HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

SAYILAR

Esas No : 2024/1616
Karar No : 2024/2866
Tarihi : 19.03.2024
İlgili Kanun/Madde : 5510 S. SSGSK/86
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  •  HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
  • BLOK ÇALIŞMADA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN UYGULANMA ESASLARI

Tam Metin

ÖZETİ: Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Sigortalı işe giriş bildirgesi veya Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen diğer belgelerin Kuruma verilmesi ya da sigorta müfettişi tarafından tespit yapılması hâlinde hak düşürücü sürenin işlememe gerekçesi Kurumun sigortalı çalıştırıldığından haberdar olmasıdır. Halbuki blok çalışmanın bildirim öncesi kısmı için bu gerekçe geçerli değildir. Bu nedenle blok çalışmada bildirim öncesi çalışma dönemi yönünden hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini kabul etmek Kanun’daki açık düzenlemeye uygun olmayacağı gibi hak düşürücü sürenin işlevsiz hâle gelmesi sonucunu doğuracaktır. Kanun’un açık hükmü karşısında sigortalı lehine yorum ilkesinin uygulanması da mümkün olmayıp bu hâlde bildirim öncesi çalışma süresi bakımından sigortalının sigortalı hizmetlerinin sona ermesinden sonra hak düşürücü süre içinde dava açma hakkı devam etmektedir.

 

Taraflar arasındaki hizmet tespiti istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vefer’i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Kadir Dermancıoğlu tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.08.1998- 11.05.2006 tarihleri arasında davalı nezdinde kesintisiz çalıştığını, buna rağmen Kurum kayıtlarında farklı ünvanlara ve bunlara ait farklı işyerlerinde çalışmış gibi gösterildiğini, 1998 yılında 150, 1999- 2005 yıllarında 360’ar, 2006 yılında ise 130 gün eksik gün bildirimi bulunduğunu belirterek, davacının davalı nezdinde eksik bildirilen günlerinin tespitini talep etmiştir.

  1. CEVAP

1.Fer’i Müdahil SGK vekili, kurum kayıtları esas olup iddianın eşdeğer ve yazılı belgelerle ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

2.Davalı Nehir Mad. Mutf. Eşya San ve Tic. Ltd. Şti vekili, davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının bildirilmeyen süresinin olmadığını, iddianın yazılı delillerle ispatlanması gerektiğini, alacak davasının kesin delil olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

3.Dahili davalı İmran Çelik San.ve Tic.Ltd.Şti tasfiye memuru tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne;

28595394038 TC. Kimlik numaralı davacı Alattin Demircan’ın 3400021177230 sigorta sicil numarasıyla aralarında organik bağ bulunan davalı Nehir Madeni Mutfak Eşya San. Tic. Ltd. Şti. ile dava dışı İmran Çelik San. ve Tic. Ltd. Şti. İş yerlerinde 01.08.1988-11.05.2006 tarihleri arasında;

Dava dışı 667212 sicil sayılı İmran Çelik San. ve Tic. Ltd. Şti.’de

01.08.1998-31.12.1998 tarihleri arasında 150 gün günlük 1.594,650 TL brüt ücretle;

01.01.1999-30.06.1999 tarihleri arasında 180 gün günlük 2.602,500 TL brüt ücretle;

01.07.1999-31.12.1999 tarihleri arasında 180 gün günlük 3.120,000 TL brüt ücretle;

01.01.2000-30.06.2000 tarihleri arasında 180 gün günlük 3.660,000 TL brüt ücretle;

01.07.2000-31.12.2000 tarihleri arasında 85 gün günlük 3.960,000 TL brüt ücretle;

01.01.2001-30.06.2001 tarihleri arasında 128 gün günlük 4.665,000 TL brüt ücretle;

01.07.2007-31.07.2001 tarihleri arasında 30 gün günlük 4.898,250 TL brüt ücretle;

01.08.2001-31.12.2001 tarihleri arasında 150 gün günlük 5.598,000 TL brüt ücretle;

01.01.2002-30.06.2002 tarihleri arasında 138 gün günlük 7.400,025 TL brüt ücretle;

Davalı 1063284 sicil sayılı Nehir Madeni Mutfak Eşya San. Tic. Ltd. Şti. işyerinde;

2006/02. ayında 4 gün günlük 17,70 TL’si brüt ücret hizmet akdiyle çalıştığının tespitine; karar verilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer’i müdahil Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

1.Davalı Nehir Mad. Mutf. Eşya San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, Mahkemenin hükme dayanak yaptığı bilirkişi raporunda İmran Çelik San. ve Tic. Ltd. Şti ile müvekkilinin arasında organik bağ bulunduğu ifade edilse de sırf tek bir kişinin her iki şirketin de ortağı olması sebebiyle organik bağ bulunduğunun kabulünün hukuka aykırı olduğunu, İmran Çelik Ltd. Şti’deki çalışmalardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davanın kamusal nitelik taşıdığını, davada İmran Çelik Ltd. Şti.’nin hasım gösterilmediğini, ücretlerin neye göre tespit edildiğinin anlaşılamadığını, kararın eksik incelemeye dayandığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Fer’i müdahil SGK vekili, davada hak düşürücü sürenin dolduğunu, davacının tespitini talep ettiği dönemde farklı işyerlerinden bildirimi olduğunu, yeterli inceleme yapılmadan tanık beyanlarına göre karar verildiğini, tanıkların Yargıtayın aradığı kriterlere uymadığını, sürekli çalışma olgusunun araştırılmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamına göre dahili davalı İmran Çelik San ve Tic. Ltd. Şti ve davalı Nehir Madeni Mutfak Eşya San. Tic. Ltd. Şti’nin ticaret sicil kayıtlarında adreslerinin aynı olduğu bir kısım ortakların her iki şirkette de ortaklık yapısı içinde yer aldığı, davalı tanığı, Cumali Öztürk’ün 1999-2000 li yıllarda iki şirketin ortak olduğunu belirttiği, alacak davasında verilen kararın güçlü delil niteliği taşıdığı ve kararın Yargıtay onaması ile kesinleştiği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarına göre davacının 1998/8. ayında dahili davalı İmran Çelik.. Şti. nezdinde çalışmaya başlayıp çalışmasının 12.05.2006 tarihine kadar hep aynı yerde kesintisiz olarak devam ettiği, Mahkeme kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, başvuruların reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

1.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile aynı sebeplerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemiştir.

