Yargı Kararları

MANEVİ TAZMİNATIN OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ TARAFLARIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNA GÖRE DÜŞÜK OLMASI

SAYILAR

Esas No : 2007/763
Karar No : 2007/8564
Tarihi : 24.05.2007
İlgili Kanun/Madde : 818 S.BK/41
Yargı Yeri: YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar : • MANEVİ TAZMİNATIN OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ TARAFLARIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNA GÖRE DÜŞÜK OLMASI

Tam Metin

 

YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No.
Karar No.
Tarihi:
2007/763
2007/8564
24.05.2007
İlgili Kanun / Madde
818 S.BK/41
 
 
  • MANEVİ TAZMİNATIN OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ TARAFLARIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNA GÖRE DÜŞÜK OLMASI
  ÖZETİ: Olayın oluş şekline, müterafîk kusur oranlarına, davacının duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre, davacı için 5.000 YTL manevi tazminat yerine 7.000 YTL manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
             

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hüseyin Can tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra isin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava iş kazası sonucu % 5.1 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat istemin kabulüne manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de    manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülmüştür.
Olayın oluş şekline, müterafîk kusur oranlarına, davacının duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre, davacı için 5.000 YTL manevi tazminat yerine 7.000 YTL manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.'nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinerek yerine;
"1- Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 7.730,14 YTL maddi tazminatın 9.3.2002 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine
2-Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hüküm altına alınan maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 893,00 YTL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
3-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000YTL manevi: tazminatın 9.3.2002 olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi       gereğine
hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 600 YTL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen kısım üzerinden aynı tarife uyarınca  600 YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan toplam 555,50 YTL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre taktiren 255,00 YTL'sının davalıdan alınıp davacıya verilmesine kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına ,
6-Alınması gereken 687,42 YTL karar ve ilam harcından peşin alınan 374,40YTL'nin düşümüyle kalan 313,02 YTL harem davalıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına, davacı tarafından peşin yatırılan 374,40 YTL nispî harç ile 10,10 YTL başvuru harcı toplamı olan 384,50 YTL harem davalıdan alınarak davacıya verilmesine" rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 24.5.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
.
KARŞI OY YAZISI
Düzelterek Onama yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki nedenlerle karşıyım:
1 -Yüksek Mahkeme, bir inceleme mahkemesidir. Hüküm mahkemesi değildir. Denetim makamı, temel olarak hükmü bozma veya onama ile yetkilidir. Düzeltilerek Onama, istisnai bir yetkidir. İstisnai yetkiler yorumla genişletilemez. Manevi tazminatta düzelterek onama yetkisi genel olarak başvurulan bir yetki değildir. Nitekim dairemizin önceki uygulaması ve diğer tazminat dairelerinin uygulamaları manevi tazminatta düzelterek onama yetkisini isletme biçiminde olmamıştır. İstikrarlı uygulamada bu şekilde teşekkül etmiştir.
2-Manevi tazminatı takdir hakkı, hüküm mahkeme s inindir (BK.45.47.49 ve MK. 24). Yasa koyucunun bu yetkiyi alt mahkemeye vermesinin temel nedeni alt mahkemenin hukukun yanında vakıaları değerlendiren bir mahkeme oluşudur. Yargı makamlarından olaya ve maddi delillere en yakın olan organ alt mahkemedir. Manevi tazminat çoğunlukla olayların takdirinden kaynaklanan bir tazminat şeklidir. Yüksek Mahkeme elbette alt mahkemenin takdirini inceleyebilecektir. Ancak alt mahkemenin yerine geçerek takdiri bizzat kendisi yapamayacaktır.
3-Düzelterek onama Prof. Kuru'nun isabetle vurguladığı gibi hukuk kuralının uygulanmasında hata edilmiş olması ön şartına bağlıdır. Yeniden yargılamayı gerektirmemek gerekli ve fakat yeterli olmayan bir şarttır. Takdir hakkının az veya çok kullanılması bir hukuk hatası anlamına gelmez. Bu bir tercih meselesidir.
4- 3 nolu gerekçemin doğal uzantısı, bu tür bir uygulamanın hakimin direnme hakkını ve bozma aleyhinde olan tarafın direnmeyi isteme imkanını ortadan kaldırmaktadır. Usul dengesi, HUMK. 438 hükmü yanlış yorumlanarak bozulmaktadır.
5-Düzeltilen miktar ile hükmedilen miktar arasında büyük bir fark yoktur. Özellikle enflasyonun para değerini hızlı bir şekilde çökertmesi karşısında her ikisi arasındaki fark önemsenemez. Takdir ve hakkaniyet hukuku terimiyle, Yargıtay'ın müdahalesini haklı kılacak fahiş bir hata yoktur. Bu yönden düzelterek onama gerekçesinin hakkaniyet ve hak temelinde de dayanağı bulunmamaktadır. Daha ötesi olayın niteliğine, manevi tazminatın amacına ve para değerinin azaltıcı karakterine göre hükmedilen tazminat dahi azdır. Ne vaı ki davacı temyizi olmaksızın Yüksek Mahkemenin böyle bir gerekçe ile davacı lehine dokunma hakkı yoktur.

