ÖZETİ: Dosya kapsamınca sabit olduğu üzere; davalı şirket çalışanları E. H., M. K. ve A. V.’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının A.’e seslenerek, E. H. ve M. K’yı kast ederek “yeni kaşarlarını buldun” dediği, adı geçenlerin şikayetçi olması üzerine davalı işverenlikçe disiplin sürecinin işletildiği, konuya ilişkin bilgisi olanların ifadelerinin alındığı, davacının da savunması alınarak disiplin kurulunca yapılan değerlendirme sonrasında davacının iş akdinin çalışma arkadaşına karşı hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, dolayısıyla yapılan feshin haklı nedene dayanması nedeniyle işe iade davasının reddedilmesi yerindedir. Ancak ilk derece mahkemesince haklı nedenle feshin ölçülü olmayacağı, davacının iş akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiğinin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Davacının eylemi sabit olup söz konusu hakaret içeren ve onur kırıcı sözlerin şaka ile söylendiğinden bahisle bu yönde bir karar verilmişse de davacının sarf etmiş olduğu sözler nedeniyle şikayetçilerin namuslarına halel gelmesi endişesini yaşadıkları, şakanın da ölçüsü olup davacının bu sınırı aştığı, davacının eyleminin sataşma mahiyetinde olduğu açık olduğundan davanın reddedilmesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmamış, buna karşılık aynı gerekçelerle davalı şirket vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmuş, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmaması nedeniyle yeniden kurulan hükümde iş akdinin davalı işverenlikçe haklı nedenle feshedilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının davalı firmada 02.09.2000-07.09.2021 tarihleri arasında operatör sorumlusu olarak çalışmakta iken iş akdinin 07.09.2021 tarihinde davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, işveren tarafından verilen fesih bildirgesinde açık, net ve kesin olmadığını, fesih belgesinde davacının fesih sebebinin ne olduğu açık yazmadığını, davacının durumunun görüşülebilmesi amacıyla toplanan disiplin kurulunda oy çokluğu ile alınan karar gereği çalışma arkadaşına karşı sarf ettiği iddia edilen hakaret içeren ve onur kırıcı sözleri nedeni ile hizmet akdi İş Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız feshedildiğini, davacının davalı işyerinde ilk günden beridir hiçbir disiplin soruşturması gerektiren fiil işlemediğini, davacının ilk işe girdiği zamandan beridir çok yakın arkadaşı olan ve başka bir bantta çalışan ve eskiden beri samimiyeti devam eden arkadaşıyla sigara içerken şakalaştığını, işveren tarafça sırf bu sebepten dolayı davacının işen çıkarıldığını, davacının işten çıkarılırken işten ayrılış kodunda 43 yazdığını, davacının iş kanunu’nun 25/II-b fıkrası uyarınca işten çıkartıldığını, işverenin işten çıkış kodunda bildirdiği kodla bağlı olup işten ayrılış sebebini daha sonradan değiştirmesi de mümkün olmadığını, feshin son çare ilkesine işveren tarafından uyulmadığını, davacının cezalandırılmasının tek sebebinin uzun süre işyerinde sendika temsilciliği yapması olduğunu açıklanan nedenler ve sayın mahkemece re’sen nazara alınacak sair nedenlerden dolayı; işverence yapılan feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine, davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak dört aylık ücreti olarak belirlenmesine, davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan sekiz aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna, haksız fesih tarihi olan 07.09.2021tarihinden itibaren yukarıda yazılı alacak kalemlerine bankalarca uygulanan en yüksek banka mevduat faizi işletilmesi yönünde hüküm tesisine, yargılama masraf ve giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iş akdinin haklı ve geçerli nedenle ve fesih usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacının çalışma arkadaşları M. K. ve E. H.’ya karşı yanlarında vardiya amiri A. V.’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettiğini, M. K. ve E. H çay molasında A. V ile sohbet ederken davacının uzaktan yüksek sesle A. V’e “… yeni kaşarlar bulmuşsun kendine” şeklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her üç kişinin de rahatsız olarak şikayette bulunduğunu, davacının disiplin kurulu tutanaklarına da yansıyan tavrı ve sözü işverene tam da İş Kanununun 25/ll-d maddesi uyarınca fesih hakkı verdiğini, İş Kanunu düzenlemesinin yanında davalı işyerinde yürürlükte bulunan TİS’in eki olan İç Yönetmeliğin 36/32. Maddesi hükmü uyarınca gerçekleştirilen iş akdi feshi, TİS’in 24/A-5 ve 6. Maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini açıklanan nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece;
“Dava feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının iş akdinin hangi sebeple sona erdiği, bu doğrultuda davacının işe iadeye hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu somut olaydaki iddia beyanlara ilişkin tarafların bildirdikleri deliller toplanmış ve tanıklar dinlenmiştir.
