İlgili Kanun / Madde
4857 S. İşK/18-21
6356 S. STK/25
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2021/1852
Karar No. 2022/921
Tarihi: 27/04/2022
lSENDİKAL NEDENLERLE YAPILAN FESİH
lGEÇERSİZ FESİH
lSENDİKAL TAZMİNAT
ÖZETİ: Somut olayda; davacının Petrol İş Sendikası'na 21/12/2016 tarihinde üye olduğu, tüm tanık beyanları nazara alındığında davacının sendikal faaliyetlerde öncü konumda olduğu, tanık beyanları uyarınca iş yerinde davacı ve öncü konumda bulunan kişilere sendikal baskı yapıldığı, sendikadan ayrılan kişilerle yeni sözleşme imzalandığının belirtildiği, husumetli olmayan ve halen davalı iş yerinde çalışan davacı tanıklarının beyanları nazara alındığında ilgili sendikanın davalı iş yerinde yetkili sendika konumunda olmasa dahi davacının öncü konumda olması nedeniyle iş akdinin davalı işveren tarafından sendikal eylemleri nedeniyle feshedildiği, davacının iş akdinin feshedildiği tarihte Petrol İş Sendikası'nın iş kolunun tespitine ilişkin açtığı davanın kabul edildiği, kararın fesih tarihinde henüz kesinleşmediği, davalı işveren tarafından yapılan feshin 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşme Kanunu'nun 25.maddesine aykırı bir şekilde yapıldığı, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü gerekmiştir
Dava; Feshin geçersizliği ile işe iade ve buna bağlı mali haklara ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 01.07.2015tarihinde davalı işverenin iş sözleşmesini geçersiz bir şekilde feshettiği 26.03.2019tarihine kadar da davalı işverenlikte montaj operatörü olarak çalıştığını, davalı işverenliğin davacının iş sözleşmesini 26.03.2019tarihli yazılı fesih bildiriminde “… yürüttüğünüz göreviniz ile ilgili iş akdiniz ile üretimin düşmesi, işgücünün yeniden yapılandırılması ( işletmenin, iş yerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan)sebepleri ile 18. madde gereğince 25.03.2019 tarihi itibari geçerli nedenle feshedilmiştir.” denilerek İş Kanununun 18. maddesi uyarınca feshettiğini, davalı işverenliğin ileri sürdüğü fesih sebeplerinin gerçek olmadığını, davalı işverenlikte davacının istihdamını engelliler bir neden bulunmadığını, fesihte ölçülülük, tutarlılık ve son çare olma ilkesine uyulmadığından feshin haksız ve geçersiz olduğunu, davalı işverenliğin fesih öncesi feshin dışında hiçbir alternatif sunmadığını, esnek çalışma biçimlerini önermediğini, davacıya farklı bir pozisyonda herhangi bir iş önermediğini, bu olgunun davalı işverenliğin feshin son çare olması ilkesini göz önünde bulundurmadığını gösterdiğini, feshin gerçek nedeninin davacı ve arkadaşlarının sendikal faaliyetlerde bulunması olduğunu, işçilerin davalı işverenlikte sendikal örgütlenme çalışmaları başlattığını, Petrol İş sendikasına üye olma kararı aldıklarını, işçilerden Y. K, V. B ve O isimli üç işçinin Petrol İş Sendikası ile irtibata geçtiğini, süreç hakkında bilgi almak için görüştüğünü, davacı işçi ve arkadaşlarının davalı işyerinde sendikal örgütlenmeye öncülük ettiğini, üyesi oldukları Petrol İş Sendikası'nın kısa sürede TİS yapacak çoğunluğa ulaştığını, davacı işçinin de sendikal faaliyetlerde öncü işçilerden biri olarak sendikal örgütlenmenin başlangıcında 09.01.2017tarihinde Petrol İş sendikasına üye olduğunu, Petrol İş Sendikası'nın 31.01.2017tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından davalı işverenliğin iş kolunun tespiti ile bu tespitten sonra başvuru tarihi itibariyle çoğunluk sendikası olduğunun