6-Çağımızın hukuk anlayışında manevi tazminatın belirlenmesinde keyfilikle: eşitsizlikler aşılmakta, ortak ve somut bir ölçü bulmak gerektiği kabul görmektedir Kimilerine göre manevi tazminat acı ve üzüntüyü giderme ve öfkeyi yatıştırma parasıdır Yargıtay'ın 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen v< dairemizin çoğu kararında yenilenen bu görüş, eski çağların öç almayı önlemek ve toplumda; huzur ve barışı sağlamak adına konulan kısas kuralını ve uzantısı olan "diyet" uygulamasın çağrıştırmaktadır. Dünyada hiçbir aletin dozunu saptıyamayacağı bir acının, üzüntünün bunalımın ve sıkıntının manevi tazminatın dayanağı ve ölçüsü sayılması akla uygun olmadığı gibi aynı zamanda sakıncalıdır.
Bu olumsuzluğu aşmada alınması gereken ölçülerin neler olması lazım geldiği noktasında; şu saptamalarda bulunmayı uygun görmekteyiz.
Manevi tazminatın, maddi tazminat ödenmesinin imkansızlığı durumunda tamamlayıcı ve denkleştirici işlemini göz ardı etmemek gerekir. Hiç maluliyet olmasa bile, bedensel zarara uğrayan kişinin manevi tazminat istiyebileceğini artık Yargıtayda benimsemiştir Öyleyse manevi tazminatın acı, üzüntü, öfke, kin gibi duygusal işleminden arındırılıp maddi tazminatın yetersiz kaldığı durumlarda onun eksiğini ve açığını kapatıcı, zarar denkleştirici somut gerçekçi ve toplumsal bir işlevinin olduğuna inanmaktayız. Ayrıca "sosyal v< ekonomik durum ölçütü" zengine daha çok, yoksula daha az manevi tazminat ödenmesin amaçlayan bir anlayışın izlenimini vermektedir. Oysa kişilerin onuru, saygınlığı, kişilik v yaşam haklan, bedensel bütünlükleri onların varlıklı veya yoksul, mevki ve makam sahibi veya sıradan yurttaş oluşlarına göre değerlendirilmemeli, cana gelen zarar için manevi tazminat miktarı belirlenirken de, zengin-yoksul, maddeci-emekçi, şehirli-köylü eğitimli-eğitimsiz, ayrımı yapılmadan, zararın azlığına çokluğuna, haksız eylemin ve hukuk; aykırılığın niteliğine, kusurun ve sorumluluğun derecesine göre değerlendirme yapılmalı hüküm altına alınacak manevi tazminat, maddi tazminatı tamamlayıcı ve zarar veren caydırıcı bir işlev görmelidir. Giderek vardığımız bu sonuç YHGK.'nun 23.06.2004 gün ve
 E:2004/13-291, K:2004/370 sayılı karan ile de desteklenmektedir. Bu anlayış bir bakımada Anayasamızın l0.maddesinde ifadesini bulan "eşitlik ilkesi" ne de uygun düşecektir.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle manevi tazminatın çokluğu gerekçesine dayalı olarak miktarın azaltılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
Faruk DERTLİ Muhalif Üye