ Öz, s.566; Gürsoy, s.148; Gökyayla; s.106; Seratlı s.91). Ölenin hizmet edebilme gücü ve kabiliyeti para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkân teşkil etmektedir (Karahasan Tazminat, s.264.; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 20.03.1986 gün, 1986/1585 E., 1986/2553 K. sayılı kararı ).
İsviçre federal Mahkemesi de ilke olarak, ivazsız edimlerle başkasının bakımını sağlayan ya da ona yardım eden kimseyi destek saymıştır. Federal Mahkemeye göre destek, yalnız başkasına yaşama için gerekli ihtiyaçları sağlayan ya da bunların tedariki için para veren kimse değildir. Yemekleri hazırlamak, elbiselere ve eve bakmak vs. suretiyle çalışmasının doğrudan doğruya başkalarına tahsis eden kimse de destektir. Çünkü bu faaliyette bundan yararlananın bakımını sağlar. Bundan ötürü, yalnız ev işlerini gören bir kadın da kocasının desteği sayılabilir (BGE 53 II 125/ 126, 57 II l82). Yardımdan yararlanan kimsenin tazminata hak kazanabilmesi için, desteğin ölümünden dolayı yoksulluğa düşmesi gerekli değildir; durumuna uygun yaşama tarzından, para ile belirlenebilen bir zarara uğraması yeterlidir (BGF, 57 II 182/ 3, 59 II 463) (L.Dalamanlı/ F.Kazancı/ M. Kazancı, İlmi ve Kazai içtihatlarla Açıklamalı Borçlar Kanunu, İstanbul 1990, s.680).
Destekten faydalananın, destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanabilmesi için aynı zamanda bakım ihtiyacının da bulunması gerekir. Bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Diğer bir ifadeyle, destekten faydalananın yaşamakta olduğu ve hâline uygun bulunan hayat tarzında bozucu bir etkiye uğraması bakım ihtiyacı bulunduğunun kabulünü gerektirmektedir (Tekinay, s.49; Yargıtay HGK, 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E.,1982/412 K. sayılı kararı).
Destek ilişkisi gerçek veyahut farazi olabilir, Ölüm olayı vuku bulmadan önce destek ilişkisi eylemli olarak ortaya çıkmış ise gerçek destek söz konusu olacaktır. Diğer bir ifade ile ölüm zamanına kadar desteğin destekten faydalanana sürekli ve düzenli olarak bakımı gerçek destektir (Tandoğan, s.300; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s.621; Oğuzman/ Öz, s.566; Gürsoy, s. 146; Eren, s.780/ Seratlı s.86).
Farazi destek ise az çok yakın bir gelecekte bu bakımın sağlanmasıdır. Ölüm meydana geldiği anda destek ilişkisi henüz ortaya çıkmamış ancak ileride bu ilişkinin kurulacağı kuvvetle muhtemel ise farazi destek kavramı ortaya çıkacaktır (Tandoğan, s.303; Tekinay, s.16; Tekinay/ Akman / Burcuoğlu/ Altop, s.621; Oğuzman/ Öz, s.566; Gürsoy, s.147; Eren, s.777; Karahasan; Tazminat, s.255; Seratlı s.85). Küçük yaşta bulunan ve henüz bakım gücüne sahip olmayan çocukların ileride anne-babasına destek olabilme ihtimalleri yargı kararlarında ve öğretide farazi destek olarak kabul edilmektedir.
Kaynakları
818 sayılı Borçlar Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu düzenlemelerinde destekten yoksun kalan tazminatının üç kaynağı bulunmaktadır. Bunlar “haksız fiiller ve diğer sözleşme dışı sorumluluk sebepleri", “Sözleşmeden doğan sorumluluk" ve “vekaletsiz iş görme" dir.
1.2.1.Haksız fiiller ve diğer sözleşme dışı sorumluluk sebepleri
Bir kimse başka bir kimseyi öldürmüş veya ölümüne sebebiyet vermiş ise haksız bir fiil işlemiş olur. Bu takdirde öldüren veya ölüme sebebiyet veren kişi, ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı Borçlar Kanunu’nda yer alan haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olacaktır (Tekinay. s.81; Gökyayla. s.78; M.H. Tacın; Uygulamada Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Türleri, Kaynakları, Özellikleri ve Şartlan, Yargıtay Dergisi, C.42, Sayı: 4, Ekim 2016, s.887).
Diğer taraftan destekten yoksun kalma tazminatı, adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK m.66), hayvan bulunduranın sorumluluğu (TBK m.67), yapı malikinin sorumluluğu (TBK m.69) ve tehlike sorumluluğu (TBK m.71) gibi sözleşme dışı sorumluluk sebebiyle kusursuz sorumluluk hâllerinde de ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 369' uncu maddesinde yer alan ev başkanının sorumluluğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 85’ inci maddesinde yer alan araç işletenin sorumluluğu da sözleşme dışı kusursuz sorumluluk hallerine örnek teşkil etmektedir.
1.2.2.Sözleşmeden doğan sorumluluk
Destekten yoksun kalma tazminatının diğer bir kaynağı ise “sözleşmeden doğan sorumluluk" hâlleridir. Ölen ile ölümün sorumlusu arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut ise ve ölüm sözleşmeye aykırı davranışlar nedeniyle ortaya çıkmışsa ölenin desteğinden faydalananlar destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceklerdir.
818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 98/2’nci maddesinin ikinci fıkrasında “Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.” düzenlemesi yer almaktadır.
Bununla birlikte Türk Borçlar Kanunu’nun 114’üncü maddesinin ikinci fıkrasında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 98’inci maddesinin ikinci fıkrasına paralel bir düzenleme getirilerek, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanacağı öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerin desteklen yoksun kalma tazminatı talep edebilme hakları mülga BK 98/2’nci ve TBK 114/2’nci fıkrasına dayanmaktadır, İlgili maddeler uyarınca sözleşmeye aykırılık hâlinde haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanacak, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişiler desteğin ölümü nedeniyle uğradıkları zararı haksız fiil hükümlerine göre tazmin edebileceklerdir.
Sözleşmeden doğan sorumluluk nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının varlığı taşıma sözleşmesinden kaynaklanabileceği gibi iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 850’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre taşıyıcı, taşıma sözleşmesi ile yolcuyu varma yerine ulaştırmayı borçlanmaktadır. Bu borca aykırılık durumunda ölüm gerçekleşmiş ise ölenin desteğinden faydalananlar destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceklerdir.
Diğer taraftan Bor&