Yargı Kararları

SAYILAR

Esas No : 2022/9-151
Karar No : 2023/193
Tarihi : 15.03.2023
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/32
Yargı Yeri: T. C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Ek Başlıklar :  İLAVE TEDİYE  İL ÖZEL İDARELERİ TARAFINDAN KURULAN ŞİRKETLERİN SERMAYESİNİN YARIDAN FAZLASININ DEVLETE AİT ŞİRKET OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİ İL ÖZEL İDARESİNE AİT ŞİRKETTE ÇALIŞAN-LARIN İLAVE TEDİYE ALAMAYACAKLARI

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/32

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No. 2022/9-151
Karar No. 2023/193
Tarihi: 15.03.2023

İLAVE TEDİYE
İL ÖZEL İDARELERİ TARAFINDAN KURULAN ŞİRKETLERİN SERMAYESİNİN YARIDAN FAZLASININ DEVLETE AİT ŞİRKET OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİ
İL ÖZEL İDARESİNE AİT ŞİRKETTE ÇALIŞAN-LARIN İLAVE TEDİYE ALAMAYACAKLARI

ÖZETİ İlave tediye, yasada aranan koşullara sahip kamu kuruluşlarında işçi sıfatıyla çalışan personelin çalıştığı iş ve işyerine göre her yıl kanunen gösterilen tutarda ödenmesi gereken ve ayrıca istenirse ödenebilen bir ödeme olarak tanımlanmaktadır.
somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; bir tür mahalli idare olan ve Devlet tüzel kişiliğini temsil etmeyip ayrı bir tüzel kişiliği bulunan mahalli idarelerden biri olan İl Özel İdareleri tarafından kurulan şirketlerin "sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket" olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından sermayesinin yarısından fazlası Kütahya İl Özel İdaresine ait olan davalı Yoncalı Dübecik Kaplıcaları İşletmesi AŞ'nin de Devlete ait şirket olmadığı sonucuna varıldığından 6772 sayılı Kanun kapsamında bu şirkette çalışan işçilere ilave tediye yapılması olanaklı değildir

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında alt işveren şirketler tarafından işçi olarak çalıştırılanların kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarında ve mahalli idarelerin şirketlerinde işçi olarak istihdamının 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) ile düzenlendiğini, bu kapsamda 696 sayılı KHK’nın 127 nci maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23 üncü ve 24 üncü maddeleri uyarınca maddede belirtilen kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli idarelerde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesiyle çalıştırılanların doğrudan istihdamının öngörüldüğünü, Türkiye Yol, Yapı ve İnşaat İşçileri Sendikası (Yol-İş Sendikası) üyesi olan müvekkillerinin de Kütahya İl Özel İdaresi nezdinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışmakta iken 375 sayılı KHK’nın geçici 23 üncü maddesine göre hisselerinin tamamı Kütahya İl Özel İdaresine ait olan davalı şirkette istihdam edildiklerini, İl Özel İdarelerinin mahalli halkı temsil ettiği gibi aynı derecede illerde devleti temsil etmek üzere kanunla kurulmuş tüzel kişiliği haiz yönetim birimleri olduğunu, İl Özel İdarelerinin başında il valisinin bulunduğunu, hizmetlerin vali adına onun emirleri doğrultusunda genel sekreter tarafından yürütüldüğünü, genel sekreterin bu görevleri yerine getirmesinden dolayı valiye karşı sorumlu olduğunu, İl Özel İdarelerinin aslında illerde valilerin sorumluluğunda Devleti temsil ettiği için Devletin bir parçası olduğunu, yapısı gereği mahalli idare organı olan belediyelerden ayrıldığını, davacıların istihdam edildiği şirketin bütün hisselerinin Kütahya İl Özel İdaresine ait olması sebebiyle 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi gereğince müvekkilerine ilave tediye ödenmesi gerekirken ödenmediğini, davalı şirkette çalışmaya devam eden müvekkillerinin ilave tediyeye hak kazandıklarının tespitini talep etmekte hukuki yararlarının bulunduğunu ileri sürerek müvekkillerinin Yoncalı Dübecik Kaplıcaları İşletmesi AŞ’de istihdam edilmeye başlanıldıkları tarihten itibaren 6772 sayılı Kanun gereği ilave tediyeye hak kazandıklarının tespitine karar verilmesine talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin Kanun'da geçen sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirketermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket tanımına girmediğini, şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun) hükümleri çerçevesinde ticaret siciline kayıtlı özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, şirketin hisselerinin bir kısmının İl Özel İdaresine ait olmasının özel hukuk tüzel kişiliğini ortadan kaldırmadığını, Belediyelerin hissedar olduğu şirketlerin 6772 sayılı Kanun kapsamında olmadığını, Yargıtayın da Belediyelerin