İlgili Kanun / Madde
6098 S. TBK/417
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/14587
Karar No. 2022/16048
Tarihi: 06.12.2022
lİŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ
lPSİKOLOJİK TACİZİN İŞVERENİN GÖZETİM BORCUNA AYKIRILIK TEŞKİL ETTİĞİ
lPSİKOLOJİK TACİZİN AYNI ZAMANDA İŞÇİNİN KİŞİLİK HAKLARINA HUKUKA AYKIRI SALDIRI NİTELİĞİNDE OLDUĞU
lPSİKOLOJİK TACİZ OLAYLARIN KRONOLOJİK GELİŞİMİ VE YAŞAM TECRÜBELERİNE DAYALI DENEYİME KANITLANMASI
ÖZETİ: İşverenin işçiyi gözetme borcunun kapsamına giren işçinin kişiliğinin korunması ve işçinin kişiliği içinde yer alan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünün korunması için gerekli önlemlerin alınması, işverenin işçiyi gözetme borcunun doğal sonucudur. 6098 sayılı Kanun’dan önceki dönemde özel bir düzenleme olmamasına rağmen, çalışanların maruz kaldıkları psikolojik taciz, iş sözleşmesinin taraflara yükledikleri borçlar ve ödevler kapsamında değerlendirilmiştir. Buna göre psikolojik taciz eylemi, işverenin işçiyi koruma (gözetme) ve eşit davranma borçlarına aykırılık oluşturmaktadır. Psikolojik tacizin aynı zamanda, işçinin kişilik haklarına müdahale niteliği taşıması karşısında buna ilişkin hukuki yolların kullanılması da gündeme gelebilir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 332 nci maddesinde işçinin, iş görme yükümlülüğü çerçevesinde maruz kalacağı tehlikelere karşı işverenin gerekli tedbiri alması gerektiği hususu düzenlenmiş olup bu düzenleme işverenin işçiyi koruma (gözetme) borcunun temelini oluşturmaktaydı. Buna karşılık 6098 sayılı Kanun'un 417 nci maddesinde bu husus açıkça düzenlenmiş olup bir eylemin psikolojik taciz olarak kabul edilebilmesi için, bir işçinin hedef alınarak gerçekleştirilmesi, tacizin belli bir süreye yayılması ve bu durumun sistematik bir hâl alması gerekir.
Diğer yandan, her ne kadar psikolojik tacize uğradığını iddia eden mağdur, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü ise de psikolojik tacizin genellikle tacizi uygulayan ile tacize maruz kalan arasında gerçekleşen bir olgu olması karşısında olayların tipik akışı ve tecrübe kuralları göz önüne alınarak sonuca gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Yaklaşık ispat olarak adlandırılan bu yaklaşım tarzı işin doğasına da uygundur
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı ve davalılar vekillerinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı M.Ü yönünden davanın husumetten reddine, davalı İlke Eğitim Yatırımları ve İşletmeleri AŞ yönünden davanın kısmen kabulü karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen miktar 8.772,96 TL olup bu miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.12.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat D.A ile davalılar vekili Avukat U. Y geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı Şirkete ait lisede 08.08.2014-31.08.2015 tarihleri arasında müdür yardımcısı/biyoloji öğretmeni olarak sözleşmede belirtilen ücret ile çalıştığını, 04.07.2015 tarihinde haksız ve kötüniyetli olarak işten çıkartıldığını, davalı işyerinde öğretmenler ile yapılan toplantıda bizzat davacıya da okulun 26.06.2015 tarihinde tatile girdiği, sözleşmesi yenilenecek olanların 17.08.2015 tarihinde gelmeleri gerektiği, sözleşmesi yenilenmeyecek olanların ise o tarihten sözleşme sonuna kadar izinli sayılacaklarının belirtildiğini, davacının kanser hastası olması nedeni ile 29.06.2015, 30.06.2015 ve 01.07.2015 tarihlerinde Ankara'da hastanede kontrollerini yaptırdığını, bu durumun okul yönetimi tarafından bilinmesine rağmen davalı işveren vekillerinden M.