YARGITAY Hukuk Genel Kurulu |
||||||
Esas No. Karar No. Tarihi: |
2012/9-116 2012/349 06.06.2012 |
İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/17
|
||||
|
||||||
ÖZETİ: | davalı tanıkları özetle, davacı banka tarafından istifa edenlerin ihbar önellerine uymaları istenmediği gibi, bu durumun işyeri şartı haline geldiğini, ayrıca istifa edenlere ihbar önellerine uymaları gerektiğinin de bildirilmediğini beyan ve ifade etmişlerdir. Dosya kapsamından, davacı bankanın kendi tutum ve davranışları ile davalı işçinin ihbar öneli süresince işyerinde çalışmasını istemediği anlaşılmaktadır. |
|||||
Taraflar arasındaki “İhbar tazminatı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.05.2008 gün ve 2005/842 E., 2008/404 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 11.11.2010 gün ve 2008/38860 E., 2010/33670 K.sayılı ilamı ile;
(…1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı banka, davalının 03.07.2003 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, ihbar öneline uymadığı için ihbar tazminatının tahsili gerektiğini ileri sürerek ihbar tazminatı isteğinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı, istifa etmek sureti ile görevinden ayrılan hiçbir personelden ihbar öneline uyulmasının istenmediğini, ihbar tazminatı talep edilmediğini, isteğin yerinde olmadığını, savunmuştur.
Mahkemece, davacı bankanın ihbar tazminatı isteme hakkı olduğu, gerekçesi ile isteği hüküm altına almıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı işçinin ayrılması nedeni ile ihbar tazminatı ödemesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın yasal dayanağı 4857 Sayılı Kanunun 17.maddesidir. Sözü edilen kanun hükmü uyarınca:“ Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. İş sözleşmeleri:
a)İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,
b)İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,
c)İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,
d)İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, feshedilmiş sayılır. Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir. Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.”
Ancak, davacı işyerinde yürürlükte bulunan personel yönetmeliğinin 112. maddesi hükmüne göre istifa ve çekilme halinde davacı bankanın işçiyi ihbar süresi kadar çalıştırma hakkı tanınmış ise de davacı bankanın bu konuda bir istemi bulunmamaktadır. Bu durumda ihbar tazminatı isteğinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır. (Aynı konuda verilen Dairemizin 2007/14704 E. 2008/8290 K.; 2007/16947 E. 2008/11978 K.no.lu, 2008/34884 E., 2010/25749 K. No.no.lu kararları da bu yöndedir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihbar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında 21.02.2011 tarihli oturumda aynen;
"…Dosyanın Yargıtaydan bozularak döndüğü görüldü. Bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olundu.
Davacı vekilinden soruldu eski kararda direnilsin dedi.
Davalı vekilinden soruldu:Bozma kararına uyulsun dedi.
G.D.
İcra dosyasının celbinden sonra bozmaya uyulup uyulmayacağının karar verilmesine, duruşmanın 23.05.2011 gününe bırakılmasına karar verildi.” denildikten sonra, duruşmanın ertelendiği 23.05.2011 tarihli oturumda ise;
"…Hakim değişikliği nedeniyle eski zabıtlar okundu.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 11.11.2010 tarihli 2008/38860 Esas sayılı 2010/33670 Karar sayılı bozma ilamı okundu.
Davacı vekilinden soruldu.Mahkemenin önceki kararında direnilsin dedi. Davalı vekilinden soruldu Bozma ilamına uyulmasına karar verilsin dedi.” denildikten sonra yargılamaya son verilerek, "önceki kararda direnilerek, davanın kabulüne" şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Burada 21.02.2011 tarihli oturumda mahkemece tarafların beyanları alınmadan, "Yargıtay Özel Daire bozma ilamına uyulmasına" ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, ertelenen oturumda bu karardan dönülerek açıklanan bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesine (direnilmesine) hukuken olanak bulunup bulunmadığı, Hukuk Genel Kurulu'nda işin esası incelenmeden önce önsorun olarak değerlendirilip tartışılmıştır.
Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede, mahkemece 21.02.2011 günlü oturumda taraf vekillerinin bozmaya karşı diyecekleri sorulup, beyanları tutanağa geçirilmeden "bozma ilamına uyulmasına" denilmiş; daha sonra aynı oturumda ara kararı ile bozmaya uyulup uyulmaması yönünden oturum bir başka güne ertelenmiş; ertelenen oturum gününde bozma ilamı okunduktan sonra taraf vekillerinden bozmaya karşı diyecekleri sorulup, beyanları tutanağa geçirildikten sonra yargılamaya son verilip direnme yönünde karar verilmesi şeklinde gelişen olgunun oturum tutanaklarının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu, 21.02.2011 günlü oturumda "bozmaya uyulması" yönünde ara kararı oluşturulmasının maddi bir hataya dayandığını gösterdiği, mahkemenin bozmaya uyma yönünde iradesini göstermediği kabul edilmiş; mahkemece 23.05.2011 tarihli oturumda verilen kararın usulüne uygun bir direnme olduğu sonucuna varılmıştır. Böylece mahkemece yargılamanın son oturumunda oluşturulan kararın usul hukuku bakımından bir direnme olduğu sonucuna varılarak, önsorun da bu şekilde aşılarak işin esasının incelenmesine geçilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
İşin esasının incelenmesinde:
Somut olayda; davalı işçinin 03.07.2003 tarihinde istifa ederek işyerinden ayrıldığı; müştekisi davacı banka olan ve davalının da adının bulunduğu 128 kişi hakkında toplu olarak istifa ettikleri gerekçesiyle Şişli C.Başsavcılığı tarafından 2003/27401 sayılı soruşmada bir suç unsuruna rastlanmadığından takipsizlik kararı verildiği; yine 7.7.2003 tarihli davalının da adının bulunduğu ve davacı bankadan istifa suretiyle ayrılanların isimlerinin yer aldığı listedeki kişilerin genel müdürün onayı olmadan işyerine (banka katlarına) girişlerinin yasaklandığı; ayrıca davalının da adının yazılı olduğu 14 kişilik listede yer alan avukatların, 31.07.2003 tarihinde noter aracılığıyla davacı banka tarafından azledildikleri dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Ayrıca davalı tanıkları özetle, davacı banka tarafından istifa edenlerin ihbar önellerine uymaları istenmediği gibi, bu durumun işyeri şartı haline geldiğini, ayrıca istifa edenlere ihbar önellerine uymaları gerektiğinin de bildirilmediğini beyan ve ifade etmişlerdir.
Dosya kapsamından, davacı bankanın kendi tutum ve davranışları ile davalı işçinin ihbar öneli süresince işyerinde çalışmasını istemediği anlaşılmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.06.2012 gününde yapılan ilk görüşmede oybirliği ile karar verildi.