ÖZETİ: Asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi hâlde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı Kanun) düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayi ve Tic. AŞ (Kardemir AŞ) vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı Kardemir AŞ vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kardemir AŞ’den iş alan alt işveren ve diğer davalı Can Demir Çelik Ten. Nak. İnş. Taah. Gd. San. Tic. Ltd. Şti.nde (Can Demir Çelik Şirketi) çalıştığını, davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu; işçilerle ilgili tüm iş ve işlemlerin, çalışmaların düzenlenmesinin, işin takibi ve yönlendirilmesinin, işçilerle ilgili özlük işlemlerinin davalı Kardemir AŞ tarafından yapıldığını, işin muhatabının Kardemir AŞ’nin yetkili ve müdürleri olduğunu, davalı Can Demir Çelik Şirketi işçilerinin diğer davalı Şirketin işçileri ile birlikte işin tamamını yaptıklarını ve her alanda çalıştıklarını, işçi işe alım ve işten çıkarma işlemlerinde Can Demir Çelik Şirketinin etkisinin olmadığını, bu işleri Kardemir AŞ’nin yaptığını, muvazaalı işlemin doğası hem de işten çıkarılma korkusu nedeniyle davacının sendikaya üye olamadığını ileri sürerek davalılar arasındaki alt işveren asıl işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespiti ile davacının baştan itibaren davalı Kardemir AŞ işçisi olduğunun belirlenmesine, davacının 1 yıllık ücretinden az olmamak koşuluyla sendikal tazminata bu uygun görülmediği takdirde 4 aya kadar ücreti tutarında ayrımcılık tazminatına hükmedilmesine, muvazaalı iş ilişkisi nedeniyle davacıya eksik ödenen 5 senelik ücret, fazla çalışma, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacağı farklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Kardemir AŞ vekili cevap dilekçesinde; diğer davalı Şirketin çalışanları ile kendi Şirket çalışanlarının aynı işi bir arada yapmadıklarını, Şirket personelin sadece diğer davalı Şirket işçilerince yerine getirilen işin uygunluğunu gözetlediğini ve denetlediğini, işletmenin ve işin gereği teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş nedeniyle işin bir bölümünde kurulmuş asıl işveren alt işveren ilişkisinin mevcut olmadığını, davacının çalıştığını iddia ettiği teknik bakım işinin asıl işi demir çelik üretimi olan davalı Şirket açısından yardımcı iş niteliğinde olduğunu, diğer davalı Şirket ile bir çok konuda sözleşmeye dayanılarak hizmet alındığını, bu nedenlerle diğer davalı Şirket işçilerinin işyerinde bir çok bölümde çalıştıklarını, Kanuna uygun olarak birden fazla ticari ilişki kurulmasının muvazaaya delil olarak ileri sürülemeyeceğini; davacının işe alınması, görüşme yapılması gibi işlemlerin davalı Şirket personelince yapıldığını, kaldı ki bazı özel işlerde çalışacak alt işveren işçilerinin yeterliliğinin davalı Şirket yetkililerince ölçülmek istenmesinin yasaya aykırı bir yönü bulunmadığını, ortaya çıkacak iş kazası veya hastalık durumlarında işçilerin zaman kaybı yaşamamaları açısından bazı kısımları boş bırakılarak diğer davalı Can Demir Çelik Şirketi yetkililerince imzalanmış vizite veya izin kağıtlarının davalı Şirkete bırakıldığının doğru olduğunu, ancak bunun sadece zaman kaybını ortadan kaldırmak amacıyla belirtildiği şekilde kullanıldığını ve ilgilisine verilmeden önce Can Demir Çelik Şirketi yetkililerince mutlak olarak bilgi verildiğini ve onaylarının alındığını, davacının sendikal tazminat talep edemeyeceğini, dava dilekçesinde sendikaya üye olunması durumunda işten atılma tehlikesinden söz edildiğini, ancak bu iddianın delille desteklenmediğini, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olmayan davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmasının mümkün olmadığını, sendika üyesi olmayan davacının, davalı işverene ait işyerinde çalışan ve aynı işi yapan ve aynı kıdemde olan işçilerle aynı ücreti alması, aynı süreli yıllık izin kullanması ve geriye dönük 5 yıllık alacak talep etmesinin yerinde olmadığını, davalı Şirkete ait işyerinde sendikaya üye olmayıp da davacı ile aynı ya da benzer işte aynı ya da benzer verimde çalışan eğitim derecesi aynı, kıdemi eşit olan karşılaştırılabilecek 1-2 işçinin dahi bulunmadığını, davacıyla eşitlik anlamında kıyaslanabilecek tüm işçilerin sendikalı olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Can Demir