İlgili Kanun / Madde
854 S. DİşK/14, 48
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/6018
Karar No. 2022/6890
Tarihi: 31.05.2022
lGEMİ ADAMI
lGEMİ ADAMININ KIDEM TAZMİNATI VE YILLIK ÜCRETLİ İZİN ALACAKLARINI BELİRSİZ ALACAK DAVASI İLE İSTEYE-MEYECEĞİ
lGEMİ ADAMININ KIDEM TAZMİNATI HAKKI
lGEMİ ADAMININ FAZLA ÇALIŞMA ALACA-ĞININ TBK GÖRE HESAPLANAMAYACAĞI
lGEMİ ADAMININ FAZLA ÇALIŞMASININ HER BİR FAZLA ÇALIŞILAN SAATİN %25 FAZLASI OLDUĞU
lGEMİ ADAMININ KULLANDIRILMAYAN İZİN ÜCRETİNİN HESABI
ÖZETİ: …Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları talep edilerek belirsiz alacak davası açılmıştır. Davanın açıldığı tarihte kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının miktarı belirlenebilir olduğundan bu alacaklar belirsiz alacak davasına konu edilmez…
her ne kadar 854 sayılı Kanun'da iş sözleşmesinin işçi tarafından yaş dışında diğer emeklilik koşullarının tamamlanması nedeniyle feshi hâlinde kıdem tazminatına hak kazanılacağı yönünde bir düzenleme bulunmamakta ise de somut olayda davacı iş sözleşmesinin feshine ilişkin ihtarnamesinde birden fazla fesih nedenine dayanmış olup bu sebeplerden bir tanesinin varlığının ispatının yeterli olduğu, dosya kapsamına göre davacının ödenmeyen fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunduğu tespit edildiğinden ve kıdem tazminatı isteminin kabulü sonuç olarak isabetli olduğundan davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
854 sayılı Kanun'un özel kanun 6098 sayılı Kanun'un genel kanun olduğu tartışmasızdır. Özel kanunda boşluk bulunan hallerde genel kanun hükümlerinin uygulanabileceği kuşkusuzdur. Ancak fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktasında Deniz İş Kanununda boşluk bulunmayıp hesaplamanın % 25 zamlı ücretle yapılacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmelerine ilişkin düzenlemeleri kural olarak diğer iş kanunlarının uygulama alanı dışında kalan iş sözleşmeleri bakımından geçerlidir. Bunun dışında diğer iş kanunlarında düzenlenmeyen hallere yönelik kuralların da genel kanun olması sebebiyle uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Örneğin işçinin kişiliğinin korunması iş kanunlarında düzenlenmemiş olup, bu hâlde 6098 sayılı Kanun'un 417 inci maddesi, genel kanunun genel hükmü olarak uygulama alanı bulabilecektir. Yine aynı Kanun'un 440 ıncı maddesinde öngörülen ölüm tazminatı, diğer kanunlarda yer verilen kıdem tazminatından ayrı olarak düzenlendiğinden ve hak sahipliği mirasçılık belgesinden ayrı olarak belirlendiğinden, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabilecektir.
