İŞ KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK

SAYILAR

Esas No : 2023/18311
Karar No : 2024/1589
Tarihi : 06.02.2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/22
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • İŞ KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK
  • DEVİR ALAN İŞVERENİN İŞÇİNİN ÜCRET VE HAK EDİŞLERİNİ DÜŞÜRMESİNİN ESASLI DEĞİŞİKLİK NİTELİĞİNDE OLDUĞU
  • İŞ KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK YAPILMASININ İŞÇİYE HAKLI NEDENLE İŞ SÖZLEŞMESİNİ SONA ERDİRME HAKKI VERDİĞİ
  • İCAP NÖBETİ
  • İCAP NÖBETİNDE GEÇEN TÜM SÜRENİN ÇALIŞMA SÜRESİNDEN SAYILAMAYACAĞI
  • İCAP NÖBETİNDE İŞYERİNDE GEÇEN SÜRENİN DAHA FAZLA KANITLANMADIĞI SÜRECE İCAP NÖBETİNİN 1/8 NİN ÇALIŞMA SÜRESİNDEN SAYILACAĞI

Tam Metin

ÖZETİ: İşyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği işveren ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamayacaktır.

4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin birinci fıkrasının asıl konuluş amacı, işverenin tek taraflı değişiklik işlemlerine karşı işçiyi korumak; işçinin isteği dışında işini, işyerini ve diğer çalışma şartlarını değiştirecek işveren davranışlarına engel olmaktır.

Davacının devralan Şirket tarafından ücret ve hak edişlerinin düşürülmesi, işçi aleyhine çalışma koşullarında esaslı değişiklik niteliğindedir. Davacının bu değişikliğe 4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinde öngörülen şekilde yazılı onayı bulunmamaktadır. İşveren tarafından çalışma koşullarındaki esaslı değişikliğin geçerli bir nedene dayandığı da usulüne uygun olarak ispat edilmemiştir.

4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinde, çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshedebileceği öngörülmemiştir. Bununla birlikte çalışma koşullarının değiştirilmesi aynı zamanda çalışma koşullarının uygulanmaması anlamına geldiğinden, aynı Kanun’un 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (f) alt bendinde belirtilen hâl, işçinin haklı fesih nedenleri arasında sayılmıştır. Bu durumda işçinin ihbar tazminatı talep hakkı doğmazsa da kıdem tazminatı ödenmelidir. Çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi hâlinde ise kıdem ve ihbar tazminatlarını talep hakkı doğar. Dairemizin yerleşik hâle gelen içtihatları bu yöndedir.

İşçi icap nöbetinde evinde ve bulunduğu yerleşim yerinde zamanı serbestçe değerlendirebilir İhtiyaçduyulduğunda işyerine girmek zorunda olması icap nöbetinde geçen tüm sürenin çalışma süresinden sayılmasınıgerektirmez. İşçinin nöbet sırasında işyerine giderek gerçekleştirdiği çalışma nedeniyle geçen süre, çalışma süresinden sayılacaktır. İşyerine gitmesini gerektirecek bir durumun ortaya çıkmaması durumunda ise, uygun bir sürenin çalışma süresinden sayılması hakkaniyet gereğidir. Zira işçi her ne kadar serbestçe kullanabileceği bir zamana sahip ise de işyerine gitmek için her an hazır durumda olması gerekmektedir Tüm bu hususlar dikkate alınarak icap nöbetinde fiilen daha fazla çalışıldığıkanıtlanmadığı takdirde, icap nöbetinde geçen sürenin 1/8’i çalışma süresinden sayılmalıdır.

