İŞÇİYLE BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YAPAN İŞVERENİN BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YAPILMASI İÇİN GEREKLİ KOŞULLARIN BULUNMADIĞI İDDİASINDA BULUNAMAYACAĞI

SAYILAR

Esas No : 2024/8773
Karar No : 2024/13257
Tarihi : 09.10.2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/11,24
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

 

İŞÇİYLE BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YAPAN İŞVERENİN BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YAPILMASI İÇİN GEREKLİ KOŞULLARIN BULUNMADIĞI İDDİASINDA BULUNAMAYACAĞI
BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNİN KOŞULLARI KONUSUNDA HÂKLİMİN RESEN İNCELEME YAPAMAYACAĞI
İŞVERENİN SÜRESİNDEN ÖNCE BELİRLİ SÜRELİ SÖZLEŞMEYİ FESHİNDE BAKİYE SÜRE ÜCRETİ İSTEMİ İLE İŞÇİNİN DAVA AÇABİLECEĞİ
BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNİ İŞÇİ HAKLI NEDENLE FESİH ETTİĞİNDE MADDİ TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ BAKİYE SÜRE ÜCRETİ İSTEYEMEYECEĞİ

Relevant law / article

T.C
SUPREME COURT
9. Legal Department

Main No.
Decision No.
Date:

Tam Metin

ÖZETİ: Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin objektif neden bulunmadığından belirsiz süreli kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat talebi reddedilmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; belirli süreli olarak düzenlenen iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğu hususu, davalı tarafça ileri sürülemeyeceği gibi objektif neden bulunup bulunmadığı hususunda Mahkemece de resen değerlendirme yapılamaz. Hâl böyle olunca, sözleşme devam etseydi elde edilecek maddi menfaatin karşılığının “bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat” adı altında talep edilmesinde kanuni bir engel bulunmamaktadır. Ne var ki somut davaya konu iş sözleşmesi, işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiştir. İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle feshi hâlinde mahkemece, doğrudan 6098 sayılı Kanun’un 438 inci maddesine göre bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminata karar verilemez.
Diğer taraftan “Derhal fesih hakkını kullanma süresi”ne ilişkin 4857 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinin “İşçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır.” şeklindeki ikinci fıkrası ile iş sözleşmesi belirli süreli ya da belirsiz süreli olsun, işçinin derhal fesih hakkını kullandığı durumda tazminat hakkının saklı olduğu açıklanmıştır. Sözü edilen madde fıkrasında, tazminat hakkı kabul edilmekle birlikte tazminatın nasıl belirleneceği konusunda bir açıklamaya yer verilmediğinden tazminatın miktarı, 6098 sayılı Kanun’un 437 nci maddesinde yer alan “…sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önüne tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür.” şeklindeki hüküm çerçevesinde değerlendirilmelidir. Davacının maddi tazminat talebi yanında ayrıca 6098 sayılı Kanun’un 438 inci maddesi uyarınca bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat istediği hususu ile (3) numaralı paragraftaki açıklamalar birlikte dikkate alındığında, bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat talebinin reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davalı vekili bakımından, kabul edilen ve temyize konu edilen toplam alacak miktarı 56.933,27 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 04.05.2018 tarihinden itibaren davalı işyerinde belirli süreli iş sözleşmesi ile makine bakım ustası olarak çalışmaya başladığını, ücretinin net 8.000,00 TL olduğunu yemek yardımının bulunduğunu, davacıya araç tahsis edilerek yakıtının işveren tarafından karşılandığını davalı tarafın işyerindeki makinaların tamiri ve makina da bazı revizyonlar yaptırmak amacıyla davacıyı Gaziantep’ten özel olarak getirttiğini, taraflar arasında 5 yıllık belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, davacıdan istenen revizyon işinin tamamlanması ve makinelerin 3 ay düzgün çalıştığının kontrol edilmesinden sonra davacının işten çıkarılmak istendiğini, davacıya tahsis edilen aracın geri alındığını davacının istifa etmesini sağlamak adına asılsız tutanaklar tutulmaya başlandığını, çalışma şartlarının ağırlaştırıldığını, davacıya psikolojik taciz (mobbing) uygulandığını, bunun üzerine davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia ederek ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, cezai şart alacağı, bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat, maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının agresif tutum ve davranışlar sergilediğini, çalışma sırasında iş arkadaşlarından D.A’ya fiziki güç uyguladığını, B.G’ ye hakaret ettiğini, R.K. ve S.G’ ye de bağırdığını, davacıdan savunma vermesinin istendiğini; ancak davacının savunma vermeksizin iş sözleşmesini feshettiğini, davacının işle ilgili olarak araç kullandığını ancak bu aracın ona özel tahsis edilen bir araç olmadığını, davacının sözleşmedeki cezai şarttan kurtulmak için bu iddiaları ileri sürdüğünü, taraflar arasında düzenlenen iş sözleşmesinde bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat konusunda bir düzenleme yer almadığını, iş sözleşmesini davacının feshettiğini ve ihbar tazminatı hakkı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; iş sözleşmesinin davacı tarafça feshedildiğinin davacı tarafın kabulünde olduğu, bu nedenle ihbar tazminatına hak kazanamayacağı, davacının mekanik bakım ustası olarak çalıştığı ve yapılan işin sürekli olduğu dolayısıyla taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektirir objektif şartın bulunmadığı, bu nedenle sözleşmenin belirsiz süreli olarak kabul edilerek bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat talebinin reddedildiği, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 13/o maddesinde “İşveren haksız ve mazeretsiz olarak herhangi bir neden belirtmeksizin işçiyle karşılıklı anlaşmaksızın iş sözleşmesini feshetmesi durumunda, sözleşmenin feshedildiği tarihteki işçinin net maaşı üzerinden 5 yıllık kıdem tazminatı hesaplanarak, işçiye fesih tazminatı olarak ödemeyi taahhüt eder ve öder.” hükmünün yer aldığı, cezai şart alacağının talep edilebilmesi için feshin işveren tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğinin öngörüldüğü, ancak somut olayda davacı feshinin söz konusu olduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanları dikkate alındığında, her ne kadar iş sözleşmesi davacı tarafça feshedilmiş ise de; davacının işe alınma gayesini tamamlamasının ardından davacının iş şartlarının ağırlaştırıldığı, vardiyalı çalıştırılmaya başlandığı, tahsis edilen arabanın geri alındığı, üstü olmadığı hâlde ustabaşı olan kişinin davacıya emirler verdiği ve bu suretle davacıya psikolojik taciz (mobbing) uygulandığının anlaşıldığı, yapılan eylemlerin ağırlığı, davacıda meydana gelebilecek psikolojik tahribatın ağırlığı, davacının sırf bu iş için Gaziantep’ten Çorlu’ya taşınması, tüm hayatını ve düzenini değiştirmesi gibi unsurlar dikkate alındığında, manevi tazminat isteminin kısmen kabul edildiği, yine bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat talebinin de kabulüne karar verildiği, tanık beyanları doğrultusunda fazla çalışma ücreti alacağının indirim yapılmak suretiyle hüküm altına alındığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
• Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesince işverenin eylemli fesih iddiasının değerlendirilmediğini, cezai şart bakımından yasal şartların oluştuğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olduğunu bu nedenle bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalı tarafça parmak izi kayıtlarının sunulmadığını ve sadece tanık beyanlarıyla fazla çalışma alacağı ispat edilmiş gibi indirim yapılmasının haksız olduğunu, süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmayan davalı lehine vekâlet ücreti hükmedilemeyeceğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
• Davalı vekili; tanıklarının dinlenmediğini, delillerinin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının yoksayıldığını; hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, iş sözleşmesinin davacı tarafından haksız olarak feshedildiğini ve davacıya psikolojik taciz (mobbing) yapılmadığını, dolayısıyla davacı tarafın maddi ve manevi tazminata hak kazanmadığını, tanıkların davacı ile menfaat birliği içinde olduğunu ve beyanlarının birbiri ile çeliştiğini, davacının fazla çalışma alacağının bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olarak kabulünün yerinde olduğu, iş sözleşmesinin işçi tarafından sonlandırıldığı ve iş sözleşmesinin 13/o maddesindeki düzenleme dikkate alındığında; ihbar tazminatı, bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat ve cezai şart alacağı taleplerinin reddine karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu, kabul edilen talepler noktasında da İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf başvuru nedenlerini tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı tarafın temyizi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş sözleşmesinin eylemli olarak feshedilip feshedilmediği, sözleşmenin belirli süreli olup olmadığı ve buna bağlı olarak tazminat talep edip edemeyeceği, fazla çalışma alacağı, cezai şart alacağı ve vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) “a. Haklı sebeple fesihte” kenar başlıklı 437 nci maddesi şu şekildedir:
“Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önünde tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür. Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak haklı sebeple feshin maddi sonuçlarını serbestçe değerlendirir.”
3. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) “Derhal fesih hakkını kullanma süresi” kenar başlıklı
26 ncı maddesi şu şekildedir:

“…24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.
Bu haller sebebiyle işçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır.”
4. 4857 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi, 6098 sayılı Kanun’un 438 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dairemiz uygulamasına göre belirli süreli iş sözleşmesi olarak düzenlenen iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinde düzenlenen objektif koşulları taşımadığı gerekçesiyle belirli süreli iş sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceği yönündeki bir savunmanın işverence ileri sürülmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesi uyarınca bir hakkın açıkça kötüye kullanımıdır. Bu sebeple belirli süreli bir iş sözleşmesinin, şartları taşımadığı gerekçesiyle belirsiz süreli olduğuna yönelik işveren savunmasına değer verilemez. Ayrıca sözleşmenin belirsiz süreli olduğu işveren tarafından ileri sürülemeyeceği gibi işçinin belirli süreli iş sözleşmesine güvenerek açmış olduğu davada mahkeme de resen objektif sebep denetimi yapamaz (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 01.06.2022 tarihli ve 2022/6021 Esas, 2022/6943 Karar; 19.01.2021 tarihli ve 2020/4201 Esas, 2021/1424 Karar sayılı kararlar).Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin objektif neden bulunmadığından belirsiz süreli kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat talebi reddedilmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; belirli süreli olarak düzenlenen iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğu hususu, davalı tarafça ileri sürülemeyeceği gibi objektif neden bulunup bulunmadığı hususunda Mahkemece de resen değerlendirme yapılamaz. Hâl böyle olunca, sözleşme devam etseydi elde edilecek maddi menfaatin karşılığının “bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat” adı altında talep edilmesinde kanuni bir engel bulunmamaktadır. Ne var ki somut davaya konu iş sözleşmesi, işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiştir. İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle feshi hâlinde mahkemece, doğrudan 6098 sayılı Kanun’un 438 inci maddesine göre bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminata karar verilemez.
4. Diğer taraftan “Derhal fesih hakkını kullanma süresi”ne ilişkin 4857 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinin “İşçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır.” şeklindeki ikinci fıkrası ile iş sözleşmesi belirli süreli ya da belirsiz süreli olsun, işçinin derhal fesih hakkını kullandığı durumda tazminat hakkının saklı olduğu açıklanmıştır. Sözü edilen madde fıkrasında, tazminat hakkı kabul edilmekle birlikte tazminatın nasıl belirleneceği konusunda bir açıklamaya yer verilmediğinden tazminatın miktarı, 6098 sayılı Kanun’un 437 nci maddesinde yer alan “…sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önüne tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür.” şeklindeki hüküm çerçevesinde değerlendirilmelidir. Davacının maddi tazminat talebi yanında ayrıca 6098 sayılı Kanun’un 438 inci maddesi uyarınca bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat istediği hususu ile (3) numaralı paragraftaki açıklamalar birlikte dikkate alındığında, bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat talebinin reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
5. Yukarıda yapılan açıklamalara göre 4857 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi ve 6098 sayılı Kanun’un 437 nci maddesi birlikte değerlendirilmek ve taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin süresinden önce feshedildiği gözetilmek suretiyle uygun bir miktarda maddi tazminata hükmedilmesi yerine, sözü edilen düzenlemeler değerlendirilmeden hükmedilen maddi tazminat miktarı az olduğundan bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,
B. Davacı Temyizi Yönünden
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı tarafa iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.