ÖZETİ: Kararın İlgili Hukuk kısmının 4, 5 ve 6 ncı paragraflarında yer verilen Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere hukuk sistemimiz davanın usulden reddedilmesi nedeniyle alacağın zamanaşımına uğraması veya hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle meydana gelebilecek davacı mağduriyetinin önlenebilmesi bakımından hukuki çareye 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesinde vermiştir. Düzenlemeye göre davanın yetkili veya görevli olmayan mahkeme nezdinde açılması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması nedeniyle reddine karar verilip de o arada zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin geçmiş olması hâlinde alacaklıya alacağını talep edebilmesi için 60 günlük ek süre tanınmıştır.
Şu hâlde eldeki davanın, daha önce açılan itirazın iptali davasının usulden reddine dair kararın kesinleşmesinden itibaren 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesi uyarınca ek 60 günlük sürede açıldığı anlaşılmakla; Bölge Adliye Mahkemesince esasa girilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde kurulan hüküm hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı işçi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü gerekçe yönünden kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
- DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının 01.02.2011 tarihli iş sözleşmesi ile bilgi teknolojileri koordinatörü olarak çalışmakta iken kendi talebi üzerine iş sözleşmesinin 01.10.2018 tarihli ikale ile son bulduğunu, davalı işçiye ikale gereğince kıdem ve ihbar tazminatları ile 4 aylık ücreti tutarında ek menfaatin ödenmiş olduğunu, ikalede iş ilişkisinin iki tarafın anlaşması ile sona erdirildiğinin ve işveren feshinin söz konusu olmadığının, bu sebeple tazminat veya işe iade talepli dava açılmasının ve işsizlik sigortasından yararlanılmasının söz konusu olamayacağının kararlaştırıldığını, yine ikalenin 8 inci maddesi ile davalı işçinin işe iade davası açması hâlinde ödenen toplam 130.000,00 TL olan ikale bedelini ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ilk yazılı talep iade edeceğini kabul ettiğini, ayrıca ikalenin ihlali hâlinde tarafların 250.000,00 tazminat tutarını ödeyeceklerinin de düzenlendiğini, 130.000,00 TL’nin 15.10.2018 tarihinde davalının hesabına ödendiğini, buna karşın davalının Samsun 1. İş Mahkemesinin 2018/833 Esasına kaydı yapılan işe iade davasını açtığını, bunun üzerine 07.12.2008 tarihli ihtarname ile ödenen tutarın ve tazminatın iadesinin istendiğini, davalı işçinin ihtarname gereğini yapmaması üzerine Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/2702 Esas sayılı dosyası ile 380.000,00 TL asıl alacak ve 5.158,35 TL işlemiş faiz olmak üzere 385.158,35 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine 07.01.2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığını, 22.01.2019 tarihinde davalı tarafından takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, akabinde davalı aleyhine Samsun 1. İş Mahkemesinin 2019/215 Esasına kaydedilen itirazın iptali davasını açtıklarını, dava açılmadan önce dava şartı olan arabuluculuk faaliyetinin yerine getirilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan sözü edilen davanın usulden reddedildiğini, kararın 05.03.2020 tarihinde kesinleştiğini, 24.03.2020 tarihinde arabulucuya başvurulduğunu, anlaşmamaya ilişkin son tutanağın 06.04.2020 tarihinde düzenlendiğini ileri sürerek davalı işçinin Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/2702 Esas sayılı dosyasına yapılan dayanaktan yoksun itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın likit ve belirlenebilir olması nedeniyle davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
- CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ilk itirazın iptali davasını 07.03.2019 tarihinde açmış olduğunu ve bu davanın dava şartı yokluğundan reddedildiğini, bunun üzerine ilk dava tarihinden 1 yıl geçtikten sonra 24.03.2020 tarihinde arabulucuya başvurarak 21.04.2020 tarihinde eldeki davanın açıldığını, dolayısıyla davanın 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, ikalenin davalının iradesi fesada uğratılarak imzalatıldığını, davacının fesih iradesinin davalı işçiye ulaşmasından sonra yapılan anlaşmanın ikale olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının amacının işe iade davasından vazgeçilmesini sağlama olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; icra takibine konu edilen 130.000,00 TL’nin; ikalenin 8 inci maddesi gereğince işverenin taahhüt ettiği tutarları ödemesine rağmen davalı çalışanın sözleşmeye aykırı davranarak davacı işveren aleyhine işe iade davası açmış olmasından kaynaklı olarak davacıya iade etmekle yükümlü olduğu ikale bedeline ilişkin olduğu, 250.000,00 TL’nin ise; ikalenin 12 nci maddesi gereğince taraflardan herhangi birinin sözleşmede yer alan hükümlere aykırı davranması hâlinde ödemeyi kabul ettiği tazminat tutarına ilişkin olduğu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 21 inci maddesinde geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçlarının düzenlenmiş olduğu, belirtilen maddenin birinci fıkrasında “işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, iş veren işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine iş veren bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye en az 4 aylık ve en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.”, ikinci fıkrasında “mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.”3. Fıkrasında “kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı için işçiye en çok 4 aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.”, son fıkrasında ise “bu maddenin 1, 2.ve 3. Fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiç bir surette değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir.” denilmekte olduğu, buna göre taraflar arasında yapılan ikalenin 4857 sayılı Kanun’un 21 inci maddesine aykırı olduğu, bu nedenle ikalenin 8 ve 12 nci maddelerine dayanılarak yapılan icra takibinin haksız olduğu gerekçesiyle itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir.
