SIK SIK RAPOR ALMA NEDENİYLE FESİH

SAYILAR

Esas No : 2024/160
Karar No : 2024/2053
Tarihi : 23/10/2024
İlgili Kanun/Madde : 4857 S. İşK/17-21
Yargı Yeri: T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Ek Başlıklar :

SIK SIK RAPOR ALMA NEDENİYLE FESİH
İŞVERENİN GEÇERLİ FESİH HAKKINI MAKUL SÜREDE KULLANMASININ GEREKTİĞİ
GEÇERLİ FESİH NEDENİ İÇİN MAKUL SÜRENİN İKİ AY OLARAK KABUL EDİLMESİNİN UYGUN OLDUĞU

Main No.
Decision No.
Date:

Tam Metin

ÖZETİ Dosya içeriğine göre, davalı işverenin, davacı işçinin iş sözleşmesini davranışlarından kaynaklanan nedenlerle feshettiği, fesih gerekçesinin sık sık rapor alınması, bu durumun iş yerinde verimsizliğe yol açması, iş akışını aksatması ve diğer işçilerin fazla çalışma yapmamasına sebebiyet vermesi olarak gösterildiği, davalı işveren tarafın davacı işçinin savunmasının alındığı, dosya kapsamına göre davacının en son kullandığı iş göremezlik raporunun başlangıç tarihinin 01/01/2022 bitiş tarihinin ise 17/04/2022 olduğu, davacının iş akdinin ise 01/09/2022 tarihinde feshedildiği, her ne kadar feshin geçerli nedene dayalı olarak yapıldığı durumlarda yasada feshin yapılması gereken süre konusunda bir düzenleme bulunmamak da ise de geçerli nedene dayalı fesihlerde işverenin bu hakkı ilanihaye kullanma hakkının bulunduğunun kabul edilemeyeceği, somut olayın özellikleri ve fesih nedeni dikkate alındığında davalı işverenin davacının kullandığı ve feshe dayanak yapılan iş göremezlik raporlarından raporların kullanıldığı an itibariyle haberdar olduğu, bu nedenlerle işverenin geçerli nedene dayalı fesih hakkını makul süre içerisinde kullanması gerektiği, somut olayın özelliklerine göre makul süresinin iki ay olarak kabul edilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu, bu durum karşısında davalı işverenin fesih nedenini bilmesine rağmen iki aylık makul süre içerisinde davacının iş akdini feshetmediği, bu nedenle davalı işverence yapılan feshin geçersiz olduğu ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davacının işe iade talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 04.01.2007 tarihinden iş sözleşmesinin geçersiz bir şekilde feshedildiği 01.09.2022 tarihine kadar davalı şirkette lastik kontrol işçisi olarak çalıştığını, 01.09.2022 tarihli fesih bildiriminde özetle, davacının sağlık problemleri nedeniyle almış olduğu istirahatlerin verimini düşürdüğü ve işin akışını aksattığı iddiası ve gerekçesinin gösterildiğini, fesih bildiriminde yazılı olanların gerçek durumu yansıtmadığını, davacının işe başladığında hiçbir sağlık problemi olmadığını, yapmış olduğu işin niteliğinden kaynaklanan nedenlerle sağlığının bozulduğunu, üç kez belinden ameliyat olmak zorunda kaldığını, beline dört platin takıldığını, istirahatlerin hiçbirinde kendi kusuru bulunmadığını, yaptığı işin niteliğinden dolayı sağlığının bozulduğunu, geçerli bir fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceğini, davacının kilit bir çalışan olmadığını, işlerin devamlılığını sağlayabilecek çalışan olduğunu, 2022 Nisan ayından itibaren istirahat kullanmadığını, kesintisiz bir şekilde çalıştığını, davalı tarafından yapılan feshin makul süre içerisinde gerçekleştirilmediğini , sağlık şartlarına daha uygun başka bir pozisyonda çalışmasının teklif edilmediğini, feshin son çare olması ilkesine aykırı olduğunu, davacının sendika üyesi olduğunu, iş yerinde toplu iş sözleşmesi bulunduğunu, son aylık çıplak ücreti 19.338,75.-TL Brüt olduğunu, yol, yemek, çocuk yardımı, aile yardımı, devam primi, sendika primi, ikramiye, bayram harçlığı, giyim fişi, ayakkabı fişi, yakacak yardımı, yıllık izin harçlığı v.b. para ve para ile ölçülebilen tüm sosyal hakların boşta geçen süre ücreti hesabında dikkate alınması gerektiğini beyanla feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının işyerinde çalışmasından kaynaklı sağlık problemi olduğu iddiasını kabul etmediklerini, bu yönde bir sağlık raporu olmadığını, bölüm değişikliğini gerektiren sağlık raporu olmadığını, sözlü olarak beyan etmesi üzerine iyi niyetle bölüm değişikliği yapıldığını, 2018 yılından itibaren sürekli artarak istirahat kullandığını, bu devamsızlıkların işyeri disiplinini bozduğunu, iş akışını olumsuz etkilediğini, başka çalışanların fazla mesaiye bırakıldığını ya da hafta tatili çalışması yaptırıldığını, normal ücretin iki katı tutarında ücret ödenmek zorunda kalındığını, davacının 19.10.2021-17.04.2022 tarihleri arasında kesintisiz raporlu olduğunu, 16.06.2022-22.07.2022 tarihleri arasında 1,5 ay hiç çalışmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı işçinin 04.01.2007-01.09.2022 tarihleri arasında davalı iş yerinde kesintisiz bir şekilde lastik kontrol işçisi olarak çalıştığını, davacının iş akdinin 01.09.2022 tarihinde davalı işveren tarafından feshedildiğini, davacı işçinin sağlık sorunlarının davalı iş yerinde çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıktığını, müvekkilinin işe başladığı tarihte herhangi bir sağlık problemi bulunmamasına rağmen işe başladıktan sonra yapılan işin niteliği gereği sağlığı olumsuz etkilendiğini, 02.05.2023 tarihli bilirkişi raporunda da işin niteliği “Sürekli ayakta, zaman zaman ağır parçaları kaldırmalı, iterek ve çevirmeli işlem içeren bedensel çaba gerektiği” şeklinde tanımlandığını, dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere yapılan işin doğası gereği tehlikeli olduğunu ve bazı hastalıklara sebebiyet verebildiğini, davacının sağlıklı bir birey olmasına rağmen yapılan iş sebebiyle bazı sağlık sorunları yaşadığını ve bu nedenle önemli operasyonlar geçirdiğini, alınan izinlerin sebebinin bu olmasına rağmen kötü niyetli bir şekilde davacı işçinin keyfi olarak devamsızlık yaptığı izlenimi yaratılmaya çalışıldığını ve bu durum geçersiz feshe konu edildiğini, davalı işveren tarafından yapılan feshin geçersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, hükme esas alınan raporda davacının çalışma pozisyonunun değiştirilmesi ile iş yerindeki veriminin artırılması yoluna gidilmek yerine iş akdinin feshedilmesinin hatalı olduğuna ilişkin bir değerlendirme de yapılmadığını, bu nedenlerle raporun eksik ve hatalı olduğunu, raporun eksik ve hatalı olması nedeniyle dosyanın bir Ortopedi Bilirkişisine gönderilmesini talep etseler de bu taleplerinin reddedildiğini, davalı iş yerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesi’nin Geçiçi İşçi başlıklı 11. Maddesinde, iş yerindeki işçilerle karşılanamayan uzun süreli istirahatler nedeniyle davalının geçici işçi çalıştırabileceğinin hüküm altına alındığını, davalının TİS’te düzenlenen bu imkanı kullanma olanağı varken davacının iş sözleşmesini fesih etmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu, davacının Nisan ayından beri istirahat almadan özveriyle çalışmasına rağmen feshin 01.09.2022 tarihinde yapılmasının feshin makul sürede yapılmasına da aykırılık teşkil ettiğinden davalı işveren tarafından yapılan fesih geçersiz sayılması gerektiğini, davalı işverenin davacı müvekkilinin sağlık problemlerinin işin niteliğinden kaynaklandığını bilmesine rağmen davacı işçiye sağlık şartlarına daha uygun başka bir pozisyonda çalışmayı kendisine teklif etmeden direkt olarak iş akdini sonlandırdığını, bu durumun feshin son çare olması ilkesine aykırı olduğundan anılan fesih geçersiz sayılması gerektiğini, davalı işverenin işyerinde işin aksadığı iddiaları kabul etmediklerini, davalı işverenin çalışan işçilerin yaptıkları iş nedeniyle sağlığının etkilenebileceğini ve bu nedenle rapor almak zorunda olabileceklerini öngörerek, iş organizasyonunu buna göre düzenlemesi gerektiğini, davalı işverenin kendi iş şartlarına göre iş organizasyonunu düzenlemekte yetersiz kalması nedeniyle işçi aleyhine yorum yapılarak; davacının iş güvencesi hakkının engellenmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı gibi adil yargılanma hakkını da ihlal eder nitelikte olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
Dava işe iade istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda;
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda yapılan değerlendirmede, hizmet süresinin 6 aydan fazla olduğu, davalı işyerinin 30’dan fazla işçi çalıştırdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacının işin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı ya da işyerinde işin bütününü sevk ve idare eden işçi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmadığı, iş akdinin fesih tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde arabulucuya müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde işbu davanın açıldığı, bu durum karşısında işe iade davasının ön koşulları yönünden bir eksikliğin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleridir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2. maddesine ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, feshin haklı ya da geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene ait olup; işveren, ispat yükümlülüğünü yerine getirirken öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra içerik yönünden fesih nedenlerinin haklı veya geçerli olduğunu kanıtlamak zorundadır.