Diğer taraftan işverence dosyaya sunulan, izin kullanım tarihleri belirtilerek davacı tarafça "iznimi kullandım" yazılarak imzalanan yıllık izin defterinin, davacı tarafça imzaya itiraz edilmediği hâlde neden değerlendirilmeye alınmadığı gerekçelendirilmemiştir. Yıllık izin defterinde davalı işverence bazı dönemler jurnal kayıt olarak belirtilerek davacının yıllık izin kullandığı gösterilmiştir. Aynı zamanda işverence sunulan ücret bordrolarında davacıya 2013 yılının 5 inci ve 6 ıncı ayında toplam 30 gün, 2014 yılının 5 inci ve 6 ıncı ayında toplam 42 gün izin kullandırıldığı belirtilmiştir. Yıllık izin defterindeki son kayıt ise davacının fesih tarihi ve sonrasına ilişkindir. Mahkemece davacının davayı somutlaştırma yükü, hâkimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak izin defteri, bordrolar ile jurnal kayıtlarında belirtilen ve davacının çalışıyor görünmediği tarihlere ilişkin diğer kayıtlar davacıya gösterilmeli, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverene ait işyerinde 20.03.1999 tarihinde çalışmaya başladığını ve iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği 12.09.2017 tarihine kadar aralıksız olarak çalışmaya devam ettiğini, davalı Şirketin denizde Gelibolu-Çardak arasında yolcu ve araç taşımacılığı yapmakta olduğunu, müvekkilinin davalı Şirkete ait feribotlarda yaklaşık 19 yıldır gemiadamı olarak çalıştırıldığını, müvekkilinin emekliliğe hak kazanması, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle Çanakkale 1. Noterliğinin 12.09.2017 tarihli ve 09203 yevmiye nolu ihtarnamesi ile iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini davalı işverene bildirdiğini, 854 sayılı Deniz İş Kanunu'na (854 sayılı Kanun) tabi olan müvekkilinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi grubunda sigortalı gösterilmesi ve primlerinin buna göre ödenmesi gerekmekteyse de davalı işverenin davacıyı 4857 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin (a) bendine göre karada çalışan olarak sigortaya bildirdiğini ve primlerini buna göre yatırdığını, müvekkilinin yaş hariç emeklilik süreleri dolduğu için de bu durumun ayrıca fesih sebebi yapıldığını, bu fesih sebebinin dayanağının da davalı işverenin müvekkilini 4857 sayılı Kanunu'na tabi kararda çalışan işçi olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmesi olduğunu, müvekkilinin davalı Şirkete göndermiş olduğu fesih ihtarnamede, ihtarname tarihine kadar hak kazanmış olduğu işçilik alacaklarını talep ettiği ancak davalı Şirket tarafından kendisine herhangi bir ödemenin yapılmadığını, müvekkilinin aldığı son ücretin 3.000,00 TL olduğunu, 2017 yılı Şubat ayına kadar 2.450,00 TL net ücret ile çalıştığını, bu ücretin 2.300,00 TL'sinin banka hesabına yatırıldığını, diğer 150,00 TL'sinin ise elden ödendiğini, 2017 yılı başlarında Çardak-Gelibolu arasında taşımacılık yapan diğer şirketlerin işçilerine fazla çalışma ödenmediğinin tespit edildiğini ve bu şirketlere para cezaları kesildiğini, bunun üzerine davalı Şirketin hemen kendince bu durumun önlemini almak için ücret bordrolarında 2017 Şubat ayından itibaren fazla çalışma ücreti göstermeye başladığını, müvekkilinin işe başladığı tarihten itibaren 2014 yılına kadar 24 saat çalışma 24 saat dinlenme esasına göre devamlı olarak çalıştığını, yine 2014 yılından itibaren çalışma düzeninin 12 saat çalışma 24 saat dinlenme şeklinde değiştirildiğini ve müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshedinceye kadar bu şekilde devam ettiğini, bu dönemlerde kesintisiz çalışmasına rağmen fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin haklı fesih nedeni ile kıdem tazminatına hak kazandığını, bu tazminatın giydirilmiş brüt ücret dikkate alınarak hesaplanması ve davalı Şirketten tahsili gerektiğini, davacı zorlu şartlarda uzun yıllar çalışmasına rağmen yıllık izinlerini kullanmasına izin verilmediğini, iş sözleşmesi feshedildikten sonra da yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların gerçekte belirli alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceklerinden hukuki yarar yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, davacının kıdem tazminatı alacağının olmadığını, davacının iş sözleşmesini mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun (1475 sayılı Kanun) 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) inci bendindeki yaş koşulu hariç diğer emeklilik koşullarını yerine getirerek kıdem tazminatı hakkı kazandığı gerekçesiyle feshettiğini, ancak bu koşul ile kıdem tazminatı hakkının doğmayacağını, bu kuralın sadece 4857 sayılı Kanun kapsamında çalışanlar için uygulanabileceğini, davacının ise 854 sayılı Kanun'a tabi