Yargı Kararları

HEKİMİN SABİT ÜCRET ARTI CİRO ÜZERİNDEN ORANSAL HAK EDİŞ USULÜYLE ÇALIŞMASI

SAYILAR

Esas No : 2023/6893
Karar No : 2023/9710
Tarihi : 21.06.2023
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/32
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • HEKİMİN SABİT ÜCRET ARTI CİRO ÜZERİNDEN ORANSAL HAK EDİŞ USULÜYLE ÇALIŞMASI
  • HAK EDİŞLERİ ÖDEDİĞİNİ İŞVERENİN İSPAT ETMESİNİN GEREKTİĞİ

Tam Metin

ÖZETİ: Mahkemece davacının davalıdan ciro üzerinden oransal hak ediş alacağına dair sözleşme bulunmadığı ve banka hesap hareketlerinde ödeme yapan tarafın davalı olduğunun anlaşılamadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiş ise de, dosyada mübrez banka kayıtlarına göre davalı Şirket yetkilisi tarafından davacıya 24.04.2014 tarihinde 80.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı görülmektedir. Davacının bu ödemenin hak ediş alacağına ilişkin olarak yapıldığını beyan etmesi karşısında, aksinin ispat külfeti davalı taraf üzerindedir. Ne var ki davalı söz konusu ödemeyi herhangi bir açıklama yapmadan gerçekleştirmiş olup davacı iddiasının aksine hak ediş alacağı için ödeme yapmadığını dosya kapsamına göre ispat edememiştir.
Şu hâlde Mahkemece yapılması gereken iş; davalı tarafça ödeme yapıldığı sabit olan 2014 yılı Nisan ayında davacı tarafça gerçekleştirilen tıbbî iş veya işlemlerin neler olduğunun Medula Sistem kayıtlarından tespit edilerek, aynı dönem için SGK tarafından davalıya yapılan ödeme tutarının belirlenmesi ve buna göre davacıya hangi oranda ödeme yapıldığının, davacı banka hesap hareketleri ile de karşılaştırılarak belirlenmesi ve uyuşmazlık konusu dönem için de aynı hesaplama yöntemi uygulanarak; davalı tarafça yapıldığı sabit olan işlemlerin neler olduğunun Medula Sistem kayıtları üzerinden belirlenip SGK tarafından davalı Şirkete yapılan ödeme tutarı üzerinden davacıya ödenmesi gereken tutarın tespit edilmesidir. Bu yön gözetilmeden, davacının meslek unvanı, işin yürütümüne ilişkin yerleşik uygulama ve teamül göz ardı edilerek alacağın ispat edilemediği gerekçesiyle talebin reddi doğru olmamıştır.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilli tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işyerinde 2014 yılının Şubat ayında çalışmaya başladığını, 09.12.2014 tarihine kadar hekim olarak çalıştığını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede yer alan ücretin gerçeği yansıtmayıp kanunen olması gereken asgari sınır üzerinden yazılmış olduğunu, ancak çalıştığı süre boyunca sözleşme gereği aldığı ücret dışında dışında aylık ciroya göre müvekkiline hak ediş bedelleri ödendiğini, yaptığı ameliyat, operasyon gibi tıbbi uygulamalara göre üzerinden ciro üzerinden % 20 oranında pay ödendiğini, zorunlu ücret olarak ödenen ücretin her ayın 20’sinde 3.769,83 TL olarak banka hesabına ödenip ciroya göre hesaplanıp ödenen hak ediş bedellerinin davalı Şirketin Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) ödemeleri aldığı tarih olan her ayın 20-25’i arası davacı adına başka bir hesaba ödenmesi konusunda anlaşıldığını, 2014 yılı Eylül ayında 75, Ekim ayında 60, Kasım ayında 67 ve Aralık ayında 10 adet ameliyat gerçekleştirdiğini, hak edişlerinin ödenmediğini ileri sürerek hak ediş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili Şirket arasında kurulan iş sözleşmesinin herhangi bir çalışanla yapılan sözleşme gibi değerlendirilemeyeceğini, zira aynı zamanda Şirket hissedarı olup pay sahibi olan davacının 30.12.2014 Yönetim Kurulu kararı ile hisselerini devrederek pay sahipliğinden ayrıldığını, bu sebeple davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemelerinde olduğunu, davacının müvekkiline ait işyerinde 19.10.2010 tarihinde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak çalışmaya başladığını, 05.12.2014 tarihinde istifa ettiğini, 11.08.2011 tarihinde iş sözleşmesi imzaladığını, 2011 yılından ayrıldığı güne kadar pay sahibi olduğunu, imzalı bordolarından da görüleceği üzere ayrılmadan önceki