4857 Sayılı Kanunu’nun 19. maddesine göre, hakkındaki iddialara karşı savunması alınmadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışına veya verimi ile ilgili nedenlere bağlı olarak feshedilemez. Bu hükümle, işçinin savunmasının alınması, işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle iş sözleşmesinin feshi için bir şart olarak öngörülmüş ve salt işçinin savunmasının alınmamasının tek başına, feshin geçersizliği sonucunu doğuracağı ifade edilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davalı işverenin, davacı işçinin iş sözleşmesini davranışlarından kaynaklanan nedenlerle feshettiği, fesih gerekçesinin sık sık rapor alınması, bu durumun iş yerinde verimsizliğe yol açması, iş akışını aksatması ve diğer işçilerin fazla çalışma yapmamasına sebebiyet vermesi olarak gösterildiği, davalı işveren tarafın davacı işçinin savunmasının alındığı, dosya kapsamına göre davacının en son kullandığı iş göremezlik raporunun başlangıç tarihinin 01/01/2022 bitiş tarihinin ise 17/04/2022 olduğu, davacının iş akdinin ise 01/09/2022 tarihinde feshedildiği, her ne kadar feshin geçerli nedene dayalı olarak yapıldığı durumlarda yasada feshin yapılması gereken süre konusunda bir düzenleme bulunmamak da ise de geçerli nedene dayalı fesihlerde işverenin bu hakkı ilanihaye kullanma hakkının bulunduğunun kabul edilemeyeceği, somut olayın özellikleri ve fesih nedeni dikkate alındığında davalı işverenin davacının kullandığı ve feshe dayanak yapılan iş göremezlik raporlarından raporların kullanıldığı an itibariyle haberdar olduğu, bu nedenlerle işverenin geçerli nedene dayalı fesih hakkını makul süre içerisinde kullanması gerektiği, somut olayın özelliklerine göre makul süresinin iki ay olarak kabul edilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu, bu durum karşısında davalı işverenin fesih nedenini bilmesine rağmen iki aylık makul süre içerisinde davacının iş akdini feshetmediği, bu nedenle davalı işverence yapılan feshin geçersiz olduğu ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davacının işe iade talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin işe iade talebinin reddine ilişkin kararının doğru olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
I-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince, İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA,
1-Davanın KABULÜ İle;
2-İşverence yapılan feshin GEÇERSİZLİĞİNE, davacının İŞE İADESİNE,
3-Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi ve fesih nedeni gözönüne alınarak 6 aylık ücreti tutarında brüt 116.032,50 TL olarak BELİRLENMESİNE,
4-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içerisinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları olarak brüt 110.220,45 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin TESPİTİNE,
5-Davacının işe başlatılması halinde işveren tarafından ödenen kıdem ve ihbar tazminatı var ise yapılan ödemelerin ödenecek olan boşta geçen süre ücreti alacağından mahsubuna,
6-Alınması gereken 427,60 TL karar ilam harcından davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 346,90 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı ve 80,70 peşin harç olmak üzere toplam 161,40 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan toplam 1.484,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince 30.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
11-7036 sayılı Yasa’nın 3. maddesi gereğince Arabuluculuk faaliyeti sırasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen zorunlu giderin davalı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, ilk derece mahkemesince bu konuda harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
12-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
13-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvurma harcı olan 738,00 TL ile istinaf aşamasında yapılan 270,00 TL istinaf gideri olmak üzere toplam 1.008,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
14-Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine,
15-HMK’ nın 359. maddesinin 3. fıkrası gereğince kararın tebliği ile HMK’nın 302. maddesinin 5. fıkrası gereğince harç tahsil/ iade müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
16-İstinaf aşaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa’nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESİN olmak üzere 23/10/2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.