PRİME ESAS KAZANÇ

SAYILAR

Esas No : 2024/2120
Karar No : 2024/3071
Tarihi : 21.03.2024
İlgili Kanun/Madde : 506 S. SSK/77 - 5510 S. SSGSK/80,86
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

  • PRİME ESAS KAZANÇ
  • MAHKEME KARARI İLE TAHSİL EDİLEN İŞÇİLİK ALACAKLARININ HİZMETİN GEÇTİĞİ SON AYIN PRİME ESAS KAZANCINDA DİKKATE ALINACAĞI

Tam Metin

ÖZETİ 2- Dosya kapsamında kesinleşen Denizli 3 İş Mahkemesinin 2015/271 E. 2018/88 K. sayılı ilamı gözetildiğinde, davacının Sezai Yıldırım, davalıların Fe – 4 Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Şiray Madencilik Nak. İnş. Tur. Otelcilik Petrol Ürünleri San. ve Tic. Limited Şirketi olduğu, hükme esas alınan bilikişi raporu ile işçilik alacaklarının hesap edildiği, ücret hesabı yönünden TÜİK verileri dikkate alınarak davacının net ücretinin 1.251,14 TL, brüt ücretinin ise 1.750,06 TL olarak belirlendiği ve 27.03.2018 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu kapsamda 18.04.2018 tarihinde ödenen işçilik alacaklarının çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, dosya kapsamında yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

 

Taraflar arasındaki prime esas kazancın tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Candan Sezen Pekmez tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

  1. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının organik bağ içindeki davalı şirketlerin işçisi olarak 12.11.2010 ila 25.05.2015 tarihleri arasında çalıştığını, davacının çalışması süresince gerçekte aldığı ücret daha yüksek olmasına karşın ücretinin bir kısmı elden ödenmek suretiyle SGK kayıtlarında düşük ücret bildirildiğini, Denizli 3. İş Mahkemesinin 2015/271 Esas sayılı dosyasında işçilik alacaklarının tahsili için açtığı davada; ücret konusunun tartışma konusu olduğunu, alınan bilirkişi raporları ve yapılan yargılama sonucunda gerçek ücretinin kayıtlarda görünen ücretin üstünde olduğunu, iş akdinin feshi tarihi itibariyle brüt ücretinin 1.750,06 TL olduğunun kesinleşen mahkeme kararıyla sabit olduğunu, dolayısıyla davacının gerçek ücretinin ilgili dönemdeki asgari ücretin en az % 45 fazlası olduğunun sabit olduğunu, davacının ücretinin düşük gösterilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla davacının davalı şirketlerdeki çalışmalarında ücretinin dönemsel olarak yürürlükte olan asgari ücretin en az % 45 fazlası olduğunun tespitini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; ilgili dosyada zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, ayrıca dosyada yetkili Mahkemenin Afyonkarahisar Mahkemeleri olduğunu, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacı sigortalının 12.11.2010-25.05.2015 tarihleri arasında Afyonkarahisar SGK İl Müdürlüğüne kayıtlı olarak çalışmasının mevcut olduğunu, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranması gerektiğini, hizmet tespiti davalarında Kurum kayıtlarının esas olduğunu, aksinin ancak benzer yazılı deliller ile ispatlanabileceğini, bu tür hizmet tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirdiğinden davanın hiç kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalılar Fe – 4 Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Şiray Madencilik Nak. İnş. Tur. Otelcilik Petrol Ürünleri San. ve Tic. Limited Şirketi tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının ücret iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı, yazılı delil başlangıcı sunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.

 

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dinlenen tanık beyanlarından da davacının ücretinin asgari ücret kadar kısmının bankaya yatırıldığı, bakiyesinin ise elden ödendiğinin görüldüğünü, davacının başvurusu üzerine davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 2023 yılında tamamlanan işlem ile inceleme yapıldığı ve neticede Denizli 3. İş Mahkemesinin kesinleşmiş kararı doğrultusunda fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücretleri nazara alınarak ek Aylık Prim ve Hizmet Belgesi düzenlenmiş olduğu sabit olduğunu, Mahkemece taleplerine istinaden emsal ücret araştırması yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, istinaf dilekçesi ile benzer nedenlerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemişlerdir.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının 12.11.2010 – 25.05.2015 tarihleri arasında sigorta primine esas kazançlarının tespiti istemine ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

  1. Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun’un “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile 5510 sayılı Kanun’un “Prime esas kazançlar” başlıklı 80 nci maddesinin birinci fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinin onuncu ve 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkralarına dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 nci ve 80 inci maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun; 200 üncü maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı, bu madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 202 nci maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça veya temsilci tarafından verilen belgeler olduğu belirtilmiştir.

Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-480 Esas – 2010/523 Karar, 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-481 Esas – 2010/524 Karar, 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-482 Esas – 2010/525 Karar, 19.10.2011 tarihli ve 2011/10-608 Esas – 2011/649 Karar, 19.06.2013 tarihli ve 2012/10-1617 Esas – 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.

Bunun yanında; 6100 sayılı HMK’nın “senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı 201inci maddesinde ise; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” hükmü yer almaktadır.

  1. Değerlendirme

1-Yukarıda belirlenen ilgili hukuk kuralları uyarınca somut olaya dönüldüğünde dava, prime esas kazancın tespiti istemine dayanmakta olup, Mahkemece davacının ücret iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı, yazılı delil başlangıcı sunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.

2- Dosya kapsamında kesinleşen Denizli 3 İş Mahkemesinin 2015/271 E. 2018/88 K. sayılı ilamı gözetildiğinde, davacının Sezai Yıldırım, davalıların Fe – 4 Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Şiray Madencilik Nak. İnş. Tur. Otelcilik Petrol Ürünleri San. ve Tic. Limited Şirketi olduğu, hükme esas alınan bilikişi raporu ile işçilik alacaklarının hesap edildiği, ücret hesabı yönünden TÜİK verileri dikkate alınarak davacının net ücretinin 1.251,14 TL, brüt ücretinin ise 1.750,06 TL olarak belirlendiği ve 27.03.2018 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu kapsamda 18.04.2018 tarihinde ödenen işçilik alacaklarının çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, dosya kapsamında yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

  1. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

  1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
  2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Üye Bektaş Kar’ın farklı bozma gerekçesine karşı sonuç itibariyle oybirliğiyle

21.03.2024 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

  1. Daha önce Dairemizin 2020/11683 Esas, 2021/10353 Karar sayılı kararında yazılan karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere;

1.Sigortalının prime esas kazancının tespitinde, mahkemece resen araştırma ilkesi ve delil serbestisi kapsamında her türlü delil toplanmalı, tarafların vazgeçmesi ve kabulü ile bağlı olunmadığı gibi salt tanık beyanları ile de yetinilmemeli, 4857 sayılı İş Kanunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri uygulanarak sigortalının yaptığı işin özellikleri(vasıflı olup olmadığı), işyerindeki ve meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde veya başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler dikkate alındığında kayıtlarda görünen ücretle çalışmasının hayatının olağan akışına uygun bulunup bulunmadığı da değerlendirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından, sendikalardan, meslek odalarından emsal ücret araştırması yapılmalı, bu konuda açılmış işçilik alacakları davası var ve kesinleşmiş ise delil kabul edilmeli, dolayısı ile inandırıcı, ciddi deliller doğrultusunda ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmeli, ücretin işçinin yazılı onayı olmadan düşürüldüğü durumda ise yazılı muvafakati yoksa önceki yüksek ücreti esas alınarak prime esas kazanç saptanmalıdır.

  1. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.06.2020 tarih ve 2016/10-376 Esas, 2020/306 Karar, 09.07.2020 tarih ve 2016/21-904 Esas, 2020/554 Karar ve 16.07.2020 tarih ve 2016/10-2141 Esas, 2020/585 Karar sayılı kararları ile kabul edilmiştir.

3.Prime esas kazanç tespiti davası kamu düzeninden olduğuna göre kural olarak işçilik alacakları davasında saptanan ücret, prime esas kazanç tespiti davasında kesin delil niteliğinde kabul edilemez. Ancak bu işçi ile işveren arasında kesinleşmiş ve tahsil edildiğinde anılan ücret, fazla mesai, tatil ücret alacakları gibi alacaklarda sigorta primi kesintisi yapılarak kuruma ödeneceğinden, bir anlamda prime esas kazanç dolaylı olarak belirlenmiş olacaktır. Dolayısı ile unsur etkisi yaratarak kuvvetli(ciddi) delil niteliğinde kabul edilmesi kaçınılmazdır. İşçilik alacakları davasında tespit edilen ücretin, prime esas kazanç tutarı olarak kabulü gerekir(Y. HGK. 16.07.2020 tarih ve 2016/10-2141 Esas, 2020/585 Karar).

