SENDİKA ÜYESİ OLMAYAN İŞÇİLERİ DAYANIŞMA AİDATI ALMADAN VE SENDİKANIN ONAYI OLMADAN İŞVERENİN TİS DEN YARARLANDIRMASI

SAYILAR

Esas No : 2024/12220
Karar No : 2024/14508
Tarihi : 05.11.2024
İlgili Kanun/Madde : 6356 S. STK/39
Yargı Yeri: T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

 

SENDİKA ÜYESİ OLMAYAN İŞÇİLERİ DAYANIŞMA AİDATI ALMADAN VE SENDİKANIN ONAYI OLMADAN İŞVERENİN TİS DEN YARARLANDIRMASI
SENDİKANIN ZARARLARININ TAZMİNİNİ İSTEYEBİLECEĞİ
 SENDİKANIN ZARARININ HER BİR İŞÇİNİN ÖDEMESİ GEREKEN DAYANIŞMA AİDATI TUTARINA GÖRE BELİRLENECEĞİ

Relevant law / article

T.C
SUPREME COURT
9. Legal Department

Main No.
Decision No.
Date:

Tam Metin

ÖZETİ: Belirtmek gerekir ki taraf işçi sendikasının yazılı onayı olmaksızın, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları bulunmayan işçilerin, işverence toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlandırılmasının hukuka aykırı olduğu açıktır. Bu hukuka aykırı eylemin gerçekleşmesi durumunda, işçi sendikasının, hakkı olduğu hâlde alamadığı dayanışma aidatı tutarında bir tazminat talebinin doğacağı kabul edilmektedir (Fevzi Şahlanan, Toplu İş Hukuku, İstanbul, 2020, s.458; Ünal Narmanlıoğlu, İş Hukuku II – Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 2016, s.470-471).
Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde açık bir şekilde, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları bulunmayan işçilerin, işverence toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlandırılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek dayanışma aidatı tutarında tazminat talep edildiği belirtilmektedir. Bu anlamda dava, işverenin hukuka aykırı eyleminin karşılığı olarak tazminat istemine ilişkindir. Yukarıda açıklandığı üzere, tazminat miktarının belirlenmesi bakımından ise mahrum kalınan dayanışma aidatı tutarının kıstas alınması gerekmektedir.
Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin asıl ve birleşen davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.11.2024 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı vekili Avukat S. C ile davacı vekili Avukat M. G. geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Sendikanın 1983 yılında kurulmuş olup daha öncesinde de davalı Şirket bünyesindeki toplu iş sözleşmesi düzenini devam ettirdiğini, kesintisiz olarak davalı Banka ile toplu iş sözleşmeleri bağıtlandığını ve devam ettiğini, toplu iş sözleşmesinden yararlanma hâlinin hem Mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun (Mülga 2822 sayılı Kanun) hem de 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda (6356 sayılı Kanun) açıkça düzenlendiğini, buna göre toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için ya taraf sendikaya üye olmak ya da dayanışma aidatı ödemek gerektiğini, bu açık düzenlemeye karşın davalı Bankaca sendika üyesi olmayan işçilere de toplu iş sözleşmesinin birebir uygulandığını, davalı Bankanın tüm çalışanlara toplu iş sözleşmesini uygulayarak müvekkilini hak kazandığı dayanışma aidatından mahrum bıraktığını, bu kusurun işverene ait olup bunun karşılığını tazminat olarak ödemek zorunda olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle belirsiz alacak davası niteliğine uygun şekilde mahrum kalınan dayanışma aidatı tutarı maddi tazminat karşılığı şimdilik 100.000,00 TL’nin işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; işbu davanın 19.08.2016-31.12.2020 tarihleri arasındaki dönem için açıldığını ve aynı gerekçeleri belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle belirsiz alacak davası niteliğine uygun şekilde mahrum kalınan dayanışma aidatı tutarı maddi tazminat karşılığı şimdilik 10.000,00 TL’nin işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya cevap dilekçelerinde; sendika üyelik ve dayanışma aidatlarının 5 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğunu, davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, üyelik ve dayanışma aidatlarının yetkili işçi sendikasının işverene yazılı başvurusu üzerine işçinin ücretinden kesilmek suretiyle sendikaya ödendiğini, davacının dava konusu sendika dayanışma aidatının müvekkili Bankaya Kanun ve Yönetmelik hükümlerine uygun yöneltmiş olduğu başvurusunun bulunmadığını, aidat ödenme