ÖZETİ dosyaya celbedilen Medula kayıtları ve tıbbi belgeler incelendiğinde, müteveffanın ölüm tarihi olan 28.01 2014’den önce, en geç 2011 tarihinden beri şeker ve yüksek tansiyon hastası olduğunun anlaşıldığı, davalı vekilince takograf, GPRS veya şoför işçinin çalışma koşullarını denetlenmesine yönelik herhangi bir evrak sunulmadığı, olay öncesindeki süreçte kalp krizinin en önemli faktörlerinden olan şeker hastalığı ve tansiyon rahatsızlıklarının müteveffa işçide mevcut olduğu, buna karşın işçinin yaptığı işe göre sağlık gözetiminin etkin şekilde yapıldığına ve takip edildiğine yönelik belge ve iş sağlığı organizasyonunun davalı tarafça ortaya konulamadığı, diğer yandan, davalı işverenliğin iştigal konusu ve yaptığı asıl işin gereği olarak müteveffa gibi şoför işçilerin yurt dışındaki çalışma saatlerinin denetlenmesine yönelik herhangi bir iş güvenliği organizasyonu kurularak etkin şekilde işletilmesi yerine tüm hususların işçilerin inisiyatifine bırakıldığı, müteveffanın olaydan önceki birkaç aylık süreçte çalışmaları incelendiğinde sıklıkla yurda giriş-çıkış yaptığı ve dolayısıyla fiilen çalıştığı, olaydan bir gün önce yaşadığı trafik kazasının yaratması beklenilen stres ve hastanedeki tedavi sürecinin de etkisiyle kalp krizinin meydana geldiği, dava konusu olayda iş sağlığına ilişkin gözetim yükümlülüğünün gereği gibi olmadığı, çalışma şartlarının denetimine ilişkin etkin iş güvenliği organizasyonu bulunduğunun gereği gibi ortaya konulamadığı, müteveffanın ölüm nedeni (kalp krizi) ile davalı işverenlik tarafından yürütülen işin niteliği ve müteveffanın çalışma koşulları arasında teknik ve tıbbi yönden uygun nedenselliğin bulunduğu, netice olarak davaya konu olayda davalı işverenin asli kusurlu (%60) olduğu, dava konusu olayda müteveffa işçinin şeker ve tansiyon hastası olmasının kendisine kusur olarak yükletilemeyeceği gibi, olay nedeni olan rahatsızlığı tetikleyecek alışkanlıklarının bulunduğuna ve olay sürecinde olumsuz davranışlarına dair verinin mevcut olmadığı ,bu sebeple müteveffa işçinin kusurunun bulunmadığı, olay tarihine göre gelişmişlik ve teknoloji düzeyine göre tüm önlemlerin alınması halinde dahi kalp krizi gibi hastalıkların tamamen önlenebilmesi mümkün olmadığı gibi, somut olayda bünyesinde kalp krizine etken olabilecek risk etkenleri bulunan müteveffa işçinin ölümünde, belli oranda (%40) bünyesel faktörün etkisinin bulunduğu” hususlarının belirtildiği, olayın iş kazası olduğu hususunun, Rehberlik Ve Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 21.01.2016 tarihli iş kazası inceleme raporuyla tespit edildiği, kusura ilişkin bilirkişi heyet raporu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olup, usul ve yasa ile dosya içeriğine uygun bulunduğu,
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Özlem Saraç Coşkun tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
- DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi olan Abdullah Kurudal’ın davalı şirket nezdinde tır şoförü olarak çalıştığını, Arnavutluk ülkesinde 26.01.2014 tarihinde işkazası neticesinde hayatını kaybettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL maddi tazminat ile her bir davacı için ayrı ayrı 30.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden faizi ile tahsili talep etmiş, 29.11.2021 tarihli dilekçesi ile, davacı eş yönünden maddi tazminat talebini 195.043,38 TL olarak arttırmıştır.
- CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların murisinin, trafik kazası geçirdikten 2 gün sonra geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat ettiğini, 26.01.2014 tarihinde Arnavutlukta bir başka araca arkadan çarpmak suretiyle trafik kazası geçirdiğini ve olay yerinde baygın vaziyette bulunarak hastaneye kaldırıldığını, taburcu edildikten sonra 27.01.2014 günü fenalaşarak aynı hastaneye kaldırıldığını, kalp krizi sebebiyle vefat ettiğini, davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile , davacıların murisinin yurt dışı tır şoförü olarak davalı nezdinde çalışırken Arnavutluk ülkesine sefer yaptığı esnada trafik kazası geçirdiği ve akabinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiği,22.02.2021tarihli kusur raporunda “Dava konusu olayın 5510 sayılı Yasa m. 13 kapsamında iş kazası olduğu, Davalı işveren Gelişim Uluslararası Lojistik Hizmetleri ve Dış Tic. Ltd. Şti’nin % 60 (yüzde Altmış) oranında kusurlu olduğu, Kazalı işçinin kusuru bulunmadığı. Bünyesel faktörler % 40 (yüzde Kırk) oranında etkili olduğunun tespit edildiği, gerek SGK tahkikat raporu gerekse Mahkemece aldırılan kusur raporunda meydana gelen kazanın iş kazası olduğu tespitinin yapıldığı, dava konusu olayda iş sağlığına ilişkin gözetim yükümlülüğünün gereği gibi olmadığı, çalışma şartlarının denetimine ilişkin etkin iş güvenliği organizasyonu bulunduğunun gereği gibi ortaya konulamadığı, müteveffanın ölüm nedeni (kalp krizi) ile davalı işverenlik tarafından yürütülen işin niteliği ve müteveffanın çalışma koşulları arasında teknik ve tıbbi yönden uygun nedenselliğin bulunduğu, netice olarak davaya konu olayda 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.4 hükmünü ihlal eden davalı işverenin asli kusurlu olduğu, davacıların murisinin bünyesel faktörlerinin de dava konusu olayda tali etkisinin olduğu kanaatine varıldığı, davacıların murisinin, dinlenen tanık beyanından ve dosya arasına alınan yurt dışı giriş çıkış kayıtlarından sefer primi karşılığında çalıştığı ve ayda ortalama 3 kez sefer yaptığı , bu kabule göre hesap bilirkişisi raporunda davacıların murisinin aylık 3.253,95- TL (Net) ücret karşılığı çalıştığının belirlendiği ve mahkemece de bu ücretin benimsendiği, vefat tarihi itibari ile davacı Neslihan’ın 29 yaşında, davacı Seyhan’ın 28,davacı Mehmet’ın 25, davacı Ahmet’in 23 yaşında olduğu, desteklik sürelerini doldurdukları anlaşılmakla davacı Zarife dışındaki diğer davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verildiği, davacı Zarife açısından; bilirkişi tarafındanTRH-2010 yaşam tablosu esas alınarak ve progresif rant formülü kullanılarak davacı Zarife’nin destekten yoksun kalma tazminatının 195.043,38 TL olarak hesaplandığı,hesap raporuna itibar edilerek hükme esas alındığı, manevi tazminat yönünden; olayın oluş şekli, tarafların kusur durumu, ekonomik ve sosyal durumları ve paranın satın alma gücü de dikkate alınarak davacı Zarife Kurudal için 20.000 TL, diğer davacılar için ayrı ayrı 10.000’er TL manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 195.043,38 destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 26.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı Z. K.’a verilmesine diğer davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine; davacı Z. K. için 20.000 TL, davacı N. K. için 10.000 TL, davacı S. C. için 10.000 TL, davacı A. K. için 10.000 TL, davacı M. K için 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
- İSTİNAF
- İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
- İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, iş kazası gerçekleşip hasta hastaneden taburcu edildikten sonra işin yürütülmesiyle ilgili olmadığı bir zamanda müteveffa işçinin, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı sebebiyle fenalaşarak tekrar hastaneye kaldırıldığını ve kalp krizi sebebiyle vefat ettiğini, bu nedenle somut olayda uygun illiyet bağının bulunmaması sebebiyle işverenin iş kazasından doğan sorumluluğu bulunmadığını, hastane raporları ile ilgili kapsamlı ve yeterli çevirinin yapılmadığını, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen 21.01.2016 tarih ve 209820/İR/02 sayılı inceleme raporunda; kalp krizi geçirerek vefat etmesinde; işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi bulunmadığı değerlendirilmiştir.” ifadesi bulunmasına rağmen bu durumun dikkate alınmayarak müvekkili işverenin asli kusurlu sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, müteveffa işçinin kalp krizi geçirmesinde etken faktörlerden olan yaşı, beslenme şekli, tütün bağımlılığı, alkol kullanımı gibi verilerin toplanması gerekirken işbu verilerin mevcut olmadığını, TRH-2010 yaşam tablosu baz alınarak hüküm kurulmasının, maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiz ile ödenmesinin hukuka aykırı olduğunu, vekalet ücreti tespitinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
- Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile olayda, iş sağlığı ve güvenliği konusunda uzman bilirkişiler ve kalp ve iç hastalıkları uzmanı doktor bilirkişiden oluşan heyetten 22.02.2021 tarihli rapor alındığı ve raporda; “Müteveffa Abdullah Kurudal’ın kayden davalı işveren bünyesinde şoför olarak çalıştığı, 26.01.2014 tarihinde Arnavutluk Cumhuriyeti Devleti Çamve mahallesi Plazh kavşağında sevk ve idaresindeki 34 UA 4882 plaka sayılı araç ile AA 721 BM plaka sayılı araca arkadan çarptığı, aynı gün hastaneye kaldırıldığı ve tedavi edilerek taburcu edildiği, 27.01.2014 tarihinde tekrar rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığı, 28.01.2014 tarihinde ise kalp krizi sebebi ile vefat ettiği, kalp krizi sebeplerinin genel olarak “sigara, yüksek kolesterol, diyabet, yüksek tansiyon, ilerleyen yaş, cinsiyet (kalp krizi konusunda erkekler kadınlara göre daha fazla risk altındadır), obezite, genetik” şeklinde özetlenebileceği, dosyaya celbedilen Medula kayıtları ve tıbbi belgeler incelendiğinde, müteveffanın ölüm tarihi olan 28.01 2014’den önce, en geç 2011 tarihinden beri şeker ve yüksek tansiyon hastası olduğunun anlaşıldığı, davalı vekilince takograf, GPRS veya şoför işçinin çalışma koşullarını denetlenmesine yönelik herhangi bir evrak sunulmadığı, olay öncesindeki süreçte kalp krizinin en önemli faktörlerinden olan şeker hastalığı ve tansiyon rahatsızlıklarının müteveffa işçide mevcut olduğu, buna karşın işçinin yaptığı işe göre sağlık gözetiminin etkin şekilde yapıldığına ve takip edildiğine yönelik belge ve iş sağlığı organizasyonunun davalı tarafça ortaya konulamadığı, diğer yandan, davalı işverenliğin iştigal konusu ve yaptığı asıl işin gereği olarak müteveffa gibi şoför işçilerin yurt dışındaki çalışma saatlerinin denetlenmesine yönelik herhangi bir iş güvenliği organizasyonu kurularak etkin şekilde işletilmesi yerine tüm hususların işçilerin inisiyatifine bırakıldığı, müteveffanın olaydan önceki birkaç aylık süreçte çalışmaları incelendiğinde sıklıkla yurda giriş-çıkış yaptığı ve dolayısıyla fiilen çalıştığı, olaydan bir gün önce yaşadığı trafik kazasının yaratması beklenilen stres ve hastanedeki tedavi sürecinin de etkisiyle kalp krizinin meydana geldiği, dava konusu olayda iş sağlığına ilişkin gözetim yükümlülüğünün gereği gibi olmadığı, çalışma şartlarının denetimine ilişkin etkin iş güvenliği organizasyonu bulunduğunun gereği gibi ortaya konulamadığı, müteveffanın ölüm nedeni (kalp krizi) ile davalı işverenlik tarafından yürütülen işin niteliği ve müteveffanın çalışma koşulları arasında teknik ve tıbbi yönden uygun nedenselliğin bulunduğu, netice olarak davaya konu olayda davalı işverenin asli kusurlu (%60) olduğu, dava konusu olayda müteveffa işçinin şeker ve tansiyon hastası olmasının kendisine kusur olarak yükletilemeyeceği gibi, olay nedeni olan rahatsızlığı tetikleyecek alışkanlıklarının bulunduğuna ve olay sürecinde olumsuz davranışlarına dair verinin mevcut olmadığı ,bu sebeple müteveffa işçinin kusurunun bulunmadığı, olay tarihine göre gelişmişlik ve teknoloji düzeyine göre tüm önlemlerin alınması halinde dahi kalp krizi gibi hastalıkların tamamen önlenebilmesi mümkün olmadığı gibi, somut olayda bünyesinde kalp krizine etken olabilecek risk etkenleri bulunan müteveffa işçinin ölümünde, belli oranda (%40) bünyesel faktörün etkisinin bulunduğu” hususlarının belirtildiği, olayın iş kazası olduğu hususunun, Rehberlik Ve Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 21.01.2016 tarihli iş kazası inceleme raporuyla tespit edildiği, kusura ilişkin bilirkişi heyet raporu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olup, usul ve yasa ile dosya içeriğine uygun bulunduğu, bu raporda açıklanan nedenlerle davalı işveren iş kazasının meydana gelmesinde %60 oranında kusurlu olup, işbu kusur raporu ve dosyadaki diğer verilere göre, son içtihatlar doğrultusunda TRH 2010 yaşam tablosuna göre yapılan hesaplama ise yerleşik yargısal kararlara uygun ve yerinde olduğu, hüküm altına alınan tazminatın tamamına kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin maddi ve manevi tazminatlar yönünden hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarlarının karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre yerinde olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
- TEMYİZ
- Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
- Temyiz Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçe içeriğini tekrarla kararın temyizen bozulmasını talep etmiştir.
- Gerekçe
C.A Davalı vekilinin davacılar lehine hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
3.Dosya içeriğine göre davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından davalının bu kısma yönelik temyiz itirazlarının aşağıdaki şekilde reddine karar verilmiştir.
C.B. Davalı vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
- İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 417 inci maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’un 4 üncü maddesi hükümleridir.
- Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
- KARAR
Açıklanan sebeplerle;
- Davalı vekilinin davacılar lehine hükmedilen manevi tazminata ilişkin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
- Davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin istemi yönünden Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıdaki yazılı temyiz giderinin temyiz eden ilgiliden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.