İlgili Kanun / Madde
6100 S. HMK/123,367
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/17146
Karar No. 2023/6
Tarihi: 09.01.2023
lDAVANIN GERİ ALINMASI
lDAVADAN FERAGAT
lDAVANIN GERİ ALINMASI İLE FERAGATİN FARKLARI
ÖZETİ: 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde, uygulamada davanın geri alınması kavramı yerine, davayı takipten sarfınazar etmek, davayı takipten vazgeçmek, davanın atiye bırakılması tabirleri de kullanılmıştır. Davanın geri alınması, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın geri alınmasıdır. Burada, davacı talep ettiği haktan (talep sonucundan) feragat etmemektedir. Davadan feragat ise talep edilen haktan, talep sonucundan vazgeçmektir. Davanın geri alınması 6100 sayılı Kanun'un 123 üncü maddesinde, davadan feragat ise 307 nci maddesinde düzenlenmiştir. Davadan feragat davalının rızasına (muvafakatına) bağlı olmadığı hâlde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır. Davanın geri alınması durumunda dava hiç açılmamış sayılır ve mahkemece karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir. Davadan feragat hâlinde ise davanın reddine karar verilir. Davanın geri alınması durumunda, geri alma anına kadar edinilen izlenime göre haksız olduğuna kanaat getirilen tarafa vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yüklenir. Davadan feragat hâlinde, feragat edilen hak ileride tekrar dava konusu yapılamazken davanın geri alınması durumunda geri alınan dava ileride tekrar açılabilir. Davacının davasını geri almasına davalı rıza göstermemişse, davaya devam edilmeli ve talep hakkında esastan bir karar verilmelidir. Davacının davasını geri alabilmesi için davalının açık rızasına ihtiyaç vardır. Zımni muvafakat yeterli değildir. Bu nedenle, davacının davasını geri almasına rıza gösterip göstermediği davalıya sorulmalı, davalı açıkça geri almaya rıza gösterir (muvafakat verirse) ise ona göre işlem yapılmalıdır.
DAVA: Taraflar arasındaki muvazaanın tespiti ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 20.01.2021 tarihli ve2019/597 Esas, 2021/52Karar sayılı kararı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 14.04.2022 tarihli ve2021/765Esas, 2022/907Karar sayılı kararı ile kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 29.12.2006 tarihinde davalı Belediyeye ait park ve bahçeler müdürlüğünde temizlik bakım çavuşu olarak işe başladığını, 14.07.2018 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığını, bu tarihte sözleşmesinin askıya alındığından bahisle haksız olarak işten çıkarıldığını, müvekkiline 21.000,00 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, müvekkilinin 01.01.2019 tarihinde yeniden işe alındığını ve 14.07.2019 tarihine kadar çalıştığını, bu tarihte iş sözleşmesinin askıya alındığı belirtilerek iş sözleşmesinin fesih edildiğini, müvekkilinin işyerinde çalıştığı tüm süre boyunca aynı işte çalışmasına rağmen altı ay belediye işçisi altı ay ise şirket işçisi olarak gösterildiğini, her altı ayda bir işten çıkarıldığı hâlde müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, eğitim yardımı, çocuk yardımı, yemek yardımı, pazar mesaisi, ilave tediye, sendikal ikramiye, giysi yardımı, aile yardımı, yakacak yardımı, ücret farkı, kart 38 yardımı, yol yardımı, ek gıda yardımı, risk yardımı, bayram yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 'un (5620 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği tarihte davacının çalışma süresi altı aydan az olduğu için sürekli işçi kadrosuna geçirilemediğini ve bu nedenle geçici işçi statüsünde altı ay belediye işçisi altı ay şirket işçisi olarak çalıştırıldığını, davacının alt işveren işçisi olarak çalıştığı dönem için de kadrolu işçilerin tâbi olduğu toplu iş sözleşmelerinden faydalanmak istediğini, davacının alt işveren işçisi olduğu dönem yönünden alt işveren işçilerine ilişkin mevzuat hükümlerinin açık ve sarih şekilde yürürlükte olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kıdem ve ihbar tazminatı alacakları bakımından davacının 04.05.2019 tarihli dilekçesi ile bu alacakları yönünden davayı takip etmeyeceklerini beyan ettiğinden hesaplama yapılmadığı, kullanılan 29 gün yıllık izin ve yıllık izne mahsuben yapılan brüt 4.126,65 TL ödeme mahsup edildiğinde kullandırıldığı ya da karşılığının ödendiği davalı işveren tarafından ispatlanamayan yıllık izin alacağının olduğu, ücret fark alacağı bakımından; tanık beyanlarından yıl boyunca aynı işin