İŞÇİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNİ UYMAYIP İŞİ TEHLİKEYE DÜŞÜRMESİ

SAYILAR

Esas No : 2023/547
Karar No : 2023/939
Tarihi : 25/04/2023
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/18-21,25
Yargı Yeri: SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : İŞÇİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNİ UYMAYIP İŞİ TEHLİKEYE DÜŞÜRMESİ HAKLI NEDENLERLE FESİH

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/18-21,25

T.C
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2023/547
Karar No. 2023/939
Tarihi: 25/04/2023

İŞÇİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNİ UYMAYIP İŞİ TEHLİKEYE DÜŞÜRMESİ
HAKLI NEDENLERLE FESİH

ÖZETİ: İş güvenliği hükümleri, işçi sağlığı ve güvenliğini korumaya yönelik titizlikle uyulması gereken kurallardır. Bu konuda işverenin alması gereken tedbirlerin yanında işçinin de yükümlülükleri vardır. İşçinin kasıtlı bir davranışı ya da görevini savsaması sonucu işin güvenliği yönünden bir tehlike meydana gelmesi durumunda, işveren açısından derhal “haklı nedenle fesih hakkı” ortaya çıkar.
İşçinin bu konuda uyarılması veya hatırlatmada bulunulmasına gerek olmadığı gibi, belli bir zararın oluşması da gerekmez. Aynı bentte belirtilen işçinin otuz günlük ücretinin tutarıyla karşılanamayacak bir zarar vermesi, işin güvenliğini tehlikeye düşürmekten bağımsız bir fesih nedenidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının tahkimatçı olarak yer altında çalıştığı, olay günü davacının vardiya bitiminde yük taşımak için kullanılan bant konveyörünü çalıştırması için düğmeciye talimat verdiği, bu durumun davacı tanığı E.K. tarafından doğrulandığı, bant konveyörünün çalışması üzerine davacının bant üzerine binerek galeriyi terk ettiği, davacının yazılı savunmasında bant üzerine bindiğini kabul ettiği, tanık M. D.'ın; "Bant konveyörüne her ne kadar binilmesi yasak olsa da iş yerinde kaçak olarak binen birçok çalışan vardı" şekildeki beyanı dikkate alındığında iş yerinde bant konveyörüne binmenin yasaklandığının tüm tanık anlatımları uyarınca sabit olduğu, binenlerinde kaçak bindiği anlaşıldığından davacının iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün sabit olduğu, bu nedenle iş akdi feshin haklı nedenle olduğunun kabulü gerektiği bu nedenle davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 12/11/2020 tarihinde davalı asıl işveren Erdemir Madencilik firmasının işletmekte olduğu maden işletmesinde, diğer davalı Sonalp Madencilik firmasında yürütülmekte olduğu işte Tahkimatçı-Arın İşçisi (Yer altı maden işçisi) olarak çalışmaya başladığını, iş akdinin davalı Sonalp Madencilik tarafından 16/12/2021 tarihinde haksız ve geçersiz olarak feshedildiğini, müvekkilinin dava tarihindeki net ücretinin 6.200,00 TL olduğunu, müvekkilin feshe kadar davalı işyerinde kesintisiz, düzenli ve verimli olarak hiçbir ceza almadan, performans düşüklüğü göstermeden çalıştığını, davalı işveren Sonalp Madenciliğin Kdz.Ereğli 1. Noterliğinin 21/12/2021 tarihli ve 9763 yevmiye nolu fesih bildiriminde "12/11/2020 tarihinden itibaren iş yerimizde çalışmaktasınız. İşletmede, 14/12/2021 tarihinde 23:54-00:00 saatleri arasındaki 3. Vardiya çalışması sırasında, vardiya bitiminde yeraltı galerisinden yürüyerek çıkmanız gerekirken, pasanın (ekonomik değeri olmayan artık malzeme) yer üstüne çıkarılabilmesi için kullanılan bant konveyörünün üzerine 3 adet dinamit kutusu ile beraber binerek galeriyi terk ettiğiniz tespit edilmiş ve konu hakkında yazılı savunmanız alınmıştır. Yaptığınız bu davranış hem işletmeyi hem de çalışanların can güvenliğini tehlikeye atacak nitelikte ağır kusur ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği hükümlerini ihlal edici niteliktedir. 