zorunluluğunun bulunmadığını, müvekkili kayıtlarında yapılan incelemelerde, 16. Dönem Toplu İş Sözleşmesi döneminde 122 kapsam içi personelin toplu iş sözleşmesinden faydalanmak için başvuruda bulunduğunu, personel ücretinden aidat kesintisi yapılarak davacı Sendikaya ödendiğini, davacı Sendikanın sadece 13.06.2014 tarihinde dayanışma aidatı kesilmemesini istediğini, 24 personelin ismini e-posta adresiyle müvekkili Bankaya bildirdiğini, bunun dışında ne davacının ne de sendika üyesi olmayan kapsam içi herhangi bir personelin müvekkili Bankaya dayanışma aidatının kesilmesine veyahut ödenmesine ilişkin yazılı başvurusunun olmadığını, müvekkili Bankanın, sendika üyesi olan veya olmayan çalışan bilgisine sahip olmadığını, çalışanlar arasında söz konusu olabilecek farklı uygulamaların objektif nedenlere dayandığını, objektif nedenlerin (pozisyon, liyakat, vs. gibi) bulunması hâlinde çalışanlar arasında farklı uygulamaların yapılabileceğinin Yargıtay kararlarında sabit olduğunu, yargı kararlarında işverenin sendikasız işçilere objektif nedenlerle sendikalı işçilerden farklı bir imkân sağlayabileceğinin kabul edildiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işbu davanın “sendika üyesi olmayan ve dayanışma aidatı ödemeyen kapsam içi işçilerin toplu iş sözleşmesi hükümlerinden davalı işverence yararlandırılması sebebiyle mahrum kılındığı iddia olunan sendika dayanışma aidatı istemine” ilişkin olduğu, 19.08.2011 tarihi öncesi taleplerin zamanaşımına uğradığı, davalı Bankada dava dönemi içinde toplu iş sözleşmesi ile işçi ücretlerine yapılan zam oranlarının bildirildiği ve bu zamların tüm bankada çalışan personelin tamamına uygulandığının tespit edildiği, bilirkişi heyetince, dosyaya sunulu kapsam içi personelden örnek ücret bordrolarında görülen personellerden birinin (her yıl için bir işçi) yıllar itibarıyla brüt çıplak ücretlerin tespit edildiği, yapılan bu tespitlere göre davalı yanca, davalı Bankanın tüm işyerlerinde taraflar arasında dava dönemi içinde yürürlükte kalmış toplu iş sözleşmesi ile getirilen zamlardan, ikramiye ve diğer maddi anlamdaki getirilerden kapsam içi personelden sendika üyesi olmayan/dayanışma aidatı ödemeyen ve toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanma talebi olmayan işçilerin de birebir yararlandırıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; Mahkemece müvekkili tarafın delillerinin toplanmadığını ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, bilirkişi raporuna yapılan tüm itirazlarına rağmen hesaplama hatalarının bile dikkate alınmadığını, Mahkemece dosya ek rapora gönderilmeden sadece davacı talebi ve bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, Mahkemece davanın hukuki mahiyetinin değerlendirilmediğini ve tespit edilmediğini, öncelikli olarak davacının talebinin tazminat mı yoksa dayanışma aidatı mı olduğu noktasında tespitin yapılması gerektiğini, davacı talebinin dayanışma aidatı talebi olduğunu, dava konusu alacağın “Dayanışma aidatının ödenmemesi sebebi ile mahrum kalınan gelir nedeni ile doğan zararın tazmini” şeklinde nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bu durumun yasayı dolanma mahiyetinde olacağını, bir an iddiaya göre değerlendirme yapılacaksa, yani burada aidatları tahsil edememeden doğan bir zarar söz konusu edilecek ise bu zarara sebebiyet verenin sendikanın “üye bildirimi yapmama, aidat talep etmeme” şeklindeki kendi eylemleri olduğu hususunun gözardı edilmemesi gerektiğini, itirazları baki kalmak üzere bir an için davanın tazminat davası olduğunun kabulü hâlinde ise haksız fiil unsurlarının irdelenmesi, sendikanın dayanışma aidatından mahrum kalıp kalmadığı, bu mahrum kalmada kendi kusurunun bulunup bulunmadığı, bu yararlandırmamanın sendikayı güçsüz kılıp kılmadığı, işverenin kötüniyetinin bulunup bulunmadığı hususlarının tespitinin yapılması gerektiğini, davacı Sendikanın 09.07.2019 tarihli müzekkere cevabındaki, “yeni üye çalışanların isimleri davalı Akbank’a bildirilmemiştir.” ifadesi ile illiyet bağını kestiğini ikrar ettiğini, müvekkili Bankanın kimin sendikaya üye olduğu kimin olmadığı konusunda bilgi sahibi olmamasına rağmen toplu iş sözleşmesinin uygulanmasında sendikaya üye olan ve olmayan ayrımını gözetmediğinden