tespiti talebinde bulunduğunu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Çalışma Genel Müdürlüğü’nün 29.03.2017tarihli yazısında davalık işverenliğin işkolu tespitinin resmi gazetede yayınladığı Petrol iş sendikasına bildirildiğini, davalı işverenliğin işyerindeki sendikal örgütlenmeye önceleri kayıtsız kaldığını, ancak Petrol İş Sendikası’nın anılan işkolu tespit kararına itiraz ettiğini, Gebze İş Mahkemesi’nin2017/142 E.sayılı dosyası ile görülen işkolu tespiti itiraz davasında davalı işyerinin Petrol İş Sendikası örgütlü olduğu petro-kimya iş kolunda olduğunun tespitine karar verildiğini, davalı işverenliğin bunun üzerine bir yandan mahkemenin kararına karşı zaman kazanmak amacıyla İstinaf kanun yoluna başvurduğunu, diğer yandan ise iş yerinde yasadışı sendikasızlaştırma faaliyetine başladığını, davalı işverenliğin sendika üyesi işçilere sendikadan istifa etmeleri koşuluyla bireysel sözleşmeler imzalamayı önerdiğini, bu yolla ücretlerde iyileştirme yapacağını, sendika üyeliğinde ısrar halinde ise iş sözleşmelerinin feshi edileceğini belirterek takım liderleri, vardiya amirleri ve diğer yetkilileri aracılığıyla işçilerin sendikadan istifa etmeleri konusunda doğrudan ve dolaylı baskılar yaptığını, davalı işverenin sendika üyesi bazı işçilerin iş yerlerini, cezalandırmak amacıyla değiştirdiğini, işçilerin sendika istifası için özel görüşmeler yaptığını, sendikalaşma ya öncülük eden davacı işçilerin aleyhinde gerçeğe aykırı tutanaklar tutarak savunma talebinde bulunduğunu, davalı işverenin sendikal örgütlenmeyi suç gibi göstermek için Petrol İş Sendikası'nın PKK sendikası olduğunu ileri sürerek yasal faaliyet gösteren bir sendikayı suç örgütü gibi yansıtarak kriminalize etmeye ve bu yolla işçilerin sendika üyeliğinden istifasını sağlamaya çalıştığını, davacı işçi ve arkadaşlarının işverenin tüm engellemelerine karşı sendikaya üye olmak da kararlı davranmaları üzerine davalı işverenliğin, sendikal örgütlenmeye öncülük eden davacı işçi ve arkadaşlarının iş sözleşmelerini diğer işçilere gözdağı vermek amacıyla feshettiğini, işverenliğin gerçekleştirdiği sendikal feshi perdelemek için de gerçek başı fesih sebepleri ürettiğini, diğer yandan davacının her zaman işini eksiksiz yapan bir çalışan olduğunu, davacının sendikal çalışmaları ile işini birbirinden ayırdığını, mesai saatlerinde tamamen işine odaklandığını, yeteneklerine uygun bir işte çalışmasının anayasaya göre davacının hem hakkı hem ödevi olduğunu, davalı işverenliğin davacıyı işten atarak sadece anayasal haklarını ihlal etmediğini onun sosyal kimliğine haksız saldırıda bulunduğunu, toplumsal aidiyet noktasını yıktığını, işin sadece bir gelir elde etme aracı olmadığını, iş ve mesleğin aynı zamanda bir sosyal kimlik olduğunu, davalı işverenliğin sendika hakkını kullanan işçileri işinden ederek neredeyse 80 yıldır ülkede oluşturulmaya çalışan özgür toplu pazarlık düzenini tanımadığını anayasal haklar ile kendini bağlı hissetmediğini ilan etme cesaret ve cüreti içerisine girdiğini belirterek; feshinin geçersizliği ile davacının işe iadesine ve buna bağlı mali haklara karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 4857 sayılı yasanın feshin geçerli sebebe dayandırılması başlıklı 18. Maddesinin ‘Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebep dayanmak zorundadır.’ Hükmünü içerdiğini, işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerin sürüm ve satış imkanlarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış Pazar kaybı, hammadde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini imkansız hale getiren işyeri dışından kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin daraltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebepler olduğunu, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasadaki genel durgunluk, dış Pazar kaybı nedeni ile davalı şirketin müşterilerinden aldığı toplam sipariş adedinde %42 oranında azalma meydana geldiğini, bu nedenle zorunlu olarak organizasyonların küçülmesi ve personel sayısında azalmaya gidilmesi yönünde işletmesel karar alındığını, davalı şirketin müşterilerinden aldığı siparişlerde %42 oranında azalma olduğunun şirket kayıtlarından ve işyerinde yapılacak olan bilirkişi incelemesinden anlaşılabileceğini, davacının iş akdinin üretimin düşmesi ve işgücünün yeniden yapılandırılması neticesinde İş Kanunu’nun 18. Maddesi uyarınca geçerli nedenle feshedildiğini, fesih işleminin sendikal nedene dayandığı iddiasının tümüyle gerçek dışı olduğunu, davalı şirketin kuruluşundan bu yana çalışanlara temsil edilme ve örgütlenme haklarını tamamen özgür iradeleri ile kullanmaları için gereken huzurlu ve özgür ortamı sağlama çabası içerisinde olduğunu, davalı şirkette 220 işçi çalıştığını, bu işçilerin yarısından fazlasının sendika üyesi olduğunu, halihazırda işyerinde bu kadar sendikalı çalışan mevcutken davacı yanın sırf sendika üyesi olduğu gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı iddiasının abest olduğunu, davacı yanın dava dilekçesinde 2017 yılında sendikaya üye olduğunu belirttiğini, bu durumda davalı işyerinin davacının iş sözleşmesini sendika üyeliği nedeniyle sonlandırmak için 2 yıl beklemesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı süresinde davacı ve davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf sebepleri olarak; Davalı işverenliğin fesih yazısında belirttiği işletmesel nedenin gerçek olmadığı bilirkişi raporu ile kanıtlandığını, bilirkişi raporunda bir işletmesel kararın bulunmadığı, fesihler sonrasında çok sayıda işçinin işe alındığı ve fesih nedenlerinin gerçeği yansıtmadığı kanıtlandığını, İşçilerin davalı işverenlikte sendikal örgütlenme çalışmaları başlattığını ve petrol İş Sendikasına üye olma kararı aldıklarını, işçilerden Yeliz Kızılaslan, Volkan Başol ve Onur isimli 3 işçi Petrol-İş Sendikası ile irtibata geçtiğini ve süreç hakkında bilgi almak için görüştüklerini, davacı işçinin de sendikal örgütlenmenin başlangıcında Petrol İş Sendikasına üye olduğunu, sendikal örgütlenme için oluşturulan komitede yer aldığını ve üyesi olduğu Petrol-İş Sendikası kısa sürede TİS yapacak çoğunluğa ulaştığını, Petrol-İş Sendikası 31.01.2017 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan davalı işverenliğin iş kolunun tespiti ile bu tespitten sonra başvuru tarihi itibarıyla çoğunluk sendikası olduğunun tespiti talebinde bulunduğunu, davalı işverenliğin Petrol İş Sendikasının örgütlü olduğu iş kolunda olmamasından duyduğu güvenle işyerindeki sendikal örgütlenmeye önceleri kayıtsız kaldığını, ancak Petrol İş Sendikasının anılan işkolu tespit kararına itiraz ettiğini, Gebze 6.İş Mahkemesinin 2017/142 E.sayılı dosyası ile görülen işkolu tespiti itiraz davasında 29/11/2018 tarihinde davalı işyerinin Petrol İş Sendikasının örgütlü olduğu Petro- Kimya işkolunda olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine davalı işverenliğin işyerinde yasa dışı sendikasızlaştırma faaliyetine başladığını, davalı işverenliğin sendika üyesi işçilere sendikadan istifa etmeleri koşuluyla bireysel sözleşmeler imzalamayı önerdiğini, bu yolla ücretlerde iyileştirme yapacağını, sendika üyeliğinde ısrar halinde ise iş sözleşmelerinin feshedileceğini belirterek takım liderleri, vardiya amirleri ve diğer yetkilileri aracılığı ile işçilerin sendikadan istifa etmeleri konusunda doğrudan ve dolaylı baskılar yaptığını,