Ü. tarafından davacının 29.06.2015 ile 03.07.2015 tarihleri arasında işe gelmediği gerekçesi ile tutanak tutulduğunu ve davacının 04.07.2015 tarihinde işten çıkartıldığını, davacıya işten çıkartılmasına ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığını, bu nedenle davacının iş sözleşmesinin feshinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, davacıya 11 aylık ücret ödemesi yapılması gerekirken 10 aylık ücret ödemesi yapıldığını, bu nedenle eksik ödenen ücret taleplerinin olduğunu, davacının iş sözleşmesinin 31.08.2015 tarihinde sona ermesi gerektiği hâlde sözleşme bitimi beklenmeksizin iş sözleşmesinin 04.07.2015 tarihinde haksız ve kötüniyetli olarak davalı işveren tarafından feshedildiğini, bu nedenle bakiye süre ücreti alacağı taleplerinin olduğunu, öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ödenmediğini, iş sözleşmesi gereği davacının aylık ücreti içerisinde haftada 6 saat ders vermesi ve ayrıca ders ücreti karşılığı 6 saat de ek derse girebileceğinin kararlaştırıldığını, bu durumda yasal olarak 12 saat derse girmesi mümkün iken okul müdürünün programlaması nedeni ile haftada 21 saat derse girdiğini, 15 saatlik ders ücretinin davacıya ödenmediğini, fazla çalışma yapmasına rağmen ücretinin ödenmediğini, davacının çalıştığı dönem içerisinde 4 pazar günü veliler ile iletişim için pazar kahvaltısı düzenlendiğini ancak işveren tarafından davacıya hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini, davalı işveren tarafından müdür yardımcısı olarak görevlendirilerek Milli Eğitim Müdürlüğüne de bu görev tanımı ile bildirilmesine rağmen işveren vekili okul müdürü davalı M.Ü tarafından davacıya karşı öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin önünde sürekli hakaret edildiğini ve kişilik haklarının ihlal edildiğini, davacıya müdür yardımcılığı görevini yaptırmamak için bir çok olumsuzluğa maruz bırakıldığını, davacıya ağır ithamlarda bulunulduğuna ve hakaret edildiğine ilişkin Öğretmenler Kuruluna katılan öğretmenler ve davacı tarafından tutanak tutulduğunu, davalının davacı üzerindeki bu psikolojik tacizlerinin okul dışındaki özel hayatına kadar uzandığını, tüm bu yaşanan olayların davacı tarafından işveren Şirket sahibine defalarca iletilmesine rağmen davalı Şirket sahibinin hiçbir önlem almadığını ve davalı M. Ü.’in davacıya karşı ağır hakaretlerinin, psikolojik tacizlerinin ve kişisel haklarını ihlal eden davranışlarının engellenmediğini belirterek kötüniyet tazminatı, manevi tazminat, öğretim yılına hazırlık ödeneği, eksik ödenen ücret alacağı, bakiye süre ücret alacağı, ders saati ücreti, fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı Şirket ile kendi aralarında imzaladıkları sözleşme gereği biyoloji öğretmeni/müdür yardımcısı görevi ile 08.08.2014 tarihinde çalışmaya başladığını, bu sözleşmenin süresinin 08.08.2014-31.08.2015 tarihleri arası belirli olduğunu, davacının çalışma süresi içerisinde görevlerini gereği gibi yerine getirmediğini, çoğu zaman çalışma saatlerine uymadığını, diğer öğretmenler ve çalışanlarla geçimsizlik yarattığını, öğrenciler arasında ayrımcılık yaptığına ilişkin şikâyetler alındığını, son olarak davacının 25.06.2015 tarihinde akşam üzeri saat 18.00-18.30 saatleri civarında okul kapandıktan sonra okula gelerek müdür yardımcısının odasını dağıttığını, bu durumun tutanak ve fotoğraflarla tespit edildiğini, davacının 29.06.2015 Pazartesi gününden itibaren işe gelmediğini, eğitim-öğretim döneminin 12.06.2015 tarihinde sona ermesine rağmen öğretmenlerin 1 ay kadar daha seminerler için okula devam etmek zorunda olduklarını, davacının iddia ettiği gibi okulun 26.06.2015 tarihinde tatile girdiği hususunun doğru olmadığını, davacının dava dilekçesinde hasta olduğunu ve kontrole gittiğini beyan ettiğini ancak bu konuda okul idaresine haber vermediğini ve izin talebinde bulunmadığını, bu nedenle işe gelmediği günler bakımından tutanak tutulduğunu ve iş sözleşmesinin 04.07.2015 tarihinde davalı işveren tarafından haklı olarak feshedildiğini, davacıya çalıştığı süre boyunca tüm ücretlerinin banka kanalıyla ödendiğini, bu nedenle davacının eksik ödenen ücret talebinin haksız olduğunu, davacının haftalık ders saatinin hiçbir zaman 21 saat olmadığını, kendisinin sağlık yönünden rahatsızlığı bulunması nedeni ile kendisine yardımcı olması ve iş yükünün azaltılması açısından yeni biyoloji öğretmeninin işe alındığını, davalı M.