hissedar olduğu şirketlerin 6772 sayılı Kanun kapsamında olmadığına ilişkin kararları bulunduğunu, konuya ilişkin Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğüne yazdığı görüş yazısında da Belediyeler tarafından kurulan şirketlerin genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri kapsamına girmediğinin belirtildiğini, valinin İl Özel İdarelerindeki görev ve sorumluluklarının merkezi teşkilattaki görev ve sorumluluklarından ayrı olduğunu, mahalli idare kapsamında yer alan İl Özel İdarelerinin idari ve mali özerkliğe sahip olduğunu, valilerin başkanlık etmesinin İl Özel İdaresini mahalli idareler içinde yer alan Belediyelerden farklı hâle getirmediğini, müvekkili şirketin de sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait şirket tanımına girmediğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.01.2020 tarihlive 2019/31 Esas, 2020/20 Karar sayılı kararı ile 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereği, Devlet tarafından kanun ve kanunun verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ile ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişileri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanların 6772 sayılı Kanun'un kapsamına girdiğini, bağlı kuruluşun özel hukuk hükümlerine tâbi olmasının sonuca etkisi olmayıp sermayesinin % 50’sinin kamu kurumuna ait bulunmasının yeterli olduğu, davacıların işvereni olan davalı şirketin sermayesinin % 64'ünün Kütahya İl Özel İdaresine, yaklaşık % 34 hissesinin ise Kütahya Belediyesine ait olduğu, her ne kadar Yargıtayın Belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerde çalışan işçilerin ilave tediyeden yararlanamayacağına ilişkin kararları bulunmakta ise de somut olayda davalı şirketin sermayesinin yaklaşık % 64 ‘ünün (yarısından fazlasının) İl Özel İdaresine ait olduğu, İl Özel İdaresinin Devlet tüzel kişiliğinin dışında görülemeyeceği, aksine merkezi idarenin yerel birimlere vesayet yetkisine haiz başkanlığını valiliğin yaptığı merkezi bir kamu kuruluşu olduğu, İl Özel İdaresinin davalı şirkette hissesinin % 50'den fazla olması sebebiyle 6772 sayılı Kanun'da belirtilen sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlardan olduğu, davacıların ilave tediyeden yararlanması gerektiği, ayrıca davalı şirkette Belediye ve İl Özel İdaresinin toplam payının % 98,322 olması karşısında bu miktarda Belediye ve İl Özel İdaresi payı bulunan şirketlerin kamusal nitelik taşıdıkları gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıların 01.04.2018 tarihinden itibaren 6772 sayılı Kanun kapsamında ilave tediyeye hak kazandıklarının tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.03.2021 tarihli ve 2020/1286 Esas, 2021/684 Karar sayılı kararı ile davalı şirketin sermayesinin 100.000 payından 33.987 adedinin Kütahya Belediyesine, 64.335 adedinin ise Kütahya İl Özel İdaresine ait olmak üzere toplam % 98,322 oranındaki payın Kütahya İl Özel İdaresine ve Kütahya Belediyesine ait olduğu, 6772 sayılı Kanun kapsamında olan İl Özel İdaresinin davalı şirketteki hissesinin yarıdan fazla olması dikkate alındığında davacıların ilave tediyeye hak kazandıkları, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
 "…Taraflar arasında Kütahya İl Özel İdaresi’nin yarısından fazlasına sahip olduğu davalı şirketin personellerinin, ilave tediye ücretine hak kazanıp kazanamayacağı uyuşmazlık konusudur.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. Kanun’un 1. maddesinde, “Umumi, mülhak ve hususi bütçeli dairelerle mütedavil sermayeli müesseseler, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller, 3460 ve 3659 sayılı kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerinde müstahdem olanlardan İş Kanununun şümulüne giren veya girmiyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanununun muaddel birinci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselere” ilave tediye ödemesi yapılacağı belirtilmiştir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu sayıma göre belirtilen kurumlarda çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekmekle somut uyuşmazlıkta davacılar Kütahya İl Özel İdaresi’nin %64,33’üne sahip olduğu davalı şirketin çalışanları olup, dava dilekçesinde söz konusu şirketin “sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket” olduğundan bahisle davacılara ilave tediye ödenmesi gerektiği iddia edilmektedir.
Bu durumda, davalı şirketin “sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket” özelliği gösterip göstermediğini değerlendirmek için “Devlet” ve “mahalli idare” kavramları incelenmelidir.