Davalı işverenlikçe, iş yerinin Petrol İş Sendikasının örgütlü olduğu Petro- Kimya işkolunda bulunduğunun mahkemece tespiti ve Petrol İş Sendikanın TİS yapma çoğunluğuna sahip olduğunun öğrenilmesinden sonra işçilerin sendikadan istifa etmesi için takım liderleri ve vardiya amirleri vasıtasıyla yoğun baskılarda bulunulduğunu, davacı işçiye ve diğer işçilere, bireysel sözleşme imzalayan Elektrik Bakım Sorumlusu G. V, takım lideri M. Y, Elektrik Ustası S. Ü vasıtasıyla sendikanın emek hırsızı olduğunu, işçilerin bir yevmiyesini aldığını, sendikaya karşı olmadıklarını, bu sendikanın PKK sendikası olduğunu ileri sürerek yasal faaliyet gösteren bir sendikayı suç örgütü gibi yansıtarak kriminalize etmesi, işçilere sendika üyeliğinden istifa etmeleri telkin ve baskısında bulunulduğunu, M. G isimli işveren vekilinin sendikal faaliyetlerde öncü olan davacı işçi M. F Kaya isimli işçinin üzerine yürüdüğünü, “işçileri sendikaya üye olmaları için sen dolduruyorsun.” Şeklinde söylemlerde bulunduğunu, İnsan Kaynaklarından Çiğdem isimli işveren vekilinin “sendikal faaliyetlerde öncülük eden işçi Y. K.’a “sendika seni ön plana çıkarttı sen burada insanları yönlendiren konumdaymışsın” demesi, sonrasında da iş yerini değiştirmesi, ve iş sözleşmesini feshetmesi, sendika üyesi işçilere sendikadan vazgeçin, ikinci işletmeyi açacağız sizlere de prim, erzak ve sendikanın sağladığı tüm hakları sağlayacağız.” Şeklinde söylemlerde bulunduğunu, davalı işverenlik tarafından sendika üyeliğinden istifa etmelerini sağlamak amacıyla her banttan birer kişi ile belirli aralıklarla çok sayıda özel görüşme yapıldığını, sendikal faaliyetlerde aktif olduğunu düşündüğü işçilerin görev yerlerini değiştirdiğini, Sendikalaşmaya öncülük eden işçiler aleyhinde gerçeğe aykırı tutanaklar tutulduğunu, bu tutanaklara dayalı olarak savunma alındığını, Sendika üyesi işçilere gözdağı vermek amacıyla sendikal örgütlenmeye öncülük eden 5 işçinin iş sözleşmelerinin gerçek dışı fesih gerekçeleri üretilerek feshedilmesi, sendika örgütlenme komitesinde yer alan işçilerin tamamının iş sözleşmelerinin sonlandırılmış olduğunu, Sendika üyeliğinden istifa eden işçilerden İ. K ve S. Ş’nin işyerinde üst konumlara yükseltildiğini ve bu kişiler vasıtasıyla sendika üyesi işçilere baskı yapıldığını, davalı işverenliğin gerçekleştirdiği fesihlerle ilgili fesih yazılarında açık bir şekilde gerçek ve somut bir sebep göstermemiş olması, işletmesel nedene dayalı olarak fesih yapıldığı iddia edilmesine rağmen fesihler sonrasında çok sayıda işçinin işe alınmış olduğunu, Genel Müdür Ufuk Esen’in sendikal örgütlenmeye öncülük eden 5 işçinin iş sözleşmelerinin feshedilmesinden sonra üretim bölümünde işçilere sendikadan vazgeçilirse çıkış yapılmayacağını, bireysel sözleşmelerle hakların verileceğini söylemesi ve işyerinde çok sayıda işçinin bireysel sözleşme imzalamak zorunda kalmış olması olguları sendikal fesih karinesinin varlığını kanıtladığını,
