ÖZETİ: Öncelikle bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olarak işyeri ve işletme kavramlarının açıklanması gerekmektedir. 6356 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) atıf yapılmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde işyeri kavramı “İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.” şeklinde tanımlanmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin gerekçesinde de; “İşyeri tanımı; teknik bir amaca, diğer bir deyişle mal veya hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olduğu belirtilmek suretiyle verilmiştir.” hususları belirtilmiştir. Yine madde gerekçesinde, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretiminin, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesinin işyerinin kurulu bulunduğu yerin dışına taştığı hususları belirtilerek ve bu olguların dikkate alınması suretiyle 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmünün eklendiği ifade edilmiştir.
Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceği ifade edilmiştir. Belirtilen düzenleme emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkindir (Talat Canbolat, Toplu İş Sözleşmesinin Düzeyi ve Türleri, İstanbul 2013, s.128; Kübra Doğan Yenisey, İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, İstanbul 2007, s.344). Dairemizin uygulaması da, işletme toplu iş sözleşmesine ilişkin hükmün kamu düzenine ilişkin olduğu yönündedir.
Yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince iş sözleşmesi feshedilen işçinin işe iade davası açması, davanın kabul edilmesi, işçinin yasal süresinde işe başlamak için usulüne uygun şekilde işverene başvuru yapması ve buna karşın işveren tarafından işçinin işe başlatılmaması durumunda, iş sözleşmesinin ilk fesih işleminin geçersizliğine karar verildiğinden aynı iş sözleşmesi kapsamında fesih tarihi işçinin işe başlatılmadığı tarih olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 27.04.2021 tarihli ve 2021/4641 Esas, 2021/8533 Karar sayılı kararı). Bu anlamda işçinin işe başlatılmadığı tarihe kadar olan dönemde yetki tespit başvurusu yapılması ve işçi sendikasının işe iade davası açan işçilerin yetki tespitinde dikkate alınması itirazını ileri sürmesi durumunda söz konusu işçilerin yetki tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Bununla birlikte işe iade davası kabul edilse ve karar kesinleşse dahi, işçinin kanuni süre içinde işe başlama başvurusu yapmaması durumunda ilk fesih geçerli hâle gelmektedir.
Taraflar arasında İstanbul 24. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen olumsuz yetki tespitine itiraz davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; ihbar olunan Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık AŞ (Hürriyet AŞ) vekilinin başvurusunun usulden reddine ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekili tarafından temyizi üzerine Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi.
İhbar olunan Hürriyet AŞ vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; inceleme konusu dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinde temyizde duruşmaya tâbi davalar arasında belirtilmediğinden duruşma isteminin reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Türkiye Gazeteciler Sendikasının yetki başvurusunda bulunduğu 04.11.2019 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “kamu.turkiye.gov.tr” adresinde yayımlanmaya devam eden en son listelere göre Hürriyet AŞ’de toplam çalışan sayısının 873 olduğunu, bu sayılara göre Sendikanın Hürriyet AŞ işyerlerinde yetki başvurusu için gereken üye sayısının 350 olduğunu, Türkiye Gazeteciler Sendikasının 04.11.2019 tarihindeki üye sayısının ise 356 olduğunu, toplu iş sözleşmesi imzalamak için gereken asgari sayının 6 üye fazlasına sahip olduklarını, ancak Bakanlığın müvekkiline gönderdiği davaya konu cevap yazısında, 05.11.2019 tarihindeki çalışan sayısının 940 olarak bildirildiğini, Ekim ayına oranla 05.11.2019 tarihine kadar 100 yeni işçinin işe alınmış göründüğünü, 100 hayalet işçi bulunduğunu, Türkiye Gazeteciler Sendikasının, üyeleri vasıtası ile yaptığı araştırmada Hürriyet AŞ’ye ait işyerlerine fiilen bir kişinin dahi işe başlamadığını tespit ettiğini, sendikal sebeple iş sözleşmelerinin feshedildiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle olumsuz yetki tespitinin iptali ile Türkiye Gazeteciler Sendikasının, Hürriyet AŞ işyerlerinde yetkili sendika olduğunun ve yetki belgesi verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 42 nci maddesi gereğince işçi sendikası, işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren tarafından