çalıştığını ve söz konusu Kanun'da böyle bir kuralın olmadığını, davacının kendi kabulüne, iş sözleşmesine ve yaptığı işin mahiyetine göre 854 sayılı Kanun kapsamında çalışan olduğunu, bu nedenle davacının haklı feshe dayandığından söz edilemeyeceğini, davacının fazla çalıştığı ve ücretlerinin ödenmediği yönündeki iddiasının da yersiz ve dayanaksız olduğunu, bu konuda da zamanaşımı defi ileri sürdüklerini, ayrıca davacının kesinlikle fazla çalıştırılmadığını, müvekkiline ait Şirkette yeteri kadar personelin vardiya hâlinde çalıştığını, 854 sayılı Kanun'un 28 inci maddesinde haftalık 48 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödeneceğinin belirtildiğini, davacının 12 saat çalışıp 24 saat dinlendiğini, bu durumda haftalık 48 saat çalışmadan dahi söz edilemeyeceğini; müvekkili ile davacı arasında yapılan 01.01.2014 tarihli sözleşmenin 4 üncü maddesi gereğince fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davacının aldığı aylık ücrete dahil olduğunun kararlaştırıldığını, yıllık izin alacağının da davacıya 16.086,17 TL olarak ödendiğin beyanla davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödenmediği yargılama sırasında tespit edilmekle, 854 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi kapsamında iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği ve aynı Kanun'un 20 inci maddesi gereğince kıdem tazminatına hak kazandığı, yıllık izin alacağı yönünden 12 gün dışında yıllık izin kullandığının işverence ispat edilemediği, yapılan ödemenin mahsubuyla yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil alacakları yönünden ise 01.01.2014 tarihli sözleşmede bu ücretlerin aylık ödenen ücrete dahil olduğuna yönelik sözleşme hükmü nedeniyle haftalık 72 saati aşan fazla çalışma olmadığı, 2014 yılı öncesinde ise 24 saat çalışıp 24 saat dinlenme esasına göre çalışıldığı iddiası tanık beyanlarıyla ispat edildiğinden aylık 90 saat fazla çalışma yaptığının kabulü ile bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) yürürlük tarihi ( 01.07.2012) itibarıyla % 50 zamlı ücrete göre hesaplama yapılmak suretiyle, ayrıca ulusal bayram ve genel tatillerin yarısında çalışıldığı benimsenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, deniz iş hukuku uzmanı olmayan bilirkişi tarafından tanzim edilen rapor dayanak alınarak hüküm kurulamayacağını, davacının kıdem tazminatına hak kazanmadığını, davalı Şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, davalı lehine reddolunan kısımlar üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"… Somut olayda; tazminat ve işçilik alacaklarının hesaplanmasına esas alınacak ücretin tüm unsurlarını bilmesi davacı işçiden beklenemeyeceğinden, davanın belirsiz alacak (kısmi eda külli tespit) davası şeklinde açılmasında isabetsizlik görülmemiştir.
2-İşçi ücretlerinin tam ve zamanında ödenmemesi 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14/II-a. maddesi kapsamında işçiye haklı fesih imkanı verir. Ücretin tam olarak ödenmesi asıldır. İşveren işçinin ücretini eksik ödeyemeyeceği gibi yazılı muvafakat olmadıkça ücretten kesinti de yapamaz.
854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14/II-a. maddesi kapsamında sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacaklarının da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir (Yargıtay 9.HD. 16.7.2008 gün 2007/ 22062 E, 2008/ 16398 K.)
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin ücretinin bir kısmını İş Kanununun 33. maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz. Bireysel iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ayni yardımların yerine getirilmemesi de (erzak yardımı, kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin haklı fesih imkanı kabul edilmelidir.
Bu doğrultuda, dosya kapsamından davacının ödenmeyen fazla mesai ve ulusal bayram- genel tatil alacağının olduğu görülmekle, davacı-işçinin feshinin haklı nedene dayandığı, davacının kıdem tazminatı talebinin hüküm altına alınmasında isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.
3-Taraflar arasında gemi adamı olarak çalışan davacının fazla çalışma ücreti alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.
…
Aynı konunun hem genel hem de özel kanunda düzenlenmiş olması halinde kural olarak sonradan yürürlüğe giren özel kanunun öncelikle uygulanması, özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel kanun hükümlerine başvurulması kural olmakla birlikte özel kanundan sonra yürürlüğe giren bir genel kanun bulunması halinde korunan menfaatler dengesi ve yasa koyucunun amacı dikkate alınarak yorum yapılması ve sonuca ulaşılması gerektiği doktrin ve içtihatlarda ifade edilmektedir.
