KÖTÜ NİYET TAZMİNATI

SAYILAR

Esas No : 2013/16407
Karar No : 2014/3724
Tarihi : 13.02.2014
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK. /17
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : l KÖTÜ NİYET TAZMİNATI l MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN PARAYA DEĞERLENDİRİLMESİ OLANAKLI OLAN DİĞER TALEPLERLE BİRLİKTE AÇILMASI HALİNDE MANEVİ TAZMİNAT İÇİN AYRI BİR VEKALET ÜCRETİ TAKTİR EDİLEMEYECEĞİ

Tam Metin

İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK. /17

T.C
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2013/16407
Karar No. 2014/3724
Tarihi: 13.02.2014

l KÖTÜ NİYET TAZMİNATI
l MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN PARAYA DEĞERLENDİRİLMESİ OLANAKLI OLAN DİĞER TALEPLERLE BİRLİKTE AÇILMASI HALİNDE MANEVİ TAZMİNAT İÇİN AYRI BİR VEKALET ÜCRETİ TAKTİR EDİLEMEYECEĞİ

ÖZETİ: Ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir.
Kötüniyet tazminatına hak kazanma koşulları ve tazminat miktarının hesaplanması açısından, 4857 sayılı Yasada önemli değişiklikler öngörülmüştür. Yasanın 17 nci maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.
1475 sayılı Yasada, “işçinin sendikaya üye olması, şikâyete başvurması” gibi sebepler ileri sürülerek iş sözleşmesinin sonlandırılması, kötüniyetin varlığı açısından örnekseme biçiminde sayıldığı halde, 4857 sayılı Yasada genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması nedenlerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir.
Tazminat miktarının belirlenmesi de Yasa ile açıklığa kavuşturulmuş, “kötüniyet tazminatının” ihbar önellerine ait ücretin üç katı tutarında olacağı belirtilmiş ve ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Yasanın 17nci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötüniyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır.
Ücret tarifesinin 13.maddesinde ise manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücretinin ayrı bir kalem olarak hükmedileceği, manevi tazminat davasının tamamen reddi durumunda avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı bildirilmiştir.

DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılar Sağlık Bakanlığı ile Sisof Sağlık Bilgi Sistemleri Ltd. Şti. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:        
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı ile davalı Sağlık Bakanlığı ve davalı Sisof Sağlık Bilgi Sistemleri Ltd. Şti.'nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine 
2-Davacı, davalılardan Sağlık Bakanlığına bağlı Gazi Devlet Hastanesinde çalıştığını, hastanede böbrek ameliyatı için yatmakta olan kuzeni kendini ziyarete gelerek hastanede görevli birisinin kendisini taciz ettiğini ağlayarak anlatırken odaya gelen bir başka kişiye de durumu anlattığını, bu arada müvekkilinin kendi işi ile uğraşmakta iken diğer şahsın cep telefonuna bu anlatılanları görüntülü olarak kaydedip televizyona bildirdiğini, bundan müvekkilinin haberi olmadığını, bu nedenle müvekkilinin savunması dahi alınmadan iş akdinin feshedildiğin ileri sürerek kıdem, ihbar kötü niyet tazminatı ve manevi tazminat ile yıllık izin ücretinin tahsilini istemiştir.
Davalı Çözüm Bilgisayar vekili, davacının başlangıçtan itibaren Sağlık Bakanlığı işçisi olduğunu, müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini, Başhekimliğin 06.01.2010 tarihinde görevi esnasında gizli kamera ile görüntü kaydetmeye yardımcı olmak fiilini işlediği gerekçesiyle davacının iş akdinin feshedilmesini istediğini, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, davalı Sağlık Bakanlığı vekili, davacının iş haklı nedenle feshedildiğini, haksız açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, “davanın davalı işverenin davacı işçinin iş akdini özel bir nedenle ve ağır bir kasıt altında feshetmesi nedenine dayandırıldığını; davalı iş verenlerden taşeron şirket hastane yönetiminin yazısı ve talebi uyarınca davacı işçinin iş akdini feshetmiş, feshederken de davacı işçiye özel bir kasıtla bu fesih işlemini gerçekleştirdiği, davalı hastanede bayan böbrek hastalarının kaldığı bir bölümde gece saat 02.00 sıralarında hastane görevlisi olmayan kantin görevlisi olan kişinin olmaması gereken yerde uygunsuz bir ortamda ve uygunsuz bir zamanda hastane ortamında mevcut olabildiği, bunun kurumun tahkikatı ile de sabit olduğu, hatta bu şahsın kantindeki işinden uzaklaştırıldığı hastane yönetimi tarafından eksiklerin tespit edilip giderilmesinin bu olay vesilesi ile istenmesine rağmen yukarıdaki gerekçeye binaen davacı işçinin işsiz bırakılması ancak özel bir kastın sonucu olduğu, , davacı işçi lehine ihbar tazminatının vasıflı bir hali olan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği“ gerekçesi ile kötü niyet tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkide kötüniyet tazminatının koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Belirsiz süreli iş sözleşmesinin taraflarca ihbar öneli tanınmak suretiyle ya da ihbar tazminatı ödenerek her zaman feshi mümkün ise de, bu hakkın da her hak gibi Medenî Kanunun 2 nci maddesi uyarınca dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına uygun biçimde kullanılması gerekir. Aksi takdirde fesih hakkının kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir.
Fesih hakkını kötüye kullanan işveren, 4857 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesi uyarınca, bildirim sürelerine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir.
Kötüniyet tazminatına hak kazanma koşulları ve tazminat miktarının hesaplanması açısından, 4857 sayılı Yasada önemli değişiklikler öngörülmüştür. Yasanın 17 nci maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.
1475 sayılı Yasada, “işçinin sendikaya üye olması, şikâyete başvurması” gibi sebepler ileri sürülerek iş sözleşmesinin sonlandırılması, kötüniyetin varlığı açısından örnekseme biçiminde sayıldığı halde, 4857 sayılı Yasada genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması nedenlerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir.
Tazminat miktarının belirlenmesi de Yasa ile açıklığa kavuşturulmuş, “kötüniyet tazminatının” ihbar önellerine ait ücretin üç katı tutarında olacağı belirtilmiş ve ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Yasanın 17 nci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötüniyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır.