….
Dosya içerisinde bulunan davacıya ait 07.09.2021 tarihli fesih bildiriminde özetle; ‘‘19.09.2018 tarihinden bu yana hizmet akdine müsteniden işyerimizde çalışmaktasınız. Durumunuzun görüşülmesi amacı ile toplanan İşyeri Disiplin Kurulunda oy çokluğu ile alınan karar gereği çalışma arkadaşınıza karşı sarf etmiş olduğunuz hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeni ile hizmet akdiniz 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız olarak feshedilmiştir.’’ yazıldığı görülmüştür. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının iş akdinin 07.09.2021 tarihinde davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, davacının davalı işyerinde ilk günden beridir hiçbir disiplin soruşturması gerektiren fiil işlemediğini, davacının ilk işe girdiği zamandan beridir çok yakın arkadaşı olan ve başka bir bantta çalışan ve eskiden beri samimiyeti devam eden arkadaşıyla sigara içerken şakalaştığını, işveren tarafça sırf bu sebepten dolayı davacının işen çıkarıldığını, feshin son çare ilkesine uyulmadığını, davacının cezalandırılmasının tek sebebinin uzun süre işyerinde sendika temsilciliği yapması olduğunu beyan etmiştir. Davalı taraf ise; davacının çalışma arkadaşları M. K ve E. H’ya karşı yanlarında vardiya amiri A. V’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettiğini, M. K ve E. H çay molasında A. V ile sohbet ederken davacının uzaktan yüksek sesle A. V’e “…yeni kaşarlar bulmuşsun kendine” şeklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her üç kişinin de rahatsız olarak şikayette bulunduğunu, davacının disiplin kurulu tutanaklarına da yansıyan tavrı ve sözünün işverene İş Kanununun 25/ll-d maddesi uyarınca fesih hakkı verdiğini, İş Kanunu düzenlemesinin yanında davalı işyerinde yürürlükte bulunan TİS’in eki olan İç Yönetmeliğin 36/32. Maddesi hükmü uyarınca gerçekleştirilen iş akdi feshi, TİS’in 24/A-5 ve 6. Maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini beyan etmiştir. Dosya kapsamı ve tanık beyanlarının birlikte değerlendirilmesinde; davalı şirket çalışanları E. H., M. K ve A. V.’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının A.V’e seslenerek, E. H. ve M. K.yı kast ederek “yeni kaşarlarını buldun” dediği, davacının savunmasında özetle; A. V’le samimiyetlerine binaen art niyet olmadan şakalaşma kastı ile mecazi anlamda o şekilde söylediğini, yanlış anlaşılması üzerine özür dilediğini, eve gittikten sonra M. isimli çalışanın telefonunu arayarak niyetinin kötü olmadığını belirtip yeniden özür dilediğini beyan ettiği, dinlenen davacı tanıklarının da davacının şakalaşma kastı ile kötü niyet olmadan o şekilde konuştuğunu, sonrasında özür dilediğini beyan ettikleri, davalı tanıklarının ise davacının A. V.’ün uyarısı üzerine özür dilediğini beyan ettikleri anlaşılmıştır. Dosya kapsamından davacının hakaret kastı bulunmaksızın şakalaşma amacı ile A. V’e hitaben E. H. ve M. K’yı kastederek “yeni kaşarlarını buldun” dediği ancak söz konusu cümlenin hakaret kastı bulunmasa dahi bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına zarar verebilecek bir söz olduğu, davacı tanıklarının arkadaş grupları içerisinde benzer konuşmalar yapıldığını beyan etmelerinin söz konusu durumu değiştirmeyeceği, her ne kadar davalı işverenlikçe davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiği belirtilmişse de davacının hakaret kastının bulunmadığı ve özür dilediği anlaşılmakla bu aşamada haklı nedenle feshin ölçülü olmayacağı, davacının iş akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiği anlaşıldığından yargılama