bahisle aleyhinde hüküm kurulduğunu, işçilerin ücretlerinin belirli olup aynı grupta yer alan işçiler bakımından tek bir ücretin belirlenmesinin de fahiş hatalı olduğunu, yine yüksek performanslı yani A/B performanslı işçiler açısından bir zarar hesabının yapılmasının hatalı olduğunu, aidat kesme yükümlülüğünün yetkili sendika tarafından yazılı başvuru tarihinden itibaren başladığını, toplu iş sözleşmelerinde veya Sendika Tüzüğü’nde dayanışma aidatı düzenlenmediğini, davacı Sendikanın ancak 2014 yılında tüzüğünde yaptığı değişiklik ile dayanışma aidatına ilişkin düzenlemeyi Tüzük’e eklediğini, bu Tüzük değişikliğine rağmen müvekkilinden dayanışma aidatı talebinde yine bulunmadığını, dolayısıyla belirlenmeyen ve bankaya bildirilmeyen dayanışma aidatı için müvekkili Bankanın sorumlu tutulmasının hukuki güvenilirliği sarstığını, çalışanlar arasında söz konusu olabilecek farklı uygulamaların objektif nedenlere dayandığını, bordrolardan bir kişi seçilip aidat hesaplamasına baz bir ücret belirlendiğini, toplu iş sözleşmesi kapsamında olan çalışanların görev seviyesi, kişi sayısı ve maaş tutarları dağılımları farklı olduğundan raporda hesaplanan toplam aidat tutarının fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte sadece hesaplama yöntemi açısından değerlendirildiğinde ve taraflarınca bu yönteme göre hesaplama yapıldığında fazla aidat hesaplandığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işçi sendikasının talebinin davalı işverenin yapması gereken sendika üyelik aidatı ödemesi veya sendika dayanışma aidatının ödenmesi talebi olmayıp sendika üyesi olmayan ve dayanışma aidatı ödemeyen kapsam içi işçilerin toplu iş sözleşmesi hükümlerinden davalı işverence yararlandırılması sebebiyle mahrum kalındığı iddia olunan sendika dayanışma aidatı isteminin davalı işverenden tahsiline yönelik bir talep olduğu, davacı iddiası doğrultusunda sendika üyesi olmayan ve dayanışma aidatı ödemeyen kapsam içi işçiler hakkında davacı Sendikanın bilgi sahibi olduğundan söz edilemeyeceği, bu hususun davalı işveren kayıt ve belgelerinin incelenmesi ile mümkün olabileceğinden davacı Sendikadan bilebilecek durumda olmadığı bir miktarı davalı işverenden talep etmesi ve bildirimde bulunması gerektiği şeklinde bir değerlendirmenin hatalı olduğu, davaya konu talebin mahrum kalındığı iddia olunan sendika dayanışma aidatı kaynaklı tazminat olduğu, 122 personelin 18.02.2014 tarihinde davalı Bankaya hitaben 6356 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesine göre Banksis Sendikasına dayanışma aidatı ödeyerek 16. Dönem Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden faydalanmak istediklerini belirten yazılı başvurularının bulunduğu, davalı Bankanın sendika üyesi 122 işçiden 2014 ve 2015 yıllarında aylar itibarıyla değişen işçi sayısı ve miktarlarda dayanışma aidatı kesintisi yaptığı, talep edilen 19.08.2016-31.12.2020 tarihleri arasında sendika üyesi olmayan kapsam içi herhangi bir personelin davalı Bankaya dayanışma aidatının kesilmesine ve ödenmesine ilişkin yazılı başvurusunun bulunmadığı, davacı Sendikanın Ana Tüzüğü’nün 8 inci maddesinin (b) bendinde “üyelerin ödeyeceği aylık aidat tutarı ve dayanışma aidatı bir aylık brüt çıplak ücretinin % 1,25’idir.” şeklinde düzenleme bulunduğu, davalı işyerinde 2020 yılının Aralık ayında çalışan toplam personel sayısının 28 emekli çalışan, 12.599 diğer çalışan olmak üzere toplam 12.627 kişi olduğu, bunlardan 205 kişinin ise aynı tarih itibarıyla ücretsiz izinli olduğu, 2020 yılının Aralık ayında Banka bünyesinde eylemli çalışan sayısının 12.422 kişi olduğu, davaya konu dönem içinde toplu iş sözleşmesi ile işçi ücretlerine yapılan zam oranlarının davalı Bankada çalışan personelin tamamına uygulandığı, sendika üyesi olmayan ve aidat ödemeyen işçilerin toplu iş sözleşmesi ile sağlanan parasal haklardan yararlandırıldığı, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; cevap ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları mevcut olmadığı hâlde, işverence hukuka aykırı olarak bir kısım işçilere toplu iş sözleşmesi ile öngörülen hakların temin edildiği iddiasına istinaden tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“ (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

