Yargı Kararları

İŞYERİ İŞLETME İŞYERİNE BAĞLI YERLER

SAYILAR

Esas No : 2020/5258
Karar No : 2020/8386
Tarihi : 17/09/2020
İlgili Kanun/Madde : 6356 S. STK/5,41
Yargı Yeri: T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Ek Başlıklar : l İŞYERİ İŞLETME İŞYERİNE BAĞLI YERLER

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
6356 S. STK/5,41

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

Esas No. 2020/5258
Karar No. 2020/8386
Tarihi: 17/09/2020  

l İŞYERİ İŞLETME İŞYERİNE BAĞLI YERLER

ÖZETİ 6356 sayılı Kanun'un 2. maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı Kanun'a atıf yapılmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin gerekçesinde, işyeri, teknik bir amaca, diğer bir deyişle mal ve hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olarak belirtilmiştir. İşyerinin sınırlarının saptanmasında “işyerine bağlı yerler” ile “eklentiler” ve “araçların” bir birim kapsamında oldukları belirtildikten sonra özellikle bir işyerinin mal ve hizmet üretimi için ayrı bir alanı da kullanması halinde bunların tek işyeri mi yoksa birbirinden bağımsız işyerleri mi sayılacağı konusunda “amaçta birlik”, aynı teknik amaca bağlı olarak üretimde bulunma, nitelik yönünden bağlılık ile “yönetimde birlik”, aynı yönetim altında örgütlenmiş olma şartlarının aranacağı düzenlenmiştir. Öte yandan, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda, bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretimi, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesi işyerinin kurulu bulunduğu “yerin” dışına taşmış, özellikle “iş organizasyonu” içerisinde, işyeri niteliğinde olmayan irtibat bürolarına veya yurt genelinde veya ilin içinde işlerin yürütüldüğü örgütlenmeye kadar genişletmek ihtiyacı duyulmuştur. Bu bağlamda 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemece tespit konusu birimlerde aralarında endüstri mühendisi ile makine mühendisinin de yer aldığı işin niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif icra edilmeli, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında tespit konusu birimlerin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi G. Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y   K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı Bakanlığın 20/03/2018 tarih ve 23855 sayılı yetki tespit yazısında, müvekkili şirkette 19/03/2018 tarihi itibarı ile 2050 sayıda çalışan bulunduğunu ve bu çalışanların 855 tanesinin davalı sendika üyesi olduğunu, sendikanın toplu iş sözleşmesi akdetmek için çoğunluğu sağladığının bildirildiğini, yazının 27/03/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, yetki tespit yazısında müvekkili şirketin işletme olarak nitelendirildiğini ve yetki tespit çoğunluğunun buna göre hesap edildiğini ancak müvekkili şirketin tek bir işyerinden müteşekkil olduğunu, bir birimin ayrı bir işyeri olarak Çalışma Müdürlüğüne ve SGK’ya bildirilmesinin onun ayrı bir örgütlenme içinde yer aldığı ve ayrı bir işyeri olduğu anlamına gelmediğini, aynı işverene bağlı aynı teknik amaca yönelmiş, aynı yönetim altındaki birim veya birimlerin, tek bir iş organizasyonu ve tek bir işyeri sayılması gerektiğini, zira işyerinin, bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olduğunu, bağlı yerin tespitinde, hukuki bağlılık, amaçta birlik, yönetimde birlik kriterlerinin dikkate alınması gerektiğini, tespit konusu birimlerin Nazilli/Aydın adresli işyerine bağlı olduğunu, her iki birimin özlük işlemlerinin tek elden yapıldığını, bu konuda keşif yapılması gerektiğini, bu hali ile Bakanlık değerlendirmesinin hatalı olduğunu, Bakanlık tespitindeki çalışan işçi sayısı ile sendika üye sayısının da doğru olmadığını, bu konuda inceleme yapılması gerektiğini, sendikanın bağlı bulunduğu işkolunda % 1 üye çoğunluğunu sağlayıp sağlamadığının da araştırılması gerektiğini, son olarak 6356 sayılı yasanın 43/2. maddesinde bahsi geçen dava dilekçesinin yetkili makama kaydettirilmesine ilişkin hükmün Anayasa’ya aykırı olduğunu, iptali için Mahkemece Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerektiğini ileri sürerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 20/03/2018 tarih ve 23855 sayılı yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde, Bakanlığın 6356 sayılı yasanın 41. maddesi kapsamında işverenler tarafından SGK’ya yapılan işyeri ve işçi bildirimleri ile Bakanlığa e-devlet üzerinden yapılan sendika üyelik ve istifa bildirimlerine göre değerlendirme yaptığını, aynı işverene ait aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde işletme olarak tespit yapılacağının düzenlendiğini, bu inceleme çerçevesinde davacıya ait işyerlerinde toplam işçi sayısının 19.03.2018 tarihi itibari ile 2050, sendikalı işçi sayısının ise 855 olduğunun tespit edildiğini, sendikanın işkolunda % 1 çoğunluğunun bulunduğunun 31.01.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğ kapsamında anlaşıldığını, sendika üyesi işçilerin başka sendikaya üye oldukları veya rızaları hilafına üye olduklarına dair somut bir veri bulunmadığını, davacı işverene ait 3 farklı işyerinin mevcut olduğunu ve bu iki işyerinde de üretim yapıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sendika vekili cevap dilekçesinde, işyerlerinin işletme oluşturup oluşturmadıklarının işyerine yürütülen işin amacına göre değerlendirilmesi gerektiğini, bir işverenin idaresi altında bulunan fakat ayrı ayrı yerlerde yapılan işler ekonomik yönden bir bütün oluşturacak nitelikte birbirinin mütemmimi ve eki iseler hepsinin birlikte bir işyeri olarak kabul edilmesinin gerekeceğini, yani yapılan işin niteliği ve yapılma şekli gereği, işyerlerinin birbirine sıkı surette bağlı ve tabi olması, birinin faaliyetinin durması halinde diğerinin de çalışmaması ve bağımsız olarak iş yapmaması gerektiğini, davacının iddialarını destekler somut veri bulunmadığını, e-devlet sistemi uyarınca işçilerin aynı anda birden çok sendikaya üye olmalarının mümkün olmadığını, sendikanın işkolunda % 1 çoğunluğu sağladığının 31.01.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğ uyarınca sabit olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

