Yargı Kararları

İŞVERENİN İŞÇİNİN ŞEREF VE HAYSİ-YETİNE DOKUNACAK SÖZLER SARF ETMESİNİN İŞÇİYE HAKLI FESİH HAKKI VERDİĞİ

SAYILAR

Esas No : 2016/27899
Karar No : 2020/821
Tarihi : 21/01/2020
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/24
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 22. Hukuk Dairesi

Ek Başlıklar : lİŞVERENİN İŞÇİNİN ŞEREF VE HAYSİ-YETİNE DOKUNACAK SÖZLER SARF ETMESİNİN İŞÇİYE HAKLI FESİH HAKKI VERDİĞİ lİŞÇİNİN FESHİ HAKLI NEDENE DAYAN-DIĞINDA KIDEM TAZMİNATI ALACAĞI İHBAR TAZMİNATI ALAMAYACAĞI

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/24

T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi 
Esas No. 2016/27899
Karar No. 2020/821
Tarihi: 21/01/2020

lİŞVERENİN İŞÇİNİN ŞEREF VE HAYSİ-YETİNE DOKUNACAK SÖZLER SARF ETMESİNİN İŞÇİYE HAKLI FESİH HAKKI VERDİĞİ
lİŞÇİNİN FESHİ HAKLI NEDENE DAYAN-DIĞINDA KIDEM TAZMİNATI ALACAĞI İHBAR TAZMİNATI ALAMAYACAĞI

ÖZETİ Dosya kapsamına göre, davacı çalışma koşullarının değiştirildiğine yönelik iddiasını ispat edememiş ise de, davacının amirinin hakaretine maruz kaldığı ve rapor bitim tarihi olan 20/06/2013 tarihinden sonra işe devam etmediği sabittir. Bu halde, iş sözleşmesinin bu tarihte davacı tarafından eylemli olarak feshedildiği kabul edilmelidir. İşverenin, işçinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi, sataşmada bulunması veya gözdağı vermesi, işçiye iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II- (b) ve (c) alt bentlerine göre haklı sebeple fesih hakkı verir. Somut olayda, işveren vekilinin iş sözleşmesinin haklı sebeple feshini gerektiren eyleminin davacı tarafından ispat edildiğinin anlaşılmasına göre, davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak, iş sözleşmesini fesheden taraf, fesih haklı bir sebebe dayansa dahi ihbar tazminatına hak kazanamaz. Mahkemece davacının ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı hukuki değerlendirme yapılarak talebin kabulü bozmayı gerektirmiştir
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait otelde muhasebe müdürü olarak çalıştığını, 2008, 2009, 2010 yıllarında 1.350,00 TL, 2011 yılında 1.650,00 TL ve 2012 ve 2013 yıllarında artışla 1.850,00 net ücret aldığını, ücretin bir kısmının banka yoluyla bir kısmını ise elden ödediğini, davacıya baskı yapma amacıyla ücretin elden ödenen kısmının ödenmediğini, iş sözleşmesinde esaslı değişiliklik yapılmaya çalışılarak iş sözleşmesinin haksız ve yersiz olarak sona erdirildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının muhasebe personeli olarak çalıştığını, davacının 20/06/2013 ve 21/06/2013 tarihlerinde devamsızlık yaptığını, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini ve çalışma dönemi içindeki tüm hak ve alacaklarının davacıya ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Davacı Temyizi Yönünden:
1-Davacı son net ücretinin 1.850,00 TL olduğunu ileri sürmüş, mahkemece son aylık ücretin brüt 1.850,00 TL olduğu kabul edilmiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan ücret bordrolarına göre davacının son brüt ücreti 1.850,00 TL’dir. Mahkemece bu miktarın davacının gerçek ücreti olduğu kabul edilmiş ise de, davacının dosyaya sunduğu bir kısım elden ödeme tahsilat makbuzları dikkate alındığında ücretin brüt 1.850,00 TL olarak kabulü hatalı olmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, ücret bordrolarındaki miktarlar ile bankaya yatırılan miktarlar uyumlu değildir. Davacı tanıkları davacının elden ödeme iddiasını doğrulamıştır. Her ne kadar davalı işveren davacı tarafından sunulan makbuz suretlerine itiraz etmiş ise de, bankaya yatan tutarlar ile sunulan makbuzlardaki tutarların toplamının 2012 mayıstan sonra 1.850,00 TL olduğu anlaşıldığına göre, bu ödeme makbuzlarının işveren tarafından düzenlendiği kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, mahkemece bilirkişi raporundaki seçenekli hesaplamalardan ücret miktarının net 1.850,00 TL olduğuna dair 1. seçenek yerine, brüt 1.850,00 TL olduğuna dair 2. seçenek dikkate alınarak hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
2-Davacının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının hesaplanmasında davacı tanıklarının davacı ile birlikte çalıştıkları süre ile sınırlı olarak değerlendirme yapılması yerindedir. Bu bakımdan davacı tanıklarının beyanlarına 2011 yılından sonraki dönem için itibar edilmesi isabetli ise de, 2011 yılından önceki dönem yönünden davalı tanıklarının beyanlarına göre değerlendirme yapılmaması hatalıdır. Davacının 2011 yılından önceki döneme ilişkin fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiasının ispatı yönünden davalı tanıklarının anlatımlarına göre değerlendirme yapılarak, davacının bu dönem için fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücretine hak kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir.
Kabule göre de, fazla çalışma tahakkuku bulunan ücret bordroları yönünden bordronun imzalı veya imzasız olmasına göre herhangi bir farklılık gözetilmeksizin bordroların tamamı dışlanarak hesaplama yapılması yerinde değildir.
Davalı Temyizi Yönünden:
1-Somut olayda, mahkemece iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiği sonucuna varılmıştır. Ancak dosya kapsamına göre, işveren vekilinin davacıya küfür ve hakaret ettiği dosya kapsamı ile sabittir. Davacı 16/06/2013 tarihinde rapor aldığını ve rapor bitimi olan 20/06/2013 tarihinde işe başladığında, çalışma koşullarının değiştirilmek istendiğini, böylece mobbing uygulandığını ve istifa zorlandığını ileri sürmüştür. Davacının 20/06/2013 tarihinden sonra işe devam etmediği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davalı taraf iş sözleşmesini 24/06/2013 tarihinde haklı sebeple feshettiğini savunmuştur. Dosya kapsamına göre, davacı çalışma koşullarının değiştirildiğine yönelik iddiasını ispat edememiş ise de, davacının amirinin hakaretine maruz kaldığı ve rapor bitim tarihi olan 20/06/2013 tarihinden sonra işe devam etmediği sabittir. Bu halde, iş sözleşmesinin bu tarihte davacı tarafından eylemli olarak feshedildiği kabul edilmelidir. İşverenin, işçinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi, sataşmada bulunması veya gözdağı vermesi, işçiye iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II- (b) ve (c) alt bentlerine göre haklı sebeple fesih hakkı verir. Somut olayda, işveren vekilinin iş sözleşmesinin haklı sebeple feshini gerektiren eyleminin davacı tarafından ispat edildiğinin anlaşılmasına göre, davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak, iş sözleşmesini fesheden taraf, fesih haklı bir sebebe dayansa dahi ihbar tazminatına hak kazanamaz. Mahkemece davacının ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı hukuki değerlendirme yapılarak talebin kabulü bozmayı gerektirmiştir.

2-Mahkemece tanık beyanlara göre belirlenen fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından davacının işyerinde yaptığı işin niteliğine, çalışma süresine ve hesaplanan alacağın miktarına göre uygun bir indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi de hatalıdır.
Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 21.01.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.