yapılan yetki tespit başvuruları karşılanırken işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Sendika Yetki Sistemine SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem yapıldığını, yetki tespitine konu işyerlerinin işçi giriş çıkış listelerine bakıldığında işe giriş çıkışların olduğunu, bilhassa 25.10.2019 tarihinde 77, 26.10.2019 tarihinde 100 işçinin işe alındığının SGK üzerinden sisteme gelen bilgilerde görüldüğünü belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Hürriyet AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın toplu iş sözleşmesi yapmak için gerekli yasal çoğunluğu sağlayamadığını, davacı tarafın başvurusunun hatalı olduğunu, müvekkili Şirket bakımından işyeri toplu iş sözleşmesi başvurusu yapılmasının zorunlu olduğunu, davacı tarafın iş sözleşmelerinin feshine ilişkin iddialarının haksız ve kötüniyetli olup yargılaması iş mahkemelerinde devam eden davaların bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının iddia ettiği gibi sendika yetki belgesi alınmasının önüne geçilmesi saikinin söz konusu olmadığını, müvekkili Şirketçe, Türkiye Gazeteciler Sendikasının yetki belgesi almak için Bakanlığa başvuru yapıldığının bilinmesinin ve bilinme ihtimalinin kesinlikle ve kati olarak mümkün olmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.12.2022 tarihli ve 2020/25 Esas, 2022/624 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulü ile Türkiye Gazeteciler Sendikasının, Hürriyet AŞ işyerlerinde yetkili sendika olduğunun ve yetki belgesi verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2023 tarihli ve 2023/1000 Esas, 2023/960 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararında yer alan tespitlerin isabetli olduğu gerekçesiyle davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 09.11.2023 tarihli ve 2023/13890 Esas, 2023/17101 Karar sayılı ilâmı ile; somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı sadece davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının istinafa başvurduğu belirtilerek sadece Bakanlık vekilinin istinaf itirazlarına gerekçede yer verildiği ve neticede de sadece Bakanlık vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, diğer taraftan ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilinin cevap dilekçesi ve istinaf başvurusu kararda hiç belirtilmediği gibi istinaf başvurusuna ilişkin herhangi bir gerekçe de tesis edilmediği, bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesince, ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilinin istinaf başvurusuna da kararda yer verilmesi ve söz konusu başvuruya ilişkin de gerekçe ve hüküm tesisi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.02.2024 tarihli ve 2024/53 Esas, 2024/117 Karar sayılı kararı ile; somut olayda kararı, ihbar olunan Hürriyet AŞ vekili istinaf etmiş ise de davalı yanında müdâhil olmayan, hakkında müdâhillik kararı verilmeyen ve aleyhine hüküm kurulmayan ihbar olunanın kararı istinaf hakkı bulunmadığından, ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiş; davalı Bakanlık istinafı bakımından, 05.11.2019 yetki başvurusundan önceki 10 günde ilk defa işe alımı yapılan 9 işçinin ve grup şirketlerinden eş zamanlı girişi bildirilen 175 işçinin gerçek ihtiyaca dayanmayan muvazaalı işe girişler olduğu, bu 184 işçilerden 2’sinin 05.11.2019’dan önce çıkışı bildirildiğinden, Bakanlığın 05.11.2019 tarihli işleminde dikkate aldığı 940 işçiden muvazaalı giriş yapılan 182 işçi hariç tutulduğunda 758 işçiden 318 üye işçinin %41,95 oranı anlamına geldiği ve bunun işletme toplu iş sözleşmesi yetkisi için yeterli olduğu, işe iadesinin kesinleştiği anlaşılan 22 sendika üyesi işçi dikkate alındığında ise 780 toplam işçiye göre 340 üyenin %43,59 çoğunluk anlamına geldiği gerekçesiyle Bakanlık istinafının yerinde olmadığına karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 23.05.2024 tarihli ve 2024/6075 Esas, 2024/9069 Karar sayılı ilâmı ile; olumsuz yetki tespitine itiraz davasında, yetki başvurusuna konu işyeri yahut işletmede toplu iş sözleşmesi yapabilme yetkisinin hangi işçi sendikasına ait olacağı belirleneceğinden, 6356 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında davanın ihbar edilmesi zorunluluğu bulunanlar hakkında da hüküm kurulduğunun kabulünün zorunlu olduğu, bu itibarla dava kendisine ihbar edilmesi gereken işverenin de kanun yoluna başvurabileceği, bu dava bakımından dava kendisine ihbar olunan işverenin tek başına kanun yollarına başvurabileceği, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı kanuni süre içinde istinaf yoluna başvuran ihbar olunan Hürriyet AŞ’nin