ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN

SAYILAR

Esas No : 2023/9-566
Karar No : 2023/892
Tarihi : 04.10.2023
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/2
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Ek Başlıklar :

  • ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN
  • İHALE MAKAMI
  • ASIL İŞİ YOL YAPIMI OLAN İŞVERENİN BU İŞİ YÜKLENİCİYE VEREBİLECEĞİ VE İHALE MAKAMI KONUMUNDA OLABİLECEĞİ
  • İHALE MAKAMININ YÜKLENİCİNİN İŞÇİLERİNE KARŞI DAYANIŞMALI SORUMLULUĞUNUN BULUNMADIĞI

Tam Metin

ÖZETİ: Bu açıklamalara göre işverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir iş olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise iş alan kimse alt işveren değil bağımsız işveren konumunda olacaktır. Yine işin bütünü başka bir işverene bırakıldığında asıl işveren-alt işveren ilişkisi dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk hâli söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse iş sahibi (ihale makamı) Kanunun tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün asıl işi yol yapımı ise de bu durumun işi yükleniciye gördüremeyeceği anlamına gelmediği, eldeki davada Alanya-Gazipaşa-5. Bl. Hd. Yolu (Takriben Km:26+000-64+400 Kesimine Ait) Toprak İşleri, Sanat Yapıları ve Bsk Üstyapı İşleri İnşaatı işinin tümüyle davalı şirkete ihale edildiği, işin bölünerek verilmesi söz konusu olmadığı gibi Karayolları Genel Müdürlüğünün bu işte işçi çalıştırmadığı, uzun süren, yüksek maliyetli ve yapılan imalat hatalarının veya eksikliklerinin sonradan giderilmesinin yine yüksek maliyet ve zaman kayıplarına yol açabileceği inşaat işlerinde, taahhüt edilen yapım işinin gidişatının izlenmesinin ve işin sözleşme ile eklerine ayrıca fen ve sanat kurallarına uygun yapılıp yapılmadığının denetimi için personel bulundurulmasının davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün asıl işveren olduğu sonucunu doğurmayacağı, öte yandan davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün denetim yetkisini aşan ve işveren olarak kabulünü gerektirecek bir yetkisinin bulunduğunun da iddia ve ispat edilmediği, bu nedenle davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün asıl işveren olmayıp ihale makamı olduğu anlaşılmakla sorumluluğunun da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 04.07.2013 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü 13. Bölge Müdürlüğüne bağlı, davalı Ataçlar İnşaat Güvenlik Sistemleri Anonim Şirketi tarafından yapılmakta olan Alanya-Gazipaşa yol yapım inşaatı şantiyesinde gece bekçisi olarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği 11.10.2017 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, davalılar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi bulunduğunu, fazla çalışma yapıp ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, hafta tatili ve yıllık izin kullanmadığını, ayrıca 2017 yılı Ocak, Şubat, Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim ayları arasına ait ücretlerinin ve tüm aylara ait asgari geçim indirimi alacağının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Ataçlar İnşaat Güvenlik Sistemleri Anonim Şirketi (Ataçlar A.Ş.) usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
2. Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının diğer davalı şirket ile imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştığını, müvekkilinin ihale makamı olması sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 36 ncı maddesi gereğince talep edilen alacaklardan sorumlu tutulamayacağını ayrıca davacının iddialarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Alanya İş Mahkemesinin 11.01.2019 tarihlive 2017/1155 Esas, 2019/29 Karar sayılı kararı ile; davalılar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmelerine konu yapım işini davalı şirketin sözleşmelerde öngörülen sürelerde yaptığı, iş sözleşmesini haklı nedenle fesheden davacının hak kazandığı alacaklarından aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunan davalıların birlikte sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.05.2019 tarihli ve 2019/766 Esas, 2019/962 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararında vakıa ve hukuki değerlendirme yönünden usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- İhale makamının işçilik alacaklarından sorumluluğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 36. maddesinde, “Genel ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hakedişlerinden öderler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre ihale makamı, işçi ücretlerinin ödenip ödenmediğini kontrol etmek durumundadır. Yapılacak olan kontrol ya da işçinin başvurusu üzerine ödenmeyen ücretlerin bulunduğunun tespit edilmesi halinde, belli şartlarla ihale makamının sorumluluğu söz konusu olur. İhale makamının yapmış olduğu ilan üzerine işçilerin başvuruda bulunmamış olmaları, kamu kurumunun anılan madde kapsamındaki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, işçilerin her hak ediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmeyeceği öngörülmüştür. Maddede sözü edilen ücret her hak ediş dönemi için “son üç aylık temel ücret” olarak değerlendirilmelidir. Yine ihale makamının ihbar ve kıdem tazminatı ile kullandırılmayan izinler sebebiyle herhangi bir sorumluluğu söz konusu değildir.