Davalı işverenliğin davacı ve arkadaşlarının üyesi olduğu petrol iş sendikasının işkolu itirazının Gebze 6. İş mahkemesince kabul edilmesinden sonra sendikasızlaştırma faaliyetine giriştiğini ve sendika üyesi işçileri gerçeğe aykırı gerekçelerle işten çıkarttığının davacı tanıklarınınve davalı tanığı Suat Şahin' nin beyanları ile kanıtlandığını, yerel mahkemece sendikal nedenin kanıtlanmadığından bahisle işe başlatma tazminatının 5 aylık ücret olarak kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı tanıklarının gerek yerel mahkemenin bu dosyasında ve gerekse iş sözleşmesi davacı işçi ile aynı anda feshedilen Gebze 3.İş Mahkemesinin 2019/ 195- 196-197-198- E. Sayılı dosyalarında bu süreci tüm ayrıntıları ile anlattıklarını, sendikal örgütlenmenin başlangıcında Petrol İş Sendikasına üye olup bir dönem sendikal örgütlenme komitesinde de yer aldıktan sonra sendika üyeliğinden istifa ederek bireysel sözleşme imzalayan davalı tanığı Suat Şahin' nin tevil yoluyla ikrar niteliğindeki beyanları da feshin sendikal nedenlerle yapıldığını açıkça ortaya koyduğunu,
Yerel mahkemeye USB bellek içinde sunulan görüntülerde davacı işçi ve arkadaşlarının sendikal baskılara karşı hak arama eylemlerinde bulunduğunın da kanıtlı olduğunu, Gebze 6. İş Mahkemesi tarafından bu görüntülerin çözümüne ilişkin bilirkişi raporu da alındığını, dosyaya sunduğu bu rapordan da davacı işçi ve arkadaşlarının sendika hakkına yönelik baskılara karşı barışçıl hak arama eylemi yaptığı görülmekte olduğunu, Gerek yerel mahkeme dosyasında ve gerekse iş sözleşmeleri sendikal nedenle feshedilen işçilerin açtıkları işe iade davalarında davalı işverenliğin haklı veya geçerli bir neden olmaksızın davacı işçilerin iş sözleşmelerini feshettikleri tanık beyanları ve bilirkişi raporları ile kanıtlandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf sebepleri olarak; Feshin müvekkili tarafından işletmesel nedenlerle yapıldığını, ülkedeki ekonomik kriz, piyasadaki genel durgunluk, dış pazar kaybı gibi müşterilerden aldığı toplam siparişin %42'lik oranda azalmasına bağlı olarak organizasyonların küçülmesi ve personel sayısında azalmaya gidilmesi gibi nedenlerele son çare olarak kullanıldığını, feshin sendikal nedenle yapıldığın iddialarının doğru olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.
GEREKÇE;
HMK'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacının davalı iş yerinde 01/07/2015-25/03/2019 tarihleri arasında montaj operatörü olarak çalıştığı, işten çıkış kodunun kod:22 olarak gösterildiği anlaşılmıştır.
4857 Sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda yapılan değerlendirmede, hizmet süresinin 6 aydan fazla olduğu, davalı işyerinin 30'dan fazla işçi çalıştırdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacının işin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı ya da işyerinde işin bütününü sevk ve idare eden işçi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmadığı, iş akdinin fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde arabulucuya müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde işbu davanın açıldığı, bu durum karşısında işe iade davasının ön koşulları yönünden bir eksikliğin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Dava, davacının iş sözleşmesinin geçerli/haklı nedenle fesih edilip edilmediği, işe iade koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın normatif dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18-19-20-21-22 maddeleridir.
