Yargı Kararları

İŞÇİNİN HAKKINDA SUÇU VE SUÇLUYU ÖVMEK SUÇUNDAN KESİNLEŞEN CEZA KARŞISINDA ŞÜPHE FESHİNİN TARTIŞILAMAYACAĞI

SAYILAR

Esas No : 2022/9479
Karar No : 2022/14320
Tarihi : 03.11.2022
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/25
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Ek Başlıklar : lİŞÇİNİN HAKKINDA SUÇU VE SUÇLUYU ÖVMEK SUÇUNDAN KESİNLEŞEN CEZA KARŞISINDA ŞÜPHE FESHİNİN TARTIŞILAMAYACAĞI lKAMU KURULUŞU İŞVEREN AÇISINDAN HAKLI NEDENLE FESİH

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/25

T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2022/9479
Karar No. 2022/14320
Tarihi: 03.11.2022

lİŞÇİNİN HAKKINDA SUÇU VE SUÇLUYU ÖVMEK SUÇUNDAN KESİNLEŞEN CEZA KARŞISINDA ŞÜPHE FESHİNİN TARTIŞILAMAYACAĞI
lKAMU KURULUŞU İŞVEREN AÇISINDAN HAKLI NEDENLE FESİH
ÖZETİ Gerek İlk Derece Mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesince iş sözleşmesinin şüphe nedeniyle geçerli sebeple feshedildiği sonucuna varılmıştır. Ancak bu sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamından davacı hakkında suçu ve suçluyu övmek suçunu işlediği gerekçesiyle Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/47 Esas, 2010/101 Karar sayılı ilâmı ile mahkumiyet kararı verildiği, bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan da mahkum edildiği gerek Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/2181 Esas, 2018/127 Karar sayılı ilâmından gerekse dosya kapsamındaki kesinleşen diğer gerekçeli kararlardan tespit edilmektedir. Davalı Kurum mahkumiyet kararını öğrendiği tarih itibarıyla iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmiştir. Bu hâlde ceza yargılamasındaki süreç dikkate alındığında fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanıldığı açıktır. Ayrıca davacının işlediği suçların niteliği ve davalının kamu kurumu olması dikkate alındığında feshin haklı bir sebebe dayandığı da dosya kapsamı ile sabittir. Bu açıklamalara göre somut olayda İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde hak düşürücü süre ve özellikle şüphe feshi tartışması yapılması yerinde değildir.
Davalı İdare fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanıldığını ve haklı fesih gerekçesini davalı hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararları ile ispatlamış bulunmaktadır. Davalı işverenin feshi haklıdır. Hâl böyle olunca davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin 20.03.1992 tarihinden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 09.02.2017 tarihine kadar davalı Belediye bünyesinde şoför olarak kesintisiz şekilde haftanın 5 günü 08.00-17.00 saatleri arasında çalıştığını, müvekkilinin davalı Kuruma ait araçların yakıt ihtiyacını gidermek ya da yakıt tankerlerinin boşaltılması nedeniyle mesai saatleri dışında da çalışmaya devam ettiğini, çalıştığı dönem boyunca müvekkiline hiç yıllık izin kullandırılmadığını asgari geçim indirimi, yemek parası, eğitim yardımı, çocuk parası, sendikal, toplu iş sözleşmesinden kaynaklı iş arama izni, yol parası alacaklarının ödenmediğini iddia ederek açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, asgari geçim indirimi alacağı, yemek, yol, eğitim yardımı alacağı, çocuk parası alacağı ,iş arama izin ücreti ve belirsiz alacak davası olarak fazla çalışma, hafta tatili ücreti, sendikal tazminat ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacakların iş sözleşmesinin feshi tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının dilekçesinde yer verdiği taleplerin yerinde ve hukuka uygun olmadığını, davacının müvekkili Kurum bünyesinde kadrolu işçi olarak çalışmakta iken terör örgütü ile irtibakı ve iltisakının olduğunun tespit edildiğini, davacının 14.07.2017 tarihli ve 30124 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 692 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (692 sayılı KHK) ile kamu görevinden ihraç edildiğini, bu sebeple yargı yolunun idari yargı olduğunu, davacı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca ihraç edildiğinden dolayı alacak hakkının bulunmadığını, davacının tüm yıllık izinlerini kullandığını savunarak açıklanan nedenlerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"….
Somut uyuşmazlıkta terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu belirtilerek davacının iş akdinin feshedildiği, Mahkememizce ilgili kurumlarla yeterli düzeyde yapılan yazışmalar ve Uyap sisteminden yapılan sorgulama neticesinde davacı hakkında 05/01/2010 tarihinde suçu ve suçluyu övmek suçundan dolayı, 26/11/2012 tarihinde ise silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyet kararları verildiğinin anlaşıldığı, davacının işlediği suçların tarihleri dikkate alındığında fesih tarihi itibariyle 4857 sayılı Kanunun 26. mad. öngörülen hak düşürücü süreler geçtikten sonra iş akdinin feshedilmiş olduğu dolayısıyla fesih tarihinde yapılan feshin şüphe feshi niteliğinde olduğu, bu duruma göre feshin haklı nedene dayanmadığı anlaşıldığından, fiili hizmet süresi üzerinden