İhale makamı olan kamu kurumunun, her hak ediş dönemine ilişkin son üç aylık ücretten sorumluluğu, Yasadan doğan bir sorumluluktur. İşverenle ihale makamının birlikte dava edilmesi durumunda, müştereken müteselsilen sorumluluğa dair karar verilmelidir. İhale makamının tek başına dava edildiği durumlarda, işçinin mükerrer yararlanmasını önlemek için işverence sözü edilen ücretlerin ödenip ödenmediği araştırılmalıdır.
Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre, anahtar teslimi suretiyle ihale edilen işlerde, kamu makamlarının fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatili alacakları yönlerinden sorumluluğu bulunmamaktadır (Yargıtay 9.H.D. 19.1.2010 gün 2009/12074 E, 2010/378 K.).
Somut uyuşmazlıkta ; dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere göre,davalı Karayolları Genel Müdürlüğü Alanya Gazipaşa 5. BL.HD. Yolukm:26+000+64+400 kısmına ilişkin toprak işleri, sanat yapıları ve BSK üst yapı inşaat işini ihale ile diğer davalı Ataçlar İnşaat Güvenlik Sistemleri A.Ş. firmasına vermiştir. Bu nedenle, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunun İş Kanunu’nun 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Böyle olunca davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu 4857 sayılı İş Kanununun 36. maddesi uyarıncaher hak ediş döneminde son üç aylıkücret alacağını aşmamak üzere belirlenmeli ve sonucuna göre davacının ücret alacağı talebi hakkında karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeden , hüküm altına alınan tüm alacak kalemlerinden davalıKarayolları Genel Müdürlüğünün diğer davalılar ilemüştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına dair hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Dosyanın tevzi edildiği Alanya 3. İş Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı Ataçlar A.Ş.’nin davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden ihale yoluyla Alanya-Gazipaşa arası yol yapımı işini 08.01.2013 tarihli sözleşme ile aldığı, davalı İdarenin ihale makamı olduğunun kabulü için asıl faaliyet alanının dışında olan bir işi ihale etmesi gerektiği, ihale yoluyla verilen işin İdarenin asıl işi olduğu, imzalanan sözleşmede işin kontrolünün, standartlara uygunluğunun ve eleman yeterliğine ilişkin denetimin Karayolları Genel Müdürlüğü kontrol elemanlarınca yapılacağının hükme bağlandığı, bu durumda Karayolları Genel Müdürlüğünün diğer davalı Ataçlar A.Ş.’ye işin tamamını devretmediği, yapılacak işin takip ve denetimi, kullanılan malzemelerin standartlara uygunluğu ve personel yeterlilik durumunu kendi elemanları kanalı ile takip ve kontrol ettiği anlaşıldığından davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararı süresi içinde davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili, müvekkili İdarenin işin sadece sözleşmeye uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini denetlemekle yetkili olduğunu, asıl işveren olduğuna yönelik tespitin yerinde olmadığını ve ihale makamı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mi bulunduğu yoksa davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün ihale makamı mı olduğu; buradan varılacak sonuca göre davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün dava konusu alacaklardan diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 ve 36 ncı maddeleri.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19 uncu maddesi.
3.6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun’un (6001 sayılı Kanun) mülga4 üncü maddesi.
4. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) 3, 4, 9, 10, 11 ve 12 nci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavramları ve mevzuat hükümlerini incelemekte yarar bulunmaktadır.
2. Asıl işveren-alt işveren ilişkisi 4857 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca “…Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir”.
3. Aynı maddenin yedinci fıkrasında ise “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Böylece işyerinde üretilen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin verilmesi hâlinde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin ortaya çıkacağı kabul edilmiş, ayrıca asıl işi tamamlayıcı nitelikteki yardımcı işler de işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretiminin bir parçası sayılmıştır.
4. İş Kanunu’nun 3 üncü maddesindeki hükme dayanılarak çıkarılan Yönetmeliğin 3 üncü maddesinde de alt işverenden ne anlaşılması gerektiği, 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesindeki tanıma paralel biçimde belirtilmiş, Yönetmeliğin 4 üncü maddesinde ise asıl-alt işveren ilişkisinin kurulma şartları sıralanmıştır. Buna göre;
“ (1) Asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için;
a) Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır.
b) Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.
 c) Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır.