16/12/2021 tarihinde toplanan Disiplin Kurulunca alınan karar ile 4857 Sayılı İş Kanunu 25/1l-ı maddesi ile düzenlenen “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi” hükmüne göre iş akdiniz 16/12/2021 tarihi itibariyle tazminatsız olarak feshedilmiştir." şeklinde belirtildiğini, olay günü müvekkilinin asli görevi olmayan dinamitçinin yanında durmasının istendiğini, dinamitçi arkadaşı ile birlikte banda bindiklerini, davalı işverenin bandın kullanımı hakkında işçilere bilgilendirme yapmadığını, olay gününde bandın üzerine binmenin yasak olduğuna dair uyarı levhasının bulunmadığını, bu hali ile yapılan feshin geçerli olmadığını, bu feshin ölçülülük ilkesine de aykırı olduğunu, söz konusu olay nedeni ile feshin son çare ilkesine de aykırı hareket edildiğini, arabulucuya başvurduklarını ancak anlaşmaya varamadıklarını beyan ederek açıklanan tüm nedenlerle davanın kabulüne, feshin geçersizliğine, müvekkilinin işine iadesine, davalının müvekkilini işe başlatmaması halinde 8 aylık brüt ücret tutarında tazminat hükmedilmesine, İş Mahkemeleri Kanunu' nun 12. Maddesi uyarınca, 4857 sayılı Kanun' un 21. Maddesine 3.ve mevcut 5. Fıkralarına eklenen fıkra gereğince, 2. Fıkrada düzenlenen tazminat ile 3. Fıkrada düzenlenen ücret ve diğer haklarının davacının dava tarihindeki ücreti esas alınarak parasal olarak belirlenmesine, Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için 4 aylık doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının davalı işveren tarafından ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin de davalıdan tahsiline, karar verılmesını dava ve talep etmiştir.
Davalı Erdemir Madencilik vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının diğer davalı Sonalp Madencilik firmasının işçisi olduğunu, dosyadan davacının iş akdinin, davacının işyeri güvenliği kurallarına aykırı davranışı nedeniyle feshedildiğini, maden sektörünün riskli bir sektör olduğunu, davacının yaptığı davranışının, davacı ve iş arkadaşlarının iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğünü, davacının banda binmenin yasak olmadığı iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının bu hareketi neticesinde ölçülülük ilkesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının kasten iş güvenliği kurallarına aykırı hareket ettiğini, davacının fesih yerine disiplin cezası uygulanmalı yönündeki talebin mümkün olamayacağını, çalışılan sektördeki risklerin yüksek olması nedeniyle, oluşacak bir kazada birinin yaralanması hatta hayatını kaybetmesi muhtemelken bu durumun disiplin cezaları ile giderilemeyeceğini, oluşacak kazalardan işveren sorumlu olacağını, bu şekilde hareket eden personellerin çalıştırılmasının mümkün olamayacağını, davaya karşı husumet itirazlarının bulunduğunu, ayrıca diğer davalı firmanın yaptığı faaliyet nedeniyle müvekkil şirketi bir kazancının bulunmadığını, işyerinde çalışan işçilere talimat verme, ücret ödeme ve belirleme, Sgk kayıtlarını tutma, primlerini yatırma vb. İşverenlik sorumluluklarının bulunmadığını, diğer davalı firmanın yaptığı işin asıl işin bir bölümü yada yardımcı iş niteliğinde bir iş olmadığını, bu nedenle alt-üst işveren ilişkisinden bahsedilemeyeceğini, fesih ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını, diğer davalı ile aralarındaki işin anahtar teslimi verilen işin söz konusu olduğunu beyan ederek açıklanan tüm nedenlerle açılan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sonalp Madencilik vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete 12/11/2020 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile işe alındığını, iş akdinin 16/12/2021 tarihinde disiplin kurul kararı ile iş kanununun 25/II maddesi uyarınca sonlandırıldığını, davacının 14/12/2021 tarihli gece vardiyası sonunda yeraltı galerisinden yürüyerek çıkması gerekirken, ekonomik değeri olmayan ve pasa adı verilen malzemelerin taşınması için kullanılan "bant konveyörünün" üzerine, Erkin Demirhan isimli bir diğer işçi ile, yanlarında bulunan 3 adet dolu dinamit