Gerekçe:
Toplu iş sözleşmesi yetkisi, toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip kuruluş veya kişinin belli bir toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için Kanunun aradığı niteliğe sahip olmasını gösterir.(Günay, Cevdet İlhan: İş Hukuku Yeni İş Yasaları, Ankara 2013, s.942.)
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun “Yetki” başlıklı 41. maddesinin birinci fıkrasına göre “Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
6356 sayılı Kanun'un “Yetki Tespiti İçin Başvuru” başlıklı 42. maddesine göre ise “Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir. Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir. İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir. Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz…”
Yine aynı Kanun'un “Yetki İtirazı” başlıklı 43. maddesine göre de, “Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir. İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde üçünden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz. İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay tarafından on beş gün içinde kesin olarak karara bağlanır. 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünü üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır. İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 20/03/2018 tarih ve 23855 sayılı yetki tespiti kararı ile davacıya ait (0077558), (1131450) ve (1160522) sicil numaralı üç birimin işletme teşkil ettiği kabul edilerek 19/03/2018 başvuru tarihi itibariyle işletmede toplam 2050 işçi çalıştığı ve 855 sendika üyesi bulunduğu ve davalı sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmek gerekli çoğunluğu sağladığı tespit edilmiştir.
İşveren tarafından temel olarak tespite esas alınan birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olduğu gerekçesiyle itiraz edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki tespite esas alınan (1160522) sicil numaralı birimde başvuru tarihi itibariyle çalışan işçi bulunmadığından söz konusu birimin işyeri niteliği bulunmamaktadır.
Bununla birlikte aynı işkolunda yer alan tespite konu birimlerin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde olup olmadığı hususunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bu konuda mahkemece yapılan araştırma eksik olduğu gibi işin niteliğine göre uzman olmayan hukukçu bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor da yetersizdir.
6356 sayılı Kanun'un 2. maddesinin üçüncü fıkrasında işyeri kavramı yönünden 4857 sayılı Kanun'a atıf yapılmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin gerekçesinde, işyeri, teknik bir amaca, diğer bir deyişle mal ve hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olarak belirtilmiştir. İşyerinin sınırlarının saptanmasında “işyerine bağlı yerler” ile “eklentiler” ve “araçların” bir birim kapsamında oldukları belirtildikten sonra özellikle bir işyerinin mal ve hizmet üretimi için ayrı bir alanı da kullanması halinde bunların tek işyeri mi yoksa birbirinden bağımsız işyerleri mi sayılacağı konusunda “amaçta birlik”, aynı teknik amaca bağlı olarak üretimde bulunma, nitelik yönünden bağlılık ile “yönetimde birlik”, aynı yönetim altında örgütlenmiş olma şartlarının aranacağı düzenlenmiştir. Öte yandan, teknolojik ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda, bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretimi, pazarlama ve müşterilere sunum hususlarının çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi sebebiyle, bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesi işyerinin kurulu bulunduğu “yerin” dışına taşmış, özellikle “iş organizasyonu” içerisinde, işyeri niteliğinde olmayan irtibat bürolarına veya yurt genelinde veya ilin içinde işlerin yürütüldüğü örgütlenmeye kadar genişletmek ihtiyacı duyulmuştur. Bu bağlamda 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” hükmü düzenlenmiştir.

Mahkemece tespit konusu birimlerde aralarında endüstri mühendisi ile makine mühendisinin de yer aldığı işin niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif icra edilmeli, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında tespit konusu birimlerin iş organizasyonu kapsamında tek bir işyeri niteliğinde bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.