kanun yollarına başvurma hakkı bulunduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince anılan başvurunun usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince ihbar olunan Hürriyet AŞ’nin istinaf başvuru dilekçesinde belirttiği hususlar çerçevesinde esasa yönelik inceleme yapılması, bu suretle gerekçe ve hüküm tesis edilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ihbar olunan işverenliğin bir taraftan yetki başvuru tarihinden kısa süre önce işletmesel karar gerekçesiyle 44 sendikalı işçiyi işten çıkarttığı, diğer taraftan grup şirketlerde çalışan 182 işçiyi çalıştıkları işyerlerinden çıkışları yapılmadan davalı işverenlikte işe başlattığı, bu durumun hayatın olağan akışına da uygun olmadığı, hâl böyle olunca işverenin, davacı Sendikanın çoğunluğunu engellemek için iş sözleşmesi yapma hakkını kötüye kullandığı ve bu itibarla söz konusu 182 işçinin toplam işçi sayısının hesabında nazara alınmaması gerektiği, davalı tüzel kişiliğin basın, yayın ve gazetecilik işkolunda faaliyet gösterdiği ve birden çok işyerinin (13 adet) bulunduğu, işyerleri bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olan işletme sayılarak ve %40 çoğunluğa göre sonuca gidilmesi gerektiği, 05.11.2019 yetki başvurusundan önceki 10 günde ilk defa işe alımı yapılan 9 işçinin ve grup şirketlerinden eş zamanlı girişi bildirilen 175 işçinin gerçek ihtiyaca dayanmayan muvazaalı işe girişler olduğu, bu 184 işçilerden 2’sinin 05.11.2019’dan önce çıkışı bildirildiğinden, Bakanlığın 05.11.2019 tarihli işleminde dikkate aldığı 940 işçiden muvazaalı giriş yapılan 182 işçi hariç tutulduğunda 758 işçiden 318 üye işçinin %41,95 oranı anlamına geldiği ve bunun işletme toplu iş sözleşmesi yetkisi için yeterli olduğu, bu hâli ile işe iade davalarının bekletici mesele yapılmasına yer olmadığı, dosya içeriği itibarıyla 44 işe iade davasından sendikal fesih nedeni ile işe iadesinin kesinleştiği anlaşılan 22 sendika üyesi işçi dikkate alındığında ise 758 + 22 = 780 toplam işçiye göre 318 + 22 = 340 üyenin %43,59 çoğunluk anlamına geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili ile ihbar olunan Hürriyet AŞ vekili; cevap dilekçelerinde belirttikleri sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuşlardır.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun’un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 05.11.2019 başvuru tarihi itibarıyla Hürriyet AŞ ve bağlı işyerlerinde 940 işçi çalıştığı ve davacı Sendikanın 318 üyesi bulunduğu gerekçesiyle davacı Sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağlayamadığına dair 11.11.2019 tarihli ve 2826917 sayılı olumsuz yetki tespit kararı verilmiştir.
2. Mahkemece yazılı gerekçe ile; somut olayda yetki tespitine esas alınan birimlerin işletme niteliğinde olduğu ve %40 çoğunluğun sağlanması gerektiği yönündeki kabule istinaden davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu konuda yapılan araştırma eksik ve yetersiz olduğu gibi bilirkişi raporu da hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.
3. Öncelikle bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olarak işyeri ve işletme kavramlarının açıklanması gerekmektedir. 6356 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) atıf yapılmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde işyeri kavramı “İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.” şeklinde tanımlanmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin gerekçesinde de; “İşyeri tanımı; teknik bir amaca, diğer bir deyişle mal veya hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olduğu belirtilmek suretiyle verilmiştir.” hususları belirtilmiştir. Yine madde gerekçesinde, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretiminin, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesinin işyerinin kurulu bulunduğu yerin dışına taştığı hususları belirtilerek ve bu olguların dikkate alınması suretiyle 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmünün eklendiği ifade edilmiştir.
İşyeri kavramının tanımından da hareketle, aynı teknik amacın yerine getirildiği ve bu kapsamda işçi çalıştırılan birimler tek bir işyeri olarak tanımlanabilecektir. Özellikle mal veya hizmet üretimi için birden fazla fiziki mekanda faaliyet yürütülmesi durumunda, bu birimlerin tamamının tek bir işyeri niteliğinde kabul edilebilmesi bakımından; hukuki bağlılık yani aynı işverene bağlı olma, amaçta birlik veya nitelik yönünden bağlılık yani aynı teknik amaç doğrultusunda üretimde bulunma ve yönetimde birlik yani aynı yönetim altında örgütlenmiş olma şartlarının aranacağı belirtilmelidir.
4. Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılabileceği ifade edilmiştir. Belirtilen düzenleme emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkindir (Talat Canbolat, Toplu İş Sözleşmesinin Düzeyi ve Türleri, İstanbul 2013, s.128; Kübra Doğan Yenisey, İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, İstanbul 2007, s.344). Dairemizin uygulaması da, işletme toplu iş sözleşmesine ilişkin hükmün kamu düzenine ilişkin olduğu yönündedir.
5. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular çerçevesinde Mahkemece, aralarında hukuk fakültesi iş hukuku anabilim dalında görev yapan öğretim üyesi, basın sektöründe uzman ve insan kaynakları/işletme uzmanı bilirkişilerin yer aldığı bir bilirkişi kurulu teşkil edilmeli, yetki tespitine esas alınan tüm birimlerin işleyişine ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmeli, tespit konusu birimlerin bağımsız şekilde faaliyetinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, bütün birimlerin tek bir merkezden yönetilip yönetilmediği belirlenmeli, bu hususlarda tarafların beyanı alınmalı, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında yetki tespitine esas alınan birimlerin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde yahut bağımsız işyerlerinden oluşan işletme niteliğinde bulunup bulunmadığı ve buradan hareketle yarıdan fazla çoğunluk mu %40 çoğunluk mu aranacağı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
6. Somut uyuşmazlıkta; yetki tespit başvuru tarihinden kısa süre önce işe girişi yapılan işçiler bakımından, işçi isimlerinin belirtilmediği denetime elverişli olmayan bilirkişi raporları hükme esas alınabilecek nitelikte değildir. Diğer taraftan gerek Bakanlık tespitinde gerekse bilirkişi raporunda yeni işe girişi yapılanlar dâhil toplam işçi sayısı 940 olarak belirtilmiş ise de işverence sayının 74 işçi eksik belirlendiği iddia edilmektedir. Bu çerçevede dosyadaki SGK dönem bordroları denetlendiğinde 940 işçinin dışında da yetki başvuru tarihinde çalışan işçilerin bulunduğu görülmekte ise de bu işçiler bakımından da yetki tespit başvuru tarihinden kısa süre önce işe girişlerin yapıldığı görülmektedir.
Bu kapsamda; bilirkişi heyetince Bakanlık tespiti dikkate alınarak 940 işçi bakımından yetki tespit başvuru tarihinden kısa süre önce işe girişi yapılan işçiler tespit edilmeli, bu işçilerin yetki başvurusuna konu işyerlerinde işe giriş ve daha sonra çıkış tarihi belirlenmeli, işe yeni girişi yapılan işçinin daha önce hangi işyerinde çalıştığı tespit edilmeli, itiraz konusu 74 işçi bakımından da aynı inceleme gerçekleştirilmeli, somut işçi isimleri ile anılan hususlar da belirtilmek suretiyle denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu düzenlenmelidir.
7. Yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince iş sözleşmesi feshedilen işçinin işe iade davası açması, davanın kabul edilmesi, işçinin yasal süresinde işe başlamak için usulüne uygun şekilde işverene başvuru yapması ve buna karşın işveren tarafından işçinin işe başlatılmaması durumunda, iş sözleşmesinin ilk fesih işleminin geçersizliğine karar verildiğinden aynı iş sözleşmesi kapsamında fesih tarihi işçinin işe başlatılmadığı tarih olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 27.04.2021 tarihli ve 2021/4641 Esas, 2021/8533 Karar sayılı kararı). Bu anlamda işçinin işe başlatılmadığı tarihe kadar olan dönemde yetki tespit başvurusu yapılması ve işçi sendikasının işe iade davası açan işçilerin yetki tespitinde dikkate alınması itirazını ileri sürmesi durumunda söz konusu işçilerin yetki tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Bununla birlikte işe iade davası kabul edilse ve karar kesinleşse dahi, işçinin kanuni süre içinde işe başlama başvurusu yapmaması durumunda ilk fesih geçerli hâle gelmektedir.
Bu açıklamalar ışığında olmak üzere, davacı Sendika tarafından yetki başvuru tarihinden kısa süre önce iş sözleşmesi feshedilen 44 işçi bulunduğu itirazı ileri sürülmüş ise de bu çerçevede yapılan araştırma da yetersizdir. Mahkemece, işe iade davası açan itiraz konusu işçiler tespit edilmeli, işe iade kararlarının kesinleştiğine dair kayıtlar getirtilmeli, bunun yanında işe iade kararı kesinleşen işçilerin 4857 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi gereğince kanuni süre içinde işe başlama başvurusunda bulunup bulunmadığı ve sonraki süreç tespit edilmeli, bu kapsamda yetki tespitinde dikkate alınması gerekenler duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ihbar olunan Hürriyet AŞ’ye iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.