brüt ücretinin 6.000,00 TL olduğunu, davacıya bunun haricinde başka bir ödeme yapılmadığını, istifa sonrası tüm alacaklarını aldığına dair 09.12.2014 tarihli ibraname imzaladığını, davacının müvekkilinden talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya içeriğine göre davacının davalıya ait işyerinde 19.10.2010 tarihinde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak çalışmaya başladığı, 11.08.2011 tarihli sözleşmede davacının aylık brüt ücretinin 2.500,00 TL olarak kararlaştırıldığı, 09.12.2014 tarihli ibra belgesinde yasal kesintiler yapıldıktan sonra kalan net 10.840,02 TL nin 09.12.2014 tarihinde banka hesabına ödendiği, 11.08.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi niteliğindeki tam zamanlı hekim iş sözleşmesinin 8 inci maddesinde yer alan ücrete ilişkin hüküm incelendiğinde, aylık ödenecek brüt ücret dışında bir ücret kararlaştırılmadığı ve davalının hak ettiğini iddia ettiği hak ediş alacaklarına istinaden dava dosyası ve eklerinde ayrı bir sözleşmeye rastlanılmadığı, davacının hak ettiğini iddia ettiği hak ediş ödemelerine ait kanıt olarak ileri sürdüğü banka hesap ekstresinde görülen ödemelerin davacı tarafından gerçekleştirildiği ve davalı Şirket üzerinden yapıldığına dair bir hesap hareketi görülemediği, davalı Şirket resmî defterleri üzerinde yapılan incelemelerde, davacının iddia ettiği hak ediş ödemelerine ait bir muhasebe kaydı tespit edilemediğinden ve davacının hak ettiğini iddia ettiği hak ediş ödemelerinin davalı Şirket tarafından gerçekleştirildiğine dair belge sunulmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili;       davalı işverenin zaten kayıt dışı tutmak ve gizlemek için elden ödediği primi ticari defter ve muhasebe kayıtlarına işlemesinin düşünülemeyeceğini, tanık anlatımlarında taleplerindeki haklılığın anlaşılacağını, tanıkların davacının sabit ücreti dışında işverenliğin aylık cirosu üzerinden %20 oranında prim aldığını beyan ettiği, prim ve hak edişlerin yazılı olarak sözleşmede kararlaştırılmış olmasının geçerlilik şartı olmadığını, davacının ücret tutarına ilişkin İlk Derece Mahkemesi kabulünün hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, uzman doktorun başkaca hiçbir prim almaksızın bu kabul edilen ücretle çalışmayı kabul etmesinin mümkün olmadığını, dosya kapsamındaki tanık beyanları ve emsal ücret araştırmaları ile de sabit olmasına ve aylık 2.500,00 TL’den yukarıda olduğu tartışmasız olan gelirin bankaya yatırılan meblağlarla ispatlanmaya çalışıldığı dosyada elden ödeme olgusunun başka türlü ispat edilemeyeceğini, banka hesabına yapılan ödemelerin davalı yanca elden ödendiğini, tüm dosya kapsamında yapılan emsal ücret araştırmalarından ve tanık anlatımlarından görüleceği üzere davacının sabit ücretinin dışında işverenliğin aylık cirosu üzerinden %20 oranında hak ediş ödemesi aldığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalıya ait işyerinde ortopedi ve travmatoloji uzmanı doktor olarak sabit ücret ve ayrıca muayane ameliyat başı ücretle çalıştığını, yapılan muayane ve ameliyat karşılığı alınan paranın %18 KDV’si düşüldükten sonra kalan miktarın % 20’si üzerinden prim ödendiğini, 2014 yılı Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin sabit ücret dışında kalan ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek eldeki davayı açtığını, bilirkişi heyet raporunda; davalı tarafın ticari defterlerinin incelendiğinin, 2014-2015 yıllarına ait envanter defterinin ise temin edilemediğinin, banka hesabına yapılan ödemelerin davalı Şirket tarafından yapıldığına dair herhangi bir ibare bulunmadığının, 24.04.2014 tarihinde Şirket ortağı S.T. tarafından davacı hesabına yatırılan 80.000 TL’nin niçin yatırıldığının anlaşılamadığının belirtildiği, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamında göre davacının hak ediş alacağını ispatlayıcı bir muhasebe kaydı tespit edilemediği ve davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının hak ediş alacağı bulunup bulunmadığı ve bu alacağın ispatı konusundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun’un 203 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi.