Davanın hukuki niteliği itibarıyla genel ve özel dava şartları gerçekleşmiştir (6100 Sayılı HMK, m.114; 4857 Sayılı İş Kanunu, m.18, m.19, m.20).
4857 sayılı İş Kanunu'nun 20/2 maddesi uyarınca “feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir”. İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacaktır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinde işletmenin, işyerinin veya işin gerekleri kavramına yer verildiği halde, işletmesel karar kavramından sözedilmemiştir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu kararlar, yönetim hakkı kapsamında alabilir. Geniş anlamda, işletme, işyeri ile ilgili ve işin düzenlenmesi konusunda, bu kapsamda işçinin iş sözleşmesinin feshi dahil olmak üzere işverenin aldığı her türlü kararlar, işletmesel karardır. İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan fesihte, yargısal denetim yapılabilmesi için mutlaka bir işletmesel karar gerekir. İş sözleşmesinin iş, işyeri veya işletme gereklerine dayalı olarak feshi, işletmesel kararın sonucu olarak gerçekleşmekte, fesih işlemi de işletmesel karar çerçevesinde değişen durumlara karşı işverene tepkisini oluşturmaktadır. Bu kararlar işletme ve işyeri içinden kaynaklanan nedenlerden dolayı alınabileceği gibi, işyeri dışından kaynaklanan nedenlerden dolayı da alınabilir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde; davacının görev yaptığı pozisyonun devam ettiği, davacının istihdam fazlası olduğu ve feshin kaçınılmazlığının kanıtlanamadığı, davacının iş sözleşmesinin feshedilmesinden sonra yeni işçi alımı olduğu, feshin son çare olma ilkesi de gözetilmediği, davalı şirketin davacının iş sözleşmesinin feshini kaçınılmaz kılacak ekonomik zaruret içerisinde olmadıkları anlaşıldığından davalının istinaf taleplerinin yerinde olmadığı soncuna varılmıştır.
İşverence yapılan feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Sendika özgürlüğü Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında güvence altına alınan sosyal ve klasik temel haktır ve bu hak Anayasa’nın ikinci maddesinde ifadesini bulan “sosyal devlet” ilkesinin gerçekleşmesine aracı olur. Anayasa’nın 51. maddesine göre sendika özgürlüğünün klasik ve en önemlisi sosyal bir temel hak olduğu ortadadır. Anılan maddenin içeriğinden sendika özgürlüğünün bireysel ve toplu sendika özgürlüğünü kapsayan çifte temel hak özelliği olduğu anlaşılmaktadır. İşçinin sendika kurma, sendikaya üye olma özgürlüğüne pozitif sendika özgürlüğü denir. İşçiler önceden izin almadan sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahip oldukları gibi, sendikalara serbestçe üye olabilecekler, üyelikten çekilebileceklerdir.
İş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiğinin ispat yükü davacı işçiye aittir. İşverenin, işçinin iş sözleşmesinin sendikaya üye olması sebebiyle feshetmesi halinde, sendikal nedenlerle fesih söz konusudur. İşçinin sendikal üyeliği sebebiyle feshe karşı korunması kapsamına işçinin bağımsız bir sendika üyesi olması gibi böyle bir sendikaya üyelik teklifinde bulunulması da girmektedir. Sendikal faaliyet ise işçilerin sendikanın toplantılarına katılması, yeni üye kaydetme çalışmaları, sendika yetkilileriyle görüşme, sendika ile ilgili seçimlere ve oylamaya katılma olabilir. İşçilerin sendikaya üye olma hakkı olumlu sendika hürriyetinin bir sonucu olup sendikal nedenle fesihten bahsedebilmek için işçinin ayrıca sendikal faaliyete katılmış olması da şart değildir. Sözleşmesi feshedilen işçinin sendika üyesi olduğunu ispat etmesi, feshin sendikal nedenlerle yapıldığı anlamına gelmez, işçinin ayrıca feshin sendikal nedenlerle yapıldığını ispat etmesi gerekir.
