İŞ MÜFETTİŞİ RAPORLARININ İPTALİ İSTEMİYLE AÇILAN DAVADA DAVANIN TARAFLARININ İŞÇİ VE İŞVEREN OLACAĞI ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN BU DAVALARDA TARAF SIFATI BULUNMADIĞI

SAYILAR

Esas No : 2019/1698
Karar No : 2019/5534
Tarihi : 13.03.2019
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/92 6100 S. HMK/106
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Ek Başlıklar : İŞ MÜFETTİŞİ RAPORLARININ İPTALİ İSTEMİYLE AÇILAN DAVADA DAVANIN TARAFLARININ İŞÇİ VE İŞVEREN OLACAĞI ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN BU DAVALARDA TARAF SIFATI BULUNMADIĞI İŞ MÜFETTİŞİ RAPORLARINDA SADECE MADDİ VAKA TESPİTİ YAPILIP İŞÇİ ALACAKLARININ SOMUT OLARAK BELİRLENMEDİĞİ DURUMDA HUKUKİ YARAR KOŞULUNUN GERÇEKLEŞMİŞ OLMAYACAĞI

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/92
6100 S. HMK/106

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi    

Esas No. 2019/1698
Karar No. 2019/5534
Tarihi: 13.03.2019

l İŞ MÜFETTİŞİ RAPORLARININ İPTALİ İSTEMİYLE AÇILAN DAVADA DAVANIN TARAFLARININ İŞÇİ VE İŞVEREN OLACAĞI ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN BU DAVALARDA TARAF SIFATI BULUNMADIĞI
l İŞ MÜFETTİŞİ RAPORLARINDA SADECE MADDİ VAKA TESPİTİ YAPILIP İŞÇİ ALACAKLARININ SOMUT OLARAK BELİRLENMEDİĞİ DURUMDA HUKUKİ YARAR KOŞULUNUN GERÇEKLEŞMİŞ OLMAYACAĞI

ÖZETİ: 4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi tutanak ve raporlarının işçilerin alacaklarına yönelik kısımlarına karşı açılacak davaların tarafları her halükârda işçi ve işveren olup, burada her şeyden önce işçi lehine belirlenebilir somut bir işçilik alacağı tespitinin bulunması gereklidir. Bu belirlenebilirlik tarafların insiyatifinde olmamalı, bizatihi kurum işlemindeki tespitten kaynaklanmalıdır. Aksi halde ortada somut bir işçilik alacağı tespiti olmadığından, davacının dava açmakta hukukî menfaati bulunmayacaktır. Bu cümleden olarak uyuşmazlık konusu inceleme raporunda hangi işçilerin ücretlerinin eksik ödendiği, başka bir değişle alacaklı bazında çalışanların ismen belirlenmediği görülmüştür. Yalnızca maddi vakıa tespiti yapılmıştır ki 6100 sayılı Kanun mucibince de maddi vakıalar da, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamazlar. Dolayısıyla ortada somutlaştırılmış bir işçilik alacağı söz konusu değildir. Bu bağlamda işverence yapılan tespitin sağlıklı olduğundan bahsedilemeyeceği gibi dava edilebilirlik keyfiyetinin davalı işverenin insiyatifine bırakılması da çalışma barışı ve hukukî güvenlik açısından yerinde olmayacaktır. Nitekim inceleme raporunda Z.A. isimli şikâyetçi işçi yönünden de ücrette eksiltme yapıldığına ilişkin tespit bulunmasına karşın davacının davasını bu işçiye yöneltmediği de anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davanın davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

DAVA: Davacı, davalı kurum raporunun iptali ile davalı işçilere borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin ret kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
… Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile; … İş Mahkemesi'nin; 27/09/2017 tarih, … Esas, 2017/413 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b-2 bendi uyarınca kaldırılmasına, davanın kabulü ile … İstanbul Çalışma ve İş Kurumu Başakşehir Hizmet Merkezinin 10/05/2015 tarih 44816196-667-33886 sayılı yazısına dayanak 21/10/2014 tarih -İNC-39 sayılı inceleme raporunun iptaline karar vermiştir.
… Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi'nin kararı süresi içinde davalılardan … avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı Şirket vekili, müvekkili şirketin Kamu İhale Kanunu kapsamında 2012 yılında … Belediyesi’nden hizmet alımı ihalesini kazandığını, ihale sözleşmesinin 31/12/2014 tarihinde sona erdiğini ve yeni ihaleyi alamadığını, 24/03/2015 tarihinde … İstanbul Çalışma ve İş Kurumu Başakşehir Hizmet Merkezi tarafından tanzim edilen 10/03/2015 tarihli ve 33886 sayılı inceleme rapor sonucu konulu belgenin müvekkili Şirketine tebliğ edildiğini, bu belgeye göre 2014 yılı hizmet alımı sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilere eksik ücret ödemesi yapıldığının belirtildiğini, bu tespitin haksız ve hukuka aykırı olup, raporun iptaline karar verilmesini, hazırlanan rapordaki işçi ücreti alacakları bakımından müvekkili şirketin işçi ücreti borcunun bulunmadığının ve davalı işçilere ücret borcunun olmadığının tespitini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Kurum vekili, yapılan incelemelerde hukuka aykırılığın bulunmadığını, davacı şirketin İş Kanunu’nun 62.maddesine aykırı olarak daha önceki yıllardan daha düşük maaş belirlediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, her ne kadar davacı tarafça … Çalışma ve iş kurumu Başakşehir Hizmet merkezine ait inceleme raporunun iptali ile, davalı işçilere borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, davacı Şirketin asıl işveren Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'na ait Fen İşleri Yol Bakım, Onarım ve Belediye Hizmetlerinin yürütülmesi işini 2010-2014 yılları arasında yürüttüğü her yıl yenilenen belirli süreli iş sözleşmesi ile işçi çalıştırdığı, ihale şartnamesi eki niteliğindeki idari şartname ile işçilerin görevlerine göre asgari ücretin belirtilen oranda üzerinde ücret belirlendiği, 2013 yılı idari şartnamesindeki ücretler ile, 2014 yılı idari şartnamesi arasındaki ücretler arasında düşüşler olduğu, işçilerin iş sözleşmelerinin belirli olmasını gerektirir objektif nedenlerin bulunmadığı ve sözleşmelerin sürekli yenilendiği nazara alındığında davalı işçilerin belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı, ücretlerindeki yıllar itibari ile düşüşün İş Kanunu’nun 62. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
D)İstinaf başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.. 
E)İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı işçilerin ücretlerinin ihale belgeleri ve işçiler tarafından imzalanan bireysel hizmet sözleşmelerine göre belirlendiğini, İş Kanunun 62.maddesinin uygulanma yerinin olmadığını, yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir yönün bulunmadığını ileri sürerek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince -özetle-; 10/03/2015 tarih 33886 sayılı İnceleme Rapor Sonucu yazısı ekinde işçi ismi belirtilmeden 25 işçinin maaşlarının düşürüldüğü ve belirli süreli iş sözleşmelerinin imzalandığı tespitinin yapıldığı, davacı Şirket kayıtlarına dayanarak 25 işçiyi belirleyip bu davayı açtığı, iptali istenen inceleme raporunda eksik ödendiği ileri sürülen ücret alacakları işçi bazında belirlenmediği, ancak işçi ücretlerinin düşürüldüğü tespiti ve imzalanan hizmet sözleşmelerinin niteliği konusunda belirleme yapıldığından davacı şirketin Genel Müdürlüğü ve işçileri hasım göstererek dava açmasında davacının hukuki yararının bulunduğunun kabul edildiği, davacı Şirkete ait işyerinde çalışan davalı işçiler ile imzalanan belirli süreli hizmet sözleşmelerinin belirsiz süreli hizmet sözleşmesine dönüştüğü ve işçi ücretlerinde indirim yapılamayacağı tespiti yapılmış ise de; sözleşmelerin niteliğinin değişmesinin işçi ve sözleşme bazında değerlendirilmesi gerektiği, işçi ile işveren arasında anlaşma olması halinde ücretin düşürülmesinin mümkün bulunduğu, her bir işçi için ayrı ayrı değerlendirme yapmak yerine toptan bir değerlendirme ile sonuca gitmenin hatalı olacağı, davacı şirket tarafından dosyaya sunulan bireysel hizmet sözleşmelerinde 2013 ve 2014 yılları için ücretin düşürüldüğü, bu sözleşmelerin 4857 sayılı yasanın 22/2 maddesi kapsamında geçerli olup olmadığının açılması muhtemel işçilik alacağı davasında değerlendirilmesi gerektiği, davalı kurum tarafından 10/03/2015 tarih 33886 sayılı yazı ekindeki İnceleme Raporunun iptalinin gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile; … İş Mahkemesi'nin; 27/09/2017 tarih, 2015/230 Esas, 2017/413 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b-2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
G)Temyiz başvurusu:
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalılarda … vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
H) Gerekçe:
Uyuşmazlıkta, davacının dava açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gereklidir.