Çelik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Şirketin diğer davalı Karabük Demir Çelik Şirketinden “TCDD işletmelerince nakliyesi yapılan maden kömürü ve demir cevherinin vagonlardan boşaltılması fabrika sahası içinde bulunan demiryolu ağının bakım ve tamiri, yüksek fırın ve kok fabrikalarının ateşe dayanıklı reflaktör tuğla örümü v.b.” işleri ihale ile üstlendiğini ve bu işleri yıllardır yaptığını, davalılar arasında muvazaalı ilişki olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, Kardemir AŞ’nin iş sahibi olarak taahhüt konusu olan işlerin projesine uygun olarak yapılıp yapılmadığını, iş takvimine göre işin ilerleyip ilerlemediğini, iş güvenliği açısından gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol ettiğini, istihdam edilen işçilere iş güvenliği açısından gerekli eğitimlerin şirketlerince verildiğini, işçi alımlarının ve işçilerin günlük puantaj kayıtları ile muhasebe işlemlerinin davalı Şirket bünyesindeki birimlerce yerine getirildiğini, keza işçi ücretlerinin davalı Şirketçe ödendiğini, işçilerin teknik yönden denetiminin ve çalıştırılan işçilerin performanslarının Kardemir AŞ personelince yapıldığı iddiasının yerinde olmadığını, ani olarak ortaya çıkacak iş kazası veya hastalık durumlarında zaman kaybı yaşamamaları için vizite veya izin kağıdı gibi belgelerin bazı kısımları boş bırakılarak davalı Şirketçe imzalanıp diğer davalı Şirket yetkililerine bırakıldığını, davacının tarafı olmadığı bir toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağını, müvekkili Şirketin diğer davalı Şirketten çeşitli sözleşmelerle çeşitli işler üstlendiğini ve davacının da bu sözleşmelerin tamamında çalışmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı Kardemir Şirketi ile davalı Can Demir Çelik Şirketi arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin ve bu yönde yapılan sözleşmenin, uzmanlık gerektiren belli bir işin sürekli veya geçici süreyle bitirilmesi amacıyla yahut yardımcı bir işin yine geçici veyahut sürekli bir süreyle yerine getirilmesi amacıyla değil genel ifadelerle belirtilmiş pek çok tesis ve fabrikada ve pek çok meslekte çalışacak işçinin temini amacıyla yapıldığı, davalı Can Demir Çelik Şirketinde çalışan işçilerin davalı Kardemir Şirketinde çalışan işçiler ile aynı işleri yaptıkları, işçilere emir ve talimatların Kardemir Şirketi müdürleri tarafından verildiği, davacının Can Demir Çelik Şirketi ile hizmet ilişkisi varmış gibi görünse de davalı Kardemir Şirketine bağımlı olarak çalıştığı, emek ve hizmetini bu şirkete verdiği, davalı Kardemir Şirketinin, davalı Can Demir Çelik Şirketinde olması gereken yönetim hakkını elinde tuttuğu, Kardemir Şirketinin entegre bir tesis olduğu ve davacının sinter fabrikasında makine bakım bölümünde çalıştığı gözönünde bulundurulduğunda, yaptığı işlerin asıl iş kapsamında olduğu, davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olmadığı, bu ilişkinin muvazaaya dayandığı ancak davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı tespit olunduğundan ücret, fazla çalışma, hafta tatili, yıllık izin ücreti farklarına ilişkin alacakların reddi gerektiği gerekçesiyle davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespiti ile davacının davalı Can Demir Çelik Şirketinde işe başladığı tarihten dava tarihine kadar davalı Kardemir AŞ’nin işçisi olduğunun tespitine, davacının sendikal tazminat, eşit davranmama tazminatı, fark ücret, fark fazla çalışma, fark hafta tatili ve fark yıllık izin alacağı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kardemir Şirketi vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin baştan itibaren davalı Kardemir AŞ bünyesinde çalışan işçi sayılarak işlem görmesi gerektiğini, davalıların muvazaalı ilişkisi nedeniyle davacının hak kaybına uğradığını, davalıların bünyesinde çalıştırdığı işçilere eşit davranma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, müvekkili lehine sendikal tazminata hükmedilmemesinin isabetsiz olduğunu, ancak aksi kanaatte olunması hâlinde ise işçiler arasında açıkça ayrım yapıldığından ayrımcılık tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmadığını, muvazaalı ilişki kurulmasının en temel nedeninin alt işveren işçilerinin sendikal haklarını elinden almak, sendika üyesi olmalarının önüne geçmek, toplu iş sözleşmesi kapsamına