ÖZETİ: 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında işkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davaların, yetki işlemlerinde ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılamayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Aynı hükmün madde gerekçesinde de bu düzenleme ile işkolu itirazlarının toplu sözleşme yapma sürecini gereksiz şekilde uzatmasının önlenilmesinin istendiği belirtilmiştir. Bu itibarla işkolu tespit talebi ve işkolu itirazları mevcut yetki uyuşmazlığında dikkate alınamayacaktır.
Diğer taraftan, hukuk devleti kavramı çerçevesinde hukuki belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ilkeleri nazara alındığında, uyuşmazlığın yetki tespiti için başvuru tarihindeki hukuki duruma göre değerlendirilmesi gerektiği de tartışmasız olup bu anlamda olmak üzere başvuru tarihi itibarıyla farklı işkollarında yer alan birim yahut işyerlerinin tek bir işyeri yahut işletme niteliğinde kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim işçi sendikasının, Bakanlık kayıtlarına güvenerek örgütlenme faaliyetini yürüttüğü ve çoğunluk tespitine dair talepte bulunduğu gözetildiğinde, yetki tespit başvuru tarihinden sonra ileri sürülen işkolu itirazının dikkate alınması yukarıda belirtilen ilkelere aykırılık teşkil edecektir.
Mevzuat hükümlerine göre, öncelikle tescil aşamasında işyerinin yer aldığı işkolu ve işkolu kodu belirlenir ve işverene tebliğ edilir. İşyerinin tescil edildiği işkoluna, işverenin, sendikaların yahut ilgililerin itirazı olması durumunda, Bakanlığa müracaat edilmelidir. Bu aşamada Bakanlık tarafından yapılması gereken ise, işyerinin girdiği işkolunun tespit edilerek bu tespiti Resmî Gazete’de yayımlamaktan ibarettir. İlgililer tarafından itiraz vâki olmaz ise işkolu tespiti bu aşamada kesinleşir. Tarafların bu tespite de itirazı olması durumunda ise, işkolu tespit kararının iptali için dava açılmalıdır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, tescil aşamasında bir işyerinin girdiği işkolu tespit edildikten sonra, bu işkolu ancak 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde belirtilen usule riayet ile değiştirilebilir. Bir başka ifadeyle, işyerinin tescil edildiği işkolu, idari başvuru yoluyla işkolu kodunun değiştirilmesi suretiyle değiştirilemez ve bu anlamda olmak üzere işkolu kodunun değiştirilmiş olması, işkolunun da buna bağlı olarak değişeceği sonucunu ortaya çıkarmaz. Ayrıca ifade etmek gerekir ki, 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde belirtilen usule riayet edilmeksizin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da bir işyerinin dâhil olduğu işkolu resen değiştirilemez.
(…)
Öncelikle belirtmek gerekir ki yetki başvuru tarihinde çalışan işçi bulunmadığı ve işyeri niteliğini haiz olmadığı anlaşılan 1170087.016 ve 1176220.006 sicil numaralı birimlerin yetki tespitinin kapsamında gösterilmesi doğru değil ise de bu husus sonuca etkili görülmemiştir.