Somut olayda, öncelikle kötü niyet tazminatı istemenin ön şartı olan davacı işçinin işe iade davası açma hakkının, iş güvencesinden yararlanıp yararlanmadığının tespiti gerekir. Mahkemece çalışan işçi sayısının 30 işçinin üstünde olup almadığı belirlenmemiştir.
Kaldı ki, kabule göre davacı işçinin iş akdinin davalı işveren tarafından yukarıda anlatılan şekilde kötü niyetle feshedildiği hususu da ispat edilememiştir. Bu durumda davacının kötü niyet tazminatına ilişkin isteğinin reddi ile ihbar tazminatı isteğinde bulunması nedeni ile bu isteğin hüküm altın alınması gerekirken yazılı şekilde kötü niyet tazminatına ilişkin talebin kabulüne karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. Maddesine göre;
“MADDE 12–(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2)Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.”
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 12.maddesindeki düzenlemeye göre vekalet ücretinin tayini açısından aşağıdaki şekilde inceleme yapılmalıdır:
a-440,00 TL.’ye kadar kabul veya reddedilen alacaklar açısından AAÜT 12/2 son cümlesi gereği avukatlık ücreti asıl alacağı geçemeyeceği için kabul veya reddedilen alacak kadar avukatlık ücretine hükmedilmelidir.
b-440,00 TL-3.666,66 TL aralığında kabul veya reddedilen alacaklar açısından AAÜT 12/2 maddesi gereği avukatlık ücreti icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen 440,00 TL.’dir.
c-3666,66 TL ve üzerinde kabul veya reddedilen alacaklar açısından AAÜT 12/1 maddesi gereği avukatlık ücreti tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi olarak belirlenecektir.
Ücret tarifesinin 13.maddesinde ise manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücretinin ayrı bir kalem olarak hükmedileceği, manevi tazminat davasının tamamen reddi durumunda avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı bildirilmiştir.
Somut olayda, davacının kabul edilen alacak miktarları için davacı yararına, reddedilen kısımlar için ise davalılar yararına yukarıda belirtilen hükümler uyarınca avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken davacı ve davalılar yararına maktu olarak 1.320,00 TL. avukatlık ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
4-Davacı dava dilekçesini 03.10.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile kötü niyet tazminatı yönünden artırarak ıslah etmiş, bu ıslah dilekçesinde kıdem tazminatını artırmamıştır. Daha sonra verdiği 27.11.2012 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile de kıdem tazminatını artırmış, Mahkemece ikinci kez yapılan ıslaha göre isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
HMK 176/2 maddesi uyarınca bir davada ancak bir kez ıslah yapılması mümkün olup, ikinci kez yapılan ıslaha göre karar verilmesi hatalıdır.
O halde davacı ile davalı Sağlık Bakanlığı ve davalı Sisof Sağlık Bilgi Sistemleri Ltd. Şti.'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacı ile davalı Sisof Sağlık Bilgi Sistemleri Ltd. Şti.'ne iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.