Ü tarafından davacıya hakaret edilmesinin mümkün olmadığını, bir olayın psikolojik taciz (mobbing) tanımına girebilmesi için sistematik bir şekilde yapılması ve işyerinden uzaklaştırmayı amaç edinmesi gerektiğini, davacının durumu göz önüne alındığında sözleşme süresinin bitmesinin amaçlandığını ancak davacının, davranışları neticesinde iş sözleşmesinin feshedilmesine yol açtığını, davalı M. Ü.’in Şirkette yetkili, işveren veya vekili olmadığını, onun da davacı gibi çalışan konumunda bulunduğunu, bu nedenle davalı M.Ü açısından husumet itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"…
Davaya konu olayda; öncelikle davacı talep ettiği manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep emişse de; davalı M.Üdavalı şirket yetkilisi olmaması, işveren veya vekili konumunda olmaması nedeniyle davacının taleplerinden davalı işveren şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Davalı Mehmet de davalı şirket çalışanı olup davacı işe aynı statüdedir. Dosya kapsamında davalı Mehmet'in davacıya mobbing uyguladığı, davacının çeşitli olumsuz davranışlar açısından hedef alınarak sistematik şekilde, işteki performansını etkileyecek şiddet, aşağılama ve benzeri eylerin gerçekleştirildiği dosyaya sunulan belgeler ve tanık beyanlarıyla ispat edilememiştir. Tüm tanık beyanlarından okul içerisinde huzursuzluk ortamının olduğu ancak bunun davacı veya davalılardan kaynaklı olup olmadığının ve bu durumun manevi olarak davacıyı yıpratarak mobbing aşamasına geldiği konusunda kesin ve tereddütsüz olarak ispatlanamamıştır. Bu nedenle davalı Mehmet'e karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir. Açıklanan gerekçeyle davalı Mehmet'in davacıya karşı mobbing uygulamadığı kanaatine varıldığından işveren davalı şirketin bir işçisine kötü muamele yapılmasını önleme yükümlülüğüne aykırı davranmadığı anlaşıldığından davalı işveren şirkete açılan manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan öğretim yılına hazırlık ödeneği açısından; dosyaya bu ücretin davacıya ödendiğine dair işveren tarafından herhangi bir belge sunulmamış olup, Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca belirlenen tutarı davacıya ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak talebinin kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan eksik ödenen ücret açısından; dosya içerisinde yer alan banka kayıtları doğrultusunda davacının hizmet süresine göre 2014 yılı ağustos ayından 17 günlük ücretinin ödenmediği tespit edildiğinden bu alacak kalemi açısından talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan net ders saat ücreti açısından; dosya içerisinde davacıya ek ders ücreti adı altında ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir ödeme belgesine rastlanmamış olup dosyadaki ders programlarına göre davacının haftada 16 saat derse girdiği, bunun 6 saatlik ders ücretinin ücretine dahil olduğu ancak 10 saatlik ders ücretinin ödenmediği anlaşıldığından bu talep açısından talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan fazla çalışma ücreti açısından; tüm tanık beyanlarından davacının yasal haftalık 45 saati aşan bir çalışmasının olduğu tespit edilememiş olup davacının fazla çalışma iddiasını destekler tanık beyanı da bulunmadığından ispatlanamayan bu talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan bakiye süre ücreti açısından; davacı her ne kadar 04/07/2015-31/08/2015 tarihleri arası için bakiye süre ücreti talebinde bulunmuş ise de; taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi bitim tarihi olarak valilik onay tarihinden itibaren 1 yıl olarak belirlendiği tespit edilmiştir. Onay tarihi de 19/08/2014 olduğundan sözleşmenin bitim tarihi 19/08/2015 olduğundan davacının bakiye süre ücret talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan hafta tatili alacağı açısından; dinlenen bir kısım tanık beyanlarına göre yılda 4 kez iki saatten pazar günü veli toplantısı yapılması amacıyla çalışma yapıldığı iddia edilse de toplantının pazar günü