 

 

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 01.10.2019 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ile davalı Çorlu Şifa Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri AŞ (Çorlu Şifa Şirketi) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 22.03.2022 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 19.09.2011 tarihinde davalı işyerinde uzman ortopedi doktoru olarak çalışmaya başladığını, davacının çalıştığı hastanenin davalı İrmet Sağlık Hizmetleri AŞ’ye (İrmet Şirketi) devredildiğini, ücretinin muvafakati alınmadan tek taraflı düşürülmeye çalışıldığını, buna rıza göstermediğinden iş sözleşmesinin davalı işverence haksız nedenle 30.03.2016 tarihinde feshedildiğini, buna ilişkin whatsapp yazışma kayıtlarının dosyaya ibrazedildiğini,davacınınhaftanın5 günü 08.30-18.00 saatleri, cumartesi günü ise 08.30-17.00 saatleri arasında çalıştığını, haftanın 7 günü de 2’şer saat icapçı olduğunu ve bu nöbetlerde hasta yatışı yapılanların kontrollerinin yapıldığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, yıllık izin ücreti ve ödenmeyen aylık ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP
  2. Davalı İrmet Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının hiçbir zaman kendi şirketlerinde çalışması olmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen fesih gerekçesi ile müvekkilinin bir bağlantısının olmadığını, dava dilekçesi içeriğinden taleplerin anlaşılmadığını, davalı işyerinin devralınmadığını sadece demirbaşlar ile hastane ruhsatının alındığını, arada devir ilişkisi veya şirketlerin birleşmesi durumu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
  3. Davalı Çorlu Şifa Şirketi vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkili Şirketin devredildiği tarih itibarıyla davacının herhangi bir alacağı olmadığını, davacının devir sonrasında diğer davalı ile olan iş sözleşmesini haklı neden göstermeden kendisinin feshettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar arasında işyeri devri olduğu, işletme ruhsatının devir sözleşmesi, 22.03.2016 tarihli işletmenin devir sözleşmesi ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, 22.03.2016 tarihi itibari ile devir yapılmış olsa da devreden Çorlu Şifa Şirketinin Nisan ayına kadar sorumluluğunun devam ettiği, bu nedenle Çorlu Şifa Şirketinin de tüm dönemden sorumlu olduğu, her iki davalının da alacaklardan müştereken müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

  1. İstinaf Sebepleri
  2. Davalı İrmet Şirketi vekili; pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, ücret miktarının davacı tarafça ispat edilemediğini, dosyada yer alan CD içeriğinin ne olduğu ve nasıl temin edildiğinin anlaşılmadığını, davacının baktığı hasta sayısının ve bu hastalara ilişkin ne kadar ödeme yapıldığı belirlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, gerçeği tartışmalı whatsapp yazışması ile ihbar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
  3. Davalı Çorlu Şifa Şirketi vekili; davacının kendi isteği ile işyerinden ayrıldığından kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığını, davacının ücretinin banka hesabına yatırılmış olup ödenmeyen ücret alacağı bulunmadığını, davacının kestiği faturalar karşılığında kendisine hak edişlerinin ödendiğini, fatura kesmediği dönemlerde ise hak edişinin olmadığını, müvekkili Şirkette fazla çalışma uygulaması olmadığını, fazla çalışma yapılırsa da ödendiğini, dosyada davacıya ait yıllık izin belgelerinin bulunduğunu, davacının alacaklarına mahsuben çek ciro edildiğini, tüm taleplerin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
  4. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamı ve 30.03.2016 tarihli whatsapp yazışmalarına göre davacının iş sözleşmesinin devamının aleyhine esaslı değişiklik içeren yeni sözleşmeyi imzalaması koşuluna bağlandığı, işverenin sunduğu şartları kabul etmeyen davacının iş sözleşmesini feshetme iradesi olmadığı, davacının geçerli bir istifa iradesi bulunmadığı, ücret ve yıllık izin ücretinin ödendiğinin işverence ispatlanamadığı, davacının fazla çalışma yaptığını ispatladığı, işverenin ise fazla çalışma ücretini ödediğini ispatlayamadığı gerekçeleriyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

 

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

  1. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekilleri; istinaf dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile ayrı ayrı temyiz yoluna başvurmuşlardır.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının iş sözleşmesinin feshi ve buna bağlı olarak kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, ücret seviyesi ile ödenmeyen ücret alacağının bulunup bulunmadığı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma ücretinin hesaplanması ve işçilik alacaklarından davalıların sorumluluğu konularındadır.