Dava çeşitleri 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 105. ilâ 113. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eda davası, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesinin talep edildiği dava türü olarak tanımlanmışken, tespit davası ise mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edildiği dava çeşidi olarak açıklanmıştır.
Yine 6100 sayılı Kanun’un 106/son maddesine göre ise maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamayacağı, aynı Kanunun 114/h. maddesinde “Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.” dava şartları arasında sayılmış, takip eden 115/2 maddesinde mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği hüküm altına alınmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi raporlarına karşı açılan davalar, işçilerin bireysel başvuruları üzerine iş müfettişi tarafından işçi alacaklarına ilişkin yapılan tespitlere karşıdır. Bu tespite işçi tarafından, yapılan tespitin eksik olduğu ve daha fazla alacağı bulunduğu gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava eda davası karakterindedir. Söz konusu tespite işveren tarafından, yapılan tespitin hatalı olduğu ve tamamen ya da kısmen borçlu olmadığı gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava menfi tespit davası niteliğindedir. 
Görüldüğü üzere, iş müfettişi raporlarının işçilerin alacaklarına yönelik kısımlarına karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davalar, yerine göre eda davası yerine göre ise menfi tespit davası özelliği göstermekte olup her halükarda bu davaların tarafları işçi ve işverendir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün bu davalarda taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı işyerinde Z.A. isimli işçinin şikâyeti üzerine inceleme denetimi yapıldığı, bazı işçilerin ücretlerinin düşürüldüğü tespiti yapılarak davalı işverene 10/03/2015 tarih 33886 sayılı yazı ile inceleme raporu sonucunun tebliğ edildiği, bu yazıda aynen “… inceleme raporu ile; hemen hemen her yıl yenilenen hizmet alım sözleşmeleri sonucu işverenliğin ve çalışan işçilerin büyük bölümünün çalışmaya devam etmesi, buna bağlı olarak yapılan her hizmet alım sözleşmesi sonrası işçilerle imzalanan belirli süreli iş sözleşmelerinin işe başladıkları tarihten itibaren belirsiz süreli iş sözleşmelerine dönüşmesi nedeniyle 2014 yılındaki hizmet alım sözleşmelerinde de çalıştırdığınız 3 tekniker (asgari ücretin %120 fazlası olarak), 10 çavuşun ve 12 düz işçinin (asgari ücretin %25 fazlası olarak) ücretlerinin bir önceki yıla göre ödenmesi gerektiği, 2014 yılı ocak ayından itibaren eksik ödenen ücretlerinin de derhal ödenmesi gerektiği tespit edilmiş …” hususunun bildirildiği ve eldeki dava ile de yapılan bu tespitin iptalinin talep edildiği anlaşılmıştır. 
İnceleme raporu sonucunu havi bu yazıda, işçi ismi belirtilmeden toplam 25 işçinin maaşlarının düşürüldüğü tespiti yapılmıştır. Davacı Şirkette, kayıtlarına dayanarak 25 işçiyi belirleyip bu davayı açmıştır. İptali istenen inceleme raporunda eksik ödendiği ileri sürülen ücret alacakları her bir işçi için ismen belirlenmemiştir. Ancak işçi ücretlerinin düşürüldüğü tespiti ve imzalanan hizmet sözleşmelerinin niteliği konusunda bir belirleme yapılmıştır. Bu olgular uyuşmazlık dışı olup, Mahkemenin de kabulündedir.
Buna karşın Bölge Adliye Mahkemesince, davacı Şirketin kendi kayıtlarına göre saptadığı işçileri ve Genel Müdürlüğü hasım göstererek dava açmasında hukukî yararının bulunduğu kabul edilerek işin esasına girilmiştir. 
