İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/19,21
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/12108
Karar No. 2022/11580
Tarihi: 10.10.2022
lFESİH TARİHİNİN KESİN OLARAK BELİRLENEMEMESİ
lİŞVERENİN ÇELİŞKİLİ BEYANI
lFESİH TARİHİNİ KANIT YÜKÜNÜN İŞVERENDE OLDUĞU
lİŞÇİNİN İLERİ SÜRDÜĞÜ FESİH TARİHİNİN AKSİNİN İŞVERENCE KANITLANAMAMASI
lİŞE İADE DAVASININ BİR AYLIK SÜRE İÇERİSİNDE AÇILDIĞININ KABULÜNÜN GEREKTİĞİ
ÖZETİ: Taraflar arasında işe iade davasının bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dosya içerisinde bulunan 19.08.2016 tarihli e-posta içeriği incelendiğinde, davacının 18.08.2016 tarihi itibarıyla aniden alınan işten çıkarılma haberinden söz ettiği görülmektedir. Davacı işbu e-postadan sonra davalı işverence işten çıkartılmaktan vazgeçildiğinin kendisine sözlü olarak bildirildiğini; buna rağmen 01.09.2016 tarihi itibarıyla aniden ve sözlü olarak işten çıkartıldığını ve bu tarih itibarıyla kendisine hem kıdem hem de ihbar tazminatı ödemesi yapıldığını belirtmektedir. Dosya içerisinde bulunan işten ayrılış bildirgesinde çıkış tarihinin 31.08.2016 olduğu yazılıdır. Davacının 19.08.2016 tarihli e-postadan sonra 31.08.2016 tarihine kadar fiilen çalıştığı görülmektedir. Davacı, 19.08.2016 tarihli e-posta yoluyla yapılan yazışmalardan sonra kendisine iş sözleşmesinin feshedilmeyeceğinin sözlü olarak bildirildiğini iddia etmiş, ispat yükü üzerinde bulunan davalı tarafça ise dosyaya aksini kanıtlayan yazılı bir fesih bildirimi sunulmamıştır. Davalı işverence davacıya 01.09.2016 tarihi itibarıyla ihbar tazminatı ödemesi yapılmasının, işverenin bildirimli fesih yapıldığı savunması ile çeliştiği de değerlendirildiğinde; dosya içerisinde 19.08.2016 tarihi itibarıyla iş sözleşmesinin feshedildiğini kesin olarak belirleyecek bir delil bulunmadığı, aksi kabulün hak arama özgürlüğünün ihlaline sebebiyet verebileceği değerlendirilmiştir. Bu durumda eylemli fesih tarihinin 31.08.2016 olduğu kabul edilmelidir. Açıklanan sebeple işe iade davası süresindedir.
Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 04.09.2018 tarihli ve 2018/7373 Esas, 2018/15148 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince Dairemiz kararının maddi hataya dayandığı gerekçesi ile ortadan kaldırılması istenilmiş; Dairemizin 05.12.2018 tarihli ve 2018/9980 Esas, 2018/22344 Karar sayılı kararı ile talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması üzerine Anayasa Mahkemesinin 2018/31819 Başvuru numaralı ve 13.01.2022 tarihli kararı ile Daire kararının, adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının ihlali mahiyetinde olduğuna karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda Dairemizin 04.09.2018 tarihli ve 2018/7373 Esas, 2018/15148 Karar sayılı ve 05.12.2018 tarihli ve 2018/9980 Esas, 2018/22344 Karar sayılı kararlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı asılın iş sözleşmesine geçerli bir sebep olmaksızın son verildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, işe başlatılmaması hâlinde ödenmesi gereken tazminat ve boşta geçen süre ücretinin de hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, işyerinde 30 işçi çalışmadığını, iş sözleşmesine ekonomik nedenlerle son verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya içerisinde bulunan davalı Şirket ve ortaklarına ilişkin ticaret sicil kayıtları ile Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarının birlikte değerlendirilmesinde, davalı Şirkete ait işyerlerinde fesih tarihi itibarıyla 30 işçiden fazla çalışanın olduğu, davacıya gönderilen e-posta ile 19.08.2016 tarihinde iş sözleşmesinin feshedileceğinin bildirildiği savunulmuş ise de işten ayrılış bildirgesinde işten ayrılış tarihinin 31.08.2016 tarihi olduğu, davanın 21.09.2016 tarihinde yani bir aylık süre dolmadan açıldığı, fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının işe iadesine, işe başlatmama tazminatının davacının 4 aylık ücreti tutarında belirlenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davanın süresinde açılmadığını, fesih tarihinde davalı Şirkette 30 işçi çalışmadığını, iş sözleşmesine ekonomik nedenle son verildiğini, e-posta yolu ile gönderilen fesih bildiriminin gerekçeli olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından gönderilen e-postadan davacının 19.08.2016 tarihinde fesihten haberdar olduğunun anlaşıldığı, bu durumda işe iade davasının yasal süresinde açılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; fesih bildirimi olduğu savunulan e-postanın fesih bildiriminin taşıması gereken hiçbir şartı taşımadığını, 19.08.2016 tarihinde davacı asıla gönderilen bu e-postadan sonra davalı işveren tarafından davacıya işten çıkartılmayacağının, e-postanın yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunun sözlü olarak bildirildiğini, bu konuda gerekirse tanıklarının dinlenilmesi gerektiğini, kaldı ki davacının 31.08.2016 tarihine kadar da fiilen çalıştığını, 31.08.2016 tarihinde sözlü olarak çıkışının verildiğini, işten ayrılış bildirgesinde de çıkış tarihinin 31.08.2016 olarak gösterildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı ödemesinin 01.09.2016 itibarıyla yapıldığını, fesih ihbarı yaptığını savunan davalının ihbar tazminatı ödemesinin savunmasıyla çeliştiğini, bu fesih tarihine göre açılan davanın süresinde olduğunu, feshin geçerli bir nedeni bulunmadığı gibi kanunen aranan şekil şartlarına da uygun olmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Kararı
1.Dairemizin 04.09.2018 tarihli ve 2018/7373 Esas, 2018/15148 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi karar tarihinin 23.02.2017 olduğu, buna göre karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren sekiz gün olduğu, gerekçeli kararın davacı vekiline 04.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği; ancak sekiz günlük temyiz süresi geçtikten sonra 13.06.2018 tarihinde karara karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulduğu, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
2. Davacı vekilince kararın maddi hataya dayandığı gerekçesi ile ortadan kaldırılması istenilmiş; Dairemizin 05.12.2018 tarihli ve 2018/9980 Esas, 2018/22344 Karar sayılı kararı ile talebin reddine karar verilmiştir.