kutusu ile birlikte binerek galeriyi terk ettiğinin tespit edildiğini, bunun üzerine davacının konu hakkında yazılı savunması alındığını, davacının yazılı savunmasında mevcut durumu kabul ettiğini, vardiya sonunda geç kaldıkları ve beli acıdığı için bant konveyöre binerek çıktığını (yapmaması gereken davranışı) itiraf ettiğini, müvekkil işyerinin ağır ve tehlikeli işler kapsamında olduğundan küçük hataların dahi tazmini mümkün olmayan sonuçlar doğurabileceğini, davacının iddia ettiği gibi dinamit kutularının boş olmadığını, davacının galeriden yürüyerek çıkması gerekirken konveyör bandına binerek çıkmasının hem kendi hemde diğer çalışanların güvenliğini tehlikeye attığını, davacının bant konveyörünün kullanılmayacağına dair bir bilgilendirmenin yapılmadığına dair iddianın da gerçeği yansıtmadığını, davacıya imzalatılan İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışma Talimatının Uyulması gereken kuralları içeren 10'ncu sayfası 6.4.28 maddesinde "Konveyörlerin içine ve yakın çevresine maksat dışı malzeme koymanın yasak olduğu", 11'nci sayfası 6.4.41 maddesinde "Bantların altından , üstünden geçmek ve banta binmek yasaktır" yazılı olduğunun açıkça görüldüğünü, ayrıca bant konveyör üzerinde "Bantlara Binmek Yasaktır" yazılı kırmızı renkte uyarı levhasınında mevcut olduğunu, davacının bu davranışının işverene derhal fesih hakkı verdiğini, açıklanan tüm sebeplerle davacının iş akdinin disiplin kurulu kararı ile 16/12/2021 tarihinde feshedildiğini, yazılı fesih bildiriminin 21/12/2021 tarih ve 9763 yevmiye nolu ihtarname ile davacıya bildirildiğini beyan ederek davacının iş akti müvekkil şirket tarafından 4857 Sayılı İş Kanunu 25/II-ı hükmüne dayanak haklı sebeple feshedilmiş olduğunu, davacının dava açmakta yasal dayanağı olmadığından açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve dava vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece;
"Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin haklı veya geçerli nedenlere dayanıp dayanmadığı hususunda uyuşmazlık olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. ve devamı maddeleridir.
 Davacının şahsi sicil dosyası, sgk sicil dosyası, fesih ve savunma yazıları dosya kapsamına alınmış, tanıklar dinlenmiş, taraf delilleri toplanmıştır.
4857 sayılı yasanın 20. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarını değiştiren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 11. maddesi uyarınca davacı tarafından arabuluculuk dava şartı yoluna başvurulduğu, tarafların anlaşamadıkları yönünde 05/01/2022 tarihli arabuluculuk son tutanağının aslının dava dilekçesine eklendiği, işe iade istemi ile mahkememize ikame olunan davanın da harç ve kayıt tarihine göre 18/01/2022 tarihinde, arabuluculuk son tutanağına nazaran 2 haftalık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı, davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığını ileri sürmektedir. Davalı işveren ise; davacının iş akdinin 4857 sayılı İş Kanununun 25/II maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini savunmaktadır.
Mahkememiz dosyası bir bütün halinde değerlendirildiğinde; SGK hizmet döküm cetveli ve dosyada bulunan davacıya ait şahsi dosya içeriğinden davacının davalı iş yerinde12/11/2020 tarihinde işe başladığı ve iş akdinin 16/12/2021 tarihinde disiplin kurulu kararı feshine karar verildiği ve Kdz.Ereğli 1. Noterliğinin 21/11/202 tarih ve 9763 yevmiye nolu ihtarname ile davacıya bildirildiği, iş akdinin feshinin kurum kayıtlarına kod:50( İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.) olarak bildirdiği anlaşılmıştır.
İş kanunu 24 ve 25. maddelerinde düzenlenen haklı fesih nedenlerinde taraflardan birinin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle iş ilişkisinin devamı diğer taraf için çekilmez hale gelmiş, güven temeli çökmüşse haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar.