sonunda oluşan vicdani kanaate göre davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İlk derece Mahkemesi gerekçeli kararında, davacı müvekkilinin ”yeni kaşarlarını buldun” şeklindeki ifadesinin hakaret maksatlı söylenmediğini, ancak bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına, zarar verebilecek bir söz olduğunu, ayrıca davacının özür dilemesi nedeniyle işverenin iş akdinin haklı nedenle feshetmesi bakımından ölçülü olmadığını, bu sebeple somut olay bakımından feshin ”geçerli fesih” niteliğinde olduğu belirtildiğini ve işe iade davasının reddine karar verildiğini,
-Mahkemece her ne kadar işverenin haklı fesih gerekçesini ölçülü bulmayıp feshin geçerli olduğu şeklinde hüküm tesis etmiş olsa da mevcut olayda feshin haksız olduğu kanaatinde olmakla ilk derece Mahkemesinin kararının hukuka aykırı olduğunu,
-Dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımlarında olayın iş yerinde şakalaşmaktan ibaret olduğunu, hakaret veya bir başkasının şerefine onuruna halel getirecek anlamda kullanılmadığını, zaten olayın hemen akabinde yanlış anlaşılmanın önlenmesi için davacı tarafından özür dilendiğini, olayın akşamı diğer çalışanlar aranarak bir kez daha yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için tekrar özür dilendiği hususları açıkça ifade edildiğini,
-Bu doğrultuda ilk derece mahkemesi kararında ölçülülük ilkesinden bahsetmiş olsa da feshin geçerli sayılması somut olay açısından ölçülü olmamakla ağır bir neticeye sebebiyet verdiğini, bu hususta tanık anlatımlarına yeniden değinmemiz gerekir ki; tanık anlatımları doğrultusunda istinaf nedenlerine değinmemiz gerekirse; davalı işveren, müvekkilimizin bahse konu olay neticesinde haklı fesih iddiasıyla iş akdini sonlandırdığını, müvekkili davalı iş yerinde 20 yılı aşkın süredir çalıştığını, bu süre boyunca herhangi bir uyumsuzluğa veya düzeni bozacak şekilde hareketlere sebebiyet vermediğini, buna ilişkin müvekkili kınama ihtar vs hiçbir uyarı almadığını, zaten bu tip durumlar içerisinde bulunmadığı için uyarı almasının da mümkün olmadığını,
-Dava konusu ihtilaf ”kaşar” kelimesinin kullanılmasından ötürü müvekkilinin iş akdinin sonlandırılmasına ilişkin olduğunu, öncelikle kaşar kelimesi Türk Dilinin yapısı itibarıyla ve toplumdaki kullanımı açısından birçok yere çekilebildiğini, ancak genel olarak kaşar kelimesi ”eski” ”tecrübeli” anlamında kullanıldığını, bahse konu olay da aslında bundan ibaretken, anlamı dışına çıkarıldığını ve işveren tarafından da fırsat bu fırsat denilerek 22 yıllık çalışma hayatı bulunan müvekkilinin iş akdi sonlandırıldığını,
-Müvekkilinin çalıştığı süre boyunca sendika temsilciliği yapmış olması da iş akdinin sonlandırılmasında etkili olduğunu, her ne kadar davalı yan dilekçesinde söz konusu olayı kabul edilemez bulmuş olsa da söz konusu olay bir bardak suda fırtına kopartmaktan farksız olduğunu,
-Birbirini tanıyan çalışanlar arasında ve böylesi kalabalık bir çalışma ortamında çok normal karşılanabilecek bir olayın uzun süreli çalışan ve sendika temsilciliği yapan işçinin iş akdinin feshi ile sonuçlanması orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığını,
-Diğer yandan ceza hukuku anlamında kaşar kelimesi hakaret olarak kesin bir kabul görmemişken somut olayda herhangi bir soruşturma/kovuşturma bulunmazken yalnızca iş disiplini ileri sürülerek uyarı, ihtar vs seçenekler mevcutken böylesi ağır bir karşılık bulması aynı zamanda feshin son çare olması ilkesine de aykırı olduğunu,
