İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/2,3
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2016/22033
Karar No. 2018/5720
Tarihi: 20.03.2018
l MUVAZAALI ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN İLİŞKİSİ
l İŞÇİ TEMİNİ ŞEKLİNDE YAPILAN HİZMET ALIM SÖZLEŞMESİNİN ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN İLİŞKİSİ OLARAK KABUL EDİLEME-YECEĞİ
l MUVAZAA KONUSUNDA KAMU KURULUŞ-LARI AÇISINDAN FARKLI BİR YASAL DÜZEN-LEMENİN BULUNMADIĞI
l MUVAZAALI ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN İLİŞKİSİ NEDENİYLE İŞÇİNİN İŞ İLİŞKİSİNİN KURULDUĞU ANDAN İTİBAREN ASIL İŞVERE-NİN İŞÇİSİ OLARAK KABUL EDİLECEĞİ
ÖZETİ Dosya kapsamına göre, davalı İETT’nin merkezi yönetimin sınırlı kadro uygulaması sebebiyle şoför ve yardımcı personel ihtiyacını önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İstanbul Ulaşım A.Ş.’den sonra yine Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş.’den hizmet alım yoluyla sağladığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İ.E.T.T. Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde toplu taşıma işini yapmakta olup şoför ve bakım işçisi ihtiyacını Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş. ile aralarındaki hizmet alım sözleşmeleri uyarınca bu şirket üzerinden gidermektedir. Öte yandan işçilerin işe alınmalarında, işin yapılmasında ve işin yönetiminde İETT söz sahibi olup işveren yetkileri İETT tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca İETT işçileri ile Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş. işçilerinin aynı organizasyon kapsamında aynı işi, İETT tarafından sağlanan malzeme ve araçlarla yaptıkları anlaşılmaktadır.
Alt işveren, bir işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren – alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında işçi temine yönelik bir ilişki söz konusu olup geçerli bir alt işverenlik ilişkisi mevcut değildir. Diğer taraftan Belediye Kanunu’nun 67. maddesi anlamında toplu taşıma işinin alt işverene verilmesi de söz konusu değildir. Çünkü alt işverenin de işveren sıfatını taşıması ve kendi organizasyonunun bulunması gereklidir. Oysa işin yapılması için gerekli bütün donanım ve organizasyon diğer davalı İETT’ye aittir. Yine 4857 sayılı İş Kanunu’na 5538 sayılı Kanunla eklenen fıkralar muvazaayı dışlayıp geçersiz bir alt işverenlik ilişkisini geçerli kabul etmeyi sağlayacak içeriğe de sahip değildir. Bu düzenlemelerde hukuka uygun bir alt işverenlik ilişkisinin kamu kurumları açısından bazı sonuçları özel olarak düzenlenmiştir…
…Sonuç olarak, davalılar arasında geçerli bir alt işverenlik ilişkisi bulunmaması kayden ve KİPTAŞ işçisi olarak gözüken davacının, başından itibaren İ.E.T.T. işçisi olması karşısında muvazaanın olmadığına dair yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir
DAVA: Davacı, eşit davranmama tazminatı ile ücret farkı, fazla mesai ücreti, ikramiye farkı, vardiya zammı farkı, birleştirilmiş sosyal yardım farkı, yemek bedeli kıdem zammı, ilave tediye ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı bir kamu kuruluşu olan İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde (İETT) otobüs bakım garajında 19/10/1998-20/04/2015 tarihleri arasında 2012 yılına kadar bakımcı karoser, bu tarihinden sonra da şoför olarak çalıştığını, 20/04/2015 tarihinde emeklilik yoluyla işten ayrıldığını, davacının önce İstanbul Ulaşım San. Ve Tic. A.Ş. işçisi gibi gösterildiğini, daha sonra ise davalı KİPTAŞ çalışanı olarak gösterildiğini, hizmet süresinin tamamında İETT’ye ait işyerinde; İETT’nin asli hizmetlerinde ve İETT işçileri ile birlikte, İETT’nin koordinasyon ve denetimi altında çalıştığını, işyerinde Toplu İş Sözleşmesi imzalandığını, İETT işçisi görünen ‘kadrolu’ diye tabir edilen işçilerle, muvazaalı olarak KİPTAŞ işçisi gösterilen işçiler için iki farklı TİS imzalandığını ve kendisinin İETT’nin TİS’ine oranla daha az sosyal hak bulunan KİPTAŞ’ın TİS’ine tabii tutulduğunu, ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 25/06/2010 tarih ve 2010/70 sayılı inceleme raporu ile tespit edildiğini, davalılar tarafından yapılan itirazın İstanbul 1. İş Mahkemesinin 2010/1115 Esas ve 2012/695 K. sayı ve 17/07/2012 tarihli kararıyla reddedildiğini, bu kararın davalıların muvazaalı bir işlem yaptığının bir kanıtı olduğunu ileri sürerek; ücret farkı, fazla çalışma ücreti, ikramiye farkı, vardiya zammı farkı, birleştirilmiş sosyal yardım farkı, Yemek bedeli farkı, kıdem zammı, ilave tediye ücreti ve jübile ikramiyesi, eşit davranmama tazminatı alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı KİPTAŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yararsızlık sebebiyle reddinin gerektiğini, davacı vekilin ücret, ikramiye, sosyal yardım farkı, TİS, jübile ikramiyesi, bayram parası, kumanya parası, mesai ücreti, yemek ücreti gibi işçilik alacakları gibi belirlenebilir alacaklar hakkında davasının belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirttiğini, ancak HMK’nın 107. Maddesi hükmünün amir olduğunu, taleplerin hüküm kapsamında olmadığını ve Yargıtay 22. H.D. 2014/3798 Esas 2014/10165 K. sayılı 28/04/2014 tarihli kararının buna örnek oluşturduğunu ve buna dayanarak davanın reddinin gerektiğini, KİPTAŞ ile İETT’nin iki ayrı kurum olduğunu, İETT’nin kadro sıkıntısı nedeniyle bir kısım şoför ve bakımcının 01/04/2001 ve 20/04/2001 tarihli sözleşmelere istinaden KİPTAŞ bünyesinde İETT’ye hizmet vermeye başladığını, KİPTAŞ’m bu hizmeti 26/05/2005 tarihine kadar İETT ile imzaladığı protokollerle sunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu ve dava konusu talebin haklılığı kabul edilse bile geçen süreye rağmen bu güne kadar talep edilmeyip şimdi dava konusu edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davalılar arasında muvazaalı işlem yapılmadığını, davacının en başından beri İETT işçisi sayılıp İETT’nin TİS’nden yararlanması yönünde ki talebin İstanbul 11. İş Mahkemesinde açılan aynı nitelikteki 2008/70 Esas ve 2013/684 K. sayılı 08/11/2013 tarihli red kararının Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 10/06/2015 tarihinde onandığını, davacının İETT çalışanı değil diğer davalı KİPTAŞ çalışanı olduğunu, KİPTAŞ’ta emekli olduğu tarihe kadar hizmet işçisi olarak çalıştığını, KİPTAŞ ile İETT arasında kurulan alt-asıl işverenlik ilişkisinin yasal mevzuat doğrultusunda olduğunu, geçmişe yönelik ikinci bir TİS’nden yararlanma talebinin dürüstlük kuralıyla da bağdaşmayacağını, sözleşme sırasında ileri süreceği hakları pazarlık sırasında ileri sürmesi gerekli iken seneler sonra bu dava ile talep etmesinin haksızlık olduğunu,5538 sayılı kanunun 18/a maddesiyle İş Kanunun 2. maddesine eklenen hükmün arz edilen beyanlarım teyit ettiğini, İETT ile KİPTAŞ çalışanlarının aylık ve yıllık ücretlerinin aynı olduğunu sadece bordrolarının ve ücret skalalarının farklı olduğunu dolayısıyla ücret farkı alacağının olmadığını davacının almış olduğu ikramiyenin İETT çalışanlarının aldığı ikramiyeden fazla olduğunu dolayısıyla ikramiye farkı alacağının olmadığını, mesai ücreti farkı alacağının olmadığını jübile ücreti farkı olmadığını, sosyal yardım farklarının olmadığını, yemek ücreti fark alacağının olmadığını, kıdem tazminatı fark alacağının olmadığını, İETT’nin eşit davranma ilkelerine aykırı herhangi bir işleminin olmadığım, vardiya zammı ve kalemi açısından da her iki TİS’te herhangi bir farklılığın bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece özetle; SGK kayıtları, toplanan delillerin değerlendirilmesinde; davalılar arasında muvazaa bulunduğundan, davalı da davalı İETT çalışanı olduğundan ilave tediye ücretine hak kazanacaklar kapsamında bulunduğu, davacının iş sözleşmesi kapsamında belirtilen özelliklere sahip kamu kuruluşu niteliğindeki davalı İETT’de çalıştığının sabit olduğu, BK 147 maddeye göre 5 yıllık zamanaşımına uğramamış inceleme konusu dönem bordroları üzerinde araştırıldığında davacıya herhangi bir ilave tediye ücreti ödenmediğinin anlaşıldığı, davacının ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, ikramiye farkı, sosyal yardım farkı, yemek bedeli farkı, kıdem zammı, alacağı taleplerinde bulunmuş ise de, davacının bu iddialarını ispatlar yeterli kesin ve inandırıcı nedenler bulunmadığından yukarıda belirtilen taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verildiği, davacı vardiya zammı farkı ve ilave tediye ücreti, talebinde bulunmuş ise de davalı tarafından davacıya emsal kadrolu işçiden daha fazla ödeme yapıldığı ve bu ödemenin ikramiye açıklaması adı altında olduğu ve davacıya emsal kadrolu işçiden daha fazla ödeme yapıldığının anlaşıldığı, davacıya ödenen ikramiye ile kadrolu işçiye ödenen ikramiye arasındaki farkın yani davacıya kadrolu işçilerden daha fazla ödenen fark miktarın 18742,52 TL olduğu, ilave tediye ücretinin 13823,84 TL olduğu, bu miktarın davacıya fazla ödenen 18742,52 TL den düşülünce geriye 4918,68 TL kaldığı, bundan da vardiya zammı farkı olarak davacıya ödenen 4422,57 TL düşülünce, davacının alacağının kalmadığı ve davalının davacıya fazla ödeme yaptığının gözüktüğü, böylece davacının vardiya zammı farkı ve ilave tediye ücreti alacağının bulunmadığı ve davacıya alacaklarının fazlası ile ödendiği, anlaşılmakla davacının bu yöndeki taleplerinin ayrı ayrı reddine, davacı eşit davranmama tazminatı talebinde bulunmuş ise de dosya içeriği göz önüne alındığında, koşulları oluşmadığından ve davacının bu iddiasını ispatlar yeterli kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından davacının eşit davranmama tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş ve davacının davasındaki taleplerinin tamamı hakkında ayrı ayrı red kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasındaki ilişkinin geçerli bir alt işverenlik ilişkisi olup olmadığı ve buna bağlı olarak davacının başından itibaren davalı İETT işçisi sayılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde, “…Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez…” denilerek alt işverenlik ilişkisinde muvazaaya bağlanan hukuki sonuç açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrasında ise, “Bu Kanunun 2. maddesinin 6.fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı işlemin tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Rapora altı iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.” düzenlemesi yer almıştır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 26. maddesinde ise, “Büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir belediyesi, mülkiyeti veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım hizmetlerini, sosyal tesisler, büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebilir, ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 28. maddesinde, “Belediye Kanunu ve diğer ilgili Kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da uygulanır.” hükmü getirilerek söz konusu kanunda kural bulunmayan hallerde uygulanacak kanunlara ilişkin atıf kuralına yer verilmiştir.
Diğer taraftan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 67. maddesinde, Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile toplu ulaşım ve taşıma hizmetlerinin süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebileceği hüküm altına alınmıştır.
İETT, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı genel müdürlük şeklinde örgütlenen bir kamu tüzelkişisi olup 3645 sayılı İstanbul Elektrik, Tramvay Ve Tünel İdareleri Teşkilat Ve Tesisatının İstanbul Belediyesine Devrine Dair Kanun ile kurulmuştur. Yine aynı Kanun ile söz konusu idarelerin görevleri İETT’ye devredilmiştir. Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş. ise Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesine göre kurulmuş olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olup sermayesinin %99 İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kalan %1’i ise İstanbul Büyükşehir Belediyesinin diğer iştiraklerine aittir.
Davalıların yapıları ortaya konulduktan sonra davalılar arasındaki şoför ve bakım personeli hizmet alımı sözleşmeleriyle hukuken geçerli bir alt işverenlik ilişkisi kurulup kurulmadığının, kurulmuş ise söz konusu ilişkinin muvazaalı olup olmadığının tespit edilmesi gereklidir.
Dosya kapsamına göre, davalı İETT’nin merkezi yönetimin sınırlı kadro uygulaması sebebiyle şoför ve yardımcı personel ihtiyacını önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İstanbul Ulaşım A.Ş.’den sonra yine Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş.’den hizmet alım yoluyla sağladığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İ.E.T.T. Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde toplu taşıma işini yapmakta olup şoför ve bakım işçisi ihtiyacını Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş. ile aralarındaki hizmet alım sözleşmeleri uyarınca bu şirket üzerinden gidermektedir. Öte yandan işçilerin işe alınmalarında, işin yapılmasında ve işin yönetiminde İETT söz sahibi olup işveren yetkileri İETT tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca İETT işçileri ile Kiptaş İst. Konut İmar Planı Ulaşım Turizm San. ve Tic. A.Ş. işçilerinin aynı organizasyon kapsamında aynı işi, İETT tarafından sağlanan malzeme ve araçlarla yaptıkları anlaşılmaktadır.
Alt işveren, bir işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren – alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında işçi temine yönelik bir ilişki söz konusu olup geçerli bir alt işverenlik ilişkisi mevcut değildir. Diğer taraftan Belediye Kanunu’nun 67. maddesi anlamında toplu taşıma işinin alt işverene verilmesi de söz konusu değildir. Çünkü alt işverenin de işveren sıfatını taşıması ve kendi organizasyonunun bulunması gereklidir. Oysa işin yapılması için gerekli bütün donanım ve organizasyon diğer davalı İETT’ye aittir. Yine 4857 sayılı İş Kanunu’na 5538 sayılı Kanunla eklenen fıkralar muvazaayı dışlayıp geçersiz bir alt işverenlik ilişkisini geçerli kabul etmeyi sağlayacak içeriğe de sahip değildir. Bu düzenlemelerde hukuka uygun bir alt işverenlik ilişkisinin kamu kurumları açısından bazı sonuçları özel olarak düzenlenmiştir.
Ayrıca davalılar arasında hukuka uygun bir alt işverenlik ilişkisi olmadığına dair iki adet iş müfettişi raporu mevcut olup, bu raporlara karşı yapılan itirazlar mahkemeler tarafından kesin olarak reddedilmiştir (İstanbul 1. İş Mahkemesi, 2010/1115 esas, 2012/695 karar ve İstanbul 9. İş Mahkemesi, 2010/1086 esas, 2011/425 karar sayılı kararlar). Bu şekilde iş müfettişi raporundaki belirlemeler ile söz konusu dava dosyaları kuvvetli delil niteliği taşımaktadır.
Sonuç olarak, davalılar arasında geçerli bir alt işverenlik ilişkisi bulunmaması kayden ve KİPTAŞ işçisi olarak gözüken davacının, başından itibaren İ.E.T.T. işçisi olması karşısında muvazaanın olmadığına dair yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Dairemizin 25.02.2014 tarih ve 2012/38150 Esas 2014/5814 Karar sayılı bozma, 09.11.2015 tarih ve 2015/29133 Esas 2015/31688 Karar sayılı onama ilamları ile davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece davacının başından beri İETT'nin işçisi olduğu kabul edilerek, davacının davalı İ.E.T.T.’nin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerinden yararlanması için gerekli diğer şartların mevcut olup olmadığı ile talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ayrıca değerlendirildikten sonra sonucuna göre davacının talepleri hakkında karar verilmesi gerekirken mahkemece resen alacakların birbirinden mahsubu ile karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 20.03.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.