Yargı Kararları

İŞ KAZASI NEDENİYLE MADDİ ZARARAIN HESAPLANMASI

SAYILAR

Esas No : 2007/24424
Karar No : 2008/8071
Tarihi : 27.05.2008
İlgili Kanun/Madde : 818 S.BK/41
Yargı Yeri: YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : İŞ KAZASI NEDENİYLE MADDİ ZARARAIN HESAPLANMASI

Tam Metin

YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No.
Karar No.
Tarihi:
2007/24424
2008/8071
27.05.2008
İlgili Kanun / Madde
818 S.BK/41
   

  • İŞ KAZASI NEDENİYLE MADDİ ZARARAIN HESAPLANMASI
  ÖZETİ: Öğretide zararın hüküm tarihine göre hesaplanma gereği kabul görmüştür. Borçlar Kanunu'nun 46/11. maddesine göre hükmün verildiği anda cismanı zararın sonuçlan tam ve kesinlikle belirlenemiyorsa hakim, hüküm tarihinden başlayarak iki yıl içinde hükmün değiştirilmesi hakkını saklı tutar Federal mahkemede tazminatın belirleme anını kural olarak hüküm anı olarak belirlemiştir. Borçlar Kanunu'nun 46/11. maddesindeki bu hükümden de yararlanılarak denebilir ki maddi zararın saptanmasında hüküm gününün dayanak alınması ve hüküm günündeki duruma göre zarar tutarının hesaplanması gerekir.
Bu itibarla hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerin nazara alınarak rapor tarihine kadar gerçekleşen zararın somut olarak hesaplanması gerekir. Bu husus " gerçek belli iken varsayıma gidilemez." ilkesininde gereğidir. Zararın giderimine karar verilebilmesi için öncelikle zararın miktar olarak belirlenmesi gerekir. Zarar tazminatın tavan noktasıdır. Hüküm altına alınacak tazminat zararı aşamaz. Zarara neden olan olay nedeniyle olaydan zarar gören sigortalı yada ölüm halinde hak sahipleri bir fayda da sağlamışsa zararı doğuran olayla bağlantılı faydaların zarardan indirimi gerekir. Buna zararın denkleştirilmesi denir. Aksi halde zararlandırıcı olay zarar gören tarafı zenginleştirir
             

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu
anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Havva Aydınlı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre Emel.
Kadir ve Döne Çopur oğlu’nun tüm davacılar Ebru, Murat, Sibel Çopur oğlu’nun dördüncü davacı
Fatma Çopur oğlu’nun ikinci ve dördüncü, davalının ikinci ve üçüncü bendin kapsamı dışında kalan
temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve
manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Olayın oluş şekline, müterafık kusur oranlarına, davacı Fatma Çopur oğlu yönünden duyulan
elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna 26.6.1966 gün 1966/7-7 sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine
ve hak ve nesafet kurallarına göre hükmolunan manevi tazminat az, davacı kardeşler Kadir ve Döne
Çopur oğlu yönünden ise manevi tazminatın fazla taktir edildiği açıkça ortadadır.
3- Davacı Emel Çopur oğlu’nun hesaplanan gerçek maddi zararından davanın niteliği gereği
Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin düşülerek karşılanmayan
maddi zararın belirleneceği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık gerçek maddi zarardan
düşülmesi gereken SGK' ca bağlanan gelirin, gelir bağlama tarihindeki ilk peşin sermaye değerinin
mi yoksa 506 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihteki
artışlar nazara alınarak hesaplanan tüm peşin sermaye değerinin mi olduğu noktasındadır.
Sorunun çözümü için maddi zarar ile SGK tarafından bağlanan gelir kavramı üzerinde
durmak gerekir. Maddi zarar sigortalının zararlandırıcı sigorta olayından önce ve sonraki durumu
arasında oluşan farktan ibarettir. Başka bir anlatımla zararlandırıcı sigorta olayı olmazdan önce
malvarlığı hangi durumda ise o durumla zararlandırıcı sigorta olayı olduktan sonraki durum
arasındaki farktır.
Öğretide zararın hüküm tarihine göre hesaplanma gereği kabul görmüştür. Borçlar Kanunu'nun 46/11. maddesine göre hükmün verildiği anda cismanı zararın sonuçlan tam ve kesinlikle belirlenemiyorsa hakim, hüküm tarihinden başlayarak iki yıl içinde hükmün değiştirilmesi hakkını saklı tutar Federal mahkemede tazminatın belirleme anını kural olarak hüküm anı olarak belirlemiştir. Borçlar Kanunu'nun 46/11. maddesindeki bu hükümden de yararlanılarak denebilir ki maddi zararın saptanmasında hüküm gününün dayanak alınması ve hüküm günündeki duruma göre zarar tutarının hesaplanması gerekir.
Bu itibarla hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerin nazara alınarak rapor tarihine kadar gerçekleşen zararın somut olarak hesaplanması gerekir. Bu husus " gerçek belli iken varsayıma gidilemez." ilkesininde gereğidir. Zararın giderimine karar verilebilmesi için öncelikle zararın miktar olarak belirlenmesi gerekir. Zarar tazminatın tavan noktasıdır. Hüküm altına alınacak tazminat zararı aşamaz. Zarara neden olan olay nedeniyle olaydan zarar gören sigortalı yada ölüm halinde hak sahipleri bir fayda da sağlamışsa zararı doğuran olayla bağlantılı faydaların zarardan indirimi gerekir. Buna zararın denkleştirilmesi denir. Aksi halde zararlandırıcı olay zarar gören tarafı zenginleştirir.
506 sayılı Yasa'nın 19. maddesinde iş kazası meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü en az % 10 azalmış olan sigortalılara sürekli iş göremezlik geliri, 23. ve 24 maddesinde meslek
hastalığı veya iş kazası sonucu ölen sigortalıların eş ve çocukları ile ana ve babasına yasada
belirlenen koşulların varlığı halinde iş kazası veya meslek hastalığı sigorta kolundan gelir.