Anayasanın idareye ilişkin çeşitli düzenlemelerinde (örneğin, m. 29/4, m. 82/1, m. 128/1)“Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri” ifadesi kullanılmaktadır. Bu ifadeden devletin kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Bütün vatandaşlardan oluşmuş bir kişi topluluğu olan Devlet, hukukumuzda “merkezi idare” veya “genel idare” şeklinde de isimlendirilmektedir.
Devlet (merkezi idare, genel idare) tek bir kamu tüzel kişiliğidir. Devletin yasama, yürütme ve yargı organları ayrı tüzel kişiliğe sahip olmayıp devlet tüzel kişiliğini oluşturan birimlerdir. Bu açıklamaya göre Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı, Yüksek Mahkemeler, Bakanlıklar gibi merciler kendi görev alanları itibariyle Devlet tüzel kişiliği adına işlem ve eylem yapar.
Devlet dışındaki bazı kamu tüzel kişilerinin de bu niteliği Anayasada doğrudan ifade edilmiştir. Devlet gibi bir kişi topluluğu olan ve Anayasanın 127. maddesinin 1. fıkrasında “il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri” şeklinde tanımlanan mahalli idareler bu kamu tüzel kişilerine örnek olarak gösterilebilir. Bu tanıma göre il özel idareleri, belediyeler ve köyler olmak üzere üç tür mahalli idare bulunmakla, her mahalli idare ayrı tüzel kişiliğe sahiptir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda; bir tür mahalli idare olan ve Devlet tüzel kişiliğini temsil etmeyip ayrı bir tüzel kişiliği bulunan il özel idareleri tarafından kurulan şirketler, “sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket” olarak değerlendirilemez. Nitekim Dairemizce belediyelerin hissedarı olduğu özel hukuk hükümlerine tabi şirketler de 6772 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmemektedir (Örneğin, Dairemiz 09.11.2020 Tarih, 2017/18550 esas, 2020/15379 karar sayılı ilamı). Bu husus gözetilmeden, reddedilmesi gereken davanın kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…"gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten davalı şirketin 6772 sayılı Kanun’da belirtilen sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlardan olduğu, 6772 sayılı Kanun’unbozma kararında belirtildiği gibi Devlet tüzel kişiliğini temsil etme yetkisi aramadığı, davacıların ilave tediyeden yararlanmasının yasal koşullarının oluştuğu vurgulanmak suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, Anayasa hükmü uyarınca mahalli idare konumundaki dava dışı Kütahya İl Özel İdaresinin müvekkili şirketteki hissesinin % 50’nin üzerinde olmasına rağmen davalı şirketin TTK hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketi statüsünde özel hukuk tüzel kişisi olup kamusal yetki, imtiyaz ve ayrıcalığının bulunmadığını, 233 sayılı KHK kapsamında da yer almadığını, bu nedenle 6772 sayılı Kanun kapsamına girmediğini ve ilave tediye ödemekle yükümlü olmadığını, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; % 64,33 hissesi Kütahya İl Özel İdaresine ait olan davalı şirketin sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket olup olmadığı ve 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi kapsamına girip girmeyeceği; buradan varılacak sonuca göre ilave tediye ödemekle yükümlü olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) "İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği" başlıklı 123 üncü maddesi şöyledir:
" İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.
Kamu tüzelkişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur. "
2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 126 ncı maddesi şöyledir:
" Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayırılır.
İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır.
Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. "
3. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın127 nci maddesi şöyledir:
"Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
 Mahalli idarelerin seçimleri, 67 nci maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.
Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır."
4. 6772 sayılı Devlet Ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) 1 inci maddesi şöyledir:
 "Umumi, mülhak ve hususi bütçeli dairelerle mütedavil sermayeli müesseseler, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller, 3460 ve 3659 sayılı kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerinde müstahdem olanlardan İş Kanununun şümulüne giren veya girmiyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanununun muaddel birinci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselere, ücret sistemleri ne olursa olsun, her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılır."
2. Değerlendirme
1.İlave tediyenin kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Kanun ile düzenlenmiş olup Kanun’da ilave tediyenin tanımı yapılmamıştır. İlave tediye, yasada aranan koşullara sahip kamu kuruluşlarında işçi sıfatıyla çalışan personelin çalıştığı iş ve işyerine göre her yıl kanunen gösterilen tutarda ödenmesi gereken ve ayrıca istenirse ödenebilen bir ödeme olarak tanımlanmaktadır (Sarper Süzek, İş Hukuku, İstanbul, Yenilenmiş Onsekizinci Baskı, 2020, s. 367; Ercan Akyiğit, “İlave Tediye ve Sosyal Sigortalar Priminin Kesilmesi”, Legal Hukuk Dergisi, 2011, sayı. 30, s. 549).