- İSTİNAF
- İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
- İstinaf Sebepleri
- Davacı vekili; taraflar arasındaki ikalenin fesih gibi değerlendirildiğini, ikalenin geçerli olduğunu, davalının açtığı ücret alacağı davasının ikale geçerli sayılarak reddedildiğini, davanın kabulü gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
- Davalı vekili; davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, ikalenin geçersizliğinin işe iade davası ile kesinleştiğini, kötüniyetle başlatılan takip sebebiyle icra tazminatı taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
- Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının istinaf sebeplerinin yerinde bulunmadığı, davacının davalı aleyhine 07.01.2019 tarihinde ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süre içerisinde 22.01.2019 tarihinde takibe itiraz etmesi üzerine İcra Müdürlüğünce aynı tarihte takibin durdurulmasına karar verildiği ve davacının 07.03.2019 tarihinde açtığı itirazın iptali davasının arabuculucuk dava şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine karar verilmekle istinaf denetiminden geçerek 05.03.2020 tarihinde kesinleştiği, akabinde davacı tarafça 24.03.2020 tarihinde arabulucuya başvuru yapılıp 21.04.2020 tarihinde eldeki davanın açıldığı, ilk itirazın iptali davasının açıldığı 07.03.2019 tarihi itibarıyla 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açmadığı, buna göre davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddinin hatalı olduğu buna göre davalının istinafının yerinde olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü gerekçe yönünden kaldırılarak açıklanan gerekçe ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
- TEMYİZ
- Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
- Temyiz Sebepleri
- Davacı vekili; istinaf itirazlarını tekrar etmek ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesinin açık hükmü ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konu hakkındaki kararına karşın Bölge Adliye Mahkemesinin ilk itirazın iptali davasının açılması ile itirazın tüm yönleriyle öğrenilmiş olacağı gerekçesiyle itirazın alacaklıya tebliğinin şart olmadığı yönündeki kabulünün hukuk yaratmak anlamına geldiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
- Davalı vekili; kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf itirazını tekrar etmek suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
- Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itirazın iptali davasının yasal süre içinde açılıp açılmadığı ve kötüniyet tazminatı noktalarında toplanmaktadır.
- İlgili Hukuk
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
- 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesi, 2004 sayılı Kanun’un 67 nci maddesi.
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 158 inci maddesi şöyledir:
“Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.”
- Dairemizin 26.09.2023 tarihli ve 2023/6195 Esas, 2023/12941 Karar sayılı kararının ilgili bölümü ise şu şekildedir:
“…
Hukuk sistemimiz, davanın usulden reddedilmesi nedeniyle alacağın zamanaşımına uğraması durumunda, davacının mağduriyetini önleyecek bir hukuki çareye de yer vermiştir. 6098 sayılı Kanun’un ‘Davanın reddinde ek süre’ kenar başlıklı 158 inci maddesine göre ‘Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.’ Yargıtayın (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi ile 9. Hukuk Dairesi, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi hâlinde davacının 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesinin öngördüğü imkândan yararlanabileceğine karar vermiştir (Yargıtay (Kapatılan)22. Hukuk Dairesi, 29.11.2018 tarihli ve 2018/15434 Esas, 2018/25756 Karar sayılı; 24.10.2019 tarihli ve 2019/7815 Esas, 2019/19996 Karar sayılı; 21.01.2020 tarihli ve 2016/27790 Esas, 2020/825 Karar sayılı; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 28.06.2021 tarihli ve 2021/6019 Esas, 2021/10945 Karar sayılı kararları).
Yargıtayın bu uygulaması doktrinde de kabul görmüş ve belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi hâlinde alacaklının, 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesindeki ek süre içinde usulüne uygun şekilde alacağın tamamı için tam eda davası açabileceği ifade edilmiştir. (Cemil Simil, ‘Yargıtay Kararları Işığında Belirsiz Alacak Davası ve Kısmî Dava ile İlgili Sorunlar’, Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukukunun Güncel Sorunları II, Lexpera Semineri, İstanbul, 2020, s.111,112).