-Davalı tanıkları olaydan sonra davacının kendilerinden özür dilediğini beyan ettiklerini, ayrıca kelimenin maksadı dışına çıkarıldığını kötü bir anlamda kullanılmadığının ifade edildiğini de beyan ettiklerini,
-Bununla birlikte müvekkili olaydan sonra 1 hafta daha çalışmaya devam etmiş olup çalışma bölümü değiştirilmediği gibi taraflar aynı vardiyada bile çalışmadığını,
-Sonuç olarak böylesi bir olayın fesih ile sonuçlandırılması ağır netice doğurduğunu, feshin son çare olması ilkesine aykırı düştüğünü,
-Tüm bu sebeplerle; davalı işveren tamamen fırsat kollamak suretiyle haksız ve kötü niyetli olarak çalışanlar arasında şakalaşmaktan ibaret bir olayı fesihle sonuçlandırması orantılılık ilkesin aykırı olmakla birlikte feshin son çare olması ilkesine de aykırı olduğunu,
-İlk derece mahkemesince her ne kadar feshin haklı olmadığı tespit edilmişse de feshin geçerli kabul edilmesi de dosya muhtevasına ve hukuka aykırı düştüğünü, bu bakımdan söz konusu kararı istinaf etmekle davanın ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesiyle işe iade yönünde hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
-Davacının iş akdi haklı nedenle ve fesih usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, bu nedenle yerel mahkemenin gerekçesinin haksız ve dayanaksız olduğunu, davacı, çalışma arkadaşları M. K. ve E. H’ya karşı, yanlarında vardiya amiri A. V’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettiğini, M. K ve E. H, çay molasında A. V ile sohbet ederken, davacı uzaktan yüksek sesle, A. V’e “… yeni kaşarlar bulmuşsun kendine” şeklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her üç kişi de son derece rahatsız olduğunu ve şikayette bulunduklarını,
-Davacının alenen sarf ettiği bu sözler hem A. V’ün hem de M. K ile E. H’nun namus, şeref ve itibarını zedeleyecek nitelikte olduğunu ve bu sözlerin şaka ya da samimiyete dayalı söylenmiş olması kabul edilebilir olmadığını, kaldı ki, davacının “kaşar” sözünün muhatabı olan M.K ve E. H ile samimiyeti de bulunmadığını, yerel mahkeme her ne kadar gerekçeli kararında davacının özür dilediğini ve hakaret kastının bulunmadığı beyan edilmiş ise de özür dilenmesi feshin haklılığını ortadan kaldırmayacağını, olayı yaşayanlar bizzat mahkeme huzurunda dinlenmiş olup, gerek işyeri gerekse de sosyal yaşantılarında yaşadıklarını, nasıl olumsuz bir şekilde etkilendiklerini beyan ettiklerini, hal böyle iken yaşanan bu durum işverene tam da bu noktada haklı fesih imkanı verdiğini,
-Kaldı ki davacının bu onur kırıcı sözlerinden sonra müvekkil iş yerinde dedikodu yayıldığını, çalışma barışının bozulduğunu, hal böyle iken davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiği Yargıtay kararları ile de sabit olduğunu,
-Davacının iş akdine ilişkin olarak iş kanunu düzenlemesinin yanında müvekkil işyerinde yürürlükte bulunan TİS’in eki olan iç yönetmeliğin 36/32. maddesi hükmü de dikkate alınmış olup,iş akdi feshi TİS’in 24/a-5 ve 6. maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini,
-Ayrıca dosya kapsamında yer alan özlük dosyasında bulunan tutanaklardan anlaşıldığı üzere davacının ilk eylemi de olmadığını, davacı 2018 yılında da işyerinde çalışmakta olan bir çiftin özel yaşamı hakkında dedikodu yapmasını ve ondan önce de başka bir kadın çalışan hakkında benzer konuşmaları nedeniyle uyarıldığını, davacının bu tür rahatsız edici konuşmalar yaptığı tanık beyanları ile de sabit olduğunu, davacının bu tür davranışları, feshe neden olan son olayda da hiçbir işyerinin tahammül edemeyeceği noktaya geldiğini, hal böyle iken işbu davanın da reddi gerektiğini belirterek; istinaf itirazında bulunmuştur.