girmelerini engelleyerek düşük ücret ile diğer maddi haklardan mahrum bırakmak olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Kardemir AŞ vekili; diğer davalı Şirketin tabela şirketi olmadığını, müvekkili Şirketten bağımsız ve ayrı bir organizasyonu bulunduğunu, davacı ile müvekkili Şirket çalışanlarının aynı işi bir arada yapmadıklarını, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş nedeniyle işin bir bölümünde kurulmuş asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olduğunu, diğer davalı Şirket ile doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan mal veya hizmet üretimine ilişkin birden çok yardımcı işe ilişkin olarak asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunu, davacının işe alımından işten çıkarılmasına kadar tüm görüşme ve işlemlerini müvekkili yetkililerinin yaptığını, diğer davalı çalışanlarının tüm özlük işlemlerinin müvekkili tarafından yerine getirildiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, muvazaa iddiasının ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, ispatlanamayan muvazaa iddiasının reddi yerine eksik inceleme ile kabul kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar arasında değişik konu ve tarihlerde yine değişik işlerin yapılması amacıyla hizmet alım sözleşmeleri imzalandığı, davacının da 2010 yılında çalışmaya başladığı sinter bölümü bağlamında Temmuz 2009 ayında yapılan “Yatırım ve Montaj Çalışmalarında Çalıştınimak Üzere Eleman Temini İşi Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 1 inci maddesinde sözleşmenin konusunun “bakım işlerinde çalıştırılmak üzere çeşitli mesleklerde ve yardımcı işçi temini” olarak belirlendiği, “işin kapsamı” başlıklı 2 nci maddesinde ise Kardemir bünyesinde bulunan kok fabrikaları, yüksek fırın, çelikhane, haddehane, enerji tesisleri ve diğer yan tesislerde yapılacak demontaj, montaj, bakım ve yenileme çam malan ile alt yapıdaki iyileşme çalışmalarının işin kapsamına dâhil edildiği, sözleşme hükümleri içinde işi üstlenen davalı Can Demir Çelik Şirketinin özellikle ne işi yürüteceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, sadece belli mesleklerde işçi temin edeceğinin hükme bağlandığı, davacı tanıklarının davacının sinter içinde verilen yerde her türlü işi yaptığı, bu işlerin yüksek fırına malzeme hazırlama, arızalara bakma, arkadaşlara malzeme hazırlama gibi işler olduğu, Kardemir’de çalışan işçilerle alt işveren işçilerinin aynı işleri yaptığı, alt işveren işçilere emir ve talimatların Kardemir Şirketinin amir ve müdürleri tarafından verildiği, işe alımların Can Demir Çelik Şirketi tarafından yapıldığı ancak işe başlayınca artık fabrikanın herhangi bir personeli gibi çalıştıkları, çalışma saatleri, yevmiye takiplerinin Kardemir Şirketi çalışanları tarafından yapıldığını beyan ettikleri, Kardemir bünyesinde ünite müdürü olarak çalışan davalı tanığının Can Demir Çelik Şirketinin mekanik bakım işine baktığını, alt işveren şirketler ile Kardemir Şirketi işçilerinin zaman zaman aynı işleri yapabildiğini ve Can Demir Çelik Şirketi işçilerinin fazla çalışmaları, puantaj kayıtları, hak edişlerinin Kardemir Şirketi personeli tarafından denetlendiğini beyan ettiği, davacının da çalışmasına esas olan Temmuz 2009 tarihli sözleşmenin Kardemir Şirketi tesislerinde yürütülecek iyileştirme çalışmaları kapsamında tesisler bütünü içinde kurulu çeşitli tesis ve fabrikalarda ve yine çeşitli mesleklerde işçilerin temini amacı ile yapıldığının sözleşmede açıkça yazılı olduğu, yüksek fırınlarda ve kireç ocaklarında reflektör tuğla örme ve sökme işinde uzman olduğu anlaşılan Can Demir Çelik Şirketinin yapılan bu sözleşme bağlamında sadece uzmanı olduğu işe yönelik değil pek çok işe yönelik eleman temin edeceği ve belli özel bir işi değil pek çok tesiste pek çok işi yapacağının görüldüğü, buna göre sözleşmenin işin uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı yahut yardımcı bir işi olup olmadığından bağımsız olarak sadece öngörülen işlerde çalışacak uzmanlıklara sahip işçilerin temini için yapıldığı, diğer taraftan işin yürütümü hakkında tanık ifadelerinden yola çıkarak işçinin uzmanlık gerektiren belli bir işte çalıştırılmaması, işin yapıldığı yerde asıl işveren işçileriyle alt işveren işçilerinin aynı işi yapması, iş emri ve talimat verme ve işin kontrolü gibi hususlarda