4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi tutanak ve raporlarının işçilerin alacaklarına yönelik kısımlarına karşı açılacak davaların tarafları her halükârda işçi ve işveren olup, burada her şeyden önce işçi lehine belirlenebilir somut bir işçilik alacağı tespitinin bulunması gereklidir. Bu belirlenebilirlik tarafların insiyatifinde olmamalı, bizatihi kurum işlemindeki tespitten kaynaklanmalıdır. Aksi halde ortada somut bir işçilik alacağı tespiti olmadığından, davacının dava açmakta hukukî menfaati bulunmayacaktır. Bu cümleden olarak uyuşmazlık konusu inceleme raporunda hangi işçilerin ücretlerinin eksik ödendiği, başka bir değişle alacaklı bazında çalışanların ismen belirlenmediği görülmüştür. Yalnızca maddi vakıa tespiti yapılmıştır ki 6100 sayılı Kanun mucibince de maddi vakıalar da, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamazlar. Dolayısıyla ortada somutlaştırılmış bir işçilik alacağı söz konusu değildir. Bu bağlamda işverence yapılan tespitin sağlıklı olduğundan bahsedilemeyeceği gibi dava edilebilirlik keyfiyetinin davalı işverenin insiyatifine bırakılması da çalışma barışı ve hukukî güvenlik açısından yerinde olmayacaktır. Nitekim inceleme raporunda Z.A. isimli şikâyetçi işçi yönünden de ücrette eksiltme yapıldığına ilişkin tespit bulunmasına karşın davacının davasını bu işçiye yöneltmediği de anlaşılmıştır. 
Açıklanan nedenlerle; davanın davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 13.03.2019 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı şirket tarafından davalı … ile işyerinde çalışan 25 işçi hakkında açılan davada, 10.03.2015 tarih ve 33886 sayılı yazı ekinde gönderilen müfettiş raporunun iptali ile işçi ücreti alacakları bakımından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. 
Davalı kurum adına verilen cevap dilekçesinde düzenlenen iş müfettişi raporunun yerinde olduğu savunulmuştur. Davalı işçilerden bir kısmı davaya cevap vermek suretiyle davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesi tarafından işçi ücretlerinde indirime gidilmesinin İş Kanunu'nun 62. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 
Davacı vekili yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesi kararında; iptali istenen raporda işçi ismi belirtilmeden toplam 25 işçinin ücretlerinin düşürüldüğü sonucuna varıldığı, davacı şirketin kayıtlarından tespit ettiği 25 işçi ile kurum hakkında dava açmasında hukuki yararın bulunduğu, işçi ve işveren arasında anlaşma olması halinde işçi ücretlerinin düşürülebileceği, müfettiş inceleme raporunda her bir işçi yönünden iş sözleşmesi ile yeniden ücret belirlenip belirlemediğinin araştırılmadığı, genel bir değerlendirme ile sonuca gidildiği, dosyaya sunulan bireysel iş sözleşmelerinde ücretin düşürüldüğünün belirtildiği bu durumun muhtemel işçi alacağı davasında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle müfettiş raporunun iptaline karar verilmiştir. 
Karara karşı, davalılardan … vekili tarafından yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. 
Müfettiş raporuna itiraz davasının yasal dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 92. maddesi olup, ilgili düzenlemede; "Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri (…) tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir" şeklinde kurala yer verilmiştir". Düzenlenen tutanakların ve raporların işçilik alacaklarına ilişkin kısımlarına otuz gün içinde itiraz edilebileceği öngörülmüş olmakla, süresi içinde itiraz edilmeyen tutanak veya raporların kesinleştiği sonucuna varılmalıdır. Kesinleşen rapor veya tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğundan, idari ve adli makamlarda sonuçları ortaya çıkmaktadır. Kesinleşen müfettiş raporu ile işçi alacağının varlığı belirlendiğinde, Sosyal Güvenlik Merkezlerinin tespit edilen alacaklarla ilgili prim tahsili işlemleri başlatılmaktadır. İşçinin alacak talebiyle açacağı davada ise müfettiş tutanağı kesinleşen ve aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli belge olarak işlem gördüğünden, işverenin aksini ispat yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Kesinleşen müfettiş raporunda ödenmeyen işçi alacağı yönünden bir tespitin varlığı halinde işçinin ispat yükümlülüğü hafifletilmekte, örneğin işverene karşı dava açmış ve husumet içinde olan tek bir tanık beyanı ile rapordaki tespitler örtüştüğünde, işçinin ispat yükümünü yerine getirdiği kabul edilmektedir. Esasen işveren hakkında düzenlenen tutanak veya müfettiş raporu sonrasında sosyal güvenlik primi tahsili işlemi yapılmasa veya işçi tarafından rapora dayalı olarak dava açılmasa dahi, işverenin aleyhine düzenlenen rapora itiraz etmek suretiyle ve yargı denetimi yoluyla aklanması imkanının olduğunun kabulü gerekir. Nitekim yukarıda sözü edilen yasal düzenlemede dava açma hakkı, tarafların hukuki yarar şartına bağlanmamıştır. Müfettiş raporuna itiraz davası süre dışında yasal koşullara bağlanmamış ve kendine özgü bir dava türüdür. Sözü edilen davanın HMK’nın 106 maddesinde sözü edilen tespit davasındaki hukuki yarar şartına tabi tutulması, hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması olarak değerlendirilebilir. Rapor aleyhine olan işçi veya işveren raporu düzenleyen kurum aleyhine dava açabilmeli ve hukuki yarar şartının kanundan doğduğu kabul edilmelidir. 