Güven temeli çökmemiş ancak işin normal işleyişi bozulmuş ancak iş ilişkisinin devamı işverenden beklenemeyecek ölçüde sarsılmış ise geçerli fesih ile iş sözleşmesine son verilebilir. Bu kapsamda işçinin davranışları İş Kanunu 25. maddede belirtilen nedenler yanında, bu nitelikte olmamakla birlikte, işyerlerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen nedenlerdir. Daha açık anlatımla işveren tarafından iş akdine son verilebilmesi için; işçinin iş sözleşmesine aykırı, sözleşmeyi ihlal eden kusurlu bir davranışının varlığı, sözleşme ihlali nedeniyle işverenin işletmesel menfaatlerinin zarar görmüş olması şarttır.
İşçinin davranışlarından kaynaklanan fesihte amaç işçinin sözleşmeye aykırı davranışını cezalandırmak değildir. Amaçlanan sözleşmesel yükümlülükleri ihlale devam etmesi, tekrarlaması riskinden kaçınmaktır. Öte yandan işçinin sözleşmeyi ihlal eden davranışının türü ve ağırlığı itibariyle, onun gelecekte sözleşmeye uygun davranması şartıyla işverenden iş ilişkisine devam etmesinin haklı olarak beklenebileceği durumlarda fesihten önce işçinin ihtar edilmesi gerekir.
Somut olayda davacının iş akdinin 16/12/2021 tarihli disiplin kurulu kararı ile feshine karar verildiği, karar gerekçesinin davacının posa taşınması için kullanılan bant konveyörüne binmesi sebebinin gösterildiği, dinlenen davacı tanıkların ortak beyanlarında, işletme içerisinde bant konveyörüne binmenin yasak olduğuna dair levhanın bulunmadığı, davacının işten çıkarılmasından sonra bant konveyörü etrafına uyarı levhalarının konulduğu,ayrıca bant konveyörüne binilerek işletme galerisinden çıkış yapan başka işçilerin de olduğu, özellikle dosyada bulunan PTS kayıtları incelendiğinde bazı işçilerin ocak içi ile galeri ağzı arasındaki mesafeyi yaklaşık 2 dakikada geçtikleri, tanıklardan Mehmet Demiray ile Kadir Temel'in ocak içi ile dışarısının mesafesinin yaklaşık 700 metre olduğunu beyan ettiklerini, 700 metrelik mesafenin yürüyerek2 dakikada geçilmesinin mümkün olmadığı, PTS kayıtlarından başkaca işçilerin de bant konveyörünü kullandığının anlaşıldığı, davacının bant konveyörüne binme eylemi nedeniyle hakkında başkaca bir ceza uygulanabilecekken doğrudan iş akdinin feshi yoluna gidilmesinin ölçülülük ve feshin son çare olması ilkelerine aykırı olduğu, bant konveyörüne binen diğer işçiler için herhangi bir işlem yapılmamasının da eşit işlem borcuna aykırılık teşkil ettiği, davacının feshinin haklı nedene dayanmadığı gibi geçerli nedenle de yapılmadığı anlaşılmış davacının iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğine ve işe iadesine karar vermek gerekmiştir.
Davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş yada asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
Davalı Erdemir Madencilik tarafından sunulan sözleşme incelendiğinde davalı Sonalp şirketine Alacaağzı Kömür İşletmesinde yasal mevzuata, sözleşme hükümlerine, fen-teknik kurallarına uygun şekilde hazırlık galerilerinin açılması, mevcut galerilerin tamir- bakım- onarımı, elektrik-mekanik işlerin yapılması ve mevcut ocakta birikmiş suyun tahliyesi işlerinin verildiği, davalılar arasındaki hukuki ilişki incelendiğinde; sözleşme konusu işin galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işi olduğu, davalı Erdemir Madencilik şirketi tarafından maden ocağında Galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işinin davacının çalıştığı Sonalp Madencilikşirketine sözleşme ileverildiği, sözleşmeye konu galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işlerinin asıl işin parçası olduğu, davalılar arasındaki hukuki ilişkininalt işveren -asıl işveren hukuki ilişkisi olduğu anlaşılmış, davacının alt işveren Sonalp Madencilik Şirketindeki işe iadesine ve işe iade edilmemesine bağlı mali sonuçlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerektiğine karar verilmiştir.