2.Fer’i müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesi ile aynı sebeplerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemiştir.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk
  2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesine göre “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların Mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”

  1. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre temyiz eden davalı taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş ve aşağıda kalan paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanun’un kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde anılan madde hükmünde yeralan hak düşürücüsüre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.

2.Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

3-Sigortalı işe giriş bildirgesi veya Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen diğer belgelerin Kuruma verilmesi ya da sigorta müfettişi tarafından tespit yapılması hâlinde hak düşürücü sürenin işlememe gerekçesi Kurumun sigortalı çalıştırıldığından haberdar olmasıdır. Halbuki blok çalışmanın bildirim öncesi kısmı için bu gerekçe geçerli değildir. Bu nedenle blok çalışmada bildirim öncesi çalışma dönemi yönünden hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini kabul etmek Kanun’daki açık düzenlemeye uygun olmayacağı gibi hak düşürücü sürenin işlevsiz hâle gelmesi sonucunu doğuracaktır. Kanun’un açık hükmü karşısında sigortalı lehine yorum ilkesinin uygulanması da mümkün olmayıp bu hâlde bildirim öncesi çalışma süresi bakımından sigortalının sigortalı hizmetlerinin sona ermesinden sonra hak düşürücü süre içinde dava açma hakkı devam etmektedir.

4.Somut olayda, davacının, dahili davalı Tas. Hal. İmran Çelik San. Ltd. Şti. İşveren yanından 26.09.2000-22.02.2001, 20.03.2002-17.04.2003 tarihleri arasında, davalı Nehir Madeni Mutfak Eşy. Ltd. Şti. İşveren yanından 18.04.2003-24.11.2004, 25.11.2004-12.05.2006 tarihleri arasında bildirimlerinin bulunduğu, davanın ise 16.03.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

5.Mahkemece yapılacak iş; davacının hizmet tespitini talep ettiği dönem yönünden, dava tarihi itibariyle çalışmanın blok çalışma olmadığı, talep sonu 12.05.2006 sonrasında farklı işverenler yanından hizmet bildirimlerinin yapılarak çalışmanın kesintiye uğradığı, ilk işe giriş bildirgesinin 26.09.2000 tarihinde verilmiş olduğu gözetilerek anılan bildirim dönemleri ve yukarıdaki ilke kapsamında 26.09.2000 öncesinin hak düşürücü süreye uğradığı gözetilerek reddinin gerekirken aksi kabul ile hüküm tesisi bozma nedenidir.

  1. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

  1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
  2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Üye Bektaş Kar’ın muhalefetine karşı, Başkan Mustafa Taş, Üyeler Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu, Hatice Kamışlık ve Şerafettin Özyürür’ün oyları ve oy çokluğuyla 19.03.2024 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

  1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık hizmet tespit davasında 01.08.1998-12.05.2006tarihleri arasında blok çalışması olduğunu iddia eden, ancak 26.09.2000 tarihinden sonra hizmeti kuruma bildirilen davacı sigortalının bildirim tarihi 26.09.2000 öncesi hizmetinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
  2. Somut uyuşmazlıkta davacının hizmeti 26.09.2000 tarihinde davalı işveren üzerinden kurum kayıtlarına intikal etmiştir. Mahkemece 01.08.1998-12.05.2006 tarihleri arası ve devamı da blok çalışma olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş kararın istinaf edilmesi üzerine ise Bölge Adliye Mahkemesince istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
  3. Kararın davalı ve fer’i müdahil Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine çoğunluk tarafından blok çalışmada kayıt öncesi 26.09.2000 öncesinin hak düşürücü süreye uğradığı, davanın reddi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
  4. Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir(Y. HGK. 01.07.2019 tarih ve 2016/21-1238 E, 2019/834 K). Belirtmek gerekir ki “hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Sigortalının kayda dayanan çalışması bildirilmiş veya kurumca saptanan çalışması var ise bu bildirilen veya saptanan hizmeti ile blok çalışmanın da zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir.
  5. Dairemizin 2021/10293 E, 2022/1056 Karar sayılı karşı oy gerekçelerinde ayrıntılı olarak açıklandığı gibi blok çalışmalarda kuruma bildirilen süre var ise sonraki çalışma için hak düşürücü süreye uğramaz kabulü önceki çalışma içinde kabul edilmeli ve hak düşürücü süre uygulanmamalıdır. Davacının 01.08.1998 tarihi ile sonrası kayda giren 26.09.2000 tarihini takip eden çalışmaları blok çalışmaya dayanmaktadır. Bu blok çalışma içinde kuruma intikal eden süreler olduğuna göre hak düşürücü süre önceleri içinde geçerli olmayacaktır. Blok çalışmanın bölünmezliği söz konusudur. Bu nedenle çoğunluğun hak düşürücü süre yönündeki bozma gerekçesine katılınmamıştır.