Müfettiş denetim yetkisi, 4857 sayılı İş Kanunu'na dayanır ve bu yetki İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği hükümlerine göre kullanılır. İdarenin bir işlemi sonucu hazırlanan rapora karşı kurum aleyhine idare mahkemesine dava açma imkanı bulunmamaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu ile müfettiş raporuna itiraz davası açma imkanı getirilmiştir. Hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle bu yolun da kapatılması, hukukilik denetimin yapılamaması sonucunu ortaya koyacak ve keyfiliğe neden olabilecektir. 
Somut uyuşmazlıkta; şikayet denetimi kapsamında müfettiş tarafından işyerinde incelemeler yapılmış, işçilerin isimleri raporda gösterilmeden idari şartnamelerde yer alan asgari ücretin fazlası olarak belirlenen ücretlerin ödenmesi gerektiği sonucuna varılmış ve eksik ücretlerin işçiye ödenmesinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir. İtiraza konu inceleme raporunda işçilik alacakları bakımından açık tespitlere yer verilmiş ve Kurum tarafından işverene yapılan bildirimde işçi isimlerine yer verilmemiş olsa da; 3 tekniker, 10 çavuş, 12 düz işçinin ücret farklarının derhal ödenmesi gerektiği bilgisi verilmiştir. Bu haliyle davacı işverenin yasanın kendisine tanıdığı dava açma hakkını kullandığı açıktır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. maddesinde hukuki yarar koşununa bağlı olmaksızın müfettiş raporu ile tutanaklarına itiraz imkanı öngörülmüştür. Raporun kesinleşmesi ile ilgili kurumlar tarafından prim tahsili yapılabilecek ve yine işçinin açabileceği davada, müfettiş inceleme raporunun aksinin ispatının davalı işverene ait olduğu bir yargılama süreci başlayabilecektir. 
4857 sayılı İş Kanunu açık şekilde müfettiş raporuna itiraz imkanı tanıdığı halde, davanın hukuki yarar şartına bağlanması, mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması anlamında değerlendirilebilecektir. Bu durum usul ekonomisi ile hukuki öngörülebilirlik ilkelerine de aykırıdır. 
Dairemizce verilen kararlarda, şikayet denetimi üzerine düzenlenen inceleme raporuna karşı itiraz davası açmakta hukuki yararın bulunduğu, işin esasına girilmesi gerektiği, davalı Kurumun taraf konumundan çıkarılarak HMK’nın 124. maddesi uyarınca raporda isimleri geçen işçilerin davalı olarak gösterilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Yargıtay 9.HD. 20.02.2019 gün, 2018/ 6495 E, 2019/ 4170 K; Yargıtay 9.HD. 9.02.2019 gün, 2018/ 6921 E, 2019/ 2903 K. ). 
Somut uyuşmazlıkta Kurum yazısında unvanları belirtilen işçi isimleri işveren tarafından tespit edilerek Kurum ile birlikte işçiler haklarında dava açılmıştır. Bu itibarla sözü edilen emsal uygulamalara göre de iş bu dava yönünden hukuki yarar şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir. 
Bölge Adliye Mahkemesi kararında hukuki yarar şartının gerçekleştiğinin kabulü yönündeki gerekçenin isabetli olduğu ve her bir işçi yönünden yeni alt işverenle ücretin indirilmesine dair yeni iş sözleşmesi imzalanıp imzalanmadığı araştırılmaksızın ücret farkının ödenmesi gerektiği yönünde ve genel nitelikte hazırlanan müfettiş raporunun iptali yönündeki hükmün yerinde olduğu gerekçesiyle davalılardan … vekili tarafından yapılan temyiz itirazının reddiyle kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, bozma yönündeki Dairemiz çoğunluk kararına katılamıyorum.