ç) Alt işverene verilen iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir iş olmalı, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır.
 d) Alt işveren, daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kimse olmamalıdır. Ancak daha önce o işyerinde çalıştırılan işçinin bilahare tüzel kişi şirketin ya da adi ortaklığın hissedarı olması, alt işveren ilişkisi kurmasına engel teşkil etmez”.
5.Şu hâlde 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi ile Yönetmelikteki hükümlere göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edilebilmesi için öncelikle işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin bulunması gerekmekte olup asıl işverenin o işyerinde işçi çalıştırarak işveren sıfatını koruması, işin bütününü başka bir işverene devretmemiş bulunması gerekir. Diğer bir koşul ise alt işveren tarafından yerine getirilen işin asıl işverene ait işyerinde yapılmasıdır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “…işçilerini…bu işyerinde çalıştıran diğer işveren…” ifadesi de bu koşulun varlığını doğrulamaktadır (Sarper Süzek, İş Hukuku, 19. Baskı, İstanbul 2020, s. 158-159).
6. Bunların yanı sıra 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için “Bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde” taşeron tarafındaniş alınması gerekir. Bu nedenle, örneğin bir otomotiv veya tekstil üretiminin yapıldığı fabrikada yasanın gerekçesinde belirtildiği gibi yapılan işle ilgili olmayan bir ek inşaat yapımı veya bina onarımı işini alan diğer işverenin alt işveren olarak nitelendirilmesi mümkün değildir (Süzek, 159). Başka bir deyişle asıl işverenin işyerinde yürüttüğü asıl işi ile ya da asıl işe yardımcı nitelikteki işlerle hiç ilgisi olmayan, görülen işe tamamen yabancı bir eser, yapı inşası, çatı tamiri, iş yerinin badana boyası gibi geçici işler yönünden elbette ki, asıl işveren-alt işveren ilişkisinden bahsedilemez.
7. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 3 üncü maddesinin (c) bendinde asıl iş, ”mal veya hizmet üretiminin esasını oluşturan iş”; (ğ) bendinde yardımcı iş, “işyerinde üretilen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan iş” şeklinde tanımlanmıştır.
8. İş Kanunu’nun 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına ilişkin değişiklik önergesinin gerekçesinde yardımcı işlerin herhangi bir sınırlama olmaksızın alt işverene verilebileceği belirtilmiştir. Anılan gerekçede, “Yapılan düzenlemeyle, doğrudan üretim organizasyonu içinde yer almayan yükleme, boşaltma, temizlik, yemek hizmetleri, odacılık ve çay hizmetleri, personel taşıma, güvenlik, teknik bakım gibi işyerlerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın kurulabileceği…” belirtilmiştir.
9. Asıl işveren işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işini ise ancak işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiriyorsa alt işverene gördürülebilecektir.
10. Bu açıklamalara göre işverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir iş olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise iş alan kimse alt işveren değil bağımsız işveren konumunda olacaktır. Yine işin bütünü başka bir işverene bırakıldığında asıl işveren-alt işveren ilişkisi dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk hâli söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse iş sahibi (ihale makamı) Kanunun tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemeyecektir.
11. Aynı şekilde işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp tek başına ya da ortakları ile işi yürüten kişinin alt işveren olarak kabulü mümkün değildir. Bu kişinin diğer işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının ise sonuca etkisi bulunmamaktadır.
12. İş Kanunu’nun “Kamu makamlarının ve asıl işverenlerin hakedişlerinden ücret kesme yükümlülüğü” başlığındaki 36 ncı maddesinde “Genel ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hak edişlerinden öderler.
Bunun için hakediş ödeneceği ilgili idare tarafından işyerinde şantiye şefliği işyeri ilân tahtası veya işçilerin toplu bulunduğu yerler gibi işçilerin görebileceği yerlere yazılı ilân asılmak suretiyle duyurulur. Ücret alacağı olan işçilerin her hakediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmez.
Anılan müteahhitlerin bu işverenlerdeki her çeşit teminat ve hakedişleri üzerinde yapılacak her türlü devir ve el değiştirme işlemleri veya haciz ve icra takibi bu işte çalışan işçilerin ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.
Bir işverenin üçüncü kişiye karşı olan borçlarından dolayı işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılacak haciz ve icra takibi, bu işyerinde çalışan işçilerin icra kararının alındığı tarihten önceki üç aylık dönem içindeki ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.
(Değişik beşinci fıkra: 10/9/2014-6552/3 md.) İşverenler, alt işverene iş vermeleri hâlinde, bunların işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini işçinin başvurusu üzerine veya aylık olarak resen kontrol etmekle ve varsa ödenmeyen ücretleri hak edişlerinden keserek işçilerin banka hesabına yatırmakla yükümlüdür.”