Mahkemece tespit konusu işyerlerinin ilk kuruluş aşamasında tescil edildiği işkolu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından sorulmalı, tespit konusu işyerlerinin tesciline esas teşkil eden işveren tarafından verilen işyeri bildirgesi dâhil tüm belgeler SGK’dan getirtilmeli, yetki başvuru tarihinden önce işyerlerine ilişkin Resmî Gazetede yayımlanmış bir işkolu tespit kararı bulunup bulunmadığı ve işkolu değişikliğine dair bir başvuru yapılıp yapılmadığı hususu araştırılmalı, tespit konusu işyerlerinin yetki başvuru tarihinde hangi işkolunda yer aldığı ve daha sonra işkolu değişikliği yapılıp yapılmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Sendikanın başvurusu üzerine davalı Bakanlığın 2381804 sayılı. ve 20.10.2020 tarihli yetki tespiti kararının müvekkili Şirkete 22.10.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, süresi içerisinde yetki tespitine itiraz ettiklerini, davalı Bakanlığının müvekkiline ait işyerini “işletme” olarak kabul ettiğini ve davalı Sendikanın yüzde 40 çoğunluğu sağlandığından bahisle olumlu yetki tespitinde bulunduğunu, müvekkili Şirketin işletme olmadığını, müvekkilinin “İzmir yolu 22. Km Taşocakları Mevkii Başköy Nilüfer/Bursa” adresinde faaliyet gösteren tek bir işyeri olduğunu, davalı Sendikanın üyesi işçilerin listesini noterlik kanalı ile müvekkili Şirkete tebliğ zorunluluğu bulunduğunu, davalı Sendika tarafından söz konusu listenin müvekkili Şirkete gönderilmediğini, yetki tespiti kararında yer alan işçi sayısının ve davalı Sendika üye sayısının hatalı olduğunu, müvekkili Şirkette davalı Sendikaya üye çalışan bulunmadığını belirterek 20.10.2020 tarihli ve 2381804 sayılı olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (6356 sayılı Kanun) uyarınca bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceğini, davacının “İzmir Yolu 22. Km. Taşocakları Mevkii Başköy Nilüfer/Bursa” adresinde bulunan işyeri dışında bir işyeri bulunmadığını iddia ettiğini, ancak davacının İşkolları Yönetmeliği’nin 12 sıra numaralı metal işkolunda faaliyet gösteren 5 işyeri daha bulunduğunun tespit edildiğini ve yetki tespitinin işletme düzeyinde yapıldığını, 6356 sayılı Kanun’da yetki tespiti aşamasında sendikaya üye olan ya da üyelikten ayrılan işçilerin işverene bildirileceğine dair bir hükme yer verilmediğini, Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) işverence yapılan tescil sonucu Genel Müdürlük nezdinde kurulu sendika yetki sistemine SGK kayıtlarından otomasyon sistemi ile yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem yapıldığını, 07.08.2017 başvuru tarihi itibarıyla söz konusu işyerlerinde 166 işçinin çalıştığını, bunlardan 81 işçinin davalı Sendikaya üye olduğunun tespit edildiğini ve buna ilişkin 20.10.2020 tarihli olumlu yetki tespit yazısının taraflara gönderildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Sendika vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, davacının birbirinden bağımsız 6 işyerinin bulunduğunu, bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceğini, 6356 sayılı Kanun’da yetki tespiti aşamasında sendikaya üye olan ya da üyelikten ayrılan işçilerin işverene bildirileceğine dair bir hükme yer verilmediğini beyanla davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraf vekilleri ve taraf tanıklarının beyanları, celp ve ibraz edilen tüm kayıt ve belgeler, toplanan deliller, mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 24.06.2022 ve 06.06.2023 tarihli bilirkişi heyet raporları ile tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirildiğini, buna göre davacı Şirketin Başköy’de bulunan merkez biriminde üretim yapıldığı, yönetim, idare ve üretim gibi faaliyetlerin bu merkeze bağlı olduğu, davacı Şirketin metal işkolunda yer aldığı, başvuru tarihi itibarıyla merkez işyerinde 145 işçi, işyerine bağlı yer nitelindeki birimlerde ise toplam 21 işçinin çalıştığı, yetki tespitinde dikkate alınan birimlerin işyerine bağlı yer niteliğini haiz olduğu ve 6356 sayılı Kanun uyarınca işyerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının davalı Sendikanın üyesi olması gerektiği, davalı Sendikanın işyerinde yarıdan fazla çoğunluğa sahip olmadığı gerekçe gösterilerek davanın kabulü ile davalı Bakanlığın 20.10.2020 tarihli ve 2381804 sayılı olumlu yetki tespitinin iptalinene karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı Sendika vekili istinaf