yapıldığı, eşit işe eşit ücret tespit edildiği ilkesi gereği, davacının aynı ücreti alması gerektiği, bu nedenle yıl içerisinde 6 aylık şirket işçisi olarak gösterildiği dönemler için fark ücret alacağının olduğu, son brüt ücreti asgari ücretin 1,77 katı olduğu için alması gereken ücretin bu katsayıya göre belirlendiği, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili ücreti bakımından; talep edilen şirket dönemi için davacı talebiyle bağlı kalınarak tanık beyanlarına göre haftalık 1,5 saat fazla çalışma yaptığının anlaşıldığı, puantaj kayıtları davacı tarafça imzalanmadığından puantajlara itibar edilmediği, dinî bayramların birer günü dışında kalan dinî bayram günlerinde, resmî tatillerde ve millî bayramlarda ayrıca ayda 2 hafta tatilinde çalıştığının anlaşıldığı, bu alacaklardan %30indirim yapıldığı, ayrıca 01.03.2014-28.02.2017 ile 01.03.2017-28.02.2019 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklara da hak kazandığı, dosya kapsamına uygun düzenlenen ve denetime elverişli 15.12.2020 tarihli bilirkişi ek raporuna göre hüküm kurulduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; toplu iş sözleşmesinde bilet yardımı ile yol yardımı alacaklarının ayrı ayrı düzenlendiğini ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı lehine bilet yardımı alacağının hesaplanmadığını, davacının toplu iş sözleşmeleri gereği bu alacağa hak kazandığını, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacakları yönünden davayı takip etmediklerini beyan ettiklerini, bu alacaklara ilişkin herhangi bir feragat beyanlarının bulunmadığını, bu nedenle bu alacaklar yönünden davanın reddedilmesinin ve davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, davacının bütün alacakların da eksik hesaplandığını ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; zamanaşımı def'i ile birlikte Mahkemece muvazaa olgusunun hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, dosyaya sunulan raporda kadrolu işçilerin toplu iş sözleşmelerinin dikkate alındığını ve bu rapora istinaden verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut olayda, davacının iş sözleşmesi kapsamında alt işveren şirketler nezdinde davalı Belediyeye ait park ve bahçeler müdürlüğünde parklar ve alt geçitlerde temizlik görevlisi olarak çalıştığı, davacının ilk sigorta başlangıcının alt işveren nezdinde başlatıldığı ve alt işverenler nezdinde devam ettiğinin anlaşıldığı, sözleşmenin muvazaaya dayanmadığı, davacının alt işverenler bünyesinde asıl işveren Büyükşehir Belediyesinde çalıştığı, bu nedenle taraf vekillerinin husumete ve muvazaya dair istinafının yerinde görülmediği, Mahkemece alt işverenler için uygulanan toplu iş sözleşmeleri getirtilerek alacakların alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerine göre hesaplandığı, davacının sendika üyelik kaydının bulunduğu, bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve taraflar lehine hükmedilen vekâlet ücretlerinde hata bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf başvurudilekçesindeki temyiz sebeplerini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf başvurudilekçesindeki temyiz sebeplerini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, norm kadro sistemiyle çalışma yapılan davalı Kurumda 6 ay geçici işçi ve 6 ay alt işveren işçisi olarak çalıştırılmanın hukuka aykırı olup olmadığı, davacının alt işveren bünyesinde geçen 6 aylık çalışma süreleri yönünden toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara hak kazanıp kazanmadığı, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi kararının yerinde olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.22.02.2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nun 36 ncı maddesine göre hazırlanan İl Özel İdareleri Norm Kadro Standartlarına Dair Yönetmelik'in kadroların tespitine yönelik 9 uncu maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Yönetmeliğe ekli cetvellerde alt gruplar için unvan ve sayı itibaryla tespit edilenler dışında kadro kullanılamaz. Ayrıca bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 'te sayı ve unvan itibarıyla kendi alt grupları için belirlenen memur ve sürekli işçi kadro toplamı aşılamaz.
…"
2. 5620 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin ilgili bölümü ise şu şekildedir:
"(1) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 inci madde kapsamındaki idare, kurum ve kuruluşlarda geçici iş pozisyonlarında işçi çalıştırılamaz.