düzenlenmesinin zorunluluk olmadığı, davacının hafta içi de bu toplantıyı tertipleyebileceği anlaşıldığından pazar günleri düzenlenen kahvaltı programının iş süresinden sayılmayacağı kanaatine varıldığından talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacının talep ettiği diğer bir alacak kalemi olan kötü niyet tazminatı açısından; işçinin, bu tazminatı talep edebilmesi için işverenin fesih hakkının kötüye kullanıldığını kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamında dinlenen tanıkların feshe ilişkin beyanları değerlendirildiğinde işverenin fesih hakkının kötüye kullanıldığı ispatlanamamıştır. Fesih hususunda hiçbir tanık özellikle davacı tanıkları feshin kötü niyetli olduğu yönünde beyanda bulunmamıştır. Feshin kötü niyetli olduğunun ispatı noktasında tanık beyanları dışında başkaca ispata yarar delil ileri sürülmediğinden bu talebin ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
…" gerekçesiyle davalı M.Ü bakımından davanın husumet yokluğundan reddine, diğer davalı Şirket bakımından ise davanın kısmen kabulüne verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemece faiz başlangıç tarihinde hata yapıldığını, 08.08.2014 ile 31.08.2015 tarihleri arasında çalışması konusunda tarafların anlaştıklarını ancak davalı işveren tarafından davacının iş sözleşmesinin 04.07.2015 tarihinde haksız bir şekilde feshedildiğini, davacının sözleşme sonu olan 31.08.2015 tarihine kadar iş bulması da mümkün olmadığından bakiye süre ücretini almaya hak kazandığını, tanık beyanlarından davacının iş sözleşmesinin haksız ve kötüniyetle feshedildiğinin ispat edildiğini, davacı için işe iade davası açılmasının koşullarının bulunmadığını, bu nedenle kötüniyet tazminatını almaya hak kazandığını, dosyadaki belgeler, tanık beyanları, tutanaklar, e-posta çıktılarından davacının davalı işveren ve işverenin yetkili müdürü/ işveren vekili M.Ü tarafından diğer öğretmenler ve öğrencilerin karşısında, il düzeyinde meslektaşlarının yanında uzun bir süreyi kapsayacak şekilde sistematik olarak aşağılayıcı, küçük düşürücü, psikolojik olarak acı veren, hakaret içeren tavır ve davranışlarla olumsuz çalışma koşullarına maruz bırakıldığının ispat edildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının eğitim ve öğretim ödeneği alma hakkı bulunmadığını, Mayıs 2015 ayı ücretinin de 06.05.2015 tarihinde ödendiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"…
Davacı öğretmen olarak davalılardan İlke Eğitim Yatırımları ve İşletmeleri A.Ş bünyesinde çalıştığı, çalışma dönemin ilişkin olarak tüm ücretlerinin ödendiği hususunun ispat külfeti üzerinde olan davalı işveren tarafından ispatlanamadığı, davacı tarafından hafta sonu çalışmalarının yapıldığının, mobing uygulandığını, iş akdinin davalı işveren tarafından kötüniyetli olarak sonlandırıldığı hususlarının ispatlanamadığı, bakiye süre ücreti alacağı hususunun yasal şartlarının oluşmadığı, davacı öğrenim hazırlık ödeneğine hak kazandığı, net ders saati ücreti talebinin ispatlandığı ve doğru olduğu anlaşılmakla davacı ve davalı tarafın aşağıdaki istinaf itirazları dışındaki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya içerisinde mevcut davacı tarafından keşide edilen Uşak 6. Noterliği'nin 8244 yevmiye ve 10/08/2015 tarihli ihtarnamenin keşide edildiği ve ihtarname içeriğinden davaya konu taleplerin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibareb 1 haftalık kesin süre içerisinde ödenmesinin talep edildiği ve bu şekilde davalı kurumun temerrüde düşürüldüğü halde kabul edilen ücret alacağı net ders saat ücreti alacağı, öğretim yılına hazırlık ödeneği alacağına temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır. Davalılardan M.Ühakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesine rağmen davalı vekili yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi ve alınması gereken harcın hatalı hesaplanması sebepleri nedeniyle taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulüne karar vermek kanaatine varılmıştır.