 4857 sayılı İş Kanununun 21'nci maddesine 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 12. maddesi ile eklenen hükümler uyarınca davalı işveren tarafından sunulan dosyada bulunan ücret bordroları dikkate alındığında davacının son brüt ücretinin 7.155,00 TL olduğu, bunun 2021 yılı itibariyle 2 asgari ücrete tekabül ettiği, 4857 Sayılı İş Kanununun 21.maddesi gereğince davacının dava tarihi itibariyle alabileceği ücretin belirlenmesinin gerektiği, davanın 18/01/2022 tarihinde açıldığı ve 2022 yılı itibariyle 2 asgari ücretin brüt 10.008,00 TL olduğu, davacıya 2021 yılında her ay 139,12 TL brüt sair ödeme adı altında ödeme yapıldığı, aralık ayında ise 7.433,23 TL ödeme yapıldığı, 2021 yılında toplam 8.963,54 TL sair ödemeler adı altında ek ödeme yapıldığı, aylık ortalamasının 746,96 TL olduğu ve davacının giydirilmiş brüt ücretinin 10.754,96 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı işçinin kıdemi ve fesih sebebi göz önünde bulundurularak takdiren 4 aylık brüt ücreti tutarındaki (10.008,00 TL x 4) 40.032,00 TL işe başlatmama tazminatının ve 4 aya kadar doğmuş bulunan (10.754,96 x 4 ) 43.019,84 TL boşta geçen süreye ilişkin brüt ücret ve diğer hakların davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesi gerektiği kanaaatine ulaşılıp aşağıdaki hükmü kurmak gerekmiştir." gerekçeleriyle hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davalı Erdemir Madencilik Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı, müvekkil şirketin çalışanı olmadığından ve diğer davalı şirket ile müvekkil şirket arasında anahtar teslim iş sözleşmesi olduğundan davanın müvekkil şirket yönünden husumetten reddi gerektiğini,
-Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere; müvekkil firma maden sahasını diğer davalı firmaya bıraktığını ve belirtilen maden alanından ayrıldığını,
-Davalı firmanın yaptığı faaliyet nedeniyle; müvekkil firmanın maddi bir kazancı ya da kaybı bulunmadığı gibi; işyerinde çalışan davacı gibi işçilere talimat verme; mesai saatlerini belirleme, ücretlerini ödeme; sgk kayıtlarını tutma, primlerini yatırma gibi işçilere yönelik faaliyetlerin tamamını da diğer davalı firma yaptığını,
-Sonalp adlı diğer davalı firmanın yaptığı iş asıl işin bir bölümü ya da eklentilerinde yapılan yardımcı iş niteliğinde bir iş olmadığını, açıkça asıl iş olduğunu, bu yönüyle de müvekkili firma ile davacının çalıştığı firma arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmadığı görüleceğini,
-Davacının müvekkil firma ile arasında herhangi bir iş akdi bulunmadığından; davacının iş akdinin feshinin şekli hususunda müvekkil firma bilgi sahibi dahi olmadığını,
-Buna göre tekrar etmek gerekirse; müvekkil firma ile diğer davalı firma arasında anahtar teslim iş söz konusu olduğunu, bu yönüyle yapılan işin niteliği gereği davacı ile müvekkil firma arasında kurulu herhangi bir iş akdi bulunmadığından; fiilen yapılan işin anahtar teslim iş olarak diğer davalıya devredildiği gözetildiğinde; davanın müvekkil lehine husumet yönünden reddi gerektiğini, tanık beyanları ile de bu durum sabit hale geldiğini,
-Tanık E.K beyanında; "Ben Sonalp Şirketine bağlı olarak çalışıyorum. Talimatları da bu şirketten alıyorum. Erdemir Madencilik Şirketi ana firmadır. Bize iş veren firma Sonalp firmasıdır. Erdemir Madencilik'in sadece mühendislerinin bizim firmada çalıştığını hatırlıyorum. Bunun dışında Erdemir Madencilik'in başka işçisi çalışmamaktadır",
-Tanık M. D. beyanında; "Erdemir Madencilikte mühendislik hizmeti verdiğinden yalnızca mühendisler çalışmaktadır. Bu mühendisler de Sonalp Şirketine kontrol amaçlı gelmektedirler. "
-Tanık A. Y. beyanında; "Ben Erdemir Madencilik Şirketinde başmühendis olarak zaman zaman kontrole giderdim. Kontrole gittiğimde bant konveyörüne binen herhangi bir işçi görmedim. Erdemir Madencilik'in görevi proje doğrultusunda mühendisler aracılığıyla denetlemektir. Sonalp Madencilik şirketine galeri açma işi anahtar teslim şeklinde verilmişti."
