İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/2
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/11544
Karar No. 2022/14372
Tarihi: 07.11.2022
MUVAZAA
lMUVAZAANIN OLUP OLMADIĞININ HER BİR İHALE DÖNEMİ İÇİN AYRI AYRI ARAŞTIRILMASININ GEREKTİĞİ
ÖZETİ: Mahkemece; davacının dava konusu yaptığı çalışma dönemini kapsayan ihale sözleşmeleri celb edilmeli, asıl işveren alt işveren ilişkisinde muvazaanın her bir ihale dönemi yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği de gözetilerek, ihalenin kapsamı, fiilen alt işverene verilen işin ne olduğu, davacının davalıya ait işyerindeki görevi, kesinleşen mahkeme ilâmından sonra davacının işyerindeki görevinin değişip değişmediği tespit edildikten sonra asıl işveren alt işveren ilişkisinin usulüne uygun olarak kurulup kurulmadığı veya muvazaalı olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 09.02.2015 tarihinde sendika üyeliğinin kabul edildiğini, alt işverenlik ilişkisinde muvazaanın tespit edildiğini ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklardan yararlanması gerektiğine ilişkin Eskişehir 1. İş Mahkemesinin kararının kesinleştiğini, kesin hüküm ile karara bağlanan 11.02.2016 dönemi sonrası alacakların ödenmediğini ileri sürerek ücret farkı, ilave tediye, akdi ikramiye, kıdem zammı, giyim yardımı, sosyal yardım, aile yardımı ve şeker yardımı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının alacaklarının ödendiğini, ödenmeyen alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların tahsili talebi ile daha önce açılan davada verilen kararın kesinleştiği, davalı ile alt işverenleri arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, davacının baştan beri davalının işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden faydalanması gerektiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının müvekkili Şirket işçisi olmayıp müvekkilinden ihale iş alan yüklenici firmanın işçisi olduğunu, ihale edilen işin niteliği itibarıyla anahtar teslimi bir iş olduğunu, davacı ile müvekkili Şirket arasında işçi işveren ilişkisi bulunmaması nedeniyle müvekkili Şirketin herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını ve bu nedenlerle müvekkili Şirkete husumet yöneltilmeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte zamanaşımı def'i ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, Şeker-İş Sendikasına şeker sanayinde çalışan işçilerin üye olabildiğini, bu nedenle davacının söz konusu Sendikaya üye olmasının kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı bir biçimde üye olarak görünüyor ise de 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun)22 nci maddesine istinaden Şeker-İş Sendikasına üye edilmiş olabileceğini ancak bu üyeliğin müvekkili Şirketi ve ona bağlı olan işyerlerini kesinlikle bağlamadığını, ayrıca davacı müvekkili Şirketten ihale ile iş alan ve farklı işkolunda iştigal eden yüklenici firma işçisi olduğundan müvekkili Şirket işçilerine uygulanan toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığını savunarak, kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"…
Taraflar arasında görülüp kesinleştiği anlaşılan Eskişehir 1. İş Mahkemesinin 02.11.2016 tarih, 2016/218 E, 2016/1119 K, sayılı kararıyla davalı şirket ile davacının işvereni olan yüklenici şirketler arasındaki alt işverenlik sözleşmesinin işçi teminine yönelik muvazaalı sözleşme olduğu kabul edildiğine ve davacının bu karardan sonra davalı işyerinde farklı bir işte çalıştığı da iddia ve ispat edilmediğine göre, davalı vekilinin müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığına ve alt işveren işçisi olan davacının Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmayacağına dair istinaf itirazları yersizdir. Diğer taraftan hüküm altına alınan alacaklar zamanaşımına da uğramamıştır. Bu itibarla itiraza konu yönlerden usul ve kanuna uygun bulunan karara karşı, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf itirazları yerinde görülmemiştir…." gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile dava dışı işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı; bu bağlamda davacının davaya konu işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"..
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. …
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
…"
3. Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin "Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulma şartları" kenar başlıklı 4 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde "işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme" unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi hâlde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
2.İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa, 6098 sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
3. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece davacı tarafından açılan Eskişehir 1. İş Mahkemesinin 2016/218 Esas, 2016/1119 Karar sayılı dosyasında davacı tarafça 10.02.2016 tarihine kadar olan alacakların talep edildiği, davanın kabulüne dair verilen kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 17.02.2017 tarihli ve 2017/138 Esas, 2017/197 Karar sayılı ilâmıyla temyiz edilmeden kesinleştiği, eldeki dosyada ise davacı taleplerinin 11.02.2016-15.11.2018 tarihleri arasına ilişkin olduğu, kesinleşen Mahkeme kararı ile davalı ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun sabit hâle geldiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak dosya içerisinde davacının dava konusu yaptığı 11.02.2016-15.11.2018 tarihlerini kapsayan ihale sözleşmelerinin bulunmadığı ve davacının anılan tarihler arasında davalı işyerindeki görevi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 20167/138 Esas, 2017/197 Karar sayılı ilâmı sonrasında davacının davalı işyerinde aynı göreve devam edip etmediği hususlarında bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
4. Yukarıda açıklanan nedenlerle Mahkemece; davacının dava konusu yaptığı çalışma dönemini kapsayan ihale sözleşmeleri celb edilmeli, asıl işveren alt işveren ilişkisinde muvazaanın her bir ihale dönemi yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği de gözetilerek, ihalenin kapsamı, fiilen alt işverene verilen işin ne olduğu, davacının davalıya ait işyerindeki görevi, kesinleşen mahkeme ilâmından sonra davacının işyerindeki görevinin değişip değişmediği tespit edildikten sonra asıl işveren alt işveren ilişkisinin usulüne uygun olarak kurulup kurulmadığı veya muvazaalı olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.