Fazla mesai tahakkuklarında sonradan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 402. maddesinde belirtilen % 50 oranından eksik ödenen kısımlar davacıya ödenmelidir. Zamanaşımı def'i de gözetilerek 01/7/2012 tarihine kadar olan dönemin fazla çalışma ücreti alacağı saat ücreti %25 oranında arttırılarak, 01/7/2012 tarihinden sonraki dönemin fazla çalışma ücreti saat ücretinin %50 oranında arttırılarak hesaplanmış olması doğru bulunmuştur. Davalı vekili , davacının gemiye biniş-iniş tarihlerinin bulunduğu iddia olunan " Güverte Jurnalleri" nin örnekleri esas alınarak bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiş ise de , söz konusu defterlerde davacı ve diğer çalışanların bireysel olarak hangi saatlerde gemiye biniş-iniş yaptıkları , gemilerin menavraları, makinaların çalışmaları gibi geminin seyir bilgileri yer almaktadır. Bilirkişi tarafındantanık beyanlarına dayalı olarak hesaplama yapılmıştır. Davacının "gemi adamı" olması dikkate alındığında, dosya kapsamıyla davacının 2014 yılına kadar 24 saat çalışıp 24 saat istirahat ettiği, 2014 yılından sonra ise 12 saat çalışıp 24 saat istirahat ettiği sabit olmakla buna göre fazla çalışma ücreti ve UBGT ücreti alacağının hesap edilmiş olması isabetlidir.
4- 854 sayılı Deniz İş Kanunu Madde 40 – Aynı işveren emrinde veya aynı gemide bir takvim yılı içinde bir veya birkaç hizmet aktine dayanarak en az altı ay çalışmış olan gemiadamı, yıllık ücretli izine hak kazanır.
İzin süresi, altı aydan bir yıla kadar hizmeti olan gemiadamları için 15 günden ve bir yıl ve daha fazla hizmeti olanlar için yılda bir aydan az olamaz.
İzin işverenin uygun göreceği bir zamanda kullanılır. Bu haktan feragat edilemez.
Bir aylık izin, tarafların rızasiyle aynı yıl içinde kullanılmak suretiyle ikiye bölünebilir.
Gemiadamı, yıllık ücretli iznini yabancı bir memleket limanında veya hizmet aktinin yapılmış bulunduğu mahalden gayri bir yerde kullanmaya zorlanamaz.
Gemiadamı, dilerse, işveren veya işveren vekilinden ücretli izne ilişkin olarak 7 güne kadar ücretsiz yol izni de istiyebilir.
Gemiadamının hakettiği yıllık ücretli izni kullanmadan hizmet akti 14 üncü maddenin II, III ve IV üncü bentlerine göre bozulursa, işveren veya işveren vekili izin süresine ait ücreti, gemiadamına ödemek zorundadır.
Bu düzenleme gereğince davacının kıdemine göre 540 gün ücretli yıllık izne hak kazandığı, bu izin süresinin kullanıldığı yada ücretinin ödendiği davalı işverence usulünce kanıtlanamadığından mahkemece yıllık izin ücreti talebinin kabul edilmiş olması isabetlidir.
…" gerekçesiyle davalının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temy
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesindeki nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılıp açılamayacağı, davacının 854 sayılı Kanun'a göre kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamadığı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatili ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.854 sayılı Kanun'un "Fazla saatlerle çalışma" kenar başlıklı 28 inci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu kanuna göre tespit edilmiş bulunan iş sürelerinin aşılması suretiyle yapılan çalışmalar, fazla saatlerde çalışma sayılır.
Yapılacak fazla çalışmanın her saatine ödenecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarı % 25 oranında artırılmak suretiyle bulunacak miktardan az olamaz."
2. 854 sayılı Kanun'un "Saklı hükümler" kenar başlıklı 48 inci maddesi şu şekildedir:
" Bu kanun hükümleri, gemiadamına daha elverişli hak ve menfaatler sağlayan kanun, toplu iş sözleşmesi, hizmet akti, örf ve adetlerden doğan haklara halel getirmez. Bu kanunun uygulanması sonucu olarak işverene düşen yükümlülükler, gemiadamlarının ücret vesair haklarının daha aşağı hadlere indirilmesine sebep tutulamaz."
3. 6098 sayılı Kanun'un "b. Fazla çalışma ücreti" kenar başlıklı 402 nci maddesinde; "İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür. İşveren, işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin verebilir." hükmü yer almaktadır.