D. Bireysel Başvuru
Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
E. Anayasa Mahkemesi Kararı
1. Anayasa Mahkemesinin 2018/31819 Başvuru numaralı ve 13.01.2022 tarihli kararında, mahkeme kararlarının hüküm kısmında kanun yolu ve süresinin belirtilmesi zorunluluğunun tarafların karara karşı öngörülen kanun yolunu etkili ve işlevsel bir şekilde kullanmaları açısından önem arz ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının başvurucuya tebliğ edildiği, karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan yasal düzenleme gereği temyiz yoluna başvurma süresi kararın tebliğinden itibaren sekiz gün olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında temyiz yoluna başvuru süresinin kararın tebliğinden itibaren iki hafta olarak gösterildiği; başvurucunun, istinaf kararlarında kendisine tanınan ve kararın tebliğinden itibaren başladığı belirtilen iki haftalık süreye güvenerek hareket ettiği, kanun yoluna başvuru süresinin Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı gösterilmesinin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılan başvurucunun üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.
2. Anayasa Mahkemesince, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilerek ihlalin Dairemiz kararından kaynaklandığı belirlenmiş ve bu yöndeki iddianın kabul edilebilir olduğuna, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
F. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, işe iade davasının süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25.10.2017 tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 11 inci maddesi ile değiştirilmeden önceki 20 nci maddesi.
3. Dairemizin 29.09.2020 tarihli ve 2020/2797 Esas ve 2020/9733 Karar sayılı kararı ile işe iade davasının süresinde açılıp açılmadığı noktasında Daire ilkeleri şu şekilde vurgulanmıştır:
"…
Davanın bir aylık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, re'sen dikkate alınması gerekir.
İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikayet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır.
İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil, işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlar. …"
3. Değerlendirme
1.Taraflar arasında işe iade davasının bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dosya içerisinde bulunan 19.08.2016 tarihli e-posta içeriği incelendiğinde, davacının 18.08.2016 tarihi itibarıyla aniden alınan işten çıkarılma haberinden söz ettiği görülmektedir. Davacı işbu e-postadan sonra davalı işverence işten çıkartılmaktan vazgeçildiğinin kendisine sözlü olarak bildirildiğini; buna rağmen 01.09.2016 tarihi itibarıyla aniden ve sözlü olarak işten çıkartıldığını ve bu tarih itibarıyla kendisine hem kıdem hem de ihbar tazminatı ödemesi yapıldığını belirtmektedir. Dosya içerisinde bulunan işten ayrılış bildirgesinde çıkış tarihinin 31.08.2016 olduğu yazılıdır. Davacının 19.08.2016 tarihli e-postadan sonra 31.08.2016 tarihine kadar fiilen çalıştığı görülmektedir. Davacı, 19.08.2016 tarihli e-posta yoluyla yapılan yazışmalardan sonra kendisine iş sözleşmesinin feshedilmeyeceğinin sözlü olarak bildirildiğini iddia etmiş, ispat yükü üzerinde bulunan davalı tarafça ise dosyaya aksini kanıtlayan yazılı bir fesih bildirimi sunulmamıştır. Davalı işverence davacıya 01.09.2016 tarihi itibarıyla ihbar tazminatı ödemesi yapılmasının, işverenin bildirimli fesih yapıldığı savunması ile çeliştiği de değerlendirildiğinde; dosya içerisinde 19.08.2016 tarihi itibarıyla iş sözleşmesinin feshedildiğini kesin olarak belirleyecek bir delil bulunmadığı, aksi kabulün hak arama özgürlüğünün ihlaline sebebiyet verebileceği değerlendirilmiştir. Bu durumda eylemli fesih tarihinin 31.08.2016 olduğu kabul edilmelidir. Açıklanan sebeple işe iade davası süresindedir.
2. Dava süresi içerisinde açıldığından, Bölge Adliye Mahkemesinin davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine yönelik hüküm kurması hatalı olmuştur. Şu hâlde davalının özellikle 30 işçi şartının yokluğu konusundaki başvuru sebebi dâhil diğer istinaf sebepleri değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Dairemizin 04.09.2018 tarihli ve 2018/7373 Esas, 2018/15148 Karar sayılı ve 05.12.2018 tarihli ve 2018/9980 Esas, 2018/22344 Karar sayılı kararlarının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.