  1. İlgili Hukuk
  2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
  3. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 6, 17 ve 22 nci maddeleri ile 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (f) alt bendi, 32, 41, 53, 59 ve 63 üncü maddeleri ile aynı Kanun’un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14 üncü maddesi.
  4. Dairemizin 15.02.2022 tarihli 2022/1226 Esas, 2022/1766 Karar sayılı ilâmında işyeri devrine ilişkin benimsenen ilkeler şöyle açıklanmıştır:

“…

İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, iş yerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlarda ise, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu olduğu aynı Kanun’un 3. fıkrasında açıklanmış ve devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.

İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesinde devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı kanun’un maddesinde sözü edilen devreden işveren için iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.

 

Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden sorumluluk ise son işverene ait olmakla devreden işverenin bu işçilik alacaklarından sorumluluğu bulunmamaktadır. Devralan işveren ihbar tazminatı ile kullandırılmayan izin ücretlerinden tek başına sorumludur. İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumludur.

…”

  1. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik olup olmadığının tespitinde benimsenen ilkelerin açıklandığı Dairemizin 11.03.2021 tarihli ve 2021/961 Esas, 2021/5954 Karar sayılı bölge adliye mahkemeleri arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemine ilişkin kararı.
  2. Değerlendirme
  3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalılar vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
  4. İşyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği işveren ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamayacaktır.
  5. 4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin birinci fıkrasının asıl konuluş amacı, işverenin tek taraflı değişiklik işlemlerine karşı işçiyi korumak; işçinin isteği dışında işini, işyerini ve diğer çalışma şartlarını değiştirecek işveren davranışlarına engel olmaktır.
  6. Somut uyuşmazlıkta ortopedi doktoru olarak çalışan davacı işçinin çalıştığı Hastanenin, devir sözleşmesi ve ticaret sicil kayıtlarına göre 22.03.2016 tarihinde davalı Çorlu Şifa Şirketinden davalı İrmet Şirketine devredildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davacının iş sözleşmesinin son bulduğu 01.04.2016 tarihine kadar devreden Şirkette çalışmasının gözüktüğü ve işten çıkışının 03 kodu ile istifa olarak bildirildiği görülmüştür. Dosyada mevcut 01.04.2016 tarihli davacı tarafça yazı ve imza itirazına uğramayan el yazılı ve imzalı istifa dilekçesinde; sözleşmedeki ödemeler maddesine uyulmadığından iş sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği yazılıdır. 30.03.2016 tarihli whatsapp yazışmalarına göre ise davalı İrmet Şirketi davacıdan son kararını bildirmesini istemiş; davacı, daha düşük ücret teklifi yapıldığından yeni sözleşme imzalamasının mümkün olmadığını belirterek yeni Hastanede başarılar dilemiştir. Davacı tanıkları; Hastaneyi devralan Şirketin davacının ücret ve hak edişlerini düşürdüğünü, davacının buna muvafakat etmediğini beyan etmişlerdir. Dosya içerisinde yer alan istifa dilekçesi, whatsapp yazışmaları ile tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davacının çalıştığı Hastaneyi devralan İrmet Şirketinin davacıya yeni çalışma koşulları çerçevesinde daha düşük ücret teklif ederek çalışmaya devam etmesini istediği, davacının ise bu koşulları kabul etmeyerek işsözleşmesini kendisinin feshettiği anlaşılmıştır. Davacının devralan Şirket tarafından ücret ve hak edişlerinin düşürülmesi, işçi aleyhine çalışma koşullarında esaslı değişiklik niteliğindedir. Davacının bu değişikliğe 4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinde öngörülen şekilde yazılı onayı bulunmamaktadır. İşveren tarafından çalışma koşullarındaki esaslı değişikliğin geçerli bir nedene dayandığı da usulüne uygun olarak ispat edilmemiştir.

