Yargı Kararları

İBRANAMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI

SAYILAR

Esas No : 2016/3056
Karar No : 2019/38
Tarihi : 07.01.2019
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/34
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : • İBRANAMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI • İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN ALINAN İBRANAMENİN GEÇERSİZ OLACAĞI • İBRANAMEDE TARİH OLMAMASI GEÇERSİZLİK NEDENİDİR • HATA HİLE GİBİ İRADE FESADI HALLERİ VE GABİN İBRANAMEYİ GEÇERSİZ KILAR • İRADE FESADINA İLİŞKİN BİR YILLIK SÜRE İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN İŞLEMEZ

Tam Metin

YARGITAY
22. Hukuk Dairesi      
 

  Esas No.
Karar No.
Tarihi:
2016/3056
2019/38
07.01.2019
İlgili Kanun / Madde

4857 S. İşK/34

 

   

  • İBRANAMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI
  • İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN ALINAN İBRANAMENİN GEÇERSİZ OLACAĞI
  • İBRANAMEDE TARİH OLMAMASI GEÇERSİZLİK NEDENİDİR
  • HATA HİLE GİBİ İRADE FESADI HALLERİ VE GABİN İBRANAMEYİ GEÇERSİZ KILAR
  • İRADE FESADINA İLİŞKİN BİR YILLIK SÜRE İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN İŞLEMEZ
 
  ÖZETİ İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez
İbranamenin geçerli olup olmadığı, 01/07/2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21.  maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
d)İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. 
e)Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz
 
               

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Çavdar Çakır tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili işçinin ücret alacakları ödenmediğinden  iş akdini haklı nedenle feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile ödenmediğini iddia  ettiği fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, yıllık izin ve çocuk ve aile yardımı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının başka bir iş bulduğundan dolayı işten ayrıldığını, davacının iş akdini haklı bir nedenle feshetmediğini, davacının iddia ettiği ağır çalışma koşullarının bulunmadığını ve tüm haklarının kendisine ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının, kendisine ait iş yeri özlük dosyasında bulunan 30.04.2012 tarihli ve ibraname başlıklı belgeye göre işten kendisinin ayrıldığı, iş ilişkisinin sona erme nedeninin de SGK kayıtlarında istifa olarak belirtildiği, iş ilişkisinin istifa ile sona ermesi nedeniyle davacının kıdem tazminatına hak kazanmadığı, diğer alacak kalemlerinin ödendiği konusunda ise davacının imzasını havi ibraname bulunduğu, bu ibranamenin irade fesadı sonucu imza edildiğinin iddia ve ispat edilemediği, ibranamenin düzenlendiği tarihte 6098 sayılı yasanın değil; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun yürürlükte olduğu, dolayısıyla ibranamenin düzenlendiği tarihte meri olan yasa hükümlerine göre ibranamenin geçerli olduğu, buna göre de davacının davalı işverenden herhangi bir alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında, 30/04/2012 tarihli ibranamenin geçerli olup olmadığı noktasında uyuşmazlık vardır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için, kanuni koşulların varlığı aranmalıdır.
6098 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamelerin geçerliliği sorunu ise, Yargıtayın konuyla ilgili aşağıda açıklanan ilkeleri çerçevesinde çözülmelidir:
a)İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
b)İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
c)İbranamenin geçerli olup olmadığı, 01/07/2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21.  maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
d)İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. 
e)Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. 
f)Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
g)Yine, işçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
h)İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davacının davalıya ait işyerinde, 01/06/2010-30/04/2012 tarihleri arasında çalışması bulunmaktadır.
Tartışma konusu 30/04/2012 tarihli ibranamenin, düzenlenme tarihi itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen şartlara tabi olmadığı açık olup, söz konusu ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtayın konu ile ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.

30/04/2012 tarihli ibraname miktar içermemektedir. İbraname içeriğinde, davacının işten ayrılış şekli ayrılma olarak belirtilmiş, bütün ücretler, sosyal haklar , hafta tatili ve genel tatil ücretleri, fazla mesai ücreti ve yıllık izin ücreti ile yukarıda ki istihkakların eksiksiz olarak ödendiği belirtilmektedir. Talep edilen alacaklardan kıdem tazminatı ile aile ve çocuk yardım alacağı yönünden davalı işverenin ibra edildiği açıkça yazılmadığı gibi fazla mesai , yıllık izin ve ulusal bayram genel tatil ücretinin ise ödendiği belirtildiği halde ibraname de rakam belirtilmemiştir.  Açıklanan bu durumlar karşısında ibranameye değer verilmesi mümkün değildir. Ayrıca mahkemece her ne kadar davacının istifa ettiği, işten ayrılış bildirgesinde de kodun istifa olarak bildirildiği  belirtilmiş ise de dosya içerisine herhangi bir istifa dilekçesi sunulmamış olmakla birlikte işten ayrılış kodu da Sosyal Güvelik Kurumu kayıtlarına “18” işin sona ermesi olarak bildirilmiştir.   Anılan sebeplerle, 30/04/2012 tarihli ibranameye değer verilmemeli, dosya içeriğine göre davacının talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı belirlenmeli ve ödenmeyen ücret alacağının tespiti halinde iş akdini haklı nedenle feshettiği kabul edilerek hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda yazılı sebepten kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.