İlgili Kanun / Madde
1479 S.Bağ-KurK/73
5510 S.SGK/106
T.C
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2007/12329
Karar No. 2008/13700
Tarihi: 30.10.2008
l SOSYAL GÜVENLİK HAKKININ NİTELİĞİ
ÖZETİ: Yasal koşulların varlığı halinde sigortalı olmak; kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmekte olup, kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statü durumunun oluşmasındaki rolü; yenilik doğurucu ve inşai bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Bu nedenledir ki, sosyal güvenlik hakkından HUMK'un 91. maddesi kapsamında feragat olanaksızdır. Bu bağlamda, gerek 2926 sayılı kanunun 57. maddesi, gerekse 1479 sayılı Kanunun 73. maddesinde öngörülen itiraz süresinin geçirilmesi sonucu olarak, Kurumca yapılan bu saptama dışında, sosyal güvenlik hakkının düştüğü, bu süre dışında hizmet tespiti davası açılamayacağının kabulü; Sosyal Güvenlik Hukukunun temel ilkeleri, sosyal güvenlik hakkının kendine özgü özellikleri ile vazgeçilemez ve kaçınılamaz niteliğine aykırı olacağı gibi, 2926 sayılı Kanunun anılan 5. ve 7. maddeleri hükmü ile de çelişecektir.
Hal böyle olunca da, 2926 sayılı Kanunun 57. ve 1479 sayılı kanunun 73. maddesi kapsamına, sosyal güvenlik hakkının özüyle ilgili konuların dahil edilemeyeceğinin kabulü zorunlu olduğu gibi, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesinin hukuki sonucu, sadece, anılan maddenin öngördüğü kapsam ve prosedür çerçevesinde bir kesinleşme olup, yoksa, bu madde dışında, sigortalılığın tespitinin istenmesine ve mahkemenin de bu yolda karar vermesine karşı yasal bir engel bulunmamaktadır.
DAVA: Davacı, 01.08.1985-31.12.1989 ile 01.01.1992-29.06.2006 tarihleri arasında ve halen tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Nesrin Şengün tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, hukuki nitelikçe, davacının 01/08/1985-31/12/1989, 01/01/1992-29/06/2006 tarihleri arasında ve halen tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının tarım Bağ-Kur sigortalılığının 15/04/1997 tarihinde yapılan prim tevkifatına dayalı olarak 01/05/1997 tarihi itibariyle başlatılmasına ilişkin Kurum işlemine bir yıllık yasal süre içinde itiraz edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 2926 sayılı Yasanın "itiraz" başlığını taşıyan 57. maddesi, "sigortalılar ve hak sahiplerinin, bu kanun hükümlerinin uygulanması hakkında Kurumca yapılacak tespit ve kararlara karşı bildirim tarihinden sonraki bir yıl içinde görevli mahkemeye başvurabilecekleri" hükmünü içermekte ise de; anılan madde, 4956 sayılı kanunun 56/d maddesi ile 02/08/2003 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılarak aynı yasa ile 2926 sayılı Kanuna eklenen Ek 3. maddede, bu konuda, 1479 sayılı Kanunun 73. maddesinin uygulanacağı ifade edilmiştir. 1479 sayılı Kanunun 73. maddesinde de 2926 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 57. maddesine benzer biçimde, "sigortalıların, bu Kanun hükümlerinin uygulanması hakkında Kurumca yapılacak saptamaya karşı, bildirim tarihinden sonraki bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurabilecekleri" hükmüne yer verilmiştir.
Davada uyuşmazlık; 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalılığına ilişkin olarak Kurumca yapılan saptama üzerine, bir yıllık yasal süre içinde itiraz edilmemesine rağmen, bu sürenin geçirilmesinden sonra sigortalı tarafından Kuruma karşı sigortalılık süresinin tespitine yönelik hizmet tespiti davası açılıp açılamayacağı konusunda olup, bu uyuşmazlığın çözümü de öncelikle, anılan madde kapsamının belirlenmesini gerekli kılmaktadır.
2926 sayılı Kanunun "sigortalılığın başlangıcı ve zorunlu oluşu" başlığını taşıyan 5. maddesinin birinci fıkrasında, "2.madde kapsamına girenler, 18 yaşını doldurdukları tarihi takip eden yılbaşından itibaren sigortalı sayılırlar. Ancak 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve mükellefiyetleri kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlar", 2. fıkrasında da "bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz" hükmü öngörülmüştür. Yasal koşulların varlığı halinde sigortalı olmak; kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmekte olup, kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statü durumunun oluşmasındaki rolü; yenilik doğurucu ve inşai bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Bu nedenledir ki, sosyal güvenlik hakkından HUMK'un 91. maddesi kapsamında feragat olanaksızdır. Bu bağlamda, gerek 2926 sayılı kanunun 57. maddesi, gerekse 1479 sayılı Kanunun 73. maddesinde öngörülen itiraz süresinin geçirilmesi sonucu olarak, Kurumca yapılan bu saptama dışında, sosyal güvenlik hakkının düştüğü, bu süre dışında hizmet tespiti davası açılamayacağının kabulü; Sosyal Güvenlik Hukukunun temel ilkeleri, sosyal güvenlik hakkının kendine özgü özellikleri ile vazgeçilemez ve kaçınılamaz niteliğine aykırı olacağı gibi, 2926 sayılı Kanunun anılan 5. ve 7. maddeleri hükmü ile de çelişecektir.
Hal böyle olunca da, 2926 sayılı Kanunun 57. ve 1479 sayılı kanunun 73. maddesi kapsamına, sosyal güvenlik hakkının özüyle ilgili konuların dahil edilemeyeceğinin kabulü zorunlu olduğu gibi, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesinin hukuki sonucu, sadece, anılan maddenin öngördüğü kapsam ve prosedür çerçevesinde bir kesinleşme olup, yoksa, bu madde dışında, sigortalılığın tespitinin istenmesine ve mahkemenin de bu yolda karar vermesine karşı yasal bir engel bulunmamaktadır.
Nitekim, 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunla değişik " yürürlükten kaldırılan hükümler" başlığını taşıyan 106. maddesinin, 4. fıkrası hükmüyle, 2926 sayılı Kanun tümüyle yürürlükten kaldırıldığı gibi, 2. fıkrası hükmüyle de 1479 sayılı kanunun 83, 84, geçici 10 ve ek geçici 6. maddeleri hariç diğer maddeleri, bu bağlamda, 73. maddesi yürürlükten kaldırılmış; anılan Kanunun "bildirim" başlığını taşıyan 42. maddesi hükmünde ise, kurumca yapılacak bildirimlere karşı her hangi bir itiraz süresi öngörülmemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esasına girilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 30/10/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.