4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinde, çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshedebileceği öngörülmemiştir. Bununla birlikte çalışma koşullarının değiştirilmesi aynı zamanda çalışma koşullarının uygulanmaması anlamına geldiğinden, aynı Kanun’un 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (f) alt bendinde belirtilen hâl, işçinin haklı fesih nedenleri arasında sayılmıştır. Bu durumda işçinin ihbar tazminatı talep hakkı doğmazsa da kıdem tazminatı ödenmelidir. Çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi hâlinde ise kıdem ve ihbar tazminatlarını talep hakkı doğar. Dairemizin yerleşik hâle gelen içtihatları bu yöndedir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda; aleyhine çalışma koşullarında esaslı değişiklik yapılan davacı, iş sözleşmesini çalışma koşullarının uygulanmaması sebebiyle sona erdirmiştir. Çalışma koşullarının işveren tarafından uygulanmaması sebebiyle davacı tarafından yapılan feshin haklı nedene dayandığı anlaşıldığından kıdem tazminatı talebinin kabulü isabetli olmuş ise de, ihbar tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile talebin kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

İşçi icap nöbetinde evinde ve bulunduğu yerleşim yerinde zamanı serbestçe değerlendirebilir. İhtiyaç duyulduğunda işyerine girmek zorunda olması icap nöbetinde geçen tüm sürenin çalışmasüresinden sayılmasınıgerektirmez. İşçinin nöbet sırasında işyerine giderek gerçekleştirdiği çalışma nedeniyle geçen süre, çalışma süresinden sayılacaktır. İşyerine gitmesini gerektirecek bir durumun ortaya çıkmaması durumunda ise, uygun bir sürenin çalışma süresinden sayılması hakkaniyet gereğidir. Zira işçi her ne kadar serbestçe kullanabileceği bir zamana sahip ise de işyerine gitmek için her an hazır durumda olması gerekmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak icap nöbetinde fiilen daha fazla çalışıldığı kanıtlanmadığı takdirde,  icap nöbetinde geçen sürenin 1/8’içalışma süresinden sayılmalıdır

Somut uyuşmazlıkta ise davacı; haftanın 5 günü 08.30-18.00 saatleri, cumartesi günü 08.30-17.00 saatleri arasında çalıştığını, haftanın 7 günüde 2’şer saat icapçı olduğunu iddia etmiş; davacı tanıklarından İ.G.; davacının hafta içi 08.00-18.00, cumartesi 08.00-15.00 saatleri arasında ve haftada en az 2-3 kez icapçı olduğunu, icap çalışmasının 1-2 saat sürebildiğini, icapçı olduğunda hasta geldiği zaman Hastaneye çağrıldığını; E.T. ise davacının hafta içi 08.00-18.00, cumartesi 08.00-15.00 saatleri arasında ve haftada en az 3-4 kez icapçı olduğunu, gelen hastaya bağlı olarak icap çalışmasının 1-2 saat sürebildiğini, icapçı olduğunda hasta geldiği zaman Hastaneye çağrıldığını beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının haftanın 3 günü 08.30-19.30, 2 günü 08.30-18.00 ve cumartesi günleri de 08.30-15.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilmiştir. Buna göre davacının haftanın 3 günü 1,5 saat icap nöbeti tuttuğunun kabulü ile fazla çalışma alacağı hesaplanmıştır. Şu hâlde yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda değerlendirme yapıldığında; icap nöbetinde geçen sürenin 1/8’inin çalışma süresinden sayılması gerektiğinin düşünülmemesi hatalı olmuştur.

Feshe bağlı haklardan olan kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup devreden işverenin bu işçilik alacağından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu husus dikkate alınmadan devreden işveren Çorlu Şifa Şirketinin yıllık izin ücretinden sorumlu tutulması da ayrıca hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

  1. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.