13. Bu düzenlemeye göre ihale makamı, işçi ücretlerinin ödenip ödenmediğini kontrol etmek durumundadır. Yapılacak olan kontrol ya da işçinin başvurusu üzerine ödenmeyen ücretlerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde belli şartlarla ihale makamının sorumluluğu söz konusu olur. İhale makamının yapmış olduğu ilan üzerine işçilerin başvuruda bulunmamış olmaları kamu kurumunun anılan madde kapsamındaki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
14. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise işçilerin her hak ediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmeyeceği öngörülmüştür.
15. Sonuç itibariyle 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olmak üzere İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu olan asıl işveren, 4857 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin beşinci fıkrası ile alt işveren işçilerinin ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesini sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Bu yükümlülük kamu veya özel tüm asıl işverenler için söz konusu olduğu gibi ihale makamının sorumluluğu her hak ediş dönemi için üç aylık ücretle sınırlandırılmış ancak asıl-alt işveren ilişkisinin bulunduğu durumlarda böyle bir sınırlama getirilmemiştir.

16. Yeri gelmişken uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun (6001 sayılı Kanun) hükümleri incelenmelidir. 6001 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde, “Bu Kanunun amacı; karayolları ağının kalkınma planları, ulaştırma ana planı, stratejik plan ve programlar çerçevesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde ulusal düzeyde geliştirilerek yaygınlaştırılmasını; karayolları ve karayollarıyla ilgili altyapı, diğer yatırımlar ve hizmetlerin, ekonomik ve sosyal gelişmenin gereklerine uygun, diğer ulaşım sistemleri ile uyumlu, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde yapılması ve/veya yaptırılması ve Karayolları Genel Müdürlüğünün çalışma usul ve esasları ile teşkilat ve görevlerine ilişkin hükümleri düzenlemektir.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerinin düzenlendiği 4 üncü maddesinin (b) bendinde “Hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarmak, onarımını yaptırtmak, işletmek, işlettirmek.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Daha sonra yürürlüğe giren 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin 76 ncı maddesi ile 6001 sayılı Kanun’un adı “Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiş, 1 inci ve 4 üncü maddeleri dahil olmak üzere bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak 15.07.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi) Karayolları Genel Müdürlüğüne ilişkin olarak 208 ve devamı maddelerinde yürürlükten kaldırılan 6001 sayılı Kanun’un 1 ve 4 üncü maddelerindeki düzenlemeler ile aynı doğrultuda hükümler bulunmakta olup gerek uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 6001 sayılı Kanun’un 1 ve 4 üncü maddeleri gerekse hâlen yürürlükte olan 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 208 ve devamı maddelerindeki hükümler dikkate alındığında, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarmak, onarımını yaptırtmak, işletmek ve işlettirmek şeklinde mevzuat hükümleri ile belirlenen asıl işlerini kendisi yapabileceği gibi yaptırabileceğinin de mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
17. Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne ait Alanya-Gazipaşa yol yapım işinde davalı Ataçlar A.Ş. işçisi olarak 04.07.2013-11.10.2017 tarihleri arasında gece bekçisi konumunda kesintisiz çalıştığını iddia etmiştir.
18. Mahkemece, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü ile diğer davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu,davacının 04.07.2013-11.10.2017 tarihleri arasında 4 yıl 4 ay 9 gün çalıştığı kabul edilerek kıdem tazminatı, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık izin ücretleri ile asgari geçim indirimi ve ödenmeyen ücret alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
19. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün asıl işi yol yapımı ise de bu durumun işi yükleniciye gördüremeyeceği anlamına gelmediği, eldeki davada Alanya-Gazipaşa-5. Bl. Hd. Yolu (Takriben Km:26+000-64+400 Kesimine Ait) Toprak İşleri, Sanat Yapıları ve Bsk Üstyapı İşleri İnşaatı işinin tümüyle davalı şirkete ihale edildiği, işin bölünerek verilmesi söz konusu olmadığı gibi Karayolları Genel Müdürlüğünün bu işte işçi çalıştırmadığı, uzun süren, yüksek maliyetli ve yapılan imalat hatalarının veya eksikliklerinin sonradan giderilmesinin yine yüksek maliyet ve zaman kayıplarına yol açabileceği inşaat işlerinde, taahhüt edilen yapım işinin gidişatının izlenmesinin ve işin sözleşme ile eklerine ayrıca fen ve sanat kurallarına uygun yapılıp yapılmadığının denetimi için personel bulundurulmasının d