(2) Ancak mevsimlik ve kampanya işleri ile orman yangınıyla mücadele hizmetlerinde bir malî yılda 6 aydan az olmak üzere vize edilecek geçici iş pozisyonlarında işçi çalıştırılabilir. Bu şekilde çalıştırılacak işçiler için her malî yılda;
…
c) Belediyeler ile bunların müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan şirketler hariç) ve mahallî idare birliklerinde, Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmeliğin 24 üncü maddesi çerçevesinde yetkili meclislerinden,
geçici iş pozisyon vizesi alınması zorunludur. söz konusu vize işlemi yapılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz. …"
3. 22.02.2007 tarihli ve 26442 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik'in" Geçici İşçiler " kenar başlıklı 24 üncü maddesinde yer alan “ Belediyeler ve mahalli idare birliklerinde kullanılacak geçici iş pozisyonları bu kurum ve kuruluşlar için norm kadro standartları cetvellerinde belirlenen memur norm kadro standardı toplamının yüzde yirmisini geçmemek üzere bulunacak sayının yuvarlanması ve tam yıl esasına göre hesaplanması sonucu adam/ay sayısına göre meclis tarafından yıllık olarak belirlenir. Oranların hesaplanmasında sonucun tam sayı çıkmaması durumunda bulunan rakam kendinden büyük en yakın tam sayıya yuvarlanarak geçici iş pozisyonu sayısı tespit edilir. …" şeklindeki hüküm ile geçici işçi alınmasına ilişkin usul ve esasların düzenlendiği ve geçici işçi alımının sıkı kurallara bağlandığı görülmektedir.
4. Dairemizin01.12.2021 tarihli ve2021/11540 Esas, 2021/15985 Karar sayılı; 01.12.2021 tarihli ve 2021/11530 Esas, 2021/15984 Karar sayılı bozma kararlarında; aynı tür uyuşmazlıklarla ilgili olarak daha önce farklı yönde karar verildiği (Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin01.06.2017 tarihli ve2017/34312 Esas, 2017/13131 Karar sayılı; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.06.2021 tarihli ve2021/3721 Esas, 2021/10504 Karar sayılı kararı; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 17.05.2021 tarihli ve2021/4848 Esas, 2021/9018 Karar sayılı; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/8432 Esas, 2021/12594 Karar sayılı kararı), ancak konunun yeniden değerlendirilmesi sonucunda görüş değişikliği yoluna gidildiği, hukuki gerekçeleri ile birlikte açıklanmıştır.
5. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun ) 123 üncü ve 307 inci maddeleri.
6. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı İdare kanun ve yönetmelikleri uygulamak zorundadır. İlâmın İlgili Hukuk bölümünde yer verilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, davacı işçinin 6 ay geçici işçi, 6 ay alt işveren işçisi olarak çalıştırılması kanuna uygundur. Bu çalışma biçiminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
3. 5620 sayılı Kanun hükümlerine göre her yıl 6 aydan az çalıştırılması gereken işçilerin, yılın kalan zamanında alt işveren işçisi olarak çalıştırılmaya devam edilmeleri hâlinde bu süre için asıl işverene ait işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri uygulanmaz. Geçici iş sözleşmesi ile çalışan işçinin yılın tamamında çalıştırılması Kanun gereği yasak olduğundan, bu durum işverenin kötüniyetli davranışı olarak da değerlendirilemez. Aksine, işçiye yılın kalan döneminde alt işveren nezdinde istihdam sağlanmış olmaktadır. İşçinin 5620 sayılı Kanun gereği geçici işçi olarak çalışması ve sonrasında alt işveren işçisi olarak çalışması birbirinden farklı statüde ve farklı işverenler nezdinde geçen iş ilişkileri olmakla her bir ilişkinin tâbi olduğu kurallara göre işçilik alacakları ödenmelidir.
4. Somut uyuşmazlıkta, davacının yılın 6 ayında davalı Belediye bünyesinde geçici işçi olarak, yılın 6 ayında ise davalı Belediyeden ihale ile hizmet satın alan dava dışı alt işveren şirketlerin işçisi olarak çalıştığı uyuşmazlık dışıdır. Mahkemece 01.03.2014-28.02.2017 ile 01.03.2017-28.02.2019 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklara hak kazandığı gerekçesiyle 15.12.2020 tarihli bilirkişi ek raporuna göre hüküm tesis edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince alt işverenlerin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerine göre yapılan hesaplamada isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
5. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İlk Derece Mahkemesince hesaplamaya esas alınan toplu iş sözleşmeleri alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmeleri olmayıp davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesinin taraf olduğu toplu iş sözleşmeleridir. Bölge Adliye Mahkemesince dosya kapsamı ile örtüşmeyen gerekçeyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hatalıdır.
6. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının yıl boyunca aynı işi yaptığı, eşit işe eşit ücret ödenmesi gerektiğinden hareketle alt işveren bünyesindeki ücretin Belediye tarafından ödenen ücretle eşit olması gerektiği kabul edilerek fark ücret alacağı hesaplanmıştır. Davacının Belediye bünyesindeki çalışması ile alt işveren bünyesindeki çalışmasının kanun gereği birbirinden farklı iş sözleşmelerine dayanması hâlinde ücrette eşitlik ilkesinden söz edilmesi mümkün değildir. Mahkemece hatalı bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
7. Davacının alt işverenlerin veya Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerinden yararlanma koşulları bakımından da aynı ilke ve esaslar geçerlidir. Her iki çalışmanın tâbi olduğu kurallar birbirinden farklı olduğundan davacının alt işveren şirketler bünyesinde çalıştığı dönemde davalı Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların hüküm altına alınması hatalı olup kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
8. Davacı vekili, yargılama sırasında sunduğu dilekçe ile kıdem ve ihbar tazminatı yönünden davayı takip etmediklerini ifade etmiş, Mahkemece bu talepler hakkında taleplerin reddine karar verilmiştir. Dava, 6100 sayılı Kanun döneminde açılmış olup somut olaya geçmeden önce, davanın geri alınması, davadan feragat ve davayı takipsiz bırakmak kavramlarının kısaca açıklanmasında fayda vardır.
9. Davanın geri alınması ve davadan feragat kavramları farklı kavramlar olup birbiri ile karıştırılmaması gerekmektedir.
1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde, uygulamada davanın geri alınması kavramı yerine, davayı takipten sarfınazar etmek, davayı takipten vazgeçmek, davanın atiye bırakılması tabirleri de kullanılmıştır. Davanın geri alınması, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın geri alınmasıdır. Burada, davacı talep ettiği haktan (talep sonucundan) feragat etmemektedir. Davadan feragat ise talep edilen haktan, talep sonucundan vazgeçmektir. Davanın geri alınması 6100 sayılı Kanun'un 123 üncü maddesinde, davadan feragat ise 307 nci maddesinde düzenlenmiştir. Davadan feragat davalının rızasına (muvafakatına) bağlı olmadığı hâlde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır. Davanın geri alınması durumunda dava hiç açılmamış sayılır ve mahkemece karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir. Davadan feragat hâlinde ise davanın reddine karar verilir. Davanın geri alınması durumunda, geri alma anına kadar edinilen izlenime göre haksız olduğuna kanaat getirilen tarafa vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yüklenir. Davadan feragat hâlinde, feragat edilen hak ileride tekrar dava konusu yapılamazken davanın geri alınması durumunda geri alınan dava ileride tekrar açılabilir. Davacının davasını geri almasına davalı rıza göstermemişse, davaya devam edilmeli ve talep hakkında esastan bir karar verilmelidir. Davacının davasını geri alabilmesi için davalının açık rızasına ihtiyaç vardır. Zımni muvafakat yeterli değildir. Bu nedenle, davacının davasını geri almasına rıza gösterip göstermediği davalıya sorulmalı, davalı açıkça geri almaya rıza gösterir (muvafakat verirse) ise ona göre işlem yapılmalıdır.
10. Yukarıda da belirtildiği üzere, uygulamada davanın geri alınması yerine davanın atiye bırakılması tabiri kullanılmakta olup bu tabirin hukuki açıdan hiçbir hükmü yoktur. Davadan feragat ile davanın geri alınmasının hukuki sonuçları birbirinden çok farklı olduğundan yargılama aşamasında davacının hangi tabirleri kullandığına bakılmaksızın amacının (maksadının) davaya konu haktan (talep sonucundan) vazgeçmek mi olduğu yoksa davasını ileride tekrar açabilme hakkını saklı tutarak davasını geri almak mı olduğu mahkemece davacıya açıklattırılmalı sonucuna göre bir karar verilmelidir.
11. Somut uyuşmazlıkta, davacı kıdem ve ihbar tazminatı talepleri yönünden davayı takip etmediklerini beyan etmişse de amacının, davayı geri almak mı olduğu yoksa davadan feragat mı olduğu davacıya açıklattırılmamıştır. Mahkemece bu husus davacıya sorulmalı, davacının amacının davayı geri almak olduğu saptandığı takdirde davanın geri alınmasına davalının (davalıların) rıza gösterip göstermediği (muvafakat verip vermediği) davalılardan ya da vekillerinden sorularak sonucuna göre söz konusu talepler hakkında bir karar verilmelidir. Belirtilen usul işlemleri tamamlanmadan ve yukarıda açıklanan ilke ve esaslar dikkate alınmadan kıdem ve ihbar tazminatı talepleri hakkında ret kararı verilmesi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.