4. 4857 sayılı Kanun , mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (mülga 6762 sayılı Kanun), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun) hükümleri.
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 31 ve 194 üncü maddeleri.
6. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.09.2020 tarihli ve 2016/26476 Esas, 2020/7547 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1.Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağına ilişkindir. Bu uyuşmazlığın çözümü için Dairemizin 14.09.2020 tarihli ve 2016/26476 Esas, 2020/7547 Karar sayılı kararında da yer verilen uygulamasına değinmek gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları talep edilerek belirsiz alacak davası açılmıştır. Davanın açıldığı tarihte kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının miktarı belirlenebilir olduğundan bu alacaklar belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak Yargıtay 9.Hukuk Dairesi ile Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin birleşmesinden önce Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden aynı Dairenin görev alanındaki bölgelerden gelen dosyalarda birleşme öncesi Daire uygulamalarına güven duyularak açılan davalarda aynı Dairenin önceki uygulamalarına devam edilmektedir. Bu uygulamanın zaman olarak sınırı da yine aynı kararda çizilmiştir. Buna göre hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ve sürpriz karar verme yasağı gereği birleşme tarihinden önce yukarıda belirtilen esasları dikkate alan ilk kararın Yargıtay Kararları Dergisi veya başkaca yolla yayını tarihinden sonra açılan davalarda belirtilen ilkeler uygulanacaktır. Başka bir anlatımla açıklanan kararın yayınından önce açılan davalarda her iki Daire görev alanına giren bölgelerde verilen kararlar bakımından Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin önceki uygulamalarına devam edilecektir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince daha önce verilen kararlarda, dava, kısmi eda külli tespit davası olarak görüldüğünden ve davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle ret kararı verilmediğinden, Dairenin görüşüne güvenilerek belirsiz alacak davası şeklinde açılan bu davada, belirtilen husus bozma nedeni yapılmamıştır.
2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre her ne kadar 854 sayılı Kanun'da iş sözleşmesinin işçi tarafından yaş dışında diğer emeklilik koşullarının tamamlanması nedeniyle feshi hâlinde kıdem tazminatına hak kazanılacağı yönünde bir düzenleme bulunmamakta ise de somut olayda davacı iş sözleşmesinin feshine ilişkin ihtarnamesinde birden fazla fesih nedenine dayanmış olup bu sebeplerden bir tanesinin varlığının ispatının yeterli olduğu, dosya kapsamına göre davacının ödenmeyen fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunduğu tespit edildiğinden ve kıdem tazminatı isteminin kabulü sonuç olarak isabetli olduğundan davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.Taraflar arasında 4857 sayılı Kanun kapsamında çalışanların fazla çalışma ücretlerinin 6098 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra % 25 zamlı ücret yerine % 50 zamlı ücretle ödenmesinin gerekip gerekmediği uyuşmazlık konusudur. Buna göre öncelikle 854 sayılı Kanun'un "Saklı Haklar" başlıklı 48 inci maddesinin, "Bu kanun hükümleri, gemi adamına daha elverişli hak ve menfaatler sağlayan kanun, toplu iş sözleşmesi, hizmet akti, örf ve adetlerden doğan haklara halel getirmez" şeklindeki düzenlemesinin daha sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Kanun hükümleri karşısında uygulama alanı olup olmadığı belirlenmelidir.