bilirkişi tarafından yapılan hesaplama, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki talepler dikkate alınarak davacı tarafın kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacağına yönelik taleplerinin kabulüne hükmetmek gerekmiş, 7036 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 25/10/2017 tarihinden önceki fesihlerde ihbar tazminatı alacakları tüm hizmet süresi bakımından iş akdinin feshi tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan ve 7036 sayılı Kanunun 16. Maddesinde öngörülen 25/10/2017 tarihinden sonraki 5 yıllık süre dolmadığından dava dilekçesiyle talep edilen ve ıslahla arttırılan miktar zamanaşımına uğramadığı için davalı tarafın zamanaşımı define itibar edilmemiş, yine davacı taraf her ne kadar iş arama izin ücreti alacağına yönelik talepte bulunmuşsa da davacıya ihbar öneli tanınmadığından davacının bu talebinin reddine hükmedilmiştir.
22/05/2003 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1475 sayılı Kanunun 49/a maddesi gereğince 1 yıldan 5 yıla kadar hizmeti bulunan çalışanların yıllık 12 gün izin hakkına sahip olduğu belirtildiğinden davacının kanunun yürürlükte olduğu dönem içerisinde yer alan 5 hizmet yılı için yıllık 12 günden 5×12=60 gün yıllık izin hakkının doğduğu, 1475 sayılı Kanunun 49/b maddesi gereğince 5 yıldan fazla 15 yıldan az hizmeti bulunan çalışanların yıllık 18 gün izin hakkına sahip olduğu belirtildiğinden davacının kanunun yürürlükte olduğu dönem içerisinde yer alan 2 hizmet yılı için yıllık 18 günden 2×18=36 gün yıllık izin hakkının doğduğu, 22/05/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı Kanunun 53/1-b maddesi gereğince 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan çalışanların yıllık 20 gün izin hakkına sahip olduğu belirtildiğinden davacının sonraki 8 yıllık hizmet dönemi için yılık 20 gün'den 8X20=160 gün yıllık izin hakkının doğduğu, davacının üye olduğu Genel İş Sendikası ile davalı arasında bağıtlanan Tis'in 52/c maddesi gereğince 10 yıl ve daha fazla hizmeti bulunan çalışanların yıllık 35 gün izin hakkına sahip olduğu belirtildiğinden davacının sonraki 7 yıllık hizmet dönemi için ise yıllık 35 günden 7X35=245 gün yıllık izin hakkının doğduğu, böylelikle davacının tüm hizmet dönemi içerisinde toplam 501 günlük yıllık izin ücretine hak kazandığı, davalı tarafça sunulan yılık izin belgelerine göre davacının 443 gün süreyle yıllık izin kullanmış olduğu anlaşılmakla davacının bakiye yıllık izin süresinin 58 gün olduğu, yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükünün işverene ait olduğu, işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eş değer belge ile kanıtlaması gerektiği, bu konuda işçiye yemin de teklif edebileceği ancak davalının davacının hak kazandığı 540 günlük yıllık izninin kullandırıldığını ispat edemediği ve bu konuda dosyaya herhangi bir delil ibraz etmediği, hükme esas alınan raporda da davacının 5.271,83 TL yıllık izin ücretine hak kazandığının belirtildiği anlaşılmakla davacının yıllık izin ücreti alacağına ilişkin talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş, 6098 sayılı TBK'nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden 7036 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 25/10/2017 tarihine kadar olan fesihlerde yıllık ücretli izin alacağının tüm hizmet süresi bakımından iş akdinin feshi tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan dava dilekçesiyle talep edilen ve ıslahla arttırılan miktar zamanaşımına uğramadığı için davalı tarafın zamanaşımı define itibar edilmemiştir.
Davacı tarafın dava dilekçesiyle fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacağı taleplerinde bulunduğu, fazla çalışma ve hafta tatili günlerinde çalışma yapıldığının ispat yükünün iddiada bulunan kişiye ait olduğu, söz konusu çalışmaların ispatı konusunda işyeri giriş-çıkış kayıtlarının yazılı delil niteliğinde olduğu, çalışmanın bu yazılı belgelerle kanıtlanmaması halinde tanık beyanları ile sonuca gidilebileceği, bunun dışında herkesçe bilinen genel vakıaların da dikkate alınacağı, Yargıtay uygulamalarında, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma, hafta tatillerinde ve UBGT günlerinde çalışma olup olmadığının araştırılması gerektiğinin belirtildiği, davalı tarafça dosyaya sunulan puantaj kayıtlarının ibraz edilmediği, ifadesi alınan davacı tanıklarının hizmet döküm cetvelleri incelendiğinde davacı ile aynı sicil nolu iş yerlerinde çalışmalarını bulunmadığı, farklı sicil nolu dava dışı iş yerlerinden sigorta bildirimlerinin yapıldığı, bu nedenle bu tanıkların beyanlarının fazla çalışma ve hafta tatili günlerinde çalışma iddiası yönünden hükme esas alınmasının mümkün olmadığı ve böylelikle davacı taraf fazla çalışma ve hafta tatili günlerinde çalışma iddiasını yöntemince ispatlayamadığından davacı tarafın fazla mesai ve hafta tatili alacaklarına yönelik taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf her ne kadar sendikal ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacak talebinde bulunmuşsa da bu alacak kalemlerinden feragat ettiği için söz konusu alacaklara yönelik taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın yol, yemek, eğitim yardımı, AGİ ve çocuk yardımı alacağına yönelik talepleri yönünden değerlendirme yapılacak olursa; davacının hak kazandığı söz konusu alacakların davalı tarafça davacıya ödendiği, davacının bakiye alacağının bulunmadığı anlaşıldığından anılan alacak kalemlerine yönelik taleplerinin reddine…" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
 İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, iş sözleşmesinin haklı sebeple sona erdiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, bilirkişinin hesapladığı kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer alacak kalemlerinin fahiş olduğunu, davacının bütün yıllık izinlerini kullandığını, çalışmasının karşılığını tamamen alan davacının kötüniyetle ve haksız kazanç elde etmek gayesi ile dava açtığını beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"….
Kural olarak iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesini gerektirmeyen nedenlerle sonlandırıldığının ispatı davalı işverene düşmektedir. Davalı işveren davacının Van Valiliği OHAL Birimi tarafından yapılan araştırmala sonucunda davacının terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı olduğunun tespit edildiğinden akdin haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. İş akdinin sonlanmasına ilişkin davalı işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan açıklamanın ise OHAL/KHK (Kod 36) yönünde olduğu görülmektedir.
Feshe ilişkin ilk derece mahkemesince yargılama sırasında yapılan araştırmadan davacı hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin iş akdinin fesih tarihinden çok önce verilmiş olması dikkate alındığında fesih tarihi itibari ile hak düşürücü sürenin geçtiği bunun dışında davacının terör örgütü ile ilişkisi olabileceğine dair herhangi bir somut bilgi ve belgeye ulaşılamadığı gözetildiğinde feshin şüphe feshi olup geçerli nedene dayalı olduğu, bu durumda davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığının kabulü yöndeki ilk derece mahkemesinin değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının yıllık iznini kullandırdığına ilişkin ispat yükü davalı işverende olup, davalı tarafça davacının bakiye 58 günlük yıllık iznini kullandığına ilişkin herhangi bir yazılı belge sunmadığı, kullanılmayan kısmın 4857 SK. 59. Maddesi gereği alacağa dönüştüğü, anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir…." gerekçesiyle davalı Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş sözleşmesinin davacının 692 sayılı KHK ile kamu görevinden ihracı sebebiyle sona ermesi hâlinde, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı ile yıllık izin ücreti noktasındadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile370 ve 371 inci maddeleri, 692 sayılı KHK, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25 ve 26 ncı maddeleri ile 59 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının PKK terör örgütü ile irtibakı ve iltisakının bulunduğu yönündeki tespit doğrultusunda, 692 sayılı KHK'nın ekinde yer alan liste ile kamu görevinden ihraç edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonuna müracaat edilmesine rağmen talebin03.07.2018 tarih ve 2018/22881 Karar sayılı karar ile reddedildiği de sabittir.
3. Gerek İlk Derece Mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesince iş sözleşmesinin şüphe nedeniyle geçerli sebeple feshedildiği sonucuna varılmıştır. Ancak bu sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamından davacı hakkında suçu ve suçluyu övmek suçunu işlediği gerekçesiyle Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/47 Esas, 2010/101 Karar sayılı ilâmı ile mahkumiyet kararı verildiği, bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan da mahkum edildiği gerek Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/2181 Esas, 2018/127 Karar sayılı ilâmından gerekse dosya kapsamındaki kesinleşen diğer gerekçeli kararlardan tespit edilmektedir. Davalı Kurum mahkumiyet kararını öğrendiği tarih itibarıyla iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmiştir. Bu hâlde ceza yargılamasındaki süreç dikkate alındığında fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanıldığı açıktır. Ayrıca davacının işlediği suçların niteliği ve davalının kamu kurumu olması dikkate alındığında feshin haklı bir sebebe dayandığı da dosya kapsamı ile sabittir. Bu açıklamalara göre somut olayda İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde hak düşürücü süre ve özellikle şüphe feshi tartışması yapılması yerinde değildir.
4.Davalı İdare fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanıldığını ve haklı fesih gerekçesini davalı hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararları ile ispatlamış bulunmaktadır. Davalı işverenin feshi haklıdır. Hâl böyle olunca davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.