…6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesinde belirtilen ‘düzeltilebilecek bir yanlışlık’ ifadesi, davacının daha sonra usulüne uygun olarak açacağı davada dikkate alınması gereken bir husustur. Davacı usulüne uygun şekilde dava açarak yanlışını düzeltmiş olacaktır.
…”
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/4346 Esas 2018/8508 Karar sayılı kararının ilgili kısmı ise şöyledir:
“…
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 158. maddesi, ‘Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükme paralel bir düzenleme mülga 818 sayılı BK’nın 137. maddesinde de yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; borçlunun süresinde itirazı üzerine dava konusu takibin durdurulduğu ve itiraz dilekçesinin davacı vekiline 29.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilince Mersin Tüketici Mahkemesinin 2012/681 esasında açılan itirazın iptali dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine davacı vekilinin aynı taleple Akdeniz Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğu, Hakem Heyetince ise yetkisizlik kararı verildiği, bu defa bu davanın 27.09.2013 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı; ancak mahkemece davanın ek 60 günlük sürede açılıp açılmadığına ilişkin bir araştırma yapılmadan işin esasına girilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece davanın TBK’nın 158. maddesi uyarınca ek 60 günlük sürede açılıp açılmadığına ilişkin araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu konuda araştırma yapılmaksızın işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
…”
- Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 07.12.2020 tarihli ve 2016/18207 Esas, 2020/8130 Karar sayılı kararının ilgili kısmı da şöyledir:
“…
818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 137. maddesi ve 6098 sayılı TBK’nın 158. maddesindeki düzenlemeye göre, ‘Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.’ Bu hüküm uyarınca davacı, yargılama aşamasında zamanaşımı süresi ya da hak düşürücü süre dolmuşsa uzamış ek süreden yararlanır. Dava, hakkın esası tetkik edilmeksizin usule ilişkin sonradan da olsa giderilebilecek bir nedenle sona erdiğinden davacının yeni bir dava açma hakkı bulunmaktadır. Çünkü dava konusu şey yargılama aşamasında zamanaşımına ya da hak düşümüne uğramıştır. Bu nedenle TBK’nın 158. maddesi altmış günlük ek süre içinde dava açılmasına imkan vermektedir.
Somut olayda; davacı tarafından Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2014/678 Esas sayılı dava dosyasıyla, eldeki dava aynı hukuksal nedene dayalı olarak 26.12.2014 tarihinde açıldığından, mahkemece 15.09.2015 tarihinde davanın hasım eksikliği nedeniyle usulden reddine karar verildiğinden, eldeki davanın ise 27.01.2016 tarihinde TBK’nın 158. maddesi kapsamında altmış günlük ek süre içerisinde yeniden açılmış olduğu anlaşılmıştır.
…”
- Değerlendirme
- Kararın İlgili Hukuk kısmının 4, 5 ve 6 ncı paragraflarında yer verilen Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere hukuk sistemimiz davanın usulden reddedilmesi nedeniyle alacağın zamanaşımına uğraması veya hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle meydana gelebilecek davacı mağduriyetinin önlenebilmesi bakımından hukuki çareye 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesinde vermiştir. Düzenlemeye göre davanın yetkili veya görevli olmayan mahkeme nezdinde açılması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması nedeniyle reddine karar verilip de o arada zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin geçmiş olması hâlinde alacaklıya alacağını talep edebilmesi için 60 günlük ek süre tanınmıştır.
- Somut uyuşmazlık bu kapsamda değerlendirildiğinde; davacı işveren tarafından, davalı işçi aleyhine Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/2702 Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine 22.01.2019 tarihinde itiraz edilmiş, sözü edilen itirazın iptali için 07.03.2019 tarihinde dava açılmıştır. 2004 sayılı Kanun’un 67 nci maddesine göre 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan ve Samsun 1. İş Mahkemesinin 2019/215 Esasına kaydedilen sözü edilen dava, 06.09.2019 tarihinde arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmiş; karar, davalı tarafın başvurusu üzerinde istinaf incelemesinden de geçerek 05.03.2020 tarihinde kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesinden sonra 24.03.2020 tarihinde arabulucuya başvurmuş olan davacı vekili, anlaşamama ile sonuçlanan 06.04.2020 tarihli arabuluculuk son tutanağını ibraz ederek 21.04.2020 tarihinde işbu davayı açmıştır.
- Şu hâlde eldeki davanın, daha önce açılan itirazın iptali davasının usulden reddine dair kararın kesinleşmesinden itibaren 6098 sayılı Kanun’un 158 inci maddesi uyarınca ek 60 günlük sürede açıldığı anlaşılmakla; Bölge Adliye Mahkemesince esasa girilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde kurulan hüküm hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
- KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.