4. 854 sayılı Kanun 29.04.1967 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu tarihte 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda (mülga 6762 sayılı Kanun) gemiadamlarının haklarına dair bazı düzenlemeler bulunmaktaydı. Sözü edilen Kanun 1956 yılında yürürlüğe girmiş olup, 822 inci maddesinde gemiadamlarının kimler olduğu belirlenmiş ve devam eden maddelerinde gemiadamlarının çalışma sistemi ve bazı haklarına dair düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin Kanun'un 1190 uncu maddesinin 8 inci fıkrasında "Gerek bu bendin, gerekse müşterek avarya ile ilgili diğer hükümlerin tatbikinde, donatanın kanun ile veya iş akdiyle bunları ödemeye mecbur olduğuna bakılmaksızın, kaptan ve diğer gemi adamlarına veya onlar lehine yapılmış bulunan bütün ödemeler ücret sayılır" şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Yine 1230 uncu maddesinde, bir gemi veya yükün bir başka gemi tarafından kurtarılması hâlinde, kurtarma veya yardım ücretinin, donatan, kaptan ve diğer gemiadamları arasında ne şekilde paylaştırılacağı düzenlenmiştir. Kanun'un 1341 inci maddesinde kaptanın veya diğer gemiadamlarının hizmet veya iş sözleşmelerinden doğan ücret alacakları kendileri tarafından sigorta ettirilemeyeceği düzenlenmiş, 1353 üncü maddede ise, gemiadamlarına ödenecek ücretlerin gemi ile birlikte veya ayrı ayrı olarak yahut gayrisafi navlunun sigorta ettirilmesi suretiyle sigorta ettirilebileceği öngörülmüştür. Aynı Kanun'un 1467 inci maddesinde kaptanın gemiadamlarının disiplin amiri olduğu ve yetkinin kullanılmasını bazı diğer gemiadamlarına bırakabileceği hususları düzenlenmiştir.
5. 854 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, mülga 6762 sayılı Kanun bakımından bir değişikliğe gidilmemiş, gemiadamlarının çalışması ve bazı haklarına dair hükümleri yürürlükten kaldırılmamıştır. Bu nedenle 854 sayılı Kanun’un 48 inci maddesinde saklı haklar düzenlenmek suretiyle mülga 6762 sayılı Kanun ve varsa diğer kanunların gemiadamlarına daha elverişli haklar sağlayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir. Bu durumda 854 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi, gemiadamlarına mevcut kanunlar çerçevesinde daha elverişli haklar sağlayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı şeklinde bir anlam ifade etmektedir. Kanun koyucunun amacının ileride başka bir kanun ile daha elverişli bir hak sağlanması durumunda lehe olan kuralların uygulanmasına başlanacağı şeklinde anlaşılması mümkün olmaz. Hele özel kanun hükmünün daha sonra yürürlüğe giren bir genel kanun hükmüne önceden çekince koyduğu şeklinde varsayım, Kanun’un amacını aşan bir yorum olur.
6. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun) "Beşinci Kitap" "Deniz Ticareti" başlıklı bölümünde de toplam 32 maddede gemiadamları ile ilgili düzenlemeler yer almıştır. Bu nedenle 2011 yılında 6102 sayılı Kanun’un kabulü aşamasında 854 sayılı Kanun’un 48 inci maddesinde bir değişikliğe gidilmemiş ve gemiadamları yönünden diğer Kanunların lehe hükümlerinin uygulanmasına devam olunmuştur. Örneğin Kanun’un “Gemi adamlarının çalıştırılması” başlıklı 1127 inci maddesinde, “Geminin gemi adamlarıyla birlikte kiracının emrine verildiği kira sözleşmelerinde, gemi adamlarının çalıştırılmasından doğan bütün borç ve yükümlülüklerden kiraya veren, kiracı ile birlikte ve müteselsilen sorumlu” olacakları öngörülmüştür. Yine 6102 sayılı Kanun'un 1320 inci maddesinde, gemiadamlarının “Ülkelerine getirilme giderleri ve onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma payları da içinde olmak üzere, gemi adamlarına, gemide çalıştırılmakta olmaları dolayısıyla ödenecek ücretlere ve diğer tutarlara ilişkin istem hakları”, Gemi Alacaklısı Hakkı kapsamında tanımlanmış ve geminin malikine, kiracısına, yöneticisine veya işletenine karşı ileri sürülebileceği açıklanmıştır. Görüldüğü üzere 6102 sayılı Kanun'un gemiadamlarının haklarını güvence altına alan hükümleri, gemiadamına 854 sayılı Kanun'a göre daha elverişli haklar sağlamakta ve mevcut 48 inci madde kapsamında uygulanmaktadır.
7. Özel Kanun niteliğinde olan 854 sayılı Kanun’un 48 inci maddesinin, sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Kanun bakımından saklı hak tesis ettiğinin kabulü, her iki Kanun’un konuluş amaçlarına aykırıdır. Sonraki genel kanunun özel kanun hükmünü değiştirmesi için, açık ve anlamlı kural içeren düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
8. 854 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi, başka kanunlarda ve açıkça gemiadamlarına dair düzenlemelerin lehe olan kısımların