Nitekim Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru üzerine verdiği kararda:

“Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere hizmet tespiti davalarıyla işçilik alacakları davaları birbirini etkileyebilecek bağlantılı davalardır. Nitekim Yargıtaya göre işçilik alacakları davasında -açılmış ise- kural olarak hizmet tespiti davasının sonucu beklenmelidir. Yine Yargıtay kararlarında her iki davanın birbirlerini etkilemesi mümkün ise de davaların niteliği gereği farklı sonuçlara varılabileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Zira hizmet tespiti davalarında -kamu düzenine ilişkin olduğundan- resen araştırma ilkesinin, işçilik alacaklarıyla ilgili davalarda ise taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle işçilik alacakları davasında verilen karar hizmet tespiti davasında kesin delil değil güçlü delil olarak kabul edilmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki delil değerlendirmesi derece mahkemelerinin takdirinde olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu değildir. Bununla birlikte bağlantılı davalarda birbirine aykırı karar verilmesi hâlinde bu aykırılığın -taraflarca ileri sürülmesi durumunda- gerekçesinin açıkça ortaya konması anayasal bir yükümlülüktür ve bu husus Anayasa Mahkemesinin inceleme alanı kapsamındadır” gerekçesi ile hizmet tespit davasında işçilik alacaklarına ilişkin ücret tespitinin delil olarak dikkate alınmamasını, gerekçe yapılmamasını hak ihlali olarak kabul etmiştir(B. No: 2017/23739, 20.10.2021).

  1. Belirtmek gerekir ki sigortalı aynı zamanda bireysel iş hukuku kapsamında işveren aleyhine işçilik alacakları davası açmış ve bu davada işçilik alacaklarına esas hizmet süresi veya prime esas kazanç ücreti belirlenmiş ise bu tespit davasında unsur etkisi yaratacak şekilde bir kuvvetli delil niteliğinde kabul edilecektir.
  2. Dairemizin 2021/7772 E, 2021/11456 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere;
  3. 5510 sayılı Kanun’un 80/1.d maddesindeki son aya mal etme uygulaması, yanlış bir yorumla yapılmaktadır. Zira maddeye göre “Ücretler hak edildikleri aya mal edilmek suretiyle prime tabi tutulur. Diğer ödemeler ise öncelikle ödendiği ayın kazancına dahil edilir ve ücret dışındaki bu ödemelerin yapıldığı ayda üst sınırın aşılması nedeniyle prime tabi tutulamayan kısmı, ödemenin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanarak iki ayı geçmemek üzere üst sınırın altında kalan sonraki ayların prime esas kazançlarına ilâve edilir. Toplu iş sözleşmelerine tabi işyerleri işverenlerince veya kamu idareleri veya yargı mercilerince verilen kararlara istinaden, sonradan ödenen ücret dışındaki ödemelerin hizmet akdinin mevcut olmadığı veya askıda olduğu bir tarihte ödenmesi durumunda, 82 nci madde hükmü de nazara alınmak suretiyle prime esas kazancın tabi olduğu en son ayın kazancına dahil edilir”. Görüldüğü gibi son aya mal edilecek ödeme, ücret dışındaki ödemelerdir. Oysa burada karar altına alınan ücret olduğuna göre son aya değil, tüm hizmet süresine mal edilmesi ve ödenip ödenmemesine bakılmaması gerekecektir.
  4. Çoğunluk görüşü ile somut uyuşmazlıkta, “davacının kesinleşmiş ve dönemlerine göre de işçilik alacakları tespitine esas olmuş belirlenen ücreti işçilik alacaklarında ödeme olgusuna bağlı olarak son aya tavanı geçmemek sureti ile mal edilmesi gerektiği, ödemenin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile verilen yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
  5. Belirtmek gerekir ki karar altına alınan ücret olduğuna ve ücretler hak edildikleri aya mal edileceğine göre yerel mahkemenin kararı açıkça yasaya aykırıdır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, çoğunluğun son aya mal etme kararı yasanın açık düzenlemesine aykırı olup temel sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldırmaktadır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekir. Bu nedenle çoğunluğun son aya mal etme gerekçesine katılınmamıştır.