Petrol İş Sendikası tarafından davalı şirket çalışanlarının büyük bir kısmının sendikalarına üye olması neticesinde iş kolu tespiti ve çoğunluk tespitinin yapılması amacıyla yetkili mercilere başvuru yapıldığı, 29/03/2017 tarihinde Resmi Gazete'de davalı iş yerinin metal iş kolunda olduğu yayınlanması üzerine bu karara karşı itiraz davası açarak davalı iş yerinin 04 nolu petrol, kimya, lastik, plastik ve ilaç iş kolunda olduğunun tespitini talep ettiği, yargılama neticesinde Gebze 6. İş Mahkemesinin 2017/142 Esas ve 2018/405 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verildiği, davalı Bakanlığın istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından 2019/227 Esas 2019/727 Karar sayılı ilamı ile başvurunun esastan reddine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 2019/6535 Esas, 2019/17634 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları kaldırılarak kesin şekilde 09.10.2019 tarihinde davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Somut olayda; davacının Petrol İş Sendikası'na 21/12/2016 tarihinde üye olduğu, tüm tanık beyanları nazara alındığında davacının sendikal faaliyetlerde öncü konumda olduğu, tanık beyanları uyarınca iş yerinde davacı ve öncü konumda bulunan kişilere sendikal baskı yapıldığı, sendikadan ayrılan kişilerle yeni sözleşme imzalandığının belirtildiği, husumetli olmayan ve halen davalı iş yerinde çalışan davacı tanıklarının beyanları nazara alındığında ilgili sendikanın davalı iş yerinde yetkili sendika konumunda olmasa dahi davacının öncü konumda olması nedeniyle iş akdinin davalı işveren tarafından sendikal eylemleri nedeniyle feshedildiği, davacının iş akdinin feshedildiği tarihte Petrol İş Sendikası'nın iş kolunun tespitine ilişkin açtığı davanın kabul edildiği, kararın fesih tarihinde henüz kesinleşmediği, davalı işveren tarafından yapılan feshin 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşme Kanunu'nun 25.maddesine aykırı bir şekilde yapıldığı, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerektiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek ve yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 59,30 TL'nin mahsubu ile, bakiye 21,40TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının ilk derece mahkemesi tarafından kendisine iadesine,
B-1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın Kabulü ile; Feshin geçersizliğinin tespitine, davacının davalı işyerindeki işe iadesine,
-İş akdinin sendikal nedenlerden dolayı feshedilmesi nedeniyle 6356 s.y.nın 25. maddesi gereğince davacıya ödenmesi gereken sendikal tazminatın 1 yıllık ücreti tutarı olarak brüt 31.920,00 TL olarak TESPİTİNE,
-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içerisinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları olarak brüt10.640,00 TL olarak tespiti ile davalıdan tahsilinin gerektiğinin tespitine,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye iratkaydına,
Yerel mahkemece yazılan 31,08/2021 Tarih ve 2019/195 Esas sayılı harç tahsil müzekkeresinin iptaline tahsil edilmiş ise yatırana iadesine,
Ayrıca davacı tarafındanyatırılan44,40 TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç olmak üzere 88,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırlan istinaf karar harcının talep halinde kendisine İADESİNE,
5-Davacı tarafından 485,20 TL istinaf öncesi yapılan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından istinaf sonrası yapılan 27,50 TL yargılama gideri ve 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 189,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından istinaf öncesi yapılan 838,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-7036 sayılı Yasa'nın 3. Maddesi gereği Arabuluculuk faaliyeti sırasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 680,00 TL zorunlu giderin davalı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Davacı bakımından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekil ile temsil eden davacıya verilmesine,
10-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Taraflarca yatırılıp harcanmayan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara ilk derece mahkemesi tarafından iadesine,
12-Karar tebliğinin ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/1-a ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3 maddeleri uyarınca mahiyeti itibariyle KESİN olmak üzere ve oy birliği ile karar verildi. 27/04/2022
&n