-Tanık İ. Ç. beyanında; "İşim gereği Sonalp Madencilik şirketine zaman zaman kontrole gitmekteyim. Davalılar arasında anahtar teslim şeklinde bir ilişki vardır. Yer altında yapılan tüm faaliyetleri Sonalp Madencilik şirketi yapmaktadır. Biz de Erdemir Madencilik şirketi olarak projenin gereği gibi yürüyüp yürümediği konusunda kontrollerde bulunuyoruz."
-İstinafa konu gerekçeli kararda; "Davalılar arasındaki hukuki ilişki incelendiğinde; sözleşme konusu işin galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işi olduğu, davalı Erdemir Madencilik şirketi tarafından maden ocağında Galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işinin davacının çalıştığı Sonalp Madencilik şirketine sözleşme ile verildiği, sözleşmeye konu galeri hazırlık ve bakım-onarım-tadilat işlerinin asıl işin parçası olduğu, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin alt işveren -asıl işveren hukuki ilişkisi olduğu anlaşılmış, davacının alt işveren Sonalp Madencilik Şirketindeki işe iadesine ve işe iade edilmemesine bağlı mali sonuçlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerektiğine karar verilmiştir." denilmek suretiyle tarafımızca defaatle belirtilmesine ve tanık beyanlarıyla da ortada olmasına rağmen, davalılar arasındaki ilişkinin anahtar teslim iş sözleşmesi olup olmadığı hususunda bir inceleme yapılmadığını, tek başına bu husus dahi Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ortaya koyduğunu,
-Yüksek Mahkeme de yerleşik kararlarında açıkça; sadece denetim yapılmasının asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulamayacağını hüküm altına aldığını,
-Bu yönüyle; yargıtay kararlarına aykırı şekilde müvekkilin anahtar teslim işi veren firma olduğu hususunu dikkate almayan sayın mahkeme kararı hatalı olduğunu, kabul edilemez olduğunu,
-Dava dilekçesinden ve dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından açıkça anlaşıldığı üzere; davacının iş akdi, iş yeri güvenliği kurallarına aykırı davranışı nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini,
-Yerel Mahkemece verilen gerekçeli kararda; işletme içerisinde bant konveyörüne binmenin yasak olduğuna dair levhanın bulunmadığı, bant konveyörüne binilerek işletme galerisinden çıkış yapan başka işçilerin de olduğu, davacının bant konveyörüne binme eylemi nedeniyle hakkında başkaca bir ceza uygulanabilecekken doğrudan iş akdinin feshi yoluna gidilmesinin ölçülülük ve feshin son çare olması ilkelerine aykırı olduğu, bant konveyörüne binen diğer işçiler için herhangi bir işlem yapılmamasının da eşit işlem borcuna aykırılık teşkil ettiği, davacının feshinin haklı nedene dayanmadığı değerlendirmesi yapıldığını, ancak tanık beyanlarından açıkça anlaşıldığı üzere; bant konveyörüne başka işçiler binmediği gibi her ne kadar bunu söylemek gerekmese dahi konveyörün önünde binmenin yasak olduğuna dair uyarı tabelası da bulunduğunu, davacının iş güvenliği önlemlerini hiçe saydığı, yaptığı davranış ile arkadaşlarının da iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ve feshin haklı ve geçerli bir nedene dayandığı açık olduğunu, tanık beyanlarıyla ortada olan bu durum, Mahkemece hatalı değerlendirildiğini ve işbu hukuka aykırı karar verildiğini,
-Dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları ile; davacının iş güvenliği önlemlerini hiçe saydığı, yaptığı davranış ile arkadaşlarının da iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğü açıkça ortada olup davacının iş akdinin haklı ve geçerli nedenle feshedildiği anlaşıldığını,
-Tanık E. K. beyanında; "davacının işten ayrılma sebebi banta binmesi sebebiyleydi. davacı dışında başka bir çalışan banta bindiğini şimdiye kadar hiç görmedim. … bant konveyörünün etrafında uyarıcı tabelalar şu an bulunmaktadır. … bu çalışanların bant konveyörünü kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. amir f. S. olay günü iş yerindeydi. davacının bant konveyörüne bindiğini görmedi ancak bantın düğmesine basmam konusunda f. S. değil e. d. tarafından talimat verilmişti. daha sonra f. S. tarafından davacı hakkında tutanak tutuldu ve bu şekilde işten çıkışı yapıldı. …iş yerinde iş güvenliği eğitimleri verilirdi."