dilekçesinde; davacıya ait metal işkolunda birden fazla işyeri bulunduğunu, davacının metal işkolunda birden fazla işyeri olduğundan toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceğini, İlk Derece Mahkemesinin davacı Şirketin işyeri niteliğini haiz olduğuna ilişkin tespitinin hatalı olduğunu, davacıya ait işyerlerinin farklı şehirlerde ve birbirinden bağımsız olduğunu, yetki başvuru tarihinde davacı işletmede çalışan işçilerin yüzde 40’ından fazlasının müvekkili üyesi olduğunu belirterek davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili istinaf dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin, davacı Şirkete ait işyerlerinin aynı teknik amaca yönelik örgütlendiği ve tek bir yönetim çatısı altında bağlı işyeri olarak ele alınması gerektiği iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 05.06.2023 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı Şirketin 1118750.016. SGK sicil numaralı Başköy’de bulunan işyerinin merkez işyeri olduğu, burada üretim yapıldığı, diğer birimlerde ise üretimi yapılan malların montajı faaliyetinin yürütüldüğü, yönetim, idare, üretim gibi esaslı tüm faaliyetlerin merkeze bağlı olduğu, işyerinde çalışan işçilerin ağırlıklı kısmının çelik kontrüksiyon üretiminde çalıştıkları diğer bölümlerde yapılan işin yardımcı iş niteliğinde olduğu, davacı Şirketin müşteri talepleri, sözleşmesel zorunluluklar ve SGK mevzuatından doğan yasal zorunluluklar nedeniyle bağlı yer niteliğindeki diğer birimler için işyeri sicil numarası aldığı, davalı Sendika tarafından işyerinde 6356 sayılı Kanun’un 41 inci maddesinde belirtilen yarıdan fazla çoğunluğun sağlanamadığı, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekilleri istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun’un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı da şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasında;
…
d) İşletme toplu iş sözleşmesi: Bir gerçek veya tüzel kişiye ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait aynı işkolundaki birden çok işyerini kapsayan sözleşmeyi,
…
ifade eder.”
3. 6356 sayılı Kanun’un “Toplu iş sözleşmesinin kapsamı ve düzeyi” kenar başlıklı 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası ise şöyledir:
“Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.”
4. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
5. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
6. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalıların aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında işkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davaların, yetki işlemlerinde ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılamayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Aynı hükmün madde gerekçesinde de bu düzenleme ile işkolu itirazlarının toplu sözleşme yapma sürecini gereksiz şekilde uzatmasının önlenilmesinin istendiği belirtilmiştir. Bu itibarla işkolu tespit talebi ve işkolu itirazları mevcut yetki uyuşmazlığında dikkate alınamayacaktır.
3. Diğer taraftan, hukuk devleti kavramı çerçevesinde hukuki belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ilkeleri nazara alındığında, uyuşmazlığın yetki tespiti için başvuru tarihindeki hukuki duruma göre değerlendirilmesi gerektiği de tartışmasız olup bu anlamda olmak üzere başvuru tarihi itibarıyla farklı işkollarında yer alan birim yahut işyerlerinin tek bir işyeri yahut işletme niteliğinde kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim işçi sendikasının, Bakanlık kayıtlarına güvenerek örgütlenme faaliyetini yürüttüğü ve çoğunluk tespitine dair talepte bulunduğu gözetildiğinde, yetki tespit başvuru tarihinden sonra ileri sürülen işkolu itirazının dikkate alınması yukarıda belirtilen ilkelere aykırılık teşkil edecektir.
4. Mevzuat hükümlerine göre, öncelikle tescil aşamasında işyerinin yer aldığı işkolu ve işkolu kodu belirlenir ve işverene tebliğ edilir. İşyerinin tescil edildiği işkoluna, işverenin, sendikaların yahut ilgililerin itirazı olması durumunda, Bakanlığa müracaat edilmelidir. Bu aşamada Bakanlık tarafından yapılması gereken ise, işyerinin girdiği işkolunun tespit edilerek bu tespiti Resmî Gazete’de yayımlamaktan ibarettir. İlgililer tarafından itiraz vâki olmaz ise işkolu tespiti bu aşamada kesinleşir. Tarafların bu tespite de itirazı olması durumunda ise, işkolu tespit kararının iptali için dava açılmalıdır.