h) Toplu iş sözleşmesi: İş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeyi, …
ifade eder.
3. 6356 sayılı Kanun’un “Toplu iş sözleşmesinden yararlanma” kenar başlıklı 39 uncu maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır.
(2) Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır.
(3) Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.
(4) Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir. (İptal dördüncü cümle:Anayasa Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli ve E.:2020/57; K.:2020/83 sayılı Kararı ile)

(5) Dayanışma aidatının miktarı, üyelik aidatından fazla olmamak kaydıyla sendika tüzüğünde belirlenir. …”
4. Mülga 2822 sayılı Kanun’un “Taraf sendika üyeliğinden ayrılma, çıkarılma veya üye olmamanın sonuçları” kenar başlıklı 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Dayanışma aidatı miktarı, üyelik aidatının üçte ikisidir.”
5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 52 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.”
6. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6356 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanan sendikaların amacı yine aynı maddede, üyelerinin ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak olarak ifade edilmiştir. Şüphesiz sendikaların belirtilen amacı gerçekleştirebilecekleri en iyi araç, serbest toplu pazarlık hakkı çerçevesinde bağıtlanacak bir toplu iş sözleşmesidir.
3. Toplu iş sözleşmesinin yer ve kişi bakımından kapsamında yer alan işçilerin, toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlanabilmesi ise 6356 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinde belirtilen şartların varlığına bağlıdır. Bununla birlikte Kanun’da öngörülen toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları mevcut olmasa da işçi sendikasının yazılı onayının bulunması durumunda işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanması olanaklıdır. Nitekim bu konuyu düzenleyen 6356 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre “Kuruluşların kendi faaliyetleri ile üyelerine sağladıkları hak ve çıkarların üyesi olmayanlara uygulanması, bu Kanunun yedinci ila on ikinci bölümlerinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla yazılı onaylarına bağlıdır.”
4. Belirtmek gerekir ki taraf işçi sendikasının yazılı onayı olmaksızın, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları bulunmayan işçilerin, işverence toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlandırılmasının hukuka aykırı olduğu açıktır. Bu hukuka aykırı eylemin gerçekleşmesi durumunda, işçi sendikasının, hakkı olduğu hâlde alamadığı dayanışma aidatı tutarında bir tazminat talebinin doğacağı kabul edilmektedir (Fevzi Şahlanan, Toplu İş Hukuku, İstanbul, 2020, s.458; Ünal Narmanlıoğlu, İş Hukuku II – Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 2016, s.470-471).
5. Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde açık bir şekilde, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları bulunmayan işçilerin, işverence toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlandırılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek dayanışma aidatı tutarında tazminat talep edildiği belirtilmektedir. Bu anlamda dava, işverenin hukuka aykırı eyleminin karşılığı olarak tazminat istemine ilişkindir. Yukarıda açıklandığı üzere, tazminat miktarının belirlenmesi bakımından ise mahrum kalınan dayanışma aidatı tutarının kıstas alınması gerekmektedir.
6. Bu çerçevede Mahkemece, toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartları bulunmayan işçilerin, işverence toplu iş sözleşmesinin mali haklara ilişkin hükümlerinden yararlandırıldığına dair tespiti isabetli ise de tazminatın belirlenmesi bakımından yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli bulunmadığı gibi bilirkişi raporu da hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.
7. Bu açıklamalar karşısında belirtmek gerekir ki; bilirkişi raporunda her yıl için bir işçi esas alınarak hesap yapılması doğru değildir. Öncelikle uyuşmazlık dönemine dair tüm toplu iş sözleşmeleri getirtilmeli; bilirkişilerce, hukuka aykırı olarak toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılan işçiler bireysel olarak tespit edilmeli, her bir işçi bakımından bordrolardaki ücret miktarına göre hesap yapılmalı, denetime elverişli şekilde rapor tanzim edilmelidir.
8. Sendika Tüzüğü dosya kapsamına dâhil edilmeli, uyuşmazlık döneminde Tüzük değişikliği yapılmış ise yürürlük tarihi tespit edilmeli, Tüzük hükmüne göre dayanışma aidatı miktarı belirlenmelidir. Mülga 2822 sayılı Kanun döneminde dayanışma aidatı miktarının, üyelik aidatının üçte ikisi olduğu gözetilmeli; 6356 sayılı Kanun döneminde Tüzük’te bir düzenleme yoksa üyelik aidatı ile dayanışma aidatı miktarının aynı olduğu dikkate alınarak hesap yapılmalıdır.
9. Tüm bu araştırma yapıldıktan sonra davacının temyizinin bulunmamasına göre usuli kazanılmış haklar gözetilmeli; dava, işverenin hukuka aykırı eylemine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğundan, 6098 sayılı Kanun’un 52 nci maddesi hükmü de değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davalı yararına takdir edilen 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.