…" gerekçesi ile davacı ve davalılar vekillerinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı M.Üyönünden davanın husumetten reddine, davalı İlke Eğitim Yatırımları ve İşletmeleri AŞ yönünden ise davanın kısmen kabulü karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebeplerini tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe:
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının çalışma süresi boyunca davalı işyerinde psikolojik tacize maruz kalıp kalmadığı ve bunun sonucuna bağlı olarak manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı ile faiz başlangıç tarihlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "İşçinin kişiliğinin korunması
" kenar başlıklı 417 nci maddesi şöyledir:
“İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”
3. 6098 sayılı Kanun'un "Kişilik hakkının zedelenmesi" kenar başlıklı 58 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir."
4. 6098 sayılı Kanun'un "III. Tazminat" "1. Belirlenmesi" kenar başlıklı 51 inci maddesi şöyledir.
"Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İşverenin işçiyi gözetme borcunun kapsamına giren işçinin kişiliğinin korunması ve işçinin kişiliği içinde yer alan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünün korunması için gerekli önlemlerin alınması, işverenin işçiyi gözetme borcunun doğal sonucudur. 6098 sayılı Kanun’dan önceki dönemde özel bir düzenleme olmamasına rağmen, çalışanların maruz kaldıkları psikolojik taciz, iş sözleşmesinin taraflara yükledikleri borçlar ve ödevler kapsamında değerlendirilmiştir. Buna göre psikolojik taciz eylemi, işverenin işçiyi koruma (gözetme) ve eşit davranma borçlarına aykırılık oluşturmaktadır. Psikolojik tacizin aynı zamanda, işçinin kişilik haklarına müdahale niteliği taşıması karşısında buna ilişkin hukuki yolların kullanılması da gündeme gelebilir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 332 nci maddesinde işçinin, iş görme yükümlülüğü çerçevesinde maruz kalacağı tehlikelere karşı işverenin gerekli tedbiri alması gerektiği hususu düzenlenmiş olup bu düzenleme işverenin işçiyi koruma (gözetme) borcunun temelini oluşturmaktaydı. Buna karşılık 6098 sayılı Kanun'un 417 nci maddesinde bu husus açıkça düzenlenmiş olup bir eylemin psikolojik taciz olarak kabul edilebilmesi için, bir işçinin hedef alınarak gerçekleştirilmesi, tacizin belli bir süreye yayılması ve bu durumun sistematik bir hâl alması gerekir.
3. Diğer yandan, her ne kadar psikolojik tacize uğradığını iddia eden mağdur, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü ise de psikolojik tacizin genellikle tacizi uygulayan ile tacize maruz kalan arasında gerçekleşen bir olgu olması karşısında olayların tipik akışı ve tecrübe kuralları göz önüne alınarak sonuca gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Yaklaşık ispat olarak adlandırılan bu yaklaşım tarzı işin doğasına da uygundur.
4. Somut uyuşmazlıkta, davalıya ait işyerinde biyoloji öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak çalışan ve fesih tarihinde aylık 3.367,15 TL ücret alan davacı, işyerinde psikolojik baskıya uğradığını ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Dosya kapsamındaki tutanaklar ve bu tutanakları doğrulayan müşterek tanıklar ile davalı tanığı Y.U.'nun anlatımları, davacının müdür yardımcısı olmasına rağmen yetkilerinin kısıtlanması hususları birlikte değerlendirilip olayların kronolojik sıralamasına bakıldığında; davacının, davalı işveren vekili olan okul müdürü tarafından gerçekleştirilen davranışlar nedeniyle işyerinde psikolojik taciz ve baskıya uğradığı sonucuna ulaşılmıştır. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince, işverenin işçiyi gözetme borcuna aykırı davrandığı ve işçinin kişilik hakkının ihlali nedeniyle manen zarar gördüğünün kabulü ile davalılar aleyhine davacı tarafa uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalılar Temyizi Yönünden
Davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde davalılara iadesine,
B. Davacı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı tarafa iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.