GEREKÇE:
İşbu dava İşe İade istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda;
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda yapılan değerlendirmede, hizmet süresinin 6 aydan fazla olduğu, davalı işyerinin 30’dan fazla işçi çalıştırdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacının işin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı ya da işyerinde işin bütününü sevk ve idare eden işçi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmadığı, iş akdinin fesih tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde arabulucuya müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde işbu davanın açıldığı, bu durum karşısında işe iade davasının ön koşulları yönünden bir eksikliğin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Fesih bildiriminde özetle; ‘‘19.09.2018 tarihinden bu yana hizmet akdine müsteniden işyerimizde çalışmaktasınız. Durumunuzun görüşülmesi amacı ile toplanan İşyeri Disiplin Kurulunda oy çokluğu ile alınan karar gereği çalışma arkadaşınıza karşı sarf etmiş olduğunuz hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeni ile hizmet akdiniz 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız olarak feshedilmiştir.’’ yazıldığı görülmektedir.
Dosya kapsamınca sabit olduğu üzere; davalı şirket çalışanları E. H., M. K. ve A. V.’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının A.’e seslenerek, E. H. ve M. K’yı kast ederek “yeni kaşarlarını buldun” dediği, adı geçenlerin şikayetçi olması üzerine davalı işverenlikçe disiplin sürecinin işletildiği, konuya ilişkin bilgisi olanların ifadelerinin alındığı, davacının da savunması alınarak disiplin kurulunca yapılan değerlendirme sonrasında davacının iş akdinin çalışma arkadaşına karşı hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, dolayısıyla yapılan feshin haklı nedene dayanması nedeniyle işe iade davasının reddedilmesi yerindedir. Ancak ilk derece mahkemesince haklı nedenle feshin ölçülü olmayacağı, davacının iş akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiğinin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Davacının eylemi sabit olup söz konusu hakaret içeren ve onur kırıcı sözlerin şaka ile söylendiğinden bahisle bu yönde bir karar verilmişse de davacının sarf etmiş olduğu sözler nedeniyle şikayetçilerin namuslarına halel gelmesi endişesini yaşadıkları, şakanın da ölçüsü olup davacının bu sınırı aştığı, davacının eyleminin sataşma mahiyetinde olduğu açık olduğundan davanın reddedilmesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmamış, buna karşılık aynı gerekçelerle davalı şirket vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmuş, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmaması nedeniyle yeniden kurulan hükümde iş akdinin davalı işverenlikçe haklı nedenle feshedilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik gerekçesinin doğru olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerine ilişkin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
I-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafça yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
II-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA,
II-Davanın REDDİNE,
1-Alınması gereken 269,85 TL karar harcından davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan 168,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-7036 sayılı Yasa’nın 3. maddesi gereğince Arabuluculuk faaliyeti sırasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen zorunlu giderin davacı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, ilk derece mahkemesince bu konuda harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
6-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvurma harcı olan 492,00 TL ile istinaf aşamasında yapılan 211,00 TL istinaf gideri olmak üzere toplam 703,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine,
9-HMK’nın 359. maddesinin 3. fıkrası gereğince kararın tebliği ile HMK’nın 302. maddesinin 5. fıkrası gereğince harç tahsil/ iade müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
10-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa’nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.