3. Değerlendirme
1. Bilindiği üzere Genel Sağlık Sigortası (GSS), Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Kurumları olan Emekli Sandığı, Bağkur, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Yeşilkart’ı tek bir çatı altında, Genel Sağlık Sigortası çatısı altında toplamayı hedeflemiştir. Medula bu çalışmanın bilişim ayağıdır. Devlet hastaneleri, özel hastaneler, üniversite hastaneleri, diyaliz merkezleri ve daha bir çok sağlık kuruluşunun verdikleri hizmet, kullandıkları tıbbi malzeme ve ilaçların bedelinin geri ödeme kurumu tarafından ödenmesi için Genel Sağlık Sigortası Medula web servislerini kullanmaları gerekmektedir. Genel Sağlık Sigortası Medula web servisleri aracılığıyla hak sahipliği ve sözleşme doğrulama yani provizyon alma hizmeti alınmakta ve böylece hasta kabul, muayene ve tedavi ve sevk işlemleri yapılabilmektedir.
2. Somut olayda davacı taraf davalılara ait Hastanede uzman doktor olarak çalıştığını, aylık sabit ücretinin dışında gerçekleştirdiği tibbî müdahale üzerinden cironun %20’si oranında hak ediş ödemesi aldığını iddia etmiş; Mahkemece yapılan değerlendirmede davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki Mahkemece yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Zira davacı tarafça gerçekleştiren cerrahi müdahale ve diğer tibbî müdahalelerin neler olduğu Medula Sistemi kayıtlarından tespit edilebilmektedir. Ayrıca bu işlemin ilişkin olduğu dönem için SGK tarafından davacıya ne kadar ödeme yapıldığı da Kurum kayıtları ile sabittir.
3. Mahkemece davacının davalıdan ciro üzerinden oransal hak ediş alacağına dair sözleşme bulunmadığı ve banka hesap hareketlerinde ödeme yapan tarafın davalı olduğunun anlaşılamadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiş ise de, dosyada mübrez banka kayıtlarına göre davalı Şirket yetkilisi tarafından davacıya 24.04.2014 tarihinde 80.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı görülmektedir. Davacının bu ödemenin hak ediş alacağına ilişkin olarak yapıldığını beyan etmesi karşısında, aksinin ispat külfeti davalı taraf üzerindedir. Ne var ki davalı söz konusu ödemeyi herhangi bir açıklama yapmadan gerçekleştirmiş olup davacı iddiasının aksine hak ediş alacağı için ödeme yapmadığını dosya kapsamına göre ispat edememiştir.
4. Şu hâlde Mahkemece yapılması gereken iş; davalı tarafça ödeme yapıldığı sabit olan 2014 yılı Nisan ayında davacı tarafça gerçekleştirilen tıbbî iş veya işlemlerin neler olduğunun Medula Sistem kayıtlarından tespit edilerek, aynı dönem için SGK tarafından davalıya yapılan ödeme tutarının belirlenmesi ve buna göre davacıya hangi oranda ödeme yapıldığının, davacı banka hesap hareketleri ile de karşılaştırılarak belirlenmesi ve uyuşmazlık konusu dönem için de aynı hesaplama yöntemi uygulanarak; davalı tarafça yapıldığı sabit olan işlemlerin neler olduğunun Medula Sistem kayıtları üzerinden belirlenip SGK tarafından davalı Şirkete yapılan ödeme tutarı üzerinden davacıya ödenmesi gereken tutarın tespit edilmesidir. Bu yön gözetilmeden, davacının meslek unvanı, işin yürütümüne ilişkin yerleşik uygulama ve teamül göz ardı edilerek alacağın ispat edilemediği gerekçesiyle talebin reddi doğru olmamıştır.
5. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında, Mahkemece tıbbî kayıtlar ve hesap konusunda uzman bilirkişilerden (medula sistemi uzmanı-doktor-mali müşavir) oluşan yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulmalı, bilirkişiler aracılığı ile işyeri muhasebe kayıtları, Medula sistem kayıtları ve banka hesap hareketleri ayrıntılı şekilde tetkik edildikten sonra yukarıda belirtilen hesaplama yöntemi izlenerek ve davacı talebi de aşılmayacak şekilde alınacak bilirkişi raporuna göre yapılacak değerlendirme sonucu davacının ücret ve hak ediş ücret alacakları miktarı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.