5. Bu noktada belirtmek gerekir ki, tescil aşamasında bir işyerinin girdiği işkolu tespit edildikten sonra, bu işkolu ancak 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde belirtilen usule riayet ile değiştirilebilir. Bir başka ifadeyle, işyerinin tescil edildiği işkolu, idari başvuru yoluyla işkolu kodunun değiştirilmesi suretiyle değiştirilemez ve bu anlamda olmak üzere işkolu kodunun değiştirilmiş olması, işkolunun da buna bağlı olarak değişeceği sonucunu ortaya çıkarmaz. Ayrıca ifade etmek gerekir ki, 6356 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde belirtilen usule riayet edilmeksizin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da bir işyerinin dâhil olduğu işkolu resen değiştirilemez.
6. Somut uyuşmazlıkta, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, 07.08.2017 başvuru tarihi itibarıyla davacı işverene ait 6 birimde toplam 166 işçi çalıştığı ve davalı Sendikanın 81 üyesi bulunduğu gerekçesiyle işletme toplu iş sözleşmesi yapabilmek için davalı Sendikanın yüzde kırk çoğunluğu sağladığına dair 20.10.2020 tarihli ve 2381804 sayılı olumlu yetki tespit kararı verilmiştir.
7. Davacı işveren tarafından, yetki tespitine esas alınan birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olduğu ve sendika tarafından yarıdan fazla çoğunluğun sağlanması gerektiği iddia edilmiş, İlk Derece Mahkemesince davacıya ait 6 birimin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde olduğu ve davalı Sendikanın işyeri toplu iş sözleşmesi için gereken yarıdan fazla çoğunluğa sahip olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiş ise de dosya kapsamına göre tespite konu birimlerin davalı Sendikanın kurulu bulunduğu işkolunda yer alıp almadıkları hususu duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmediğinden yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır.
8. Öncelikle belirtmek gerekir ki yetki başvuru tarihinde çalışan işçi bulunmadığı ve işyeri niteliğini haiz olmadığı anlaşılan 1170087.016 ve 1176220.006 sicil numaralı birimlerin yetki tespitinin kapsamında gösterilmesi doğru değil ise de bu husus sonuca etkili görülmemiştir. Bu çerçevede, temyiz itirazları yetki tespitinde dikkate alınan diğer 4 birim dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Dosya içeriğine göre yetki tespitinde dikkate alınan 1038692.032, 1277233.016, 1118750.016 ve 1168136.045 sicil numaralı birimlerin davalı Sendikanın kurulu bulunduğu metal işkolu dışında İşkolları Yönetmeliği’nin 13 sıra numaralı inşaat işkolu başlığı altındaki işkolu koduna sahip oldukları görüldüğünden, varsa işkolu değişikliklerinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
9. Mahkemece tespit konusu işyerlerinin ilk kuruluş aşamasında tescil edildiği işkolu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından sorulmalı, tespit konusu işyerlerinin tesciline esas teşkil eden işveren tarafından verilen işyeri bildirgesi dâhil tüm belgeler SGK’dan getirtilmeli, yetki başvuru tarihinden önce işyerlerine ilişkin Resmî Gazetede yayımlanmış bir işkolu tespit kararı bulunup bulunmadığı ve işkolu değişikliğine dair bir başvuru yapılıp yapılmadığı hususu araştırılmalı, tespit konusu işyerlerinin yetki başvuru tarihinde hangi işkolunda yer aldığı ve daha sonra işkolu değişikliği yapılıp yapılmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlkDereceMahkemesikararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı Özdemir Çelik Metal ve Metal Mamulleri İşçileri
Sendikasına iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.