ÖZETİ: Grup şirketleri veya holdingler bünyesinde yer alan çalışmalar açısından; çalışma hayatında işçinin sigorta kayıtlarında yer alan işverenin dışında grubun başka şirketlerine hizmet verdiği, yine işçinin bilgisi dışında birbiri ile bağlantısı olan bu şirketler tarafından sürekli giriş çıkışlarının yapıldığı sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Sadece şirketler arasında organik bağdan söz edilerek işçilik alacaklarından aralarında bağlantı bulunan işverenlerin birlikte sorumluluğuna gidilmesi veya birden fazla şirkette geçen çalışmalar için sadece bir şirketin sorumluluğunun yeterli görülmesi mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki aynı gruba ait olan şirketlerin aralarında organik bağ bulunması olağandır. İşçilik alacaklarının belirlenmesi noktasında, kural olarak aynı gruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerde geçen hizmetlerin birleştirilmesi mümkün olmaz. Bu gibi durumlarda işçilik alacaklarının hesabında, hizmetlerin değerlendirilmesi ve işverenlerin sorumluluklarının belirlenmesi için şirketler/işverenler arasında işyeri devri, iş sözleşmesi devri, asıl işveren alt işveren ilişkisi veya birlikte istihdam olgularının bulunup bulunmadığının somut olarak belirlenmesi gerekir.
Tüzel kişiler arasında sadece organik bağ bulunması, çalışma döneminin tamamına ilişkin alacaklardan işçinin çalışmış olduğu her bir tüzel kişinin müteselsilen sorumlu olması sonucunu doğurmaz. Zira sadece organik bağın varlığı tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir.
Türk uyruklu kişilerin yabancı ülkelerde o ülke vatandaşları ya da şirketleriyle birlikte kurdukları şirketler aracılığıyla aldıkları işler kapsamında çalıştırdıkları Türk işçilerinin alacaklarından yabancı kişinin şirketteki pay durumuna göre Türk firmasının sorumluluğunun irdelenmesi gerekir. Yabancı kişinin ortaklığı; gerçek bir ortaklık olmayıp o ülkede iş yapabilmek amacıyla salt bir formalitenin yerine getirilmesinden ibaret ise işçilik alacaklarına karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınmak hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. Bu durumda Türk firmasının sorumluluğu söz konusu olur.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 28.06.2007-31.03.2015 tarihleri arasında aralıksız olarak davalılar bünyesinde yurt dışı şantiyelerinde demir ustası olarak çalışmaktayken iş sözleşmesinin işverence haksız ve bildirimsiz feshedildiğini, son olarak aylık net 2.200,00 USD ücret aldığını, bunun bir kısmının bankadan bir kısmının şantiyede avans olarak ödendiğini, davalının sorumluluktan kurtulmak için iş yaptığı her ülkede farklı unvanlar altında şirket kurduğunu, kurulan tüm şirketlerin ortak ve yetkililerinin aynı olup Şirketler arasında fiili ve organik bağ olduğunu belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet ve yetki itirazı ile zamanaşımı def’inde bulunduklarını, yabancı hukuk kurallarının uygulanması gerektiğini, davacının davalı nezdinde herhangi bir hizmeti bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği, davacının son aylık net ücretinin 1.100,00 USD olduğu, davacının işveren nezdinde çalışması karşılığı yıllık izne hak kazandığı, davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarını ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının Rusya’da kurulu bulunan Rönesans Construction şirketinin işçisi olduğunu Rönesans Holdinge husumet yöneltilemeyeceğini, uygulanması gereken hukukun Rusya hukuku olduğunu, davacının ücretinin ve hizmet süresinin hatalı tespit edildiğini, iş sözleşmesinin işin sona ermesi sebebiyle sona erdiğini, kıdem tazminatının TL üzerinden hüküm altına alınması gerektiğini yıllık izin alacağı bulunmadığını, tanığın husumetli olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının, davalının Rusya’da bulunan şantiyesinde demirci ustası olarak 12.07.2008 -31.03.2015 tarihleri arasında aralıklarla 5 yıl, 21 gün çalıştığı, en son aylık net 1.100 USD ücret aldığı, davacının iş sözleşmesinin iş bitimi sebebi ile sona erdiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının ücreti brüte çevrilirken %5 genel sağlık sigorta kesintisi eklenerek brüt ücretin bulunmasında ve barınma ve üç öğün yemek yardımı eklenerek giydirilmiş brüt ücret tespitinde hata bulunmadığı, davacının hak kazandığı yıllık izinleri kullandığının işverence yazılı belge ile ispat edilemediği, davalı tarafça yurt dışı iş sözleşmesi ibraz edilemediğinden Türk hukukunun uygulanmasında bir hata olmadığı, dava dışı Renaissance Construction Şirketinin davalı Şirketin Rusya’da müteahhitlik işi yapabilmesi için kurulması zorunlu olan bir Şirket olduğu, davalı Şirketin organik bağ gereği davacının işçilik alacaklarından sorumlu olduğu ve İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunun usul ve kanun uygun olduğu gerekçeleriyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekilince, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının dava dışı Şirkette geçen çalışmasından davalı Şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı ve davacının talep konusu işçilik hak ve alacaklarına hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3109 Esas, 2021/1075 Karar sayılı kararında organik bağ kavramı şu şekilde açıklanmıştır:
“…
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında ortakların akraba olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir veya şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması organik bağ için yeterli değildir (Baycık, G.: İşverenin Tespitinde Birlikte İstihdam ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Kurumları, İş Uyuşmazlıklarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Değerlendirme Toplantısı (Seminer Bolu/Abant – 06 Nisan 2019), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, Ankara 2019, s. 20).