-Tanık K. T. beyanında; "davacının işten çıkarılma sebebi bant konveyörüne binmesiydi. bant konveyörünü yük taşımak için kullanıyorduk. bant konveyörünün çevresinde uyarı levhaları her zaman vardı. davacının çalıştığı dönemde de bulunmaktaydı. … iş yerinde iş güvenliği eğitimleri verilmişti. … işyerinde çalışan bant konveyörüne binilmemesi gerektiğini bilir. zaten bu konuda eğitimler de verilmişti."
-İş yerinde iş güvenliği önlemleri detaylı şekilde alınmış olup; iş güvenliği hükümlerini davacı ihlal ederek iş akdinin feshine sebep olduğunu, gerekçeli kararda her ne kadar feshi yoluna gidilmesinin ölçülülük ve feshin son çare olması ilkelerine aykırı olduğu değerlendirmesi yapılmışsa da; mevcut durumda işbu dava açısından ölçülülük ilkesinin uygulanması imkansız olduğunu, davacı bile isteye, göz göre göre iş güvenliği kurallarını ihlal ettiğini, bu doğrultuda işverenlerin; iş güvenliği kurallarını ihlal eden, maden gibi iş güvenliği kurallarının titizlikle uygulandığı işyerinde; davacının iş akdini ayakta tutması beklenemeyecektir. dolayısıyla ölçülülük hususu ancak haklı-haksız fesih iddiası açısından ileri sürülebilecek bir iddia olup; bilerek iş güvenliği kurallarını ihlal eden davacının işe iade talebi hukuka ve fiili duruma aykırı olduğunu, kabul edilemez olduğunu,
-Bu bağlamda; kişilerin ya da kendinin yaralanmasını ya da hayatını kaybetmesine yol açtıktan sonra davacının iş akdinin feshi ile hiçbir can geri gelmeyecek; yaralanan kişilerin zararı giderilemeyeceğini,
-Davacının davranışı işyerinde gerçekleşen iş kazalarının gerçekleşmesinde yapılan davranışların tipik örneklerinden olduğunu,
-Davacının belirtilen davranışı tekrarladığı ve bu sefer zararın meydana geleceği varsayıldığında; yine kazadan dolayı işyeri önlemlerini almamakla müvekkil yüzleşecek; diğer işçilere meydana gelebilecek zararlardan işveren davacı ile birlikte sorumlu olacak ve hatta tazminat hesaplama esaslarına göre işveren kusuru ile çalıştırdığı davacının kusuru toplanarak meydana gelen zarardan sorumluluk doğacağını,
-Bu doğrultuda; iş güvenliği kurallarını ihlal eden işçilerin işyerinde yeniden çalıştırılması konulu işbu davada işverenden; kuralları ihlal eden işçiyi işyerinde çalıştırması beklenemeyeceğini,
-İşyerinde diğer işçilerin hayatı, sağlığı korunması gereken en önemli değer olup; mahkemenin iş güvenliği kuralların bile isteye ihlal eden işçilerin işyerinde çalışmaya devam etmesinin önünü açmayacağı kanaatinde olduklarını,
-Müvekkili şirket ile diğer davalı şirket arasında anahtar teslim iş sözleşmesi bulunmasına, bu husus taraflarınca defaaten bildirildiğini ve tanık anlatımlarıyla da ortada olmasına rağmen bu hususta