bağlanacağı, 73/A maddesinde de tarifesine göre tesbit edilecek iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası priminin tamamının işverenler tarafından ödeneceği bildirilmiştir. Sigortalının primin ödenmesinde herhangi bir katkısı söz konusu değildir. Bu özelliği göz önünde tutulduğunda, iş kazası sigortasından bağlanan " gelirin" maddi zararın sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme niteliğinde olduğu sonucuna varılır. Bu nedenle söz konusu gelir, işverenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu " tazminat " kavramı içinde yer alır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan zararın giderilmesi istemine ilişkin olarak açılan tazminat davaları nitelikçe sigortaca karşılanmayan zararın giderilmesi istemini amaçlamaktadır.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında zarar hesabının Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlar nazara alınarak hesaplanan tüm peşin sermaye değeri düşülmek suretiyle yapılması gerektiğinin kabulü gerekir. Aksi takdirde Borçlar Kanunu'nun genel ilkelerine ve özellikle 506 sayılı Yasa'nın 19. 23. ve 24. maddelerine ters düşülmüş olacak, zarardan bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihteki artışlar nazara alınarak hesaplanan peşin sermaye değeri düşülmediği takdirde sigortalı veya hak sahipleri aynı zarar için hem işverenden tazminatın tümünü almak hem de kurumdan gelir almak yoluyla bağlanan gelirlerin ilk peşin değeri ile hüküm tarihine kadar yapılan artışları da kapsayan en son peşin değer arasındaki fark yönünden mükerrer yararlanma durumuna gelecektir. İşte buna engel olmak için hüküm tarihine en yakın tarihteki artışlar gözetilerek hesaplanan peşin sermaye değerinin düşülmesi zorunludur.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesiyle ilgili olarak verdiği iptal kararı Sosyal Güvenlik Kurumunun açacağı rücu davalarının konusunu oluşturan kurum alacağına ilişkin olup, sigortalı tarafından işverene yönelik olarak açılan tazminat davalarında uygulanma olanağı yoktur. Kaldı ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulunun 1.7.1997 gün ve 1992/3 Esas 1994/3 Karar sayılı kararının bağlayıcılığını koruduğu da açıktır. Sosyal Güvenlik Kurumunun işverene yalnızca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri oranında rücu edebilmesi, davacı zararının hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanan en son peşin sermaye değeri miktarı kadar karşılandığı gerçeğini değiştirmez.
Somut olayda mahkemece karara esas alınan hesap raporunda 18.4.2007 günlü yazı ile SGK' ca bildirilen bağlanan gelirin tahsis onay tarihindeki ilk peşin sermaye değeri indirilmek suretiyle davacı Emel Çopur oğlu' nun maddi zararının belirlendiği ortadadır.
Yapılacak iş; 4447 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 506 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlara göre hesaplanan tüm peşin sermaye değeri kurumdan sorulmak ve bildirilen miktar hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan ücret artışları razara alınarak hesaplanan tazminattan indirilmek ilk kararda hüküm altına alınan maddi tazminat alacağı miktarını geçmemek üzere sonucuna göre bir karar vermektir.
4-Kabule göre de davacıların maddi tazminat isteminin maddi zararlarının SGK' ca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri ile karşılanması nedeniyle reddedildiğinden bu durumun davacılar tarafından önceden bilinmesine imkân olmadığından maddi tazminatın reddi sebebiyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde davacılar Fatma, Ebru, Murat ve Sibel Çopur oğlu' nun ve davalının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 27.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.