2.6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesine göre de maddede belirtilen umumi, mülhak ve hususi bütçeli dairelerle mütedavil sermayeli müesseseler, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları, borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseselerin kanun kapsamında olduğu belirtilmiştir.
3. Aynı maddede İş Kanunu’nun şümulüne giren veya girmeyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanunu’nun muaddel 1 inci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselerin bu alacaktan yararlanacağı belirtilmiş ise de Kanun, 1475 sayılı İş Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’ndan önceki 3008 sayılı İş Kanunu’na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu’nda ise işçi tanımına 2 nci maddede yer verilmiş olup buna göre de bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi denilmektedir. O hâlde Devlet ve ona bağlı kurumlarda bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan her işçi ilave tediyeye hak kazanacaktır. Burada bağlı kuruluşun özel hukuk hükümlerine tâbi olmasının sonucu yoktur. Sermayesinin % 50’sinin kamu kurumuna ait olması yeterlidir.
4. Yine maddenin son cümlesinde ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılacağı düzenlenen işçilere, 3 üncü maddede ise her yıl için birer aylık ilave tediye dışında birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere 02.07.2018 tarihine kadar İcra Vekil Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararı ile aynı nispette bir ilave tediye yapılacağı daha belirtilmiş, 02.07.2018 tarihli ve 698 sayılı 477 sayılı Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (698 sayılı KHK) 21 inci maddesi ile maddedeki "İcra Vekil Heyeti " "Cumhurbaşkanı" olarak değiştirilmiştir.
5. Bu aşamada 6772 sayılı Kanun kapsamında olan sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar incelenmelidir.
6. İdare teşkilatını idari kuruluşların belirli bir düzen içindeki parçalarından kurulu gövdesi oluşturmaktadır. İdari teşkilat olan kamu tüzel kişiliğinin yasal bir tanımı olmamakla birlikte kamu tüzel kişiliğinin kurulması konusunda kanun yapması nedeniyle yasama organı, kararname çıkarması nedeniyle de Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır (Anayasa md. 123/3).
7. Türk idari yapısının temelini merkezi idarenin (genel idare) ve mahalli idarenin (yerel yönetimler) oluşturduğunu söylemek mümkündür. Mahalli idareler, ülke genelinde her biri farklı farklı kamu tüzel kişilikleri içerecek şekilde örgütlenirken merkezi idare yani devlet kendi içinde başkent teşkilatı ve taşra teşkilatı olarak bir bütün olup tek bir kamu tüzel kişiliğini oluşturmaktadır (Erol Turan, Kamu Yönetimi Temel Kavramlar, Konya, 2016, s. 80). Devlet tüzel kişiliğinden ayrı mahalli idare olarak sayılan İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyler Anayasa'da belirtilmiş olan diğer kamu tüzel kişilikleridir. Anayasa'nın 127 nci maddesinde de mahalli idarelerin amacı il, belediye veya köy halkının yerel ve ortak ihtiyaçlarını karşılamak olarak belirtilmekle Devlet'ten ayrı faaliyetleri olduğu vurgulanmıştır.
8. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası genel olarak bütün kamu hukuku tüzel kişiliklerini düzenlememektedir. Fakat Devlet tüzel kişiliğine dâhil idareler ile bazı kamu tüzel kişiliklerine yer vermiştir. Yönetimin halka sunacağı hizmetlerin, merkezde bulunan ve sınırlı sayıdaki devlet görevlisince planlanıp uygulanması başkent teşkilatını oluşturmaktadır. Ayrıca merkezden yönetimde, tüm hizmetlerin başkent teşkilatı tarafından yürütülemeyeceği düşüncesi ile başkent teşkilatı tarafından atanıp başkent teşkilatının emir ve talimatları ile hareket eden başka bir deyişle başkent teşkilatına hiyerarşi bağı ile bağlı olan bir taşra teşkilatı kurulmuştur (Metin Günday, İdare Hukuku, Ankara, Dokuzuncu Baskı, 2004, s. 57).
9. Öte yandan zamanla devletin birçok alana müdahil olması, beraberinde devlete bazı ödevler yüklemiş ancak tek bir merkezden ihtiyaçların yeterli derecede karşılanamayacağı görüldüğünden merkezi idare, idari yetkilerinin bir bölümünü yerel idarelere devretmiştir. Böylece devlet, bazı hizmetleri bizzat yapmak yerine tüzel kişiliğe haiz yerinden yönetim idarelerine devretmekle yetinmiştir Yerinden yönetim, bir takım kamu hizmetlerinin devlet idaresi dışındaki kamu tüzel kişileri aracılığıyla yerine getirilmesi olup bu tüzel kişiler merkezi idarenin hiyerarşisine tâbi olmayıp ayrık tutulmuşlardır (Ender Ethem Atay, İdare Hukuku, Ankara, Birinci Baskı, 2006, s. 158).
10. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda Devletin, idari teşkilat içerisinde belirli bir insan topluluğunun belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olmasıyla oluşan, hukuki kişiliği bulunan devamlı bir teşkilat olduğunu söylemek mümkündür (Kemal Gözler, Devletin Genel Teorisi, Bursa, Onuncu Baskı, 2020, s. 4). Bir başka ifadeye göre Devlet, egemenliği dolayısıyla kuruluşunu, görev ve yetki alanını kendisi belirleyen yegâne kamu hukuku tüzel kişisidir (Ramazan Çağlayan, "Hukukumuzda Kamu Tüzel Kişiliği Kavramı ve Kıstasları", Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2016, Sayı 7, s. 378).
11. Bu tanımlardan hareketle, kamu hizmeti gören ve merkezi idare teşkilatı olarak kurulan çeşitli hak ve yükümlülüklere sahip organizasyona hukuken tüzel kişilik verilerek adına da Devlet denildiğini söylemek mümkündür. Devlet, kamu tüzel kişilerinin en başında ve en büyük tüzel kişidir.
12. İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyler ise yerel yönetimler (mahalli idareler) arasında sayılmaktadır. Bunlar belirli çevrelerde ikamet edenlerin ortak ve yerel gereksinimlerini karşılamak üzere kurulmuş kamu hukuku tüzel kişileri olmakla merkezi idarenin yani devletin dışında farklı tüzel kişilikleri bulunmaktadır.
13. Mahalli idare olan il, merkezi idare olan il ile aynı coğrafyayı paylaşmaktadır. Merkezi idarenin yani Devlet tüzel kişiliği içinde yer alan taşra teşkilatında bulunan il idaresine, il genel idaresi; mahalli idare birimi olan il idaresine ise İl Özel İdaresi ismi verilmektedir. Bu iki yönetimin coğrafi sınırları aynı ise de İl Özel İdaresi, bu sınırlar içerisinde yaşayan insanların mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak için tesis edilmiş; buna karşılık il genel idaresi, merkezi idarenin tüm ülke düzeyinde yürüttüğü hizmetlerin il sınırları içinde de yürütülmesi amacıyla kurulmuştur (Gözler, s. 183)
14. Sonuç itibariyle merkezi yönetim ve mahalli idareler farklı tüzel kişiliklere haiz olmakla merkezi yönetimden kastedilen Devlet tüzel kişiliği olmakla mahalli idarelerin Devlet tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız tüzel kişiliğe haiz kamu tüzel kişiliği olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Anayasa'da da benimsendiği üzere ülkemizde merkezi yönetim ya da devlet kamu tüzel kişiliği ile birlikte yerel yönetimler kamu tüzel kişilikleri ve hizmet yerinden yönetim kamu tüzel kişilikleri bulunmaktadır. Anayasa'da belirtilen yerel yönetimlerde İl Özel İdaresi, Belediye ve Köylerdir.
15. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 46 ncı maddesinin birinci fıkrasında "Devlet ve kamu tüzel kişileri" ifadesinin kullanılması, yine 47 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 128 inci maddesinin birinci fıkrasında "Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişileri" ifadesinin kullanılması Devletin diğer kamu tüzel kişiliklerinden ayrı kamu tüzel kişiliğine sahip olduğunu göstermektedir.

16. Nitekim 6772 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde kapsamı belirtilirken "sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller" ifadesini kullanmakla İl Özel İdaresi gibi mahalli idare olan Belediyeleri Devlet tüzel kişiliğinden ayrı tüzel kişiliği bulunması sebebiyle ayrıca belirtmiştir.
17. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; bir tür mahalli idare olan ve Devlet tüzel kişiliğini temsil etmeyip ayrı bir tüzel kişiliği bulunan mahalli idarelerden biri olan İl Özel İdareleri tarafından kurulan şirketlerin "sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket" olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından sermayesinin yarısından fazlası Kütahya İl Özel İdaresine ait olan davalı Yoncalı Dübecik Kaplıcaları İşletmesi AŞ'nin de Devlete ait şirket olmadığı sonucuna varıldığından 6772 sayılı Kanun kapsamında bu şirkette çalışan işçilere ilave tediye yapılması olanaklı değildir.
18. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile diren