asıl işveren yetkililerinin inisiyatif kullanması gibi alt işverenlik sözleşmesinin işçi teminine yönelik olduğunun anlaşıldığı, bu duruma göre davalılar arasında asıl işveren alt işveren iş ilişkisinin geçerli olmadığı, bu ilişkinin muvazaaya dayalı olduğuna yönelik İlk Derece Mahkemesi kabulünün yerinde bulunduğu, davacı sendika üyesi olmadığından ve dayanışma aidatı dilekçesi de vermediğinden toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı bu yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerektiği gerekçesiyle davacı vekili ile davalı Kardemir AŞ vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kardemir Şirketi vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Kardemir Şirketi vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Şirketler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ile davacının davalı Kardemir AŞ tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağına ve sendikal tazminat ya da ayrımcılık tazminatına hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin yedi ve sekizinci fıkraları ile 5, 41, 46, 53, 59 ve 63 üncü maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 25 ve 39 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı Kardemir Şirketi vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
3. 4857 sayılı Kanunu’nun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında asıl işveren alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin sekizinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
4. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi hâlde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
5. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı Kanun) düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
6. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kardemir AŞ’den iş alan diğer davalı Can Demir Çelik Şirketi nezdinde çalıştığını, iki davalı arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, işçilerle ilgili tüm iş ve işlemlerin, işin takibi ve yönlendirilmesinin davalı Kardemir AŞ tarafından yapıldığını, işin muhatabının Kardemir AŞ’nin yetkili ve müdürleri olduğunu, davalı Can Demir Çelik Şirketi işçilerinin diğer davalı Şirketin işçileri ile birlikte işin tamamını yaptıklarını ve her alanda çalıştıklarını, işçi işe alım ve işten çıkarma işlemlerinde Can Demir Çelik Şirketinin etkisinin olmadığını ileri sürerek davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun ve davacının baştan itibaren davalı Kardemir AŞ işçisi olduğunun tespitini talep etmiştir. Davalı Şiketler ise davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak haksız davanın reddini istemişlerdir.
7. İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna karar verilmiş ise de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının davalı Can Demir Çelik Şirketi nezdindeki hizmet süresi içinde çalıştığı hizmet alım sözleşmeleri incelenerek dosya üzerinden sözleşmelerin muvazaalı olup olmadığı değerlendirilmiştir. Bu inceleme ve değerlendirme ise muvazaa tespiti açısından sonuca ulaşmada yetersizdir. Dava konusu muvaaza denetimine ilişkin olarak uzman bilirkişiler eşliğinde keşifle işyerinde inceleme yapılarak, davacının fiilen yaptığı iş ve bu işin hizmet alım sözleşmesi kapsamında belirlenen iş olup olmadığı tespit edilmeli, işyerinde asıl işveren işçileri ile alt işveren işçilerinin aynı işi yapıp yapmadıkları, davalı Şirketler arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun’a uygun kurulup kurulmadığı, aralarındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı tespit edilmelidir.
8. Keşif icrası sonucu davacının yaptığı işin asıl iş mi yardımcı iş mi olduğunun açıklığa kavuşturulmasından sonra, asıl iş ise işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirip gerektirmediği, aynı işte asıl işveren işçilerinin de çalıştırılıp çalıştırılmadığı belirlenmelidir. Davacının icra ettiği iş; yardımcı iş niteliğinde ise davanın reddine karar verilmeli, davacı asıl iş kapsamında çalışıyor ve yapılan iş teknolojik nedenle uzmanlık gerektirmiyorsa ya da davacıya asıl işveren işçileri ile aynı iş yaptırılıyorsa asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulmadığı sonucuna varılarak şimdiki gibi karar verilmelidir. Açıklanan nedenle eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.