İlgili Kanun / Madde
5953 S. BİşK/6
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/30
Karar No. 2022/1796
Tarihi: 15.02.2022
lGAZETECİNİN KIDEM SÜRESİNİN HESABI
lGAZETECİNİN FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİNİN HESABI
ÖZETİ: 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinin sekizinci fıkrasında, bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdeminin yeni işe giriş tarihinden itibaren hesaplanacağı kuralı mevcuttur. Bahsi geçen düzenleme, gazetecinin aynı dönem için birden fazla kıdem tazminatı almamasını öngörmektedir.
Somut olayda, davalı işveren tarafından davacının işyerine giriş-çıkış saatlerini gösteren manyetik kart sistemi dökümleri sunulmuş, davacı tarafından yaptığı işin niteliği gereği çoğunlukla sahada görev aldığından söz konusu kayıtların gerçeği yansıtmadığı savunulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işe giriş-çıkışları gösteren manyetik kart sistemi dökümleri davacının imzasına havi olmadığı gerekçesi ile dikkate alınmadan fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları tanık beyanına göre belirlenmiş ise de davacının da kabulünde olduğu üzere işyerinde giriş-çıkış saatlerinin tespitine yönelik olarak manyetik kart sisteminin bulunduğu ve tanık beyanlarına göre davacının çoğunlukla sahada çalıştığı şeklindeki savunmasının da yerinde olmadığı anlaşılmış olup mahkemece fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarına ilişkin olarak davalı tarafça ibraz edilen manyetik kart sistemi kayıtları sunulan dönemler yönünden söz konusu kayıtlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi ve davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/02/2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat Serkan Güler ile karşı taraf adına vekili Avukat Zişan Kasar Yıldırım geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında 03.05.2006-16.08.2013 tarihleri arasında çalıştığını, 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 gün prim ödeme koşulunu gerçekleştirmesi sebebiyle iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından feshedildiğini belirterek kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin, ikramiye, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma %5 fazlası, ulusal bayram ve genel tatil ücreti %5 fazlası alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı şirkete ait işyerinde 02.10.2009 tarihinde çalışmaya başladığını, ikramiye, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma %5 fazlası, ulusal bayram ve genel tatil ücreti %5 fazlası alacaklarının zamanaşımına uğradığını, 5953 sayılı Kanunda 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 gün prim ödeme koşulunun gerçekleştirilmesi sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanılacağına ilişkin hüküm bulunmadığını, davacıya izin ücreti ödendiğini, fazla ödenen izin ücretinin takas ve mahsubunun talep edildiğini, ikramiye alacağının bulunmadığını, davacının iş geliştirme koordinatörü sıfatıyla yüksek ücret ile çalıştığını ve mesaisini kendisinin belirlendiğini, bu nedenle fazla mesai ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağını talep edemeyeceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan deliller ile bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine, davalı vekilinin ise %5 fazlası alacaklarına yönelik istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak kurulan yeni hüküm ile dava konusu alacaklarının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar yasal süresi içerisinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297’nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda, davalı tarafın istinaf itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında verilen hükmün gerekçesinde; dava konusu fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından %30 uygun indirim yapıldığı ifade edildiği halde gerekçede belirtilenden farklı olarak hüküm sonucunda anılan alacaklardan %40 uygun indirim yapılarak davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.
Bu durumda, kararın açıklanan gerekçesi ile kurulan hüküm sonucu arasında çelişki bulunduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, Mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 ve 298’inci maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
2-5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinin sekizinci fıkrasında, bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdeminin yeni işe giriş tarihinden itibaren hesaplanacağı kuralı mevcuttur. Bahsi geçen düzenleme, gazetecinin aynı dönem için birden fazla kıdem tazminatı almamasını öngörmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işyerinde 03.05.2006 tarihi itibariyle çalışmaya başladığını ileri sürmüş, davalı ise davacının, 02.10.2009 tarihinde çalışmaya başladığını savunmuştur.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında imzalanan 02.10.2009 tarihli iş sözleşmesinin sekizinci maddesindeki “çalışanın işverenin işyerindeki kıdeminin 02.10.2009 tarihinde başladığında taraflar kabul ve beyan ederler.” düzenlemesine atfen davacının davalı işyerinde 02.10.2009-16.08.2013 tarihleri arası çalıştığı kabulü ile dava konusu alacakların hesaplandığı anlaşılmış olup her ne kadar anılan iş sözleşmesinin dokuzuncu maddesindeki “çalışan 02.10.2009 tarihi öncesi yıllarına ait kıdem tazminatını ilgili işvereninden aldığını bu sebeple Aks Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik San. ve Tic. A.Ş.’den bu döneme ait haklara dayalı olarak kıdem tazminatı talebinde bulunamayacağını beyan ve taahhüt eder.” düzenlemesi ile 5953 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdeminin, yeni işine girişinden itibaren hesaplanacağına dair hüküm uyarınca davacının kıdem tazminatı alacağına esas alınan hizmet süresinde bir isabetsizlik bulunmuyorsa da davacının sigorta hizmet cetveli ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davalı nezdinde 03.05.2006-16.08.2013 tarihleri arası çalıştığı anlaşılmış olup kabul edilen diğer alacaklar yönünden davacının hizmet süresinin 03.05.2006-16.08.2013 tarihleri arası dönem esas alınarak hesaplanması gerekirken yazılı şekilde kabulü de isabetli olmamıştır.
3-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan şahitlerin anlatımlarına değer verilemez.
Yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmaların ispatı açısından da geçerlidir.
Somut olayda, davalı işveren tarafından davacının işyerine giriş-çıkış saatlerini gösteren manyetik kart sistemi dökümleri sunulmuş, davacı tarafından yaptığı işin niteliği gereği çoğunlukla sahada görev aldığından söz konusu kayıtların gerçeği yansıtmadığı savunulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işe giriş-çıkışları gösteren manyetik kart sistemi dökümleri davacının imzasına havi olmadığı gerekçesi ile dikkate alınmadan fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları tanık beyanına göre belirlenmiş ise de davacının da kabulünde olduğu üzere işyerinde giriş-çıkış saatlerinin tespitine yönelik olarak manyetik kart sisteminin bulunduğu ve tanık beyanlarına göre davacının çoğunlukla sahada çalıştığı şeklindeki savunmasının da yerinde olmadığı anlaşılmış olup mahkemece fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarına ilişkin olarak davalı tarafça ibraz edilen manyetik kart sistemi kayıtları sunulan dönemler yönünden söz konusu kayıtlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
4-5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 14’üncü maddesinin 2’nci fıkrası ile ek 1’inci maddesinin 8’inci fıkrasında düzenlenen %5 fazlalıklara dair talepler, dava tarihinden sonra Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının gereği olarak reddedileceğinden, Dairemizce bu red nedeniyle oluşan miktar bakımından hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı gözetilerek davalı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta Bölge Adliye Mahkemesince Dairemizin içtihadına atfen dava konusu fazla çalışma % 5 fazlası ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti % 5 fazlası alacaklarının reddi nedeniyle oluşan miktar bakımından davalı yararına vekaleti ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi de isabetli olmamıştır.
SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 15.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.