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.”
3. Değerlendirme
1. Grup şirketleri veya holdingler bünyesinde yer alan çalışmalar açısından; çalışma hayatında işçinin sigorta kayıtlarında yer alan işverenin dışında grubun başka şirketlerine hizmet verdiği, yine işçinin bilgisi dışında birbiri ile bağlantısı olan bu şirketler tarafından sürekli giriş çıkışlarının yapıldığı sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Sadece şirketler arasında organik bağdan söz edilerek işçilik alacaklarından aralarında bağlantı bulunan işverenlerin birlikte sorumluluğuna gidilmesi veya birden fazla şirkette geçen çalışmalar için sadece bir şirketin sorumluluğunun yeterli görülmesi mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki aynı gruba ait olan şirketlerin aralarında organik bağ bulunması olağandır. İşçilik alacaklarının belirlenmesi noktasında, kural olarak aynı gruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerde geçen hizmetlerin birleştirilmesi mümkün olmaz. Bu gibi durumlarda işçilik alacaklarının hesabında, hizmetlerin değerlendirilmesi ve işverenlerin sorumluluklarının belirlenmesi için şirketler/işverenler arasında işyeri devri, iş sözleşmesi devri, asıl işveren alt işveren ilişkisi veya birlikte istihdam olgularının bulunup bulunmadığının somut olarak belirlenmesi gerekir.
2. Tüzel kişiler arasında sadece organik bağ bulunması, çalışma döneminin tamamına ilişkin alacaklardan işçinin çalışmış olduğu her bir tüzel kişinin müteselsilen sorumlu olması sonucunu doğurmaz. Zira sadece organik bağın varlığı tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir.
3. Türk uyruklu kişilerin yabancı ülkelerde o ülke vatandaşları ya da şirketleriyle birlikte kurdukları şirketler aracılığıyla aldıkları işler kapsamında çalıştırdıkları Türk işçilerinin alacaklarından yabancı kişinin şirketteki pay durumuna göre Türk firmasının sorumluluğunun irdelenmesi gerekir. Yabancı kişinin ortaklığı; gerçek bir ortaklık olmayıp o ülkede iş yapabilmek amacıyla salt bir formalitenin yerine getirilmesinden ibaret ise işçilik alacaklarına karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınmak hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. Bu durumda Türk firmasının sorumluluğu söz konusu olur.
4. Somut olayda; davacı, davalı nezdinde 28.06.2007 ile 31.03.2015 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını, davacıyı işe alan Şirket davalı olmasına karşın, sorumluluklarından kurtulmak için iş yaptığı her ülkede farklı unvanlar altında şirketler kurduğunu, ortak ve yetkililerinin aynı olduğunu, şirketler arasında fiili ve organik bağ mevcut olduğunu iddia etmiştir. Davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında davalı işverende çalışması görülmemekle birlikte 08.03.2012 ile 31.03.2015 tarihleri arasında dava dışı Rönesans Türkmen İnşaat San. ve Tic. AŞ tarafından hizmetinin bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 12.07.2008 ile 31.03.2015 tarihleri arasında 5 yıl, 21 gün süreyle davalı nezdinde çalıştığı kabulü ile hesaplama yapılmıştır. Mahkeme gerekçesinde Pol-Net kayıtlarının ve tanık beyanlarının davacının iddiasını desteklediği gerekçesiyle davacının bilirkişi raporunda belirtilen hizmet süresinde davalı nezdinde çalıştığı kabul edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, dava dışı Renaissance Construction Şirketinin davalı Şirketin Rusya’da müteahhitlik işi yapabilmesi için kurulması zorunlu olan bir şirket olduğu, davalı Şirketin organik bağ gereği davacının işçilik alacaklarından sorumlu olduğu gerekçesiyle davalının husumete ilişkin itirazları reddedilmiştir.
6. Mahkemece, kararda davalının alacaklardan neden sorumlu tutulduğuna dair gerekçeye yer verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, davayla ilgisi olmayan Renaissance Construction Şirketi ile davalı Şirket arasında organik bağ bulunduğuna dair dosya kapsamı ile örtüşmeyen gerekçe ile davalının itirazlarının reddine karar verilmiştir. Davalı dava konusu alacaklardan sorumlu tutulmuş ise de yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı paragraflarda açıklanan ilkeler doğrultunda davacının iddiası değerlendirilip eksikler giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı vekilinin sair itirazların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.