İlgili Kanun / Madde
1479.S.BAĞ-KUR/24
506 S.SSK/2,3,60
T.C
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2008/4013
Karar No. 2008/10550
Tarihi: 15.07.2008
l ÇAKIŞAN ZORUNLU SİGORTALILIK
l ÇİFTE SİGORTALILIĞIN GEÇERLİ OLMAYACAĞI
ÖZETİ: “Sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan “emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar” ibareleri, “başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar” şeklinde anlaşılmalı, “sosyal güvenlik kuruluşları” ibarelerinin de aynı zamanda “sosyal güvenlik kanunları” terimlerini içerdiği kabul edilmelidir. Kural olarak limitet şirket ortağı, kendi işini yapan kimse konumunda bulunduğundan çalışması hizmet akdi yerine vekâlet sözleşmesine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilemez ise de, bunun istisnasını, sigortalının, ortağı bulunduğu şirkete ait olmayan başka işyerinde/işyerlerinde hizmet akdine dayalı çalışması oluşturmaktadır.
DAVA: Davacı, 01.07.2006 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğine ve Bağ-Kur'a borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığının 18.10.2001 tarihi itibarıyla sona erdiğinin, davalı Bağ – Kur Genel Müdürlüğü'ne sigorta prim borcu bulunmadığının, 01.07.2006 tarihi itibarıyla davalı
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı tarafından kendisine yaşlılık sigortasından aylık bağlanması gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir. 01.01.1975 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığı başlatılan ve adına 01.01.1975 15.06.1981 tarihleri arasında kısmi, 19.12.2003-05.06.2005,26.08.2005 30.01.2006,01.04.2006-30.04.2006 dönemlerinde tam gün prim ödemeleri gerçekleştirilen davacının ayrıca, döneminde 506 sayılı Kanuna tabi isteğe bağlı sigortalılığının bulunduğu, 1987 yılının Ekim ayında düzenlenen giriş bildirgesi üzerine10.01.1987tarihi itibarıyla 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığının başlatılıp, 2001 yılının Kasım ayında tesis edilen işlemle anılan sigortalılığının 21.08.2001 günü itibarıyla sonlandırıldığı, 01.06.2006 tarihinde davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'na başvurarak yaşlılık aylığı tahsis isteminde bulunması üzerine, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından 2006 yılının Aralık ayında yeniden işlem tesis edilerek 16.01.1984 tarihinden itibaren aralıksız 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı kabul edildiği ve yasal koşulların oluşmadığı gerekçesiyle tahsis isteminin olumlu sonuçlandırılmaması üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmakta olup, mahkemece yapılan yargılama sonunda istem
aynen hüküm altına alınmıştır.
Davacının dava konusu dönem yönünden; 18.12.1984 15.09.2006 döneminde Küçükköy Esnaf ve Sanatkârlar Odası'nda, 24.02.1987 10.11.2006 döneminde İstanbul Aynacılar ve Cam Eşya İmalcileri ve Sanatkârları Odası'nda, 21.05.1992 27.11.2006 döneminde İstanbul Elbise Temizleme Tekstil Yıkama Ütü ve Boyacılığı Odası'nda, 22.12.1984 06.12.2006 döneminde İstanbul Esnaf ve Sanatkârları Sicil Memurluğu'nda kaydının, 30.01.1996 18.10.2001 tarihleri arasında Galeri Balsan Çerçeve Cam Emlak İnşaat Turizm Nakliyecilik Sigorta Acenteliği Tekstil Ltd. Şti. Ortaklığının bulunduğu, 19.12.2003 gününden itibaren adına 506 sayılı Kanuna tabi prim ödemelerinin, ortağı bulunduğu, anılan şirkete ait iş yerinden gerçekleştirildiği, İstanbul Ticaret Odası'nca düzenlenen 12.07.2006 ve 04.01.2007 günlü yazılarda ise davacının yukarıda sözü edilen şirket ortaklığının 22.05.2002 tarihinden itibaren yeniden başlayıp sürdüğünün açıklandığı belirgindir.
506 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde, hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı, 3 üncü maddesinde, kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların veya herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiş; 1479 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu (diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan, herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan limitet şirket ortaklarının sigortalı kabul edileceği, sözü edilen diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyenlerin sigortalı sayılmayacağı açıklanmıştır. Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, "sosyal sigortalarda çokluk", bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, "yararlanmada ve yükümlülükte teklik" ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan "emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar" ibareleri, "başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar" şeklinde anlaşılmalı, "sosyal güvenlik kuruluşları" ibarelerinin de aynı zamanda "sosyal güvenli-k kanunları" terimlerini içerdiği kabul edilmelidir. Kural olarak limitet şirket ortağı, kendi işini yapan kimse konumunda bulunduğundan çalışması hizmet akdi yerine vekâlet sözleşmesine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilemez ise de, bunun istisnasını, sigortalının, ortağı bulunduğu şirkete ait olmayan başka iş yerinde/iş yerlerinde hizmet akdine dayalı çalışması oluşturmaktadır.
İnceleme konusu davaya bu çerçevede bakıldığında; davacının hizmetleri kısmen aynı anda iki faklı sosyal güvenlik kuruluşu ve kanunu kapsamında görünmekte olup,yapılan inceleme ve araştırma ile toplanan kanıtlar hüküm kurmaya elverişli değildir. 18.10.2001 – 22.05.2002 dönemi yönünden; çeşitli oda ve Sicil Memurluğu kayıtları bulunan davacının söz konusu meslek kuruluşlarına aidat yatırıp yatırmadığı, yatırdı ise bunların tarihleri saptanmalı, Emniyet Müdürlüğü aracılığı ile yöntemince ve kapsamlı araştırma yapılmalı, bilgi ve görgü tanıklarının anlatımlarına başvurulmalı, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun kanıtlanması durumunda anılan dönemde 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı sayılmalıdır.
22.05.2002 30.04.2006 dönemi yönünden; yönteme uygun inceleme ve araştırma ile sözü edilen limitet şirket ortaklığına ilişkin tespit yapılmalı, yukarıda açıklandığı üzere, limitet şirket ortaklığının devam ettiği sürelerde 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı konumunda değerlendirilemeyeceği dikkate alınmalıdır.
22.05.2002 02.08.2003 tarihleri arasında; şirket ortaklığının bulunmadığı anlaşıldığı takdirde, bu kez kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusu, yukarıda açıklanan şekilde irdelenmeli, kanıt niteliğindeki meslek kuruluşu ve Sicil Memurluğu kayıtlarına karşın davacının bağımsız faaliyetinin bulunmadığı anlaşılırsa 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı olunmadığı yönündeki istem kabul edilip 506 sayılı Kanun kapsamındaki isteğe bağlı sigortalılık süreleri değerlendirilmelidir.
02.08.2003 30.04.2006. tarihlerine ilişkin olarak ise; şirket ortaklığının bulunmadığının saptanması durumunda, anılan dönem yönünden 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı sayılabilmek için gelir vergisi yükümlüsü olma koşulu bulunduğundan davacının 506 sayılı Kanun kapsamındaki tüm sigortalılıkları geçerli kabul edilmelidir.
Yukarıdaki belirlemeler yapılırken önemle vurgulanmalıdır ki; 1479 sayılı Kanunun, 01.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5458 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişik ek 19 uncu maddesi ile anılan Kanuna 5458 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle eklenen geçici 26 ncı madde hükümlerinin, özellikle dava konusu yapılan tüm dönemler yönünden davacı yararına uygulama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de irdelenmelidir. Sonrasında ise; tahsis istemine ilişkin 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesindeki düzenleme ile 2829 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yaşlılık aylığından yararlanma koşullarının, dava dışı 16.01.1984 – 18.10.2001 dönemine ilişkin